hesabın var mı? giriş yap

  • tanıdık bir iş yeri var, patron akrabamız. ben de bir süre çalıştım.

    patron türkiye şartlarında iyi biri. 7 kişilik kadro, lise mezunu olması ve çok parlak olmamasına rağmen (marketten pil yerine pinpon topu alan cinsten) patron asgari ücret üstü maaş verir. öğle yemekleri şirketten, fazla mesai ya bir etkinlikle (dışarıda yemek) ya da harçlıkla karşılanır vs.

    böyleydi demek daha doğru çünkü son iki sene bu çalışanların maaşları asgari ücrete yakınsadı, haftada bir çıkan etli öğle yemeği ayda bire düştü, artık doğum günleri mado'da değil iş yerinde ucuz tatlılarla kutlanıyor. yakında bunlar da gidecek, hatta kadroda küçülme bile olabilir.

    kısacası şirket, çalışanıyla patronuyla enflasyon karşısında ezildi. bu durumun tek doğrudan sebebi ise hükümetin ekonomi politikası. büyük şirketler milyarlık krediler alabilirken, vergi borçlarını affettirirken, kaçak işçi çalıştırırken; işini kanuna göre yapan küçük işletmeler can çekişmekte. çalışanların durumu daha feci, eğer ailesiyle veya sahip oldukları evde yaşamıyor olsalardı hiçbiri devam edemezdi. ülkede o kadar verimsiz bir ekonomik sistem var ki evde boş boş duran adam çalışandan daha iyi durumda, en azından yıpranmıyor.

    bu tip süreçler bir iki sene sürse hadi dişimizi sıkalım diyebiliriz ama durum hiç öyle gözükmüyor.

    sadece bir gözlemde bulunmak istedim.

  • sen arayınca telefonu açmaması.

    demek ki telefon numaranı silmemiş, silse de demek numaranı hatırlıyor ki açmıyor, hatırlamasa da demek bilmediği numaraları açmayacak kadar namuslu.

  • istediği hakkı istediği yerde arar. fakat bulamaz. bahsi geçen ülkede önce insan güvenliği geldiğinden, havuza beden ağırlığını arttıracak kıyafetlerle girilmesi boğulma riski taşıdığından yasaktır.

  • fazıl say'ın instagram hesabından yaptığı paylaşımda “repçinin vatan-millet-sakarya diyen marşı” ve “gülünç influencerların seçimi” diyerek norm-ender'in parla isimli marşını kötülemesidir. linkyahu birader herkes kendince bir katkı sunmaya çalışırken neden adamın yaptığı işi kötülersin? ha bana sorarsan sen kendi yaptığın marşı istediğin kadar öv, norm-ender'in bestelediği marş daha kolay söyleniyor ve daha akılda kalıcı. mesela 10. yıl marşına bak, bestesi ve sözleriyle söylemesi çok kolaydır. seninkinde bir anda üç kere şimşek diye bağırmamız sonra farklı tonlara geçmemiz gerekiyor. tamam sanatsal açıdan çok değerlidir kabül ama dillere pelesenk olacak bir marş değil. madem derdin 100. yıl ve atatürk, kendin besten tutmadı diye adamınkini boklamak neden ?

  • pop artin ilk ornekleri sanilanin aksine new yorktan degil londradan cikmis, ama ingiliz asilzadeleri (!) zamaninda olaya gereken onem ve dikkati verememistir. nitekim pop artistleri en cok etkileyen seylerden biri baskanin da fabrika iscisi ile ayni coca cola'yi tukeymesi, populer kulturun bazi maddelerinin insanlari ayni seviyede bilrlestirmesidir.

    baska bir takintilari da tabi kutulama olayidir. mesela sigarayi degil de kartonunu aliriz aslinda. o kartonun icinde ne oldugunu gormeyiz, kafamizdaki imaj kutudur sadece. tabi andy warholun kutu kutu konserve corba cizmesi sadece cocuklugu o corbalarla gecmis oldugundan olmasa gerek...

  • 2.72 metrelik boyuyla tarihte kayda gecilen ve inkar edilemeycek ölcüde kanit bulunan en uzun insandir. ancak tek rekoru bu degildir. ayni zamanda tarihteki en büyük ele (bilekten orta parmaga uzunluk 32.3 cm) ve en büyük ayaga (47 cm) sahiptir. bunun yaninda iki kolunun uzunlugu (bkz: wingspan) 2.88 cm‘dir ki bu da bir rekordur.

    kendisiyle ilgili en önemli konuysa sahip oldugu rekorlarin guinness klasik rekorlar olarak tanimlanmasidir, cünkü 1940 yilinda ölmüs olmasina ragmen rekorlari kirilmamistir ve cok büyük bir ihtimalle de kirilamayacaktir. sebep ise tip dünyasinda artik sahibi oldugu asiri aktiv büyüme hormonu hastaliginin tedavisinin olmasidir. o dönem de ameliyat ihtimali vardir ama doktorlar risk almak istemezler ve en önemlisi de robert herhangi bir fiziksel ya da zeka olarak engele sahip degildir ve hatta ıq‘su ortalamanin üzerindedir.

    sekiz yasindayken boyu 1.88 metreydi ve babasini kucagina alip tasiyabiliyordu. 12 yasindayken boyu 2.18 metreydi. lisedeyken boyu 2.50 metreyi gecti. ömrü boyunca boyu hic durmadan uzadi.

    ısci olan babasi harold wadlow robert‘in boyunu avantaja cevirerek para kazanmak ister. fotograf ve video cekimlerinden para kazanir. ölmeden önce ayakkabi firmasiyla anlasma yaparlar ve robert babasiyla birlikte ülke capinda turlara katilir. bu turlardan birinde sol bacagindaki protez bileginde yara yapar. ancak robert yarayi farketmez, sebebi ise uzun boyundan dolayi kan dolasiminin yavaslamasi ve ayaklarini hissetmemesidir. bu yara zamanla iltihaba sebep olur ve farkedildiginde ise cok gectir. o donemde tipki büyüme hormonunun durdurulamadigi gibi antibiyotik tedavisi de yoktur ve bu durum robert‘in hayatina mal olmustur.

    babasi robert‘in ölümünden sonra belediye baskani olmustur. tabii ki bunda robert‘in söhretinin etkisi büyüktür.

    robert‘in cok mütevazi ve dost canlisi oldugu söylenir. tek sinirlendigi seyin birisinin gelip bacagina dokunmasi ya da tekme atmasi olmustur. amac robert‘in boyunu uzun göstermek icin takma bacak takip takmamak oldugunu kontrol etmektir.

    kendisi kibar dev (gentle giant) olarak tanimlanmaktadir. adina yazilan sarkilar vardir. yasadigi yer olan alton‘da gercek ölcülerde heykeli vardir.

  • dinleyeni, seveni, sayanı gözümde otomatik olarak kalitesizleşen kişi. adına aşk dedikleri ve büyük çoğunlukla salt aşk ile zerre alakası olmayan taklit ve kopya ilişkileri hayatının merkezine koyan zavallılarca girdiği o ağır abla tripleri karizmatik bulunur. "ah ulan biz neler çektik be" temalı leş arabesk kültürün on yıllardır genelde erkeklere hitap etmesi ulaşılmamış kitleler doğurdu, bu durum da aynı kültürün pop soslu lacivertini günümüzde doğurdu. benzerleri hep vardı ancak imaj olarak bu en güncellenmişi ve genele hitap edeni. sürekli bir dert hali, 1.çoğul şahıs ekli kopya sözler. "'rakı candır'cı kadın modeli" de bunu dinleyen kitle işte. erkekler de geri kalır mı tabii modern arabeskten, hemen nasipleniyorlar.

    özet tanım: türkiye'ye yakışan kalitedeki pop yıldızı.

  • bugün benim için özel bir gün.

    üniversite yıllarından tanıdığım biri ile çok uzaklardan görüşme fırsatım oldu. çocuk 20'li yaşlarının başlarında.

    "cf" oldum, "cf'yim" tarzı bir şey dedi. dikkat bile etmedim. sonra baktım google'dan, cystic fiberosis(sp) diye bir şeymiş.

    "akciğer nakli yaptılar bana" dedi. "geçen sene tam bugün saat 15:xx'te".

    bir an şaşırdım, fotoğraflarını gördüm. çocuğun göğsünün altından boydan boya kesmişler. ameliyattan ~bir hafta sonra hastanede her tarafına borular bağlı iken çekilmiş fotoğrafları vardı. gülüyordu.

    sormadım bile neden "bir yılı kutluyorsun" diye. dinledim sadece. ve sonra baktım google'a...

    akciğer nakillerinden sonra 1 sene yaşama oranı %80, 5 sene yaşama oranı ise %25'lerde imiş.

    çocuk nasıl derseniz, içi içine sığmıyor. nasıl tutunuyor hayata, nasıl değer veriyor her geçen saniyesine. ilk işini de kapmış, nasıl mutlu....allah değil 30'unu, 90'ını, 100'ünü göstersin diye dua ettim...

    ve düşündüm, ulan iki gün öncesine kadar ufak ufak sorunlar yüzünden kendimi dünyalar şanssızı ilan eden ben değil miydim?

    şehir fırsatını kaçırdı diye bütün gün ağlayan iş arkadaşım değil miydi?

    şu an sol frame'de dikkat çeken başlıklardan biri sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk gece değil mi?

    bazı şeyler beynimin içimde dolanıp durdu. hayatı sorguladım, hepimizin elinde olan ve dönüp bakmaya bile tenezzül etmediğimiz rutin "şanslar", "fırsatlar" o çocukta olsaydı neler yapardı diye sordum kendime.

    utandım.

    siz siz olun, kıymetini bilin sahip olduklarınızın. aşk acısıymış, şuymuş buymuş...değmez. insan böyle anlarda anlıyor işte.

    ders dolu bir gün geçirdim.