hesabın var mı? giriş yap

  • beyaz eşya üreticileri tarafından bize yıllardır yutturulmaya çalışılan yalandır.

    derler ki: "elde yıkayınca bilmem kaç litre su tüketiyorsunuz, oysa bulaşık makinesi 5 litre su kullanır. tasarruf için bulaşık makinesi almanız lazım"

    o zaman bende diyorum ki; ulan düdük sen makineyi bana bedava mı veriyorsun?

    basit bir hesapla bu beyaz eşya kartellerine bir cevap vermek artık farz oldu.

    - şu anda piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi 549 tl. (isim vermek istemiyorum, ama isteyen çelik gibi sağlam bir markanın 2 programlı makine fiyatına bakabilir.)

    - iski'nin su tarifesi metreküp başına 3,27 tl, % 8 kdv ile birlikte 3.53 tl.

    - yani 1 metreküp=1000 litre suyun fiyatı 3.53 tl

    piyasadaki en ucuz bulaşık makinesinin fiyatı olan 549 lira, (549/3,53=) 155 ton su parasına eşit.

    bakın 155 ton su diyorum. yani 155.000 litre.

    elde bulaşık yıkamak için günde 50 litre su bile harcasanız, 155.000 litre su harcamanız (155.000/50=) 3100 gün sürer.

    ki normal bulaşıkta değil 50 litre, 30 litre bile harcanmaz ben fazla fazla söylüyorum.

    3100 gün, 8,5 yıl demek.

    yani siz piyasadaki en ucuz bulaşık makinesi aldığınızda bile, 8,5 yıl boyunca günde 50 litre su ile bulaşık yıkayacağınızda harcayacağınız parayı peşinen ödüyorsunuz.

    50 değil 100 litre harcasan 4-4,5 yıl demek.

    bulaşık makinesinin yaktığı elektriği, deterjan, tuz, parlatıcı bok püsür parasını hesaba katmadım dikkat ederseniz.

    ayrıca 8,5 yıl boyunca çıkacak olası arızalara ödenecek parayı hiç saymıyorum.

    bunun neresi tasarruf sevgili sözlük severler sorarım size?

    tabi burada bulaşık makinesinin rahatlığı konumuzun dışında. bulaşık makinesi tabi ki büyük rahatlık. ama reklamını da buna göre yapın.

    "bulaşık makinesi alın tasarruf edin" diyerek milleti keriz yerine koymayın. haksız mıyım?

    bulaşık makinesi tasarruf için şart olan bir şey değildir.

    alacaksanız rahat etmek için alın tamam ama tasarruf etmeniz mümkün değil.

    edit: başlığın aslı "bulaşık makinesinin tasarruflu olduğu yalanı" idi, moderatör arkadaşlar nesini beğenmemişlerse değiştirmişler. entry'nin girişinin başlıkla uyumsuz olmasının sebebi budur.

    edit 2: otopsicocugu uyardı, x yalanı/gerçeği gibi başlıklar formata aykırıymış. insan her gün yeni birşeyler öğreniyor.

    edit3: eskiden format falan varmış.

  • evrimleşmemiş,özgüvensiz bir primatın yaptığı gövde gösterisi.
    senin neyine kahve içmek, ancak yalaktan su içmek yakışır sana.

  • standartlar iyidir, buna karşı çıktığım yok ancak açık peynir satışına yasak getirmek nedir? bırakın kardeşim, iyi olan yenilsin! buna da halk karar versin.

    bu ülkede köylüler tarafından yapılan çok güzel peynirler var. her ne kadar biz 10-15 çeşit peyniri bilip tüketsek de artun ünsal'ın süt uyuyunca kitabına göre ülkemizde 200'den fazla çeşit peynir üretiliyor. kimi bölgelerde 50'ye yakın peynir çeşidi var. ancak köylünün durumu ortada -ne yazık ki- bu insanların sizin getirdiğiniz fabrika standartlarına uyması mümkün değil. bunu da çok iyi bildiklerini biliyorum.

    bu yöresel tatlar bizim ülkemizin zenginliği, önemli bir değeri. yeni getirilen düzenlemelerle bu ülkenin zenginliği, çeşitliliği öldürülüyor ve hatta ormanları gibi bilinçli olarak katlediliyor. renkler, tatlar, desenler tekelleştiriliyor; devlet özelleştiriliyor ve birilerine peşkeş çekiliyor. bunu nereden anlıyoruz? konuyla ilgili 19 yıl ülker'de çalışmış ve şimdilerde ambalaj sanayicileri derneği başkanlığını yapan kişinin açıklama yapmasından anlıyoruz.

    diren köy peyniri! direne direne yenileceksin!

    haber

  • sunay akından dinlediğim fıkradır.

    güney amerika ülkelerinden birinde darbe olur. toplumdaki bütün okumuş eğitimli kültürlü insanlar hapislere doldurulur. aradan bir yıl geçer ama mahkumlara yakınlarıyla görüşme izni verilmez. 1 yıl dolunca mahkumlara, ailelerinden sadece bir kişi ile görüşme hakkı tanındığı söylenir. mahkumlardan birer isim yazmaları istenir. mahkum bir şair ise hapise girdiği zamanlarda henüz 7 yaşında olan kızının adını yazar.

    görüş günü gelir çatar. kız çocuğu görüşme odasına girer. elinde bir kağıt tutmaktadır. kapıdaki görevli kızın elindeki kağıdı ne olduğunu sorar. çocuk, onun bir kuş resmi olduğunu ve babası için çizdiğini söyler. gardiyan bir hamleyle kızın elindeki kağıdı alır ve paramparça eder ve kuş resminin yasak olduğunu söyler. kız babası ile görüşeceği masaya gelip oturur ama hickira hickira ağlamaktadır. bütün yıl kızı ile görüşmeyi bekleyen baba ise sahip olduğu beş dakikayı kızını teselli etmekle geçirir.

    aradan bir sene daha geçer. mahkumlardan tekrar birer isim yazmalarını isterler. aynı şair yine kızının adını yazar. bu görüşmede kızı 9 yaşına girmiş olacaktır. görüş günü gelir çatar. kız görüşme odasına girer. tıpkı geçen seneki gibi bu yıl da elinde bir kağıt tutmaktadır. gardiyan yine bir hışımla kağıdın ne olduğunu sorar. kız ağaç resmi olduğunu söyler. görevli hemen önündeki kılavuz kitabı açar. yasaklı resimler sayfasına uzun uzun bakar. ağaç resminin yasak olmadığını fark edince suratsız bir şekilde kıza babası ile görüşebileceğini söyler.

    kız çok mutlu bir şekilde babasının yanına gelir. babasına hediye olarak getirdiği ağaç resmini babasına uzatır. babası çok sevinir resme bakar ve şöyle der; ne kadar da güzel bir resim bu. yaprakları var dalları var köklerieri var. meyveleri de varmış. ne meyvesi kızım bunlar?

    - ne meyvesi babacim. onlar meyve değil. onlar kuş. ağacın içine gizledim, der.

  • şüphesiz ki pluton'dur. gezegenlikten çıkartmaya çalıştılar ama o çizgisini hiç bozmadı: mesafeli ve istikrarlı. yürü be pluton!

  • milattan önce 3300'lu yıllara ait, mezopotamya uygarlıklarındaki işcilerin yevmiyelerinin bira karşlığında ödendiğini ortaya çıkaran tablettir.
    ırak civarlarında bulunan bu tablet, yazının icadından hemen ardından gelen dönemlere ışık tutabilecek en erken tarihli örneklerden bir tanesini teşkil ediyormuş. tabletteki şekiller bir kaseden yemek yiyen insan kafasını sembolize ediyor. buradaki kaseler ve diğer kaplar öğün ve birayı temsil ediyormuş. yani kısacası, bu tablet bir işçinin emeği karşısında alacağı bira miktarını gösteriyor. tabletteki kayıtlar sayesinde mezopotamya uygarlıkları kimin ödenip kimin ödenmediğini karmaşısını ortadan kaldıracak çözümü bulmuşlar.

    5000 yıl önce maaş bordrosunun kayıtlarını tutmayı akıl etmekten daha ilginç ve daha mükemmel olan başka bir durum daha mevcut; o da ekonominin henüz ilk gelişme dönemlerinde olduğu, herhangi bir para ve buna bağlı bir kurun olmadığı zamanlarda ödeme işinin herhangi bir likidite problemini ortaya çıkarmayacak türden yapılabilmesi.

    şu basit tablet bile mezopotamya uygarlıkları'nın zamanının ne kadar ötesinde uygarlıklar olduğunu kendi başına kanıtlıyor. kısacası;

    1- mezopotamya uygarlıklarının birinde (buradaki örnek muhtemelen sümerlilere ait, babillilerin de benzeri uygulamaları olduğuna dair kanıtlar mevcut) işçiyseniz emeğinizin karşılığınızı alamama gibi bir probleminiz olmaz. çünkü bira üzerinden alacağınız maaş kilden yapılmış bir tabletle belgelenir.
    2- emeğinin karşılığını alabilme gibi bir takıntısı olmayan işçiler daha düzgün işleyen uygarlıkların oluşmasına sebebiyet verir. işçilerin maaş alamama gibi bir derdi olmaz; dolayısıyla devlet yetkilileri işçi isyanları gibi problemlerle daha az uğraşır.
    3- bira üzerinden ödenilen maaş sürekli olarak değerini koruyan bir varlıktır. para birimleri gibi piyasaya fazlaca sürüldüğünde değerini yitirme veya alım gücünü kaybetme gibi özelliği yoktur. 5000 yıl önce yaşamış insanlar için bira her zaman arzulanan bir tüketim aracıydı. kontamine olmuş sulara nazaran bulaşıcı hastalık yayma ihtimali daha azdı biranın.
    4- maaşlar, karşılığı olan bir ödeme yöntemiyle yapılıyor; dolayısıyla ortaya herhangi bir enflasyon problemi çıkmıyor. maaşların ödenebilmesi için üretim sürekli olarak teşvik edilmek zorunda. bu da tarım devrimi demek, insanların beslenme sorunlarının yavaş yavaş çözülmesi demek, daha çok insanın beraberce yaşayıp daha sağlam uygarlıkları ortaya çıkarabilmesi demek.

    tablet british museum'da sergileniyor.

    debe editi: kampanya mesajı gelmedi. ben de salda gölü manzarası paylaşayım o zaman.

  • 2017'de okuduğum yerli ve yabancı çizgi roman ve grafik romanlara (resimli roman) dair olan bu seçkiyi yaparken senaryonun edebi değeri, grafik unsurların kalitesi, özgünlük, kendi içinde tutarlılık, farklı alt metinler içermek ve bitirdikten sonra yeniden okuma isteği uyandırmak gibi kriterleri göz önünde bulundurdum. paylaştığım kitapların çok önemli bir kısmı 2017'de basıldı. hem edebiyatın iyisine, hem de grafik sanatların kalitelisine prim verenlerin mutlaka ilgilenmesi gerektiğini düşündüğüm eserler hakkında kısa bilgiler vereceğim:

    01* gizli tarih; jean-pierre pecau'nun senaryosunu yazdığı ve önemli grafik sanatçılar tarafından resimlenen seri fransa'da 34 albüm halinde yayınlandı. alfa kitap tarafından türkçeye kazandırılan serinin şu ana kadar ilk 32 albümünü dörder dörder birleştirilerek 8 cilt halinde okuruyla buluştu. 2017'de yayınlanan son 4 cildi piyasaya çıkar çıkmaz alıp okudum. ezber bozan, konfor zedeleyen alternatif tarihlere ve komplo teorilerine meraklı olan herkesin mutlaka okuması gereken bir seri bu.

    02* sıradan zaferler; yazan ve çizen: manu larcenet, karakarga yayınları.

    03* brodeck raporu - birinci kitap; öteki, yazan ve çizen: manu larcenet (philippe caludel'in romanından uyarlama), karakarga yayınları.

    sıradan zaferler ne denli gerçekçi ise, brodeck raporu o denli 'büyülü gerçeklik' içinden konuşuyor. her iki eserinde larcenet farklı teknikler / üslûplar kullanmış. siyah beyaz olarak, çiniyle çizilmiş haliyle, basılmış olan brodeck raporu'nda sanatçının yazısız panellerde yaratmayı başardığı atmosfer ise gerçekten olağanüstü. bağımsız (isteyen underground diye de okuyabilir) resimli roman tutkunların uzak duramayacakları 2 albüm yaratmış fransız sanatçı.

    04* yürüyen ölüler; yazan: robert kirkman, çizenler: robert kirkman, tony moore, charlie adlard. post-apokaliptik bir dünya ile zombi olgusunu birleştiren serinin ilk 26 cildi marmara çizgi yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. türünün başyapıtı olan serinin resimli roman edisyonu, dizisinden daha başarılıdır. abd'de 2003'den beri yayınlanan efsanevi (kanonik) saganın 2017'de ülkemizde yayınlanan son üç cildi (24, 25, 26) de diğerleri gibi başta felsefi, sosyolojik, politik, kültürel, psikolojik, antropolojik, teolojik olmak üzere çok sayıda alt metni başarıyla harmanlaması sayesinde türün meraklılarının ısrarlı ilgisini fazlasıyla hak etmekte. 'okuyalım, okutalım, bunlarda musrır olalım!' dedirten bir seri bu, benden söylemesi.

    05* üç gölge; yazan ve çizen: cyril pedrosa. masal ve gerçekliği özgün çizgileriyle harmanlayıp birleştiren sanatçı sadece fransa'nın değil, diğer dominant grafik roman havzalarının da bazı önemli resimli roman ödüllerini kazandı. insanın evlât sevgisiyle ve ölüm karşısındaki çaresizliğliğini eksenine oturtmuş olan bu şiirsel eseri baobap yayınları basmış.

    06* ındeh - apaçi savaşlarının hikâyesi; yazan: ethan hawke, çizen: greg ruth. amerikan yerlilerinin tarihine dair yapılmış en nesnel, en başarılı edebi eserlerden olan ve karakarga yayınları'ndan çıkan yapıt, aynı zamanda tanınmış hollywood aktörlerinden olan ethan hawke'ın ne denli olgun bir yazar olduğunu da koymakta ortaya.

    07* karganın uçuşu; yazan ve çizen: jean pierre gibrat. öncesinde dilimize çevrilen bir diğer resimli romanı erteleyiş ile ülkemizde de sadık bir hayran kitlesi edinen kült fransız grafik sanatçısı ve yazarı gibrat, çok nadir olan bir grafik yetiyle insanları - hayvanları - eşyaları - binaları - manzaraları aynı ustalıkla resmetmekte. sanatçının öykücülüğünün de en az grafik yanı kadar özgün ve artistik oluşu, flaneur yayınlarınca basılan eserlerinin sadık fanlar edinmesini açıklamakta. nazi işgali altındaki fransa'da direniş ve insan ilişkilerini anlatan ve frankofon grafik romanın başyapıtlarından olan eserin, (burası özellikle koleksiyonerleri ilgilendirmekte) yayıncısının 150 adet bastığı sınırlı edisyonundan olan nüshalarının, flaneur'ün diğer yayınlarının sınırlı baskıları gibi, çok kıymetli olduğunun altı çizilmeli.

    08*kara tarikat tugayları; yazan: pierre christin, çizen ve renklendiren: enki bilal.
    09*gazap fırtınası üçlemesi - 1: mahlukk; yazan ve çizen: enki bilal.
    10*gazap fırtınası üçlemesi - 2: julia & roem; yazan ve çizen: enki bilal.
    11*gazap fırtınası üçlemesi - 3: havanın rengi; yazan ve çizen: enki bilal.

    yaşayan en önemli çizgi roman sanatçılarından olan enki bilal eserlerinde, siberpunk'a yakın bir bilim kurgu ile fantastik kurgu ve politik kurguyu harmanlayarak çok farklı evrenler inşa eder. iç savaştan 1970'lerin sonuna değin ispanya'da yaşanan sosyo-politik olayları ele alan kara tarikat tugayları sanatçının yazar pierre christin'le 1970'lerde yaptığı erken dönem işbirliğinin en önemli meyvelerindendir. hem yazıp, hem de resimlediği ve renklendirdiği gazap fırtınası üçlemesini oluşturan üç grafik romanında ise enki bilal, post-apokaliptik bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir avuç insanın yeni bir toplum / düzen / dil / dünya / kozmos inşa etme çabalarını, yaratıcı bir tarzla kurduğu orijinal atmosfer üzerinden resmetmiştir. söz konusu türlere ilgi duyanlar, tamamı marmara çizgi tarafından özenli bir baskıyla yayınlanan 4 eseri de mutlaka edinmeli ve okumalılar.

    12*ıncal, yazan: jodorowky, çizen: moebius (jean giraud), renklendirenler: yves chaland vd. grafik romanın iki dahisinin, jodorowsky ile moebius'un işbirliğinin ürünü olan ve orijinali 1980'lerin ilk yarısında fransa'da metal hurlant dergisinde tefrika edilen, akabinde ise 6 albüm olarak yayınlanan eseri gerekli şeyler yayıncılık 2017'de tek cilt halinde bastı. grafik roman meraklılarıyla koleksiyonerler hatırlayacaktır; serinin ilk albümü 2000 haziran'ında 'bir john difool macerası...kara incal' ismiyle ithaki yayınları tarafından yayınlanmıştı. pek çok ödül kazanmış iki dahinin bilim kurgu ile fantastik kurguyu sıra dışı ve çok başarılı bir şekilde meczettiği ıncal sagası meraklısının ilgisini fazlasıyla hak eden bir baş yapıttır.

    13*martin mystere.
    14*zonax.
    15*başka yerden hikâyeler.
    16*hikâyeler - stories.
    17*ava giden avlanır.

    ilk üçü bilim kurgu ve fantastik kurgu tarzlarına ait olan martin mystere, zonax, başka yerden hikâyeler ve hikâyeler - stories, çizgi düşler / özer sahaf ve yayıncılık tarafından dilimize kazandırılmakta. 1984'den beri bağımlısı olduğum martin mystere ile onun yan yayınları olan zona x ve başka yerden hikâyeler'in 2017'de dilimize kazandırılanların (yaklaşık 10 kitap) tamamını okudum. bunları türün tiryakilerine hararetle öneriyorum. çizgi roman evrenine naif ve sempatik bir mercek tutan ve senaryosu stefano munari'ye, desenleri ise mauro ferrero'ya ait olan 'ava giden avlanır' 2017'den aklımda kalan bir diğer fumettiydi. eser lâl kitap tarafından kazandırıldı dilimize(iii).

    18*beşinci beatle - brian epstein'in hikâyesi; yazan: viven j. tiwary, çizenler: andrew c. robinson & kyle baker. beatles'ı küresel bir şöhret yaparak 'kral'dan (elvis presley) bile daha çok dinlenen ve tanınan bir popüler kültür ve müzik fenomenine dönüştüren efsane menajerin ülkemizde neredeyse hiç bilinmeyen yaşamını anlatan eseri çizgi düşler bastı.

    19*vaiz; yazan: garth ennis, çizen: steve dillon. çok sert içeriği yüzünden, orijinal takımını okuyan benim gibi grafik roman ve çizgi roman tutkunlarının 'ülkemizde basılması imkânsız!' dediği preacher serisinin ilk cildi 'vaiz - teksas yolları' başlığıyla ithaki yayınları tarafından basıldı. alan moore ve neil gaiman gibi, 1980 sonrasında müesses grafik roman evreni yıkıp, yerine yenisinin temellerini atanlardan olan garth ennis'in ödüllü serisi vaiz, içerdiği çok sayıda alt metinle gerçek bir entelektüel şölen vaat etmekte. meraklısı ıskalarsa üzülür, demedi demeyin.

    20*sandman, yazan: neil gaiman, çizenler: kelley jones - charles vess vd. daha önce arka bahçe yayınlarının başlayıp laika yayınlarının tamamladığı 11 cilt halinde dilimize kazandırılan seri, bu kez de ithaki yayınları tarafından yeni bir çeviri, özenli bir baskı ve abd edisyonuyla bire bir aynı ebatlarda olmak üzere basılıyor. 2002 - 2011 döneminde okuduğum serinin ithaki edisyonuna ait olan ilk 4 cildi / albümü 2017'de edindim ve ilk seferkini aratmayan bir zevk ve heyecanla okudum. grafik roman tarihinin köşe taşlarından olan eser için tek bir kelime etmek gerekse: 'şaheser!!!' derim; bu kadar netim anlayacağınız. aldığı ödüllerin haddi hesabı olmayan esere dair önerim: okuyalım, okutalım ve bunda da musrır olalım.

    21*scalped, yazanlar: jason aaron vd., çizenler: r. m. guera vd.. şu ana değin 7 cildi yayınlanan eserin son ikisi 2017'de (bu satırların yazarının da arasında olduğu) okuruyla buluştu. kuzey amerikan yerlilerinin son 55 - 60 yılda (özellikle rezervuarlarda) yaşadıklarını ele alan seri gerçekçi grafik romanın ve iyi edebiyatın baş yapıtlarından, desenler de usta işi ve yüksek estetik değer içermekte. kızılderililerin modern ve hatta post-modern çağlarda yaşadıklarına ilgi duyanlar bu seriye uzak durmasalar doğrusu iyi ederler.

    22*100 kurşun, yazan: brian azzarello, çizen: eduardo risso. komplo teorisi temelli bir senaryo ile kararında bir fantastik kurgu atmosferinin ustaca harmanlandığı serinin 'madara dedektif' isimli 5. cildi 2017'de okuduğum amerikan grafik romanlarındandı. çizgi düşler etiketiyle raflardaki yerlerini alan eisner ve harvey ödüllü seri sadece sağlam senaryosu ile değil, usta işi desenleriyle de meraklısını yakalamayı başarıyor.

    23*secret wars, yazan: jonathan hickman, çizen: esad ribic. marvel evreni'nin bütün süper kahramanlarını, tanrıları ve yarı-yanrılarını (titanlar) bir araya getiren eser, paralel evrenlerin (yoksa 'çoklu evrenler (multiverse)' mi demeliydim?) sonsuz sayıda evrenin birlikte var oldukları bir süperpozisyon halinden salt 2 evrene çöküşünü ve bunların verdikleri hayatta kalma mücadelesini anlatmakta. bilim kurgu, fantastik kurgu ve komplo teorilerinin (j. hickman'a sektörün dahisi muamelesi yapılmasını meşru kılan bir çarpıcılıkta ve orijinallikte) birleştirmeyi başaran eser için diyorum ki: 'size sadece bir tane süper kahraman janrından grafik roman önermem gerekse, o hiç kuşkusuz bu olurdu! yayıncısı gerekli şeyler yayıncılık.

    24*uyanış, yazan: scott snyder, çizen: sean murphy. kısa seri dalında eisner ödülü eser post-apokaliptik bir senaryoyu insanlığın kökenlerine bağlayarak 'nereden geldik, nereye gidiyoruz?' şeklindeki o kadim, o mühim ve o büyük soruyu edebiyatın imkânları içinden cevaplandırmayı başarıyor. jbc yayınlarının bastığı eser gerçek bir başyapıt.

    25*airborn 44, yazan - çizen - renklendiren: philippe jarbinet. 2. dünya savaşı'nın avrupa cephelerini konu alan 4 albüm alfa yayınları tarafında tek cilt halinde birleştirilerek basılmış. çok ciddi arşiv çalışmalarına dayanan hikâyeler kurmaca olmasına karşın, adeta belgeselmiş izlenimi uyandırmakta. 2. büyük savaşı konu alan edebi külliyatın iyi örneklerine meraklı olanların ilgisini beklemekte.

    026*istasyon sokağı no: 120, yazan: leo malet, çizen: j. tardi. kara edebiyatın / kara polisiyenin ve politik polisiyenin frankofon havzada yetişmiş en önemli temsilcilerinden l. malet ile, yaşayan en önemli fransız grafik sanatçılarından olan jacques tardi'nin diğer işbirlikleri gibi bu eser de çok başarılı doğrusu. karlı bir havada, cam kenarındaki kalorifere ayaklarınızı dayayarak ve de sıcak çikolata içerek okumanız halinde, ömrünüze ömür katacak bir bu kitabı da mercek altına alın derim.

    27*essex county 2. kitap - hayalet hikâyeleri, yazan ve çizen: jeff lemire.
    28*essex county 3. kitap - kasaba hemşiresi, yazan ve çizen: jeff lemire.

    marmara çizgi yayınları'nın bastığı üçlemenin son 2 cildini 2017'de okudum. lemire'in yaşam öyküsünden izler taşıyan eserler küçük insanların dünyasına sorumluluk duygusuyla, bilgece ve hümanistçe yaklaşmakta. süper kahramanları konu alan grafik romanların dünyasıyla tam bir tezat oluşturan essex caunty üçlemesinin evreni, size insan olmanın yalın hakikatlerini hatırlatmakta. öte yandan jeff lemire'in marvel ve dc comics için çok başarılı süper kahraman senaryoları da yazmış olması, onun çok boyutlu bir yazar olduğuna işaret ediyor olsa gerek.

    29*ben rene tardi stalagııb kampında savaş esiri, yazan ve çizen: jacques tardi. tardi'nin, babası rene tardi'nin nazi toplama kamplarındaki tutsaklık yıllarını anlattığı eseri tamamen gerçeklere dayanmakta. yapı kredi yayınlarının ciltli ve büyük boy olarak bastığı eser, savaş denilen çılgınlığı mercek altına almakta. tardi'nin desenleri için bile almaya değer.

    30*çin'den bir gezi hikâyesi - shenzen, yazan ve çizen: guy delisle.
    31*burma günlükleri, yazan ve çizen: guy delisle.

    kanadalı yazar ve çizer guy delisle daha önce pyongyang grafik romanı ile türk okurunun karşısına çıkmıştı. her üçü de karakarga yayınları'ndan çıkan eserlerinde sanatçı iş vesilesiyle bulunduğu kuzey kore, myammar / burma ve çin gibi ülkeler hakkında belgesel tadında bilgiler vermekte. bunu yaparken kuru / resmi / üstten bakan / sevimsiz bir didaktik tarz yerine; başta kendisi olmak üzere, her şeyi inceden inceye tiye aldığı bir yaklaşımı kullanması, eserlerini sempatik ve kolay okunur kılıyor. az bilinen, 'kapalı kutu', 'egzotik' toplumları tanımak isteyenler için seçenek oluşturmakta delisle'ın kitapları.

    32*ben katil, yazan: antonio altarriba, çizen: keko. cinayet işlemenin, giderek de seri katil olmanın felsefeni yapan eser sanat tarihine, psikolojiye ve çağdaş ispanya'nın sosyo-politikasına dair çok güçlü alt metinler içermekte. aylak kitap yayınlarından çıkan eser, sıra dışı metninin yanı sıra, keko'nun başarılı siyah - beyaz çizimlerinin yarattığı başarılı atmosfer sayesinde kült kitap olmaya aday gözükmekte.

    33*cahiller - karşılıklı bir aydınlanma hikâyesi, yazan ve çizen: etienne davodeau. fransız şarap evreniyle çizgi roman kozmosunu birleştiren eserin önsözü türkiye'nin en önemli gurmesi vedat milor tarafından yazılmış. baobap yayınlarından çıkan savruk ve samimi, ama usta işi diyebileceğim desenleri kitabın bir başka artısı.

    34*bihikâye, yazan ve çizen: gipi. kendi hayatıyla büyükbabasının 1. dünya savaşı'nda yaşadıklarını birlikte deneyimleyen bir yazarın, halüsinasyonlarla dolu sarsıcı evrenini hem çini mürekkebi ve hem de sulu boya tekniklerinin imkânlarını kullanarak büyük bir başarıyla canlandıran sanatçının çok sayıda prestijli ödül sahibi olmasını normal karşılıyorsunuz. psiko-dramalardan ve yaratıcı yönü kuvvetli şizoid benlik öykülerinden hoşlananları kavrayacak eser karakarga yayınları etiketini taşımakta.

    35*oğulların diyarı, yazan ve çizen: gipi. eisner ve angouleme gibi çok sayıda prestijli ödül sahibi olan italyan grafik sanatçısı gipi'den post-apokaliptik bir öykü. post-civilisation'ın kakafonik ve anomik tablosunun böylesine yalın, böylesine insancıl, böylesine samimi resmedilmesi muhatabını büyülüyor doğrusu. atmosferin baba ile oğulları arasındaki ilişki ve iletişim üzerinden oluşturulması ise hikâyenin orijinalitesini tesirini arttırmakta. iyi edebiyat meraklısı için gerçek bir yüzük taşı olan eser karakarga yayınları tarafından basıldı.

    36*güçsüz düşmezsen hayat güzeldir, yazan ve çizen: seth. karikatür tarihinin çok az bilinen bir figürünün peşinde yapılan tutkulu, marazi, nostaljik bir keşif seyahatinin naif denilebilecek sadelikteki desenlerle resmedildiği kitap comics journal tarafından '20. yüzyılın en iyi 100 çizgi romanından biri' olarak nitelendi. bana göre de gerçek bir başyapıt olan eser karakarga yayınlarının bir marifeti. işte lâfın tam da burasında şunu demek farz oldu artık: çok kısa bir zamanda çok sayıda kaliteli grafik romanı dilimize kazandıran karakarga yayınları'na aferin doğrusu.

    dipnotlar:
    (i): sadece türkiye'de değil, dünyada da karıştırılır ve birbirlerinin yerlerine kullanılır grafik roman (graphic novel) ve çizgi roman kavramları. en uygun türkçe karşılığı resimli roman olan grafik roman'ın senaryosu kaliteli, grafik unsurları estetik ve hacmi (yayın süresi) de sınırlıdır. buna karşın çizgi romanın senaryosunun ve desenlerinin o kadar da kaliteli olması gerekmez. yanı sıra, bir çizgi romanın yayını yıllarca, hatta onlarca yıl sürebilir.

    (ii): ülkemizde müthiş bir çeviri resimli roman ve çizgi roman sektörü var. amerikan (çoğunlukla süper kahramanlar), italyan (fumetti), francofon (fransız ve belçika), manga (ağırlıkla japon), bağımsızlar ve yeraltı edebiyatı bu sektörün küresel ölçekteki en önemli üretim havzalarıdır. yerli çizgi ve resimli romana gelince, orası tam bir hayal kırıklığı işte. ne yazık ki bu alanda bir varlık gösteremiyoruz. bırakın çeviri temelli o devasa sektörün boyutlarını zorlamayı, yılda birkaç tane eli yüzü düzgün yerli resimli ve çizgi roman bile üretmeyi beceremiyoruz. son yıllarda bu alanlardaki en önemli yerli işlerimiz levent cantek'in editörlüğünü yaptığı albümlerle ersin karabulut'un resimli romanları oldu. kardeş diyebileceğimiz bir disiplinde, karikatür alanında dünyanın kayda değer ülkelerinden biri olmamıza karşın, resimli ve çizgi roman sahalarındaki bu durum anlaşılır gibi değildir. 1960'larda ve 1970'lerde, 'kılıçlı kahramanlar' zemininde gelişen oldukça güçlü bir yerli çizgi roman sektöründen sonra bu noktaya gelmiş olmamız, üzerinde ayrıca düşünmemiz gereken bir başarısızlıktır diye düşünüyorum.

    (iii): 2017 temmuz'undan itibaren grafik roman ve çizgi roman edinme - okuma - biriktirme süreçlerinde çok daha seçici davranmaya başladım. bu tarz değişikliği yılın 2. yarısından itibaren italya menşeyli çizgi romanları (fumettiler), (çok beğenmeme karşın, tekrara düştüğünü düşündüğümden 'yalnız kurt ve yavrusu' ile, sonunu çok merak etmeme karşın, 'pehlivan tefrikası' gibi uzadığından, 'titan'a saldırı da dahil) mangaları ve sayılamayacak kadar çok süper kahraman serisini basan, başta dc comics ve marvel comics olmak üzere, abd merkezli grafik ve çizgi roman endüstrisinin eserlerini % 95 oranında terk etmeme yol açtı. 2017'nin ilk yarısında okuduğum grafik roman ve çizgi romanların sayısı 300'ü bulurken, yılın ikinci 6 ayında bu janrlarda sadece 50 kitap okumuş olmam işte bundandı. söz konusu dönüşümü gerçekleştirmemi sağlayan kararın arkasında çalışan saikleri anlatan bir metin için bknz.