ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
chernobyl (dizi)
-
bedensel engelli olmamın, doktorlar tarafından tek nedeni olarak görülen çernobil’i anlatan dizi...
izlerken sinirleniyorum, geriliyorum ve yer yer gözlerim doluyor... hayatımı mahveden çernobil’i tüm detaylarıyla biliyordum ama böylesi bir canlandırma beni derinden sarstı. insanoğlunun aç gözlülüğünün açıkça görüldüğü bir olay. kesinlikle bir kaza değil...
ne söylesem boş...
nas ortada dururken sana bana ne oluyor
-
şunları duydukça kendimi vurasım geliyor gerçekten.
laik ve demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı bu sözleri ediyor. bu kabus ne zaman bitecek?
ey guardian sen kimsin ya terbiyesiz
-
bir gün de eeyyy diye başlayıp "macarena" diye bitirsin yav. şu siyasete renk gelsin biraz. çoayıp kınama cümlesi.
sezar'ın hakkını mahmut'a vermek
-
hemşehricilik. roma imparatorluğu'nu bu anlayış bitirdi.
olgun şimşek
-
kendi canlandırdığı iki karakterden, birinin diğerini oynayamayışını da ayrıca oynayan adam. helal olsun.
the sinner
-
haftasonu, yağmurlu bir günde, battaniyenizi üzerinize çekip, adeta hayat size guzelmiscesine koltukta yayila yayıla, çay yorumlayıp, arada çerez tabağına elinizi daldırıp bir günde izleyip bitireceginiz en iyi dizi budur. jessica biel gibi bir güzele bakmalara doyamazsiniz ayrıca.
almanya'daki 3 milyon türk'ü yollarım diyen alman
-
" yollaman senin tarihine bakılırsa naif bir hareket olur "
diyecek delikanlı bir diplomat elbet vardır bu ülkede.
cicibebe paketinin üzerindeki çocuk
-
o çocuk ben olabilirdim.
sizi temin ederim..
5 buçuk kilo doğan bir bebektim ben, annem 46 kiloymuş bana hamile kalınca, 9. ayda 72 kilo olmuş. ağırlığının yarısından fazla kilo almış yani. 5 buçuk kilo ve 60 santimetre.. yumuk yumuk tombili bumbik, 1 kilo yanaklı bir bebekmişim.
ve beni yolda görenler ısırmadan muncurmadan bırakmıyorlarmış..
işte birgün beni yolda bir prodüktör görüyor, bostancı pazarında.
bu ne acaip bir çocuk, hemen getirin bana deneme çekimine alalım diyor anneme..
gidiyoruz çekime, ön eleme yapılıyor. çeyrek finaller, yarı finaller ben hepsinden mutlu ayırılıyorum.
mutlu ayrılıyorum dediğim, bir sürü cici bebe veriyolar, bol sütlü vitaminli.. besleyici bir şey aynı zamanda..
daha ne besleneceksem artık?
neyse..
son ikiye kalıyorum artık, final oynamak istiyorum zaten..
finaldeki rakibim geliyor, aman allahım o ne öyle?
bu çocuk türk değil ki!!
sarı saçlı maviş bir şey..
annem sinirleniyor, herkes çok inanmış bana, kıbrıstaki türk temsilciliğinden bile telefonlar yağmış, azerbeycan uyumamış bütün gece..
ama heyhat! bu çocuk, türk bile değil! bize benzemeyen 1000 kıymetli ya, ben anlıyormuş gibi ağlamaya başlıyorum. annem beni susturmaya çalışıyor. ancak sonucu biliyorum ben..
o çocuğu seçiyorlar! hiçbirimize benzemeyen o çocuğu..
ve yıllar sonra bu başlığı görüp iyice anlıyorum.
1-0 mağlup başlıyoruz biz bu hayata, hem mağlup başlıyoruz hem de her bebe gibi ağlıyoruz. bunda bir gariplik yok.
not: tüm milliyetçilik duygularımı kullandığım bu yazının tamamı gerçektir. cici bebe türk olsun!
isveç şurubu
-
sivilcelerin üzerine sürülebilir.birkaç saate bişicik kalmaz.
türk gençlerinin herhangi bir hobisi olmaması
-
gençlerimizin ortak hobisi gelecek kaygısı
vermicem vermicem
-
eğlenen bi hatunun şarkısı. hayır kız eğleniyor, am müptezelleri de gelip "zaten vermişsin", "vites topuzuna oturur birazdan", "senin verdiklerin ölene kadar idare eder" vsvs. lan ne meraklısınız oturduğunuz yerden aptal aptal konuşmaya.