hesabın var mı? giriş yap

  • atatürk'ün ölümünden sonra çivi çakılmadığı komedisini geçelim. hiç değilse, işi osmanlı'dan sonra noktasına taşımadığına tabii sevinmek lazım arkadaşın. atatürk döneminde yapılanları öğrendiğine göre, atatürk'ün ölümünden sonra yapılanları da öğrenir bir gün diyelim.

    gelelim hırsızlık meselesine.

    arkadaş, senin o yol, havaalanı dediğin şeyler var ya. işte hırsızlık onların üzerinden oluyor. farkında değilsin. o yol, havaalanı, normalde yapılabileceğinden kat kat pahalıya yapılıyor, karşılığında da işte yoldan fazladan para kazanan adam, bakanlara hediye olarak kol saatleri alıyor.

    ki hırsızlık işin sadece bir yönü. akp kendisinden olmayanların futbol bir yana, ülkede her yerden her konumdan silmek isteyen bir parti. ülkede herkesin sağladığı her konumu kendisinin sağladığına inanıyor. kimse vasıfları ve kendi özellikleri ile bir yere gelmiyor akp'ye göre, o nedenle herkes, yediği lokma için bile akp'ye minnet duymak zorunda, çünkü akp o insanın o lokmayı akp'nin lutfu sonucunda kazandığına inanmasını istiyor.

    işte hırsızlıktan daha vahimi bu zihniyettir, insanları değersizleştiren, onların ellerindeki herşey için kendilerine şükretmesini isteyen zihniyet.

  • şirket ile şahıs arasındaki farkı bilmeyenlerin beyanı. hissedarı olduğu şirket iflas eder, adam gene şahsi servetini korur. inşaat şirketi çok zarar ediyorsa iflasını ister, kendi kişisel servetinden zararı karşılamaz. anlayacağınız iflas, şirket sahibi zenginler için nimettir. şahıs olsa ölene kadar alacaklar peşini bırakmaz, öldükten sonra da borç çocuklarına kalır. onlar da mirası reddedeceğiz diye mahkemede sürünür.

  • şehirler arası bir otobüste biri kız* biri erkek* iki velet birbiriyle son derece ciddi bir muhabbet içerisindedir:

    e: kaç yaşındasın sen?
    k: 6. sen?
    e: 5.
    k: inanamıyorum!!! bu ne tesadüf! o benim eski yaşım!

  • lise sondayım. komşu okuldan bir kızla çıkıyorum. öğle tatilimiz aynı saatlerde başlıyor, ben de genellikle onların bahçesine sızıp kızla buluşuyorum. bir gün yine bu ritüeli gerçekleştirmek üzere okulun bahçesine giriyorum ama kız her zaman buluştuğumuz köşede yok. arkadaşlarına soruyorum, sınıfta diyorlar. detay vermiyor adiler.

    kapılarda sınıfın içini görmeye yarayan ufacık pencereler var. oradan sırasının olduğu yere doğru baktığımda kızı tek başına görüyorum. oturmuş, bir kağıda bir şeyler yazıyor.

    çıkmaya başlayalı belli bir süre olmuş, birinci ayımızı kutlayacağız (gençlik!). kıza güzel bir hediye ayarlamışım, yanında vermek için de tek bir gül almışım. hâlâ birbirimizin her türlü aptallığını kaldıracak kadar aşığız. ama daha da kötüsü ben her türlü aptallığı yapacak kadar aşığım. o an gereksiz bir komiklik yapasım geliyor: gülü dişlerimin arasına sıkıştırıyorum, ardından da kapıyı swat elemanı gibi hızla açıp sınıfa dizlerimin üstünde dalıyorum. bir de tatatataaaam gibi bir efekt patlatıyorum (salaklık!).

    özetin özeti: öğle tatiline uzamış bir yazılının ortasına dalmışım. sevgilim olacak kız en ön sırada tek başına oturuyormuş, o yüzden sadece onu görmüşüm. içerideki öğretmen (bir ingiliz teyze) sınıfa terörist dalmış gibi tepki veriyor, kafama tebeşir ve silgi atıyor, panik içinde çığlık çığlığa bağırıyor.

    kızın ve sınıfın tepkisiyse okulun hatıralarımdaki koridorlarında sonsuza dek yankılanacak. biz cep telefonuna yetişemedik, o kötü oldu.

  • eskiden, internetin duz olduguna inanilan zamanlarda kullanicilarin a$malari durumunda bo$luga (/dev/null) du$ecekleri inanilan nokta..

    zaman (ve tabi teknoloji) ilerledikce, internetin aslinda yuvarlak oldugu ve sonunun olamayacagi inanci hakim geldi. bu sefer de, internetin bir okuzun boynuzlari uzerinde durdugu saniliyordu..

    bu okuzun bill gates oldugu cok sonradan anla$ildi.

  • 18 ve 19uncu yüzyıllarda osmanlı devletinde kullanılan gümüş para. “zlota” veya “zolota” da denilir. değeri “kuruş” un biraz altındadır. başlangıçta yaklaşık 20 gram basılan zoltaların ağırlıkları zamanla 3 grama kadar düşmüştür. aynı şekilde başlangıçta 39 mm olan çapları da küçülerek, son zoltayı bastıran 2. mahmut döneminde 28 mm olmuştur.
    devletin bastırdığı “kuruş” lardan biraz daha hafif olan lehistan baskısı “zlota” ların ülke içinde kullanımını önlemek amacıyla bastırılmaya başlamıştır. aynı dönemlerde basılmakta olan “taler” ve “zlota” lar örnek alınarak her iki yüzü de yazı ile doldurulmuştur. bu yazıların içerikleri paraların tedavülde oldukları sürece pek az değişikliğe uğramıştır. zoltalarda tuğra yoktur. örnek olarak 1. abdülhamid’in bastırdığı zoltanın üzerinde yazanlar şöyledir:
    ön yüz: sultan ül barreyni vel bahreyni hadim ül haremeyn iş şerif [iki karanın ve iki denizin sultanı, şerefli iki haremin** hizmetkârı]. arka yüz: essultan abdülhamid bin ahmed han dame mülkühü durube fi konstantiniye 1187 [ahmet oğlu sultan abdülhamid han, mülkü daim olsun, 1187 tarihinde istanbul’da basılmıştır (darb edilmiştir)].
    ayrıca ön yüzde paranın cülusun kaçıncı yılında basılmış olduğunu gösteren bir rakam bulunur. arka yüzde basım tarihi olarak belirtilen 1187 aslında padişahın tahta geçiş tarihidir. paranın gerçekten basıldığı tarihi bulmak için bu tarihe ön yüzde bulunan rakamı eklemek gerekir. bu yöntem hemen hemen bütün osmanlı paralarında geçerlidir.
    zoltanın büyüğü "çifte zolta", küçüğü de "yarım zolta"dır. özellikle çifte zolta, hem isminin azameti hem de cisminin cesameti (40 gr gümüş) ile güven ve saygı uyandıran bir paradır.

  • ben şöyle anladım. her gün miting her gün miting. her zaman bir şey çıkmıyor, yeni bir gündem yaratamadık. elde de bunlar vardı. şimdilik bunlarla idare edin. yalnız ssk genel müdürlüğü de nasıl stratejik bir koltukmuş öyle. görüntülere göre o koltukta oturan ulaşımdan eğitime her konuda yetki sahibi...

  • düğün boyunca terden boğulurcusuna oynar, düğün sonunda da ağlamaktan boğulacak moduna girer.