hesabın var mı? giriş yap

  • --- 6x5 spoiler ---

    hodor meselesiyle ilgili ufak bir anektodu da aktarayim,

    3 yıl önce, michael ventrella diye bir eleman, bir konferansta george r. r. martin ile tanışır. konferansın yapıldığı yerde, martin ile birlikte aynı asansöre binerler. martin, asansörün düğmesine kendisi için basar ve diğer kişilere de hangi katı istediklerini sorar. sonra, ventrella'ya dönüp "hep bir asansör operatörü olmak istemişimdir" der. birlikte gülerler ve odalarına giderler.

    bir süre sonra, martin ile venrella tekrar asansörde karşılaşır ve aralarında şu diyalog geçer.

    + ben sanırım kitabınızdaki bir karaktere neden hodor adını verdiğiniz buldum.
    - öyle mi?
    + asansör operatörü olmak istediğinize dair sözleriniz üzerinde düşündüm. bence, hodor'un "hold the door" lafının kısası olduğu çok bariz.
    - (martin gülmeye başlar) gerçeğe ne kadar yakın olduğunu bilmiyorsun.

    bu da, ventrella'nın 2 yıl önceki blog postu.
    https://ventrellaquest.com/2014/04/20/got-got/
    --- spoiler ---

  • yavuz turgul filmi.

    --- spoiler ---

    gölge oyunu, hayal perdesinin beyazperdeye dönüştürüldüğü fantastik bir denemedir. olaylar ağırlıklı olarak rüya pavyon'da geçer. filmin modern komikleri, karabiberleri abidin ve mahmut siyasi bir taşlama içeren gösterilerini oynarken, pavyon müşterilerinin umurlarında değildir. tıpkı illüzyonistin gösterisini tek izleyen kişinin konsomatrislerden birinin pavyona getirmek zorunda olduğu kızı olması gibi. vardırlar ama sadece arkada bir fon olarak.

    zaten filmin içinde de bir ara karagöz hacıvat oynatmaya soyunurlar. abidin ve mahmut'un gerek ezber yaptıkları, gerek kavga ettikleri sahneler bir karagöz hacıvat sahnesine artı boyutlar katılması biçimindedir. zaten kurnazlığı ve hoyratlığı abidin'i karagöz'e, naifliği ve efendiliği mahmut'u hacıvat'a yakın kılmaktadır. kumru'nun eline deve derisinden figürleri aldığı an, kimin kukla kimin kuklacı olduğu hakkında önemli bir tespittir. kumru'nun gölgeler dünyasındaki varlığı ile fiziksel varlığı sık sık birlikte sunulur.

    kumru'nun annesini bulduğu hapishanedeki evrak memurunun gırtlağında bir iz vardır. buradan hareketle kendisini asmış olabileceğini çıkartabiliriz. bu durumda hapishane kendi canını almış insanların ruhlarının tutulduğu bir yere dönüşür. o ruhların salınması için bir fidye ödenmesi gerekir. bu durumda tıpkı hades'ten ölmüşlerini almaya giden bir mitoloji figürü gibi, istanbul'un yeraltı dünyasından edindiği iki rehberiyle, sağır ve dilsiz kumru amacını hiç unutmadan bir tomar parayı annesine ulaştırır. belki de hades'e geçerken verilen iki altın sikkenin modern karşılığıdır bu paralar.

    bacakları karşılığı sesini vermiş küçük denizkızı gibi süzülür kumru. konuşmasına gerek yoktur, gözleri anlatır. duymasına gerek yoktur, hisseder. unutulmuş, bastırılmış, geride bırakılmış travmaları açığa vurur. çapkın abidin'in nasıl bir zamanlar sevdalı bir aşık olduğunu, kadınlardan uzak duran mahmut'a yapılanları, abidin'in annesi tarafından terkedilişini öğreniriz, çünkü kumru kördüğüm dilleri çözebilir ve taş kesmiş yürekleri eritebilir.

    yaşlı ev sahibesinin ölememesi ve uyuyamaması da mitolojiden izler taşır. adeta dişi bir sisyphos gibi ıstırap çekmektedir. adeta dişi bir tithonus gibi eriyerek, yaşlanarak ölümsüz olabilmiştir. kumru'nun onu sonsuz bir uykuya yatırabilmesi onun morpheus'la bağlantısını oluşturur. belki de kumru phantasos'tur, mropheus'un sahte illüzyonları gösteren kardeşi.

    fotoğrafçı da güzel bir ayrıntıdır. "şimdiki gibi polaroidler yoktu" demesi bile, resmin karanlık bir odada gün ışığı görmeden belirmesine işaret eder ki o da uyku tanrısının, somnus'un ışık görmez mağarasına atıf gibidir. fotoğraf karesi bir görüntüyü hapsedebiliyorsa, ölüm de ruhları hapsedebilmektedir. o yüzden bir fotoğrafçıdan daha iyi bir aday olamaz ölecekleri görmek için. fotoğraf'çının kumru'nun annesinin fotoğrafına bakarak söylediği, "yaşıyor da diyemem, ölmüş de" lafı tam da o araf halini ifade etmektedir.

    film tıpkı bir senfoni gibi akar. herbir sahne filmin bütünselliğiyle flört halindedir. mekan kullanımları dört dörtlüktür. pavyon, hapishane, hastane, bekar odası... hepsi abartısız ama vurucudur.

    gölgeler gerçeklerden daha mı gerçektir? kumru sağır dilsizdir ama gerçektir. konsomatrislerin sermayeleri olan dilleri müşterilerini bir hayal dünyasına hapsedecek bir araçtır. dil yalan söyler, kulaklar yalan duyar.

    varlık sanılan gölgelerin, gölgeye dönüşmüş varlıklardan daha gerçek olduğu bir masal izlemişizdir. kendimize bir iyilik yapmışızdır. küçük adamların kocaman gölgelerinin karanlığında boğulurken, gölge oyunu bizi ışığa boğmuştur.

    --- spoiler ---

  • ordu laikliğin kalesiyken de yasaktı şimdi de yasak. ilk entryi okuyan bir zamanlar bülent ersoy genel kurmay başkanıydı sanacak.

  • dünyanın en tuhaf baba talebidir, emridir. herhangi bir iş mi yapılıyor, bağla bahçeyle mi uğraşılıyor, apartman bahçesinde bir atraksiyon mu yapılıyor, piknikte mangal mı yakılıyor, baba mutlaka bu talebini dile getirir. muhattabı genelde erkek çocuklardır.

    öğelerine ayirarak bakalim, emrin saçmaligi anlasilsin;

    git: ışık hızıyla yap anlamında

    şurdan: "şurdan" kelimesi masum gibi ama kastedilen butun mahalle.

    şöyle: genelde 1-1,5 metreye tekabül eden bi tahtadır. bi örneği pederin elinde vardır.

    bir: evet bir.

    tahta: her babaya lazım, fennin son harikası.

    bul: artik icat mi edersin, yarayir misin bilemem mealinde.

    gel: gidis hiziyla gel.

    verdi emri, bolt gibi gote toynak ata ata gittin, aradin ve buyuk ihtimalle mahallenizde ikea fabrikasi yoksa bulamadan geldin. sonuc?

    "taam hallettim ben.."