ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
28 şubat 2014 ebru gündeş'in evine hırsız girmesi
-
reza zarrab'ın tahliye olduğu gün olması manidardır. hırsızın yatak odasına kadar girdiği söylentiler dahilinde.
ayrıca ev demişim ama bildiğin yalı.
mimar sinan'ın da hata yapması
-
mimar arkadaşın ortaya koyduğu teorileri okuyup anlamak yerine direkt bok atma, aşağılama sürecinin başlatıldığı başlık. bu yazıdan sonra kimsenin "ulan mimar sinan dedik kof çıktı" diyeceğini, mimar sinan'ın o zamanın şartları ile 3 kıtada 400'den fazla yüzyıllara meydan okuyan eserler diken büyük bir dahi olmadığını iddia edecek birinin çıkacağını sanmıyorum. cafede batak çevirmek yerine bu mimar kardeşimiz oturmuş düşünmüş araştırmış kendince bir çalışma yapmış bunu da mesleki bilgileri ile pekiştirmeye çalışmış. bilgiye saygınız yoksa bari biraz emeğe saygınız olsun yahu.
edit1: bu yazıyı tam olarak neresiyle okuduğunu tam cozemedigim ve mimar sinan'a hakaret ettiğimi dusunup hakaret mesajı atan dingillere de ayrıca teşekkürler.
kıvanç tatlıtuğ'un o kadar da yakışıklı olmaması
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: aile içi kriz yaşandı dün gece beyler yardım
entry: gece yarısı oturduk bizim aile bi de amcamın ailesi sohbet ediyoruz. kahkahalar, çekirdekler havalarda uçuşuyor.
sonra amcamın 5 yaşındaki oğlu uyanmış geldi içeri. anlamsız anlamsız bi eliyle gözünü kapatmış diğeriyle etrafına bakıyor.
amcam 'ne bakıyon lan ibne göstersene amcana çükünü' dedi gülüşmeler içinde. bu da sol eliyle sıyırdı hemen pijamasını çükü salladı sağa sola. ulan biz gülerken babam 'o ne lan bamya gibi' diye bi çıkardı malafatı. çocuk sapsarı oldu amk. yengem çığlık çığlığa kaçtı. amcam 'birader' diyebildi sadece. annem de eliyle tutmuş içeri sokuşturmaya çalışıyor. babam itti annemi 'dalga gör dalga' diyo hala çocuğa doğru. zavallı çocuk gözlerini bile kırpamadı yarım saat :(
(yarim altin ?, 22.06.2012 22:28 ~ 22:29)
fake hesap açarak sevgilisini sınayan kadın
-
sevgilisine, fake hesapta davrandığı gibi davransa zaten ilişkisi yoluna girecek olan kadındır.
rte'nin öğrenci yurdunda sahur yapması
10 cm boyun uzaması vs 5 cm çükün uzaması
-
tartışmak için yanlış mecra. buradaki tüm erkeklerin boyu 1.90 dan, çükü 20 santimden uzun.
sütyensiz dışarı çıkma modası
-
tayt giyme modasına uyan kadınların ne kadar arkasında durduysam bu kadınların da o kadar karşısındayım.
peşin edit: kelime oyunları, espriler, şakalar.
bal porsuğu
-
zehirlere karşı olan bağışıklığı açıklanamamıştır. "bir allahtan korkar" denilebilecek sanırım tek canlıdır, densizdir, cengaver ruhludur, çöllerin kabadayısıdır vesselam.
obskürantizm
-
platon, hegel, wittgenstein, sorel, veblen, keynes, marx, lacan, lyotard, derrida, heidegger, said, feyerabend ve foucault gibilerin en sevdiği şey.
pek çok kişi hatalı olarak türkiye'yle ve dolayısıyla kemalist modernizasyonun bilgiyi tekeline almasıyla ilişkilendirerek bilmesinlercilik olarak çevirmiş evet bu anlamı da vardır ama asıl anlamı anlamasınlarcılık'tır. anlamasınlarcılık, bilgiyi tekelinde tutan pseudo-entelektüellerin occam'ın usturasına isyan edercesine bilgiye muğlaklık ve izafiyet kazandırarak karmaşıklığı ve anlaşılmazlığı cazip hale getirme projesidir.
neyse şöyle anlatayım:
"dörüngesel izgölgelenmelerinin safduyu ile prekritiğinin postkritiği üzerine rakamsal ifşaatlar"
ne anladınız şimdi bundan? itiraf edin hiç bi sikim anlamadınız. ama bunu az ünlü fransızca bilen bir filozof yaptığında başlı başına inceleme konusu olan bir düşünce okulu kurmuş oluyor işte.
tek cümleyle özetlemek gerekirse..
obscurantism, görelilik perdesi arkasına gizlenerek anlaşılmazlık üzerinden prim yapma sanatına verilen addır.
(bkz: anlam diye bir şey yoktur)
30 yıl sürecek karakış
-
ak yürüyenlerin döneminde gerçekleşmiştir.
(bkz: winter is coming)
2 yıldır görüşülmeyen arkadaşın mesaj atması
-
3 ay önce falandı, çocukları uyuttuk hanımla, film izlicez diye oturduk tvnin başına ama çocuklu aileler bilir, bu keyif öyle her zaman denk gelmez. neyse tam filmi seçtik başlicaz, mesaj geldi bana. kim dedi hanım, bu saatte? bilmem dedim bildirimdir falan... bak bakalım dedi, baktım;
-babam öldü.
aradım hemen, neredesiniz dedim, hastanedeyiz dedi. kim var yanında dedim, ablam falan dedi... geliyim mi dedim, yok gelme yarın cenazeye gel ama dedi. elbette dedim. ertesi gün cenaze namazına yetişemedim, geç kaldım. defnedilirken yetiştim mezarlıkta, baktım toprak atılırken o mezarın basında duruyor. ağlamıyor, sadece izliyor olup biteni... gittim yanına, kardeşim dedim, arkasını döndü. sarıldık. orada ağlamaya basladı. ağladık...
ben bu adamı 20 senedir tanıyorum. son 10 senedir en fazla 7-8 defa görüşmüşüzdür ama her görüştüğümüzde 20 sene önce ki muhabbetimiz devam eder. güleriz eğleniriz anlatırız dertleşiriz... yani dostluk dediğiniz öyle birbirini aramayınca bozulan bir mevzu değil. dostluk yürekte. yürek aynı kalırsa dostluklar da bozulmuyor, istersen 300 yıl görme, dostun seni tanıyor biliyor seviyor... değişmesin yüreğiniz, gerisi 10 sene sonra aramıs falanı filanı önemli değil.