hesabın var mı? giriş yap

  • lan o buraya aitti amk ya.. buranındı o. tamam erkek olduğunu falan biliyorduk ama ne bileyim sözlüğün ayrı bi rengiydi. sözlük köyün tüm delilerini kovuyor yavaş yavaş. burası da dolayısıyla akıllısıyla delisiyle samimi bi kasaba havasından, binbir türlü samimiyetsizliğin döndüğü soğuk gri bi plaza binasına dönüşüyor maalesef. para basıyor çünkü burası artık.

  • her yil biraz daha az beklentisi olan insandir.

    once aileyle gecirilen yilbasindan vazgecilir, sonra sevgiliyle olan yilbasindan...

    ardindan bari yilbasinin ertesi gunu yanimda olsun dedigin insanlar birer birer azalirlar ve en sonunda yilbasi gununde ve ertesi gununde bile calismak koymaz insana.

    gitgide ozgurlesen ve hafifleyen insandir.

  • dünyayı ele geçirmek için sahip olmanız gereken yegane araç. artık nasıl bi' sihri var büyüsü nedir çözemedim ama dükkandan içeri girdikten bi'kaç saniye sonra, abi bana üç ekmek sekiz yumurta bi' tane kelebek makarna ve kola, diyorsunuz ve gözünüz televizyona kayıp dünya ile olan bütün ilişkini koparıyorsunuz, gözünüz ondan başka hiçbir şey görmüyor, varsa yoksa bakkal televizyonu... öyle bi' etkisi var. sırf bu yüzden yıllar oldu bakkala gitmiyorum arkadaşlar önünden bile geçmiyorum zira sesini duyunca bile bi' kalıyorum olduğum yerde... evet.

  • bir cafede kalabalık bir arkadaş güruhuyla otururken, peder beyden gelen
    "evde sular yok,kakan varsa okulda yap" mesajıdır. tabi yarılmam üzerine telefona bakan arkadaşlar da kahkahayı basarlar. aile yapım sorgulanır, okulda sıça sıça zengin oldunuz geyikleri döner.
    eve gittiğimde mesajın ilkokul öğrencisi biraderden geldiğini öğrenip,böyle bir babam olmadığı için rahatlayıp, biraderin espri anlayışını takdir ederim.

  • tam kelimeleri hatırlayamıyorum. önünden tempolu yürüyüşle geçilen bir marketin dışarı yerleştirilmiş sebze kasaları arasında alışverişe gelmiş ilkokulun ilk sınıflarında olması gereken pek efendi, büyümüş de küçülmüş bir bey. üniversite çağlarında olması gereken başka bir efendi genç de market görevlisi. aralarındaki diyalog kendi karanlığıma gömülmüş giderken yakaladı ve gülümsetti beni:

    küçük bey: biliyorsunuz, eğer yeterli olmazsa beni tekrar markete gönderecekler.

    görevli genç: o yönden haklısınız tabii ama sanırım bu kadarı yeterlidir aileniz için.

    şu nezaketin birazını hayatımıza yedirebilseydik bu diyalog belki böyle şaşırtıcı ve gülümsetici olmayacaktı. akşam akşam zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeyecektim.

  • türk televizyonlarının unutulmak istenen ama unutulamayan adamı savaş ay production gururla sunar,

    bir kaç ay önce atv ana haber'in "savaş ay oradaydı" adlı bölümünde savaş ay'ın narkotik ekibiyle terör bağlantılı bir şebekeye baskın yapmaya gitmesi, polislerin kapıyı kırmalarını ve savaş ay'la birlikte içeriye girmelerinin kameraman tarafından evin içinden görüntülenmesi..

  • 2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.

    farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.

    artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...

    dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.