hesabın var mı? giriş yap

  • istenen özelliklerde sadece servis güzergahını tutturabildiğim ilan.
    ne güzel lan; sabah gider, akşam dönerim. gezinti olur benim için. evet.

  • eski roma'da "koruyuculardan kim koruyacak" anlamina gelebilecek unlu bir soz obegi.. asagidaki gibi bir cok soruyu da cagristirabilecek fesat bir soru;

    - sorguculari kim sorgulayacak?
    - yoneticileri kim yonetecek?
    - kurtaricilardan kim kurtaracak?
    - telefonlarimizi dinleyenleri kim dinleyecek?
    - gozetleyenleri kim gozetleyecek?
    -ozgurlukleri sinirlama yetkisine sahip olanlarin ozgurlukleri sinirlama ozgurluklerini kim sinirlayacak?
    - harcamalarimizin hesabini sormaya yetkili olanlarin harcamalarinin hesabini kim soracak?
    - yasalara uygunlugumuzu denetleyenlerin yasalara uygunlugunu kim denetleyecek?
    - ozgurlukleri kotuye kullananlari engelleme yetkisine sahip olanlarin, yetkilerini kotuye kullanmalarina kim engel olacak?

    boyle gider..

  • allah rahmet eylesin. kadın şehitler mehitler aman dediği zamanlarda ileri evre kanserdi ve beyindeydi tümör. haberi yokmuş tümörden de. belki de muhakeme yeteneği zarar gördü ve o da fark etmedi. ben bu hastalığının onu çok etkilediğini düşünüyorum ve o dönem çok da acı çekti ve yalnız kaldı.

    yani arkadaşlar vatanımıza denmeyen kalmadı, oynanmayan oyun kalmadı bu topraklarda ama bunları yapanların hiçbirinden bu kadar nefret etmediniz. en basiti; ülkeyi yiyip bitiren rezanın pek sevgili eski eşine hala hürmet gösterip sahnelerini dolduruyorsunuz. o insanlar alenen zarar verdi bu ülkeye. peki ona neden aynı tepkiyi göstermediniz? nur yerlitaşsa sadece kendine zarar verdi. ayrıca özürler diledi kaç defa. yapmayın sizin de mi gücünüz zayıf olana yetiyor sadece.
    edit: (bkz: ek ödeme yalanı) adalet arayan sağlık çalışanlarına destek olalım.

  • "bentley içinde simit" ve "ferrari içinde nargile" fotoğrafları ile türk zengini'ni özetleyen fotoğraflardır.

  • bir adam bir gün bir petshopa giriyo kendisine en yakın duran papağanı gösterek
    -pardon bunun fiyatı nedir diyor
    -10000$ efendim
    -neden bu kadar pahalı peki
    -efendim o 300 tane kelime biliyor
    biraz uzaktaki papağanı işaret ederek
    -peki bunun fiyatı nedir
    -20000$ efendim
    -peki bu neden pahalı
    -o aynı kelimeleri hem ingilizce hem türkçe söylüyor
    onun yanındaki papağanı göstererek
    -bunun fiyatı nedir
    -30000$ efendim buda kelimeleri her dilde söylüyor
    adam biraz daha bakındıktan sonra dükkanın yüksek bir yerinde asılı olan papağanı görüyor ve soruyor
    -bunun fiyatı nedir
    -100000$ efendim
    -bunun özelliği nedir
    -valla bu pek konuşmuyo ama ordaki 3 papağan buna "hocam" diyorlar

  • "bizler tarihin ortanca çocuklarıyız..bir amacımız yada yerimiz yok..ne büyük savaş yaşadık nede büyük buhranı..bizim en büyük buhranımız...hayatlarımız... televizyonla büyürken milyoner film yıldızı yada rock star olacağımızı sandık...amaolmayacağız...bunu yavaş yavaş öğreniyoruz...ve çokça kızgınız..."

    (bkz: fight club)

    güzel çarpmışsın kardeş.

  • amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.

    işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:

    eyalet hapishanesinde volta atanda
    zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
    yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    param olaydı iyi avukat tutaydım
    jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
    kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
    arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
    olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    şimdi texas mahpus damında namım söylenir
    bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
    sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
    ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı

    söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x

  • az önce 435 milyar lirayı 6 ile çarpıp katrilyon olarak ifade etti. hani eski para desen yine olmuyor. bu adam 84 milyonun maliye bakanı. başka sözüm yok…

    bu arada eski para ile kentilyon yeni para ile trilyon yapıyor. adamın bildiği en büyük sayı katrilyon tabi. ötesine geçince error verdi.

    şaka maka gülüyoruz eğleniyoruz ama bu adamın bizim adımıza borçlanma yetkisi var.

  • 7.62mm çapında, 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, irca yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen piyadenin temel muharebe silahıdır.

    edit: bu tanımda geçen irca kelimesinin yanlış, doğru kullanımının ise icra olduğu yönünde birçok mesaj aldım. irca “ rücu etmek, döndürmek, çevirmek, yerine geri getirmek” manasına gelen arapça kökenli bir sözcüktür. burada da bahsimize konu olan yayın tam olarak bu görevi ifa etmesinden mütevellit doğru kullanımı tabii olarak icra değil ircadır.