hesabın var mı? giriş yap

  • sakatlandı sanıyorsun, 30 sn şarj olup kaldığı yerden devam ediyor. john connor'ı korumaya mı geldin mübarek?

  • liseyi beraber okuduğum bir arkadaşım vardı, büyük hedefleri olan çalışkan bir arkadaşım. mühendis olmayı liseye başlar başlamaz aklına koymuştu, sıraya da mühendis olacağını, istediği üniversiteyi yazdı, teknik üniversitesi inşaat mühendisliği.

    garip bir çocuktu. sessiz, sakin, hayatında kavga bile etmemişti. derin bir havası vardı, altını kazdıkça daha derine indiğini görüyordum. rahatsız oluyordu sorularımdan, üstüne gitmiyordum. lisede aynı ranzada altlı üstlü yattık. önceleri üstte yatıyordu, geceleri haykırarak uyanıyordu, uyuyamıyordu çoğu zaman, üzülüyordum, anlat derdini diyordum, susuyordu. yer değiştik, ben üst ranzaya geçtim. daha rahat uyumaya başladı. sebebini sorduğumda daha az sallanıyor, ben rahatsız olmuyorum ama istersen değişelim tekrar dedi. yok dedim. konuyu da daha fazla irdelemedim. telefonla konuştuğunu neredeyse hiç görmedim, bazen telefonla uzun süre konuşup döndükten sonra yatağına geçip ağlıyordu. okulun kütüphanesine ve bilgisayar laboratuvarına sık sık giderdi. geçmişi de hep silerdi. ne baktığını ne araştırdığını bir türlü anlayamadık. zamanla hocalarında dikkatini çekti, psikolojik destek aldı. okul müdürü çocuğun geçmişini biliyordu ama bize söylemiyordu.

    ikimizde üniversiteyi aynı şehirlerde okuyacaktık. heyecanıyla bir şeyler yapma peşindeydik, ben gezmeye çok meraklıydım, o kitap okumaya. daha büyümüştük, zaten olgun olan arkadaşım daha olgundu. artık yüzündeki hüzünün yerini hırs almıştı. daha çok çalışıyordu eskisinden. başarılı oldu, büyük şirketlerde staj yapma imkanı buldu. bir gün bir kafede otururken tuvalete gitmişti, telefonu da masada. tanıştığımızdan beri telefonuna şifre koymazdı. açtım hemen, safariye girdim. yer imlerine baktım, kandilli rasathanesi, en sık tıklanan sayfaydı. önceleri bir şey demedim. evine gittiğimde bilgisayarına baktım, yine aynı şekilde. evde 1999 senesine ait gazeteler, kitaplar. kandilli rasathanesi yine yer imlerinde. sürekli son depremlere bakıyor.

    soramadım yine kendine. lisedeki müdürü aradım, tam bir hafta sonra ulaştım. sordum arkadaşımı, önce hatırlayamadı, sonra hatırlayınca okula davet etti. tüm hikayesini dinledim arkadaşımın. 99 depreminde ailesinin hepsini kaybetmiş, amcası büyütmüş hep, yatılı okumuş hayatı boyunca. inşaat mühendisliğini neden seçtiğini, telefonuna neden şifre koymadığını, geceleri neden haykırarak uyandığını, neden üst ranzada yatamadığını o an anladım. her şey bir anda gözümün önünden geçerek anlam kazanmıştı.

    bunları kendine anlatamadım, eğer bilseydim daha çok yanında olurdum. keşke daha çok yanında olabilseydim.

  • herhalde hesap makinesini mülakata gelen bir tipe yaptırdılar ve koydular diye düşündüğüm bug. ulan hesap makinesini nasıl bozabildiniz lan. türkiye'nin en dandik üniversitesinde aşağı yukarı herkesin yapabileceği programlama 1, 4. hafta ödevi falan olur bu hesap makinesi olayı. lan hesap makinesi kodunu niye kurcaladınız?

  • kendisi ile ayni ahlak anlayisini paylasmamak, hayatimin en onemli ovunc kaynaklarindan biri.

  • cumhurbaşkanlığı bitsin çok güzel yorumlarım var. şimdi hapise atıyolar. seviyoruz seni. mucks.

  • 2 yıla yakındır anadolunun bir ilçesinde yaşıyorum ve yaşadıklarımı anlatayım biraz size. tabii ki her yer böyle değildir; daha iyisi daha kötüsü vardır ama ona da siz karar verin.

    *tüm ilçe, memurları bankamatik gibi görür. yerliye 50 tl olan sana 200 liradır; bir de indirim yapmış gibi sana lanse eder; sen olaya ayılana dek "yaa ne iyi insanlaaar" diye saf saf gezersin.

    *ilçedeki kuyumcular anlaşmıştır; yerlisine yapmaz ama sana bana, memura gram altın ile çeyrek altına arasında 300-400 tl olacak şekilde fiyat çeker. 3 tane kuyumcu vardır ilçede, hepsi aynısını yapar. ama yerlisine tabii ki olması gereken fiyattadır.

    *ilçedeki en büyük market ünlü market zincirleridir; aradığınızı bulamayıp yerel büyük marketten "şunu getirseniz" diye rica ettiğinizde "ne gerek var" derler; asla getirmezler. siz de internetten alırsınız; ev sahibi de kargoların geldiği iş yerinde de "bu kadar şeyi alacak paran var hee" muhabbeti döner.

    *ilçe hala kömürle ısınmaktadır ve apartmanlarda "güya" herkes kömür alır. ama siz ilk gittiğinizde "ya biz toptan alıyoruz; sizinkini de katalım; hem ucuza gelir; öyle taksit taksit ödersiniz" derler; siz de yeni taşınıyorum aman olur dersiniz. ve ta daa, o apartmana giren memurların aldığı kömür ve belkiiii de ev sahiplerinin 1/2 oranında aldıkları kömürle ısınmaya çalışırsınız. nerden biliyorum, ev sahibi kendi faturasını gösteremediğinde olaya ayıktık.

    *tüm ilçede imamından market çalışanına dek, evli bekar farketmeden birbirini birbiri ile aldatır (evet, tabii ki bize ne) ama siz yanınızda biri ile yürüdüğünüzde adınız çıkar; zaten bu memur ve öğrenciler büyük şehirlerden gelip, açık giyinerek ahlak bozuyor derler. ikiyüzlülük midenizi bulandırır.

    *gelen memurların (sağlık çalışanından askerine öğretmeninden polisine) dedikodusu ölümüne yapılır; sizin zorunlu hizmetinizin bitip bitmediğini sizden önce öğrenirler, hangi evde oturduğunuz konuşulur, geleniniz gideniniz araştırılır, sevgilinizin gbt'sine bakılır, bu bilgiler siz hariç herkesin sohbet masasına meze edilir. memurlar bu durumdan şikayet ettiğinde şükürsüzlük ve "istanbulda böyle yaşayamazsın, kıymet bil; böyle bir yeri bir daha nerde bulacaksın" derler.

    *aile apartmanları yaygındır ve kiralık ev azlığından pek çok memur aile apartmanlarından ev tutar. kendi yaşadığım olayı özetleyeyim. bir iş için ev sahibinin dükkanına gittiğimde haftasonu tüm evi ilgilendiren bir tadilat için gelinebileceğini tesadüfen öğrenirim. "ama ben ilçeden çıkacaktım, kesin geliniyor mu; ona göre gitmem" denir. ev sahibi bir dükkan dolusu müşterinin yanında "ee siz gidin biz eve girer hallederiz." der. adamlar, bekar kadın bir kiracının o evin anahtarlarını 2923729 defa değiştirmiş olacağını aklına getirmediği gibi bir de yabancı ustalarla beraber eve istediği gibi girip çıkabileceğine inanır.

    *adamcılık zaten had safhadadır. küçük yerin büyük insanlarıdır hepsi. sizin istifa edeceğinizi öğrendiklerinde "o istifanız yolda kaybolur dr hanım ehehe sizi göndermeyiz" demeyi kendinde hak bulacak hastane müdürleri vardır.

    bunlar ilk aklıma gelenler. başıma yeni şeyler geldikçe ve aklıma geldikçe editleyerek eklerim.