hesabın var mı? giriş yap

  • aq müptezeli yalandan hırlarken "ay bırakın nefes alsın adam" diyen tuzu kuru ablalara a101 çalışanının verdiği "çaldığı şeylerin parası senden mi çıkıyor?" cevabı üzmüştür.
    insani koşullarda çalıştırılmayan zincir market çalışanları kasada açık verme korkusunun yanında bir de böyle itle kopukla uğraşmak zorundalar.

  • dandik olsun olmasin, istisnasiz her markayi over gibi yapiyor, en ovmedigi videoda dahi tek kelime kotu laf etmiyor, cunku alimallah ya beles cihaz incelemesi gelmezse, ya lansmana cagirmazlarsa, ya arasi bozulur da arpa kesilirse.. yani boyle degilse de daha kotu, cunku en boktan cihazlari bile kotu tek kelime etmeyip sozde incelemesinin baska sebebi olamaz.

    tabii hakki ozelinde aslinda butun sozum ona teknoloji incelemesi yapanlara sitemim. ulan bir seye de kotu deyin, bir seye de "su seyi baya baya kotu, bes para etmez" deyin arkadas. yok. her incelenen sey illa ki bir yonleriyle mukemmel, 3 liralik bok versek "arkadaslar simdi bu bir bok ama fiyatina gore bence performansi kabul edilebilir bir bok" diyecekler.

    haa. ama is donup dolasip ibb baskaninin muhtarlara dagittigi telefona gelince cosmus hakki, normalde gocek'te lansmani olsa kosa kosa gidip, ballandira ballandira anltacagi telefonlara bok atiyor, parasini elestiriyor.

    hakkicim birak sen 1000 liralik tableti mableti.. yeri gelince araba incelemeleri de yapiyorsun, devletin essegin orekesine su kacirircasina yaptigi makam arabalarinin fiyatlariyla ilgili de yapsana koc bi video.

    cok meraklisin ya bu devletin kaynaklarinin yonetime. hadi bakayim, gorelim omurgani.

  • baya baya benimdir.

    küçükken sorarlardı mal gibi: "ne olcan bakim sen" diye.
    çocukluğun tüm umursamazlığıyla verirdim cevabımı: "hiiiçç"

    şu an tam olarak planladığım yerdeyim.

  • anne: necati hoşgeldin.. aldın mı burak'ın fotolarını!! (baba liseden mezun olan kardeşin okuluna gitmiş, mezuniyet fotolarını almıştır)
    baba: aldım aldım... (suratı biraz limoni, kendisi az buçuk keyifsizdir)
    anne: ver bakıyım...
    baba: al.. (anne zarfı açarken baba dikkatle tepki olcer)

    anne: necati bu burak değil ki!!!
    baba: değil mi... ?
    anne: sen oğlunu tanımıyo musun necati???
    baba: ya aslında bana da bi gariplik var gibi geldi, ama butun resimlere baktım burak'ınki yoktu, en çok bu çocuk benziyodu bende bunu aldım geldim...
    anne: bulamadıysan başka çocuğun resmini niye alıyosun??
    baba: emin olamadım ne biliyim, fotografcı da iste abi sana cok benziyo kesin senin oğlundur bu dedi... yanılttı beni eşek herif...

    bu sırada ben ve kardeşimin gülmekten gozunden yaş gelmiştir, anne sinirinden güler, hatta baba da dayanamaz kendi kendine güler...

    baba: ya bakın ama kravata da dikat ettim bak burak seninki de boyle çizgili değilmiydi oğlum ya... ??
    anne: necati ilk iş yarın gidiyosun o okula değiştiriyosun o resimleri, bu olaydan da bahsetmiyoruz kimseye...

    not: bu olay tek bir kelimesi abartılmadan aktarılmıştır.

  • hani her boktan cafede var olan cafe de paris biftek var bilir misiniz?
    monaco'da bu cafe de paris'nin olduğu meydanda tek bir afiş vardır. orada tarkan gördük biz. prensin özel davetlisi olarak yaza kapanış partisine katılır. coşar coşturur.

    ukrayna rusya filan geçtim meksikalı kızlar bile 2 3 şarkısını ezbere bilir. avrupa'da herhangi bir ülkede mekan tarkan çaldığı an çığlık atılır görürsünüz yaşarsınız.

    sen hiç gittin mi? sordun mu? yaşadın mı?

    cehalet ne güzel her şeyi biliyorsunuz.

    debe editi: 1- ülkemizde yaşamayan ve yasal şakilde en az 5 senedir ikamet etmeyen yabancıların oy kullanmasının kesinlikle yasaklanaması için gerekli kamoyu oluşturulmalıdır.

    2- debe listesinin [burada https://sozlock.com/yazarlar/?s=1] çok güzel tutulan bir arşivi var. sevdiğiniz yazarların veya konuların debe entrylerini okuyabilirsiniz.

  • frida kahlo, diego'dan vazgeçme eşiğini şöyle açıklamıştır:

    "kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
    canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.

    bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.

    gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

    her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.

    düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

    ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.

    sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

    tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.

    bencil olduğun için vazgeçtim.

    bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi çünkü sevgim yüceydi.

    ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.

    bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

    frida kahlo"

  • ben de bu durumda dünya'dan çeşitli örnekler paylaşayım:

    ortalama bir okul günü finlandiya'da 5, sinagapur ve almanya'da 5.5, kanada ve japonya'da 6, avustralya ve yeni zelanda'da 6.5, abd'de 6.8, çin ve hollanda'da 7, güney kore'de 8 ve tayvan'da 8.5 saat. bu süre türkiye'de ise 8-9 saat arasında (ikili öğretim düzeni hariç).

    öğrencilerin okulda bulundukları süre estonya 175, abd 180, finlandiya, hong kong, yeni zelanda ve bizi kıskanan almanya'da 190, singapur ve kanada 193, hollanda 200, japonya 210, güney kore 220 gün. bu süre türkiye'de ortalama 180 gün.

    demek ki, okul saatlerini veya okula gidilen gün sayısını arttırmak çok da işe yaramıyor. dünyanın en iyi eğitimlerinin verildiği finlandiya, abd- almanya, kanada vs gibi ülkelerde okul süreleri bizdekinden çok daha kısa olmasına rağmen pisa gibi uluslararası sınavlarda sağımızdan atıp solumuzdan geçiyorlar. kendi yazdığını okuyamayan, anlayamayan öğrenciler mevcut.

    okul gün sayısının ise genellikle daha sıcak memleketlerde daha kısa olması yönünde bir eğilim var. daha soğuk ülkeler ise biraz daha uzatabiliyor. ancak bu konuda dünya ortalamasından çok geride olmadığımız gibi bizden kat be kat daha iyi eğitim veren ülkelerle yaklaşık gün değerlerine sahibiz.

    özet olarak, istersen okulu tüm sene boyunca açık tut, istersen okulu sabah sekiz akşam sekiz yap, eğitim zihniyetini modern düzeye çıkartmadıkça malesef hiç bir yere varamazsın.

  • mikhail tal'ın sovyet şampiyonalarından birinde büyük usta vasiukov ile oynadığı oyun “the hippopotamus game” olarak bilinir. oyunun bir safhasında atını feda etmek durumundadır, bir çok mümkün varyasyon vardır, ancak bunların sonuçlarını düşündükçe, atı feda ettiği zaman hiçbir şey elde edemeyeceğini de görür. ne yaparsa yapsın, rakibi, karşılık olarak iyi bir hamle yapacaktır. aklı dağılır ve bambaşka düşünceler içinde iken, aniden çocuk şiirleri yazan korney ivanovich chukovsky’nin, “the telephone” adlı absürd şiirinden, bir hipopotamın bataklıktan kurtarılmasının ne zor olduğu ile ilgili bir dörtlük, ilham gibi gelir aklına:

    yuck. just my luck/to get stuck/hauling a hippo/out of the muck!"

    etimolojik olarak da “nehir atı” anlamına gelen hipopotamla ilgili bu dörtlük, onu bambaşka yerlere sürüklemiştir. aynı zamanda bir mühendis de olan mikhail tal, artık tüm konsantrasyonunu buraya vermiştir: bir hipopotam, bataklıktan nasıl kurtarılır? aklına gelen çözümler arasında krikolar, manivelalar, helikopter ve hatta ip merdiven dahi vardır. uzun uzun düşündükten sonra, bu kurtarma operasyonu ile ilgili yenilgiyi kabul eder ve “boğulacak, çare yok” diye düşünür. aklına düşen “bataklıktaki at”ı feda ederken, aynı zamanda, satranç tahtasındaki atı da feda eder. kazanan tal olur. ertesi gün gazetelerde kendisinin, 40 dakika düşünüp hesap yaparak, atı feda edip son derece başarılı bir hamle yaptığını eğlenerek okuyacaktır.

  • yemek yaparken evdeki koku çıksın diye dairesinin kapısını açık bırakan ve tüm apartmanı kokutan komşunun olmadığı muhit

  • daha önce türkiye'nin 2021 yılı trafik kazası istatistiklerini buraya taşımıştım. gelenek haline getirelim.

    emniyet genel müdürlüğü tarafından yayınlanan istatistiklerdir. tüik'in haziran ayında yayınladığı istatistiklerden farklı olarak sadece kaza yerinde ölen sürücü bilgilerini içermektedir. tarafların anlaşarak tutanak tuttuğu kazalar da dahil değildir.

    ölümlü-yaralanmalı kazaların 8.746 tanesine bisiklet dahil olmuştur. 2021 yılında ise bu sayı 8.887'dir. bisikletlileri trafikte görmediğimiz ya da umursamadığımız ortadadır.

    ölümlü kaza sayısı: 1.919 (2.032*)
    yaralanmalı kaza sayısı: 195.011 (185.492*)
    maddi hasarlı kaza sayısı: 288.118 (242.680*)
    toplam kaza sayısı: 485.048 (430.204*)

    ölen kişi sayısı: 2.282 (2.422*)
    yaralı sayısı: 291.151 (276.935*)

    ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarının oluş şekline göre türleri:
    karşılıklı çarpışma: 11.211
    arkadan çarpma: 21.173
    yandan çarpma: 62.932
    yan yana çarpışma: 2.968
    duran araca çarpma: 2.780
    zincirleme çarpışma: 732
    çoklu çarpışma: 815
    engel/cisim ile çarpışma: 9.949
    yayaya çarpma: 34.400
    hayvana çarpma: 1.010
    devrilme/savrulma/takla: 23.310
    yoldan çıkma: 22.242
    araçtan insan düşmesi: 1.626
    araçtan cisim düşmesi: 79
    park etmis araca çarpma: 1.703

    ölümlü-yaralanmalı trafik kazalarında kusur durumu:
    sürücü: 203.923
    yaya: 22.195
    araç: 5.045
    yol: 901
    yolcu: 2.750

    trafik cezası sayıları:
    yayalara uygulanan: 4.714
    yolculara uygulanan: 23.768
    sürücülere uygulanan: 3.908.687
    araç plakasına uygulanan: 19.175.738
    toplam: 23.112.907

    alkollü olarak araç kullanan kişi sayısı: 213.662
    100 ceza puanını dolduran kişi sayısı: 7.848
    5 kez hız limitini aşan kişi sayısı: 692

    *parantez içleri 2021 yılı verileridir.

    istatistiklerin tamamı

  • tam tersi bir durum olduğunu düşünüyorum. ateistlik bir hayat sorgusunun, bir entellektüel birikimin sonucudur. materyalist düşünce ateistin beynini zaten yeterince yormuşdur. ölümden sonrasına inanmadığı için elindeki hayatıda cezaevinde düşüp kalan ömrünü talan edecek kadar aptal değildir. ateistten değil, "cahil" müslümandan korkunuz.