hesabın var mı? giriş yap

  • ulan sırf hüloğcuların kulağına "eski" geliyor diye şurası hakkında külliye demiyorlar mı...

    okullara da medrese deyin anasını satayım.

    16. yy. daki osmanlı'yı özlüyorsunuz anladık da, o iş böyle olmaz. millet 21. yy'da, uyanın artık. (uyanamadı)

  • toplamda 1,470 kilometrekare bir alani kapsayan ve verimliliginin kurbani olup tarih boyunca defalarca tamamen yanip yeniden kullerinden dogan ve gunumuzde belki de dunya'nin en huzurlu noktalarindan biri olan (en azindan benim icin) guzel ormandir. bu orman dunya'nin en verimli topraklarindan birinde yer almasinin yanisira iliman bir iklime ve 4 mevsim yagisa maruz kaldigi icin cok hizli ve verimli bir sekilde buyumektedir. burada sorun sudur ki ormanin asiri derecede yuksek olan verimliligi onun aleyhine olan bir durum yaratmaktadir.

    peki bu nasil oluyor? ortalama bir ormanda bir birim alana 4-5 agac dusuyorsa burada bir birime 10-15 agac dusuyor. bu da agaclar arasinda yok denecek kadar az bosluk olmasi ve agaclarin birbirine degmesi demek. hatta bazi durumlarda bir agacin uzerinde baska bir agac bile olabiliyor. ornegin su cektigim resimde ayni noktadan cikan ve birbirine neredeyse yapisik olan 5'er agac tek bir agac gibi gozukuyor.

    https://goo.gl/cba9mg

    agaclarin birbirine bu kadar yakin olmasi demek olasi bir orman yangininin cok hizli bir sekilde yayilmasi demektir. herhangi bir agaca yildirim dusmesi halinde ormanin onemli bir kismi kisa sure icinde yanip kul olabiliyor. zaten burada tarih boyunca cikan tum buyuk yanginlar tum ormana yayilmis ve her seferinde orman sifirdan yeniden dogmus.

    kizilderililer doneminde bu orman her 100 yilda bir en az bir kere tamamen yanarak 10-15 yil sonra geri donmus. modern zamanda ormanin en son tamamen yanisi 1933-1951 yillari arasinda 4 farkli yangin olarak gerceklesmis ve bu yanginlarin her birinde ormanin dorte biri yanmak uzere 1951'e gelindiginde orman haritadan silinmis. bu yanginlar o kadar buyukmus ki aylar boyunca bolge siyah dumanlarla kaplandigindan onlarca kilometrelik bir alanda gunesi gormek bile zor hale gelmis. o zamanlar karayolu sistemi olmadigi icin itfaiyenin zamaninda yangina mudahele edip durdurmasi imkansiza yakin bir hal almis. boylece yanginin durmasinin tek yolu yakitinin bitmesi yani ormanin tamamen haritadan silinmesiymis.

    normal sartlar altinda 10-15 sene beklenince ormanin yeniden dogmasi gerekiyordu ama oregon halki bunu beklemek istemiyordu. en basta helikopterlerle ormanlik alana milyonlarca tohum atiliyor ama bunlarin cogunu fareler ve sicanlar yeyince ormanin kendiliginden geri gelmesi zora giriyordu. 1951'den itibaren eyalette bir nevi "olaganustu hal" ilan edilince ortaokul ve lise ogrencileri haftasonlari gonullu olarak calismayi kabul etti ve okul otobusleriyle bolgeye aktarilan cocuklar ve gencler eyaletin tarihindeki en buyuk toplumsal hareketin bir parcasi haline gelip beraberce 72 milyon agac diktiler (o zamanlar oregon'un nufusu 1 bucuk milyondu ve eyaletteki ortaokul-lise cagindaki cocuklarin sayisi 150 bin civariydi. bu da cocuk basina epeyce agac demek oluyor. gerci gonulluler cocuklardan ibaret degildi).

    cocuklar ve gencler her hafta sifirdan insa ettikleri ormani ziyaret edip son durumuna bakiyordu. ormanda kamp gezileri ve cesitli spor etkinlikleri duzenleniyordu. bir yandan cocuklar buyurken bir yandan en buyuk eserleri olan orman buyuyordu. buyuk cogunlugu cam agaci olan agaclar oldukca saglikli bir sekilde buyuyordu. cocuklar buyuyup okullarindan mezun olurken agaclar da yavas yavas yetiskinlige ulasiyordu. yillar geride kalmisti ve tillamook ormani sanki hic yanmamis gibi geri donmustu. sadece agaclar degil ceylanlar, sincaplar ve diger canlilar ile ekosistem de geri donmustu. hatta ormanin icinden gecen nehirlerdeki somon baliklari bile geri gelmisti.

    gunumuzde ortaokullu ve liseli genclerin 60 yil once diktigi agaclar hala dimdik ayakta ve bazi agaclarin yuksekligi 70-80 metreye ulasip gokdelenlerle yarisacak hale gelmis durumda. orman her an olasi bir yangina aninda mudahele edebilmek icin uydudan gozlemleniyor ve simdilik isler yolunda gibi gozukuyor ama bir sonraki yanginin eninde sonunda cikacagina kesin gozuyle bakiliyor. yangina yapilacak bir erken mudahele ormanin yeniden haritadan silinmesinin onune gececek.

    ve o genclerin eseri olan ormanin bugunku hali: https://goo.gl/jjhlrd

  • fatih, istanbul'u fethettiğinde bizans da son savunma için ayasofya'ya sığınmıştı. bizans artıkları da öyle yapıyor istemdışı olarak. kanlarına işlemiş bizanslık bunların. az ötede ecdadın helal parayla yaptığı cami var. adam ısrarla kafirin, domuz ticaretinden, şarap ticaretinden kazandığı parayla yaptığı yer olan ayasofya'da ibadet edecek. normal camiye gidince eksik hissediyor kendini. illa ayasofya olacak.

  • kendisinin kazandığı ciddi bir kupa yoktur. zaten 2002 dünya kupası da baklavasına yapılmış bir turnuvadır, hatta ronaldo o turnuvada 8 golle gol kralı olduğu için baklavadan en çok dilimi yemiş ve göbek yapmıştır.

    brezilya'nın o dönemi denilen takımda kaka yokken ve ronaldinho da daha yıldız adayı iken dünya kupası kazanmıştır. takımda kendi seviyesinde sadece rivaldo vardı, dolayısıyla ronaldo takımın iki yıldızından biriydi. liseli olduğunuzu her yerde belli etmeyin.

  • supreme courtun, abd'nin en kati silah kontrol yasasina sahip dc'nin silah edinme yasagini kaldirmasiyla tekrar gundeme geldi, cunku diger eyaletlerin bunu ornek gostererek karar vermeleri kacinilmaz.

    yasagi kaldirdi derken kastedilen su: halen herkes istedigi gibi silah satin alamayacak ama temelde silahlanma bireysel bir haktir, kulliyen yasaklanamaz. isin garip tarafi karsi cikan yargiclarin temel argumani yasanin daha cok olume yolacabilecegi degil, tamamen bu second amendment uzerinden bir arguman, yani bunun bireysel bir hak degil de milis kuvvetleri baglaminda kollektif bir hak oldugu fikri.

    iste muhendis kafasina sahip birinin nicin bu hukuk surecine gicik olacaginin en acik orneklerinden biri bu: adamlar orada taa zamane amerikasinin zayif federal hukumeti ile yerel milisler arasindaki guc dengesini olusturan bir anayasa maddesinin semantik ayrintilari ustunde kafa yoruyorlar, "burada milis dedi ama burada people demisler, ne denmek istenmis".

    yahu kime ne onlar ne demek istemislerse, 200 sene gecmis aradan, bambaska bir dunyada bambaska gercekliklerle yasiyorsun. demek supreme court gunumuz insanlarinin cikar catismalarinin pragmatik arbitrasyonundan ziyade tarihsel dokuman yorumculugunu seviyor. nedir isin asli? biri diyor ki ailemi korumam icin silahlanmam lazim. ornegin bu davaya neden olan yerel davalardan birine katilan kisi, mahalle sakinlerini orgutlemis uyusuturucu saticilarini ihbar etmeleri icin. mahallenin uyusturucudan sorumlu bakani da bunun kapisina dayanmis, iceri girip oldurmek istemis. sen efendi bir vatandas oldugun icin yasaga uyup silah edinmemissin, adaminsa ruhsatsiz silahi var, kapini birkac saniye icinde kiracak, ne yapacaksin, ninja gibi uzaktan bicak atacak degilsin. digeri de diyor ki delisi var manyagi var, normalde kufurle veya yumrukla bitecek kavgalar olumle sonuclaniyor.

    denilebilir ki, kardesim kac kisi hayatini savunma amacli silah tasidigi/bulundurdugu icin kurtarmis (diger sehirlerde mesela)? buna karsin kac kisi salt bir "normal vatandas" kolayca silah edinebildigi icin oldurulmus? benim okdugum kadariyla bu "shooting spree"leri birak *, sirf evde bulundurulan silahlarin neden oldugu kazalar bile, nefsi mudafaa ile kurtarilan hayattan fazlasini goturuyor. bir de tabii tek parametre ortadaki ceset ve kursun sayisi degil, korku gibi olculemeyen sonuclar da var. calisanini hizaya getirmeye korkuyorsun ertesi gun isyerini basacak diye, komsunun kapisini calamiyorsun cifteyle kafani ucuracak diye.

    hah, simdi is ilginclesiyor. diyelim silahlarin yasaklanmasi hakikaten suc oranlarini ve olu sayisini dusurdu. bu mudur tek kriter? yani boyle bir durumun maliyeti, demin bahsettigim mahalle organizatorunun goz gore gore oldurulmesidir, sehrin/eyaletin/ulkenin kanunu geregi kendini savunmasi yasaklanmis. bu, bir manyagin okulu basip etrafi tarayip on kat daha fazla insani oldurmesine kiyasla hukuki acidan daha zor savunulacak bir durum.

    cunku ikincisinde bireyin digerlerine isledigi bir suc var, yani devlet seni korumak icin ne kadar polis de koysa, silah da yasaklasa, bireylerin birbiriyle catismalari kaniksanmis birsey. otomatik silah okul basilmasi da bir nevi piyango gibi algilaniyor, "napalim, onleyemiyoruz, 300 milyon kisi arasinda manyak cikiyor iste" diye kabul edilebiliyor (o silahlara kolayca erisemese boyle birseyin olmayacagini bilsek bile, adam hep manyak kalacak ama herhalde catal bicakla okula gelip 20 kisiyi oldurecek degil).

    ilkinde ise, sayilar ne kadar avantajli olursa olsun, devletin bireyi kisitlamasi var ve bu daha cok hinca neden oluyor. psikopat bir katil piyango olabilir ama yasak yuzunden kendini savunamamak ve oldurulmek "sans iste" deyip gecilebilecek birsey degil.

    bunun oluru orta yolu tutturmak. silah almak mi istiyorsun? eyvallah. ama background check zorunlu olacak. kafadan bir rahatsizlik icin tedavi goruyorsan alamayacaksin. komsularina, arkadaslarina gidip danisalacak, onlar senden korkuyorlarsa alamayacaksin. otomatik hucum silahlarini ise ister mother teresa ol, yine alamayacaksin, bunlarin zaten sehirlerde isleri ne. ciddi bir sabikan varsa alamamayi birak, yakinlarin da alamayacak.

    efendi gibi regule edersen hem masum ve ideal vatandaslarin yasak yuzunden caresizce oldurulmesi gibi anti-statist travmalara yolacan ornekleri engellemis olursun hem de istatistiklerde kazanirsin. bu konuda da genel bir yasak/kanun olmamasi lazim, her yorenin sartlari farkli; west virginiada adamin cerez niyetine 5 tane shotgun'i olmasi dogaldir da new yorkta bunu yasaklarsin, fare deligi kadar apartman dairende kendini savunman icin illa suclunun beynini tek vurusta patlatmana gerek yok ne de olsa.

    bunlari tartismak icin second amendmenta da, ozgurluk/hak konulu soyut panellere de gerek yok