hesabın var mı? giriş yap

  • derste ibrahim tatlises'in eskiden hakki bulut mu oldugunu sorarak aklimi basimdan almis insandir.

  • walkman'de dinlediğiniz şarkının tadını bugün spotify'dan alamamak ile benzer bir durumdur. tüketim çılgınlığının sonucudur.

    eskiden şarkıları, filmleri ve duyguları kolayca tüketemiyorduk. bu sebeple film izlemek çok özel bir andı, çok değerliydi. zira istediğiniz an istediğiniz filmi izlemeniz mümkün değildi. günümüzde milyonlarca seçenek elimizin altında; istediğimiz filmi, istediğimiz an, istediğimiz kalitede, istediğimiz pozisyonda, istediğimiz hızda, istediğimiz şekilde izleyebiliyoruz. hatta o kadar konforluyuz ki filmi beğenmezsek izlemeden geçme lüksüne sahibiz.

    şarkılar da öyle. bilirsiniz kasetler vardı eskiden. öyle anında ileri-geri sarmak, anında başka bir şarkıya geçmek imkansızdı. istediğimiz an istediğimiz şarkıyı dinlememiz mümkün değildi. oysa günümüzde sonsuz sayıda şarkı elimizin altında, üstelik klipleriyle ve konser kayıtlarıyla birlikte. kulağa harika geliyor değil mi? işin aslı öyle değil ama...

    dışarı çıkarsanız sonsuz sayıda taş bulabilirsiniz, bu sebeple hiçbir değeri yoktur. oysa elmas bulamazsınız. çünkü kolay değildir elmas bulmak, çok zordur ve elması değerli kılan zaten budur. işte aynı durumu yaşamaktayız; eskiden elmas olan filmler ve şarkılar, artık birer taştan ibaret. aralarında tek tük güzel taşlar buluyoruz, hatta bu yüzden güzel bir film seçmek için günler harcıyoruz. böyle bir ahval içerisinde filmlerin ve şarkıların eski tadı vermeyeceği çok açık değil mi?

    bunlar size normal geliyorsa üzgünüm ama siz de tüketim çılgınlığının esiri oldunuz demektir. bana normal gelmiyor ama ne yazık ki çağın gereksinimi bu şekilde. ben de herkes gibi böyle yaşıyorum ancak hem duygularıma verdiğim değerden ötürü hem de mental sağlığım için elimden geldiği kadar tüketmemeye, üretmeye çalışıyorum. tüketmeyi kendime bir ödül olarak görüyorum ve bir şey tüketmek için bir şey üretmek zorunda hissediyorum. sizlere tavsiyem de budur. unutmayın, konfor en büyük düşmanınızdır.

    sosyal medya, internet, artan bireysellik, sahte sosyallik, sonsuz seçenekte şarkı ve film, kısacası tüketim çılgınlığı; sonuç konfora bağımlı hassas insanlar, kendini özgür sanan köleler, kapitalizmin çarkları...

  • a101'in bim'den daha ucuz olması lakin bim'in a101'den daha kaliteli olması. mesela a101'de plastik sucuk 3 lira ve bim'de plastik sucuk 5 lira fakat bim'deki sucuğun tadı daha çok plastiğe benziyor, yani yerken yemeğin tadını alıyorsun, ağzına bi' asfalt değmiş gibi oluyor. oysaki a101 sucuğunda ne bi' plastik kokusu ne bi' kıkırdak, dümdüz domuz etini dizmişler, bıçakla keserken bıçak bile tiksiniyor, yana kaçıyor bıçak.

  • sapık bir hakimin beyanatı.

    neyse ki olay kanada'da gerçekleşmiş ve bu hakim göklere çıkarılmak yerine meslekten men edilmiştir.

    türkiye'de kendisi gibi onlarcası cb önünde olmayan cübbe düğmesini iliklemekte.

  • önce derin bir nefes alıp türkçe'ye "sözdebilim" olarak çevirelim. idare edin.

    - sözdebilimi belirleyen özelliklerden biri, savunucularının bilim olarak pazarlamasıdır. yaratılışçılık bu konuda güzel bir örnek (yaratılış bilimi).

    - bilim-dışı bilgi üretme aktiviteleri sözdebilim olarak adlandırılamaz. sözdebilimin özelliklerinden biri bilim olma iddiası taşımasıdır, dolayısıyla bilimsel olma iddiası taşımayan aktivitelere/disiplinlere sözdebilim demek hatalı olur. aynı şey "kötü bilim" için de geçerli: bir araştırma programı temelsiz, desteksiz, vs. olabilir, ama bu onu sözdebilim yapmaya yetmez (bkz: frenoloji).

    - sözdebilim, güncel bilime aykırı savlar ortaya sürmesiyle kendini belli eder.

    - yanlışlanabilirlik ilkesi bilimle sözdebilimi ayırmak için yeterli değil. bu ilkeyle savları değerlendirdiğimizde kritik nokta savın doğru-yanlış olması değil, "yanlış-lanabilir" olmasıdır. dolayısıyla yanlışlanabilir her önerme testi geçer. sözdebilimsel savların çoğu da pratikte yanlışlanabilir savlardır. örneğin "merkür'ün etkisi sebebiyle yarın saat 13:02'den önce fıtık ameliyatına girecekler tahtalıköyü boylayacaktır" desem, bu yanlışalanabilir bir sav olur. sözdebilimsel olmayıp yanlışlanamayan hipotezlerin yanında, sözdebilimsel olup yanlışlanabilir hipotezler kolaylıkla bulunabilir. yanlışlanabilirlik ilkesi bilimle sözdebilimi ayırırken bize ancak bir yere kadar yardımcı olabiliyor.

    - genel bir aşağılama terimi olarak kullanmaktan kaçınmakta fayda var.

  • tipik akepe seçmeni. ne dinliyor, ne anlıyor, ne izlemek istiyor. ille de tutunduğu, inandığı her neyse, sorgulamadan körü körüne bağlı kalmakta ısrar ediyor.

  • başlık: nihayet bugün ben de otobüste ayar verdim

    bugün sabahtan akşama kadar sandalyede oturmuş olmanın verdiği yorgunlukla otobüsle eve giderken, yayıla yayıla oturduğum koltuğa bir teyze geldi. baktı, baktı bir daha baktı. ben de ona baktıktan sonra camdan dışarı çevirdim başımı. teyze:

    -bu yaşa gelmişsin, yaşlılara yer vermeyi öğrenmelisin artık, dedi.

    -bu yaşa gelmişsin, kendi ayakların üzerinde durmayı öğrenmelisin artık, dedim.

    otobüste 2 saniye sessizlikten sonra bir kahkaha koptu. sonra da ilk durakta beni dışarı attılar. bu da böyle bir anımdır.