hesabın var mı? giriş yap

  • evet bu da oldu hem de mecliste..

    chp'li engin altay'ın “ millet aç, millet perişan. midesine sadece kuru ekmek giriyor.” sözleri üzerine a.k. partisi denizli milletvekili şahin tin “ o zaman aç değil demek” diye cevap verdi ve bu rezalet tutanaklara geçti. sinir sistemi sağlam olanların izlemesini öneririm sadece..

    gün geçmiyor ki midenizi bulandıracak, insanlığından utandıracak bir şey yaşanmasın..

    yaklaşık 15 sene önceye kadar; sektirmeden oruç tutan, her gece yatmadan şükreden dua eden, ara sıra da olsa namaza giden insandım. ama yıllar içinde öyle bir hale geldim ki bunca yapılan şeylere rağmen kimsenin belasını bulmadığı gördükçe resmen itikadım sarsıldı, geçtim oruç vs tutmayı artık dilek bile dilemiyorum. bildiğin koca bir nesil bunlar yüzünden dinden imandan soğudu, allah'la bile arasına mesafe girdi..

    hala daha; allah sizi kahretsin demekten başka da elden gelen bir şey yok ne yazık ki..

  • nuri bilge ceylan'la ne alıp veremediği olduğu meselesi üzerinden kral ve ben'in şu bölümündeki tespitine katılmadığım hoca. (11. dakikanın sonrasında başlıyor, "temel itirazım" diyor)

    bir zamanlar anadoluda için "anadolu insanı böyle değildir, neşelidir" diyor. fena halde yanıldığını söylemek zorundayım. durduk yere ercan kesal'ın muhtar rolünde rahatsız rahatsız kıpırdanmıyoruz izlerken. çünkü gerçek. köyün mülki idari başı olarak muhtar tam da budur bozkırda. kendi kültürünü dipten bir kibirle sahiplenip zengin sofrasını yer sofrası olarak kuran ama yine de "biz de cahil değiliz" kaygısıyla çocuklarının şehirli başarılarını savcıya anlatan muhtar. orta anadolu budur.

    savcıya geleyim. taner birsel'in canlandırdığı taşra memuru/bürokratı tam olarak budur. polislerin gerçekten komik buldukları esprilerine güldükleri, gülerken çıkan kaz ayaklarına kadar, kendi statüsüne yakın bulduğu için muhabbet etmeye çalıştığı doktora yine bildik bir kibirle yanaşan savcı ancak bu kadar aktarılabilir.

    türkiye insanı (özellikle orta anadolu) asla neşeli değildir. mutsuzdur ve yoğun bir temelsiz kibir taşır. bunu o toprağa ayağını bastığın anda anlarsın. boğucu, kaçamayacağın bir mutsuzluk, kendinden olmayanı yok etmek için ilk fırsatı kaçırmayacak ama sorsan hoşgörülüyüm diyen bir kibir. ceylan bunu varoluş problemi ile bir miktar istediği yöne çekiyor, farklı olarak. ama anadolu insanını iyi tanıyor. o toprakta iş yapan herkes ne yapıyorum ben burada diye sorar sıklıkla kendine ki bu da doktor karakterini gerçekçi kılıyor.

    korkarım ki yanlış tanıyor anadolu'yu canikligil. kasaba ailesi mensubu olmak, tabii olduğu toplumu yerinde okumak için yeterli bir referans olmasa gerek. zira, türkiye tam olarak budur.

    benim sinemaya çocukluktan bu yana ancak amatör bir ilgim var. kendisinin videolarını yoğun bir ilgiyle izliyorum. izlediğim kadarıyla bir filmde gerçeklik falan aramak, okumasını iyi yapamamış seyircilerin işi. işte bu noktada çelişiyor kendiyle. temel itirazım dediği nokta nbc hikayelerinin gerçekçi olmaması?

    kanımca bir zamanlar anadoluda en iyi filmi nuri bilgi ceylan'ın. hâlâ.

  • ölüm grubu deniliyordu türkiye'nin grubuna harbiden öyleymiş. biz elendik hırvatlar elendi ispanya elendi. mükemmel bir ölüm grubu. herkes öldü amk.

  • sabahın köründe uyandım aniden.
    içimde tuhaf bir his. hava o kadar karanlık ve rüzgarlı ki saatimden şüphe ettim. kalktım dışarıya baktım, cadde bomboş. karşı durakta bekleyen 4 kişinin üzerinde siyah, 3 kişinin beyaz kıyafetler. başka da kimse yok. belli, renksiz bir gün olacak.

    o kadar karanlık ki marketlerin ışıkları açık. rüzgardan uçuşan anlamsız nesneler var. aklıma, american beauty’deki uçuşan poşet sahnesi geliyor.

    bu kez şimşek bile yok. nereden eseceğini kestiremeyeceğin hırçın bir rüzgar. camlar kapılar çarpıyor evde. sanki yolunu kaybetmiş gibi rüzgar, şehre ait değilmiş gibi. sonra aniden düşmeye başlıyor iri iri damlalar ve birden boşanıyor yağmur. fırtına, usul usul geldi.

    tam da karanlık bir pazar sabahına ait bir şey değil mi bu müzik?

  • benim bildiğim mourinho denilen adam da futbol oynamadı ama dünya futbolunda çok adı geçer, ama hasan şaş san siro'da gol atmış ve dünya kupasında brezilya'ya da gol atmış. demek ki hasan şaş mourinho denilen adamdan 100 kere daha fazla futboldan anlıyor. hay allahım ya, tartışmayı okumadan konuya daldım ama insanlar her futbol oynayana böyle davranacaksa işimiz yaş, şaş değil.

    edit: mourinho'nun futbol kariyeri için wikipedia linki yollayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. bir çok amatör oyuncunun futbol kariyeri daha doludur ve adamla yıllardır bu kadar başarısına rağmen nou camp'da "hoşgeldin tercüman" diye taşak geçerler. ama hala san siro'da golü olduğunu sanmıyorum ve brezilya milli takımına da gol atmamıştır. yani birçok arkadaşın hasan şaş'ı savunduğu argümanlara göre hasan şaş konuşurken mourinho susmalıdır. hay allahım ya bu kadar basit bir şey için bile edit girdirdiniz adama.

  • 13 sayısına uğursuz diyenlere sadece gülerdim. bu yılın 13 ekimine kadar. akşam bir mesaj geldi, atla türkiyeye gel diye. n'oluyoruz diye aradım, kardeşin dediler, trafik kazası yapmış durumu ağır. bütün cesaretimi toplayıp sordum sağ mı diye, yoğun bakımda dediler; söylemediler saatler önce göçtüğünü bu dünyadan. yürek dayanmaz dedikleri buymuş sanırım, kardeşin gitmesi sadece geçmişteki anıları, kahkahaları, kavgaları, gezip tozmaları, içmeleri, ağlamaları getirmiyor gözünüzün önüne..beraber bir hayat planladığınız, 10 yıl sonra şurda şu gün diye kurduğunuz planları kursağınızda bırakan bir olay, hayata karşı çaresizliğinizi mermer soğukluğuyla yüzünüze çarpıyor. sadece 'yapma, gitme beni bırakma' diye bağırıyosunuz.

    en son arabada beraber giderken bülent ersoy'un 'bir ben bir allah biliyor' unu bağırarak söylemiştik. mekanın cennet olsun kardeşim - gerçekten ne çektiğimi bir ben bir allah biliyor artık.

  • muhtesem bir melodiye sahip olan bu guzel sarki hakkinda ben de bir iki not dusmek istiyorum:
    ———————————————————————
    washing machine heart, mitski'nin be the cowboy albumunun on ikinci parcasidir; hic bir zaman single olarak yayinlanmamasina ragmen sanatcinin en bilinen eseridir.

    sarkinin popularitesi, sosyal medya platformu tiktok'ta unlu ucak kazalarinin animasyonlu rekreasyonlarinda yavaslatilmis ve hizlandirilmis versiyonunun yaygin olarak kullanilmasiyla artmistir.

    sozlerde yer alan sarkinin kahramani, kendini caresiz hisseden bir hatun kisidir. dinleyiciler parca boyunca kendisinin dunyaya guclu gorunmek icin dogustan gelen sevgi ve ask hislerini bastirmasina tanik olur. bu tasvir, insan duygularinin karmasıkligini ve kaosun ortasinda kontrolu surdurme mucadelesini anlatir.

    mitski, sarkida kahramanin kalbini simgelemek icin camasir makinesi metaforunu kullanir; parcanin perkusyonlari bir camasir makinesinin sesine ve atesli bir kalbin nabzina referans verir.

    ses ve onun metaforunun bu etkili kullanimi, washing machine heart'in sozlerine derinlik katarak dinleyicinin duygusal deneyimini zenginlestirir.

    sarkinin basarisi, genel olarak mitski'nin lirikal ve muzikal yetenegi hakkinda bize cok sey anlatabilir. kendisinin karmasık duygulari akilda kalici melodilere donusturme yetenegi, onu muzik endustrisinde farkli kilar ve gercekten essiz bir sanatci olarak statusunu pekistirir.

    sizlerle sarkinin orjinal versionu disinda bir enstrumental bir de my chemical romance vokalisti gerard way " ai " cover versionlarini paylasmak istiyorum:
    ———————————————————————
    mitski | washing machine heart

    mitski | washing machine heart ( instrumental)

    gerard way | washing machine heart (ai cover)
    ———————————————————————

  • cumartesi arkadasimin dugunune gidicem. cok da tanidigim samimi oldugum biri degil, arkadasimin arkadasi ama kirmayalim diye gidelim dedim. neyse beni gelip alacaklar sonra dugun salonuna gidicez. gomlegimi, pantolonu falan utuledim suslenip puslenip bunlari(beni alacak arkadasi) beklemeye basladim. lan ne gelen var ne giden. ariyorum caliyo caliyo telefonunu acmiyo. mesaj atiyorum cevap vermiyo. kizdim sinirlendim, atladim bi dolmusa kendi basima dugunun yapilacagi mekana gittim. kapida karsilama fasli falan tabii ben samimi olmadigimiz icin gelinle damadin anne babasini da dogal olarak tanimiyorum. neyse oturdum bi masaya, ufak ufak atistiriyorum falan derken bi alkis kiyamet koptu konfetiler falan gelinle damat geldi. lan o da nesi?! kizi tanimiyorum, damadi hic tanimiyorum... hemen elimi telefona atip facebook'a girdim. basimdan asagi kaynar sular dokuldu, meger dugun yarinmis ve ben hic tanimadigim birilerinin dugununde alkis tutuyorum yiyorum iciyorum. neyse hic caktirmadan oturdum yerime, kalktim dans ettim, halay cektim, ickimden yudumladim yedim ictim mekani terkettim. kimse de bana "aga sen kimsin?" diye sormadi. turk insaninin ne kadar misafirperver oldugu bi kere daha tescillenmis oldu. muhendiz bi cocukla tanistim cerenle nerden arkadasiniz, okuldan mi dedi. evet diyip hizlica konuyu degistirdim. lan ne ceren'i ben burcu'nun dugune geldim amk. adamlar yarin gerdekten sonra acip dugun kasedini izliycekler. ortalikta dolanan bi tip halay cekiyo oturmus iciyo falan kim lan bu diycekler ahahah

    ertesi gun yani bugun oldu arkadas aradi. hadi in seni almaya geliyoruz diye. yok abi ben ateslendim cok kotuyum diye savusturdum gitmedim. simdi bugun de gitsem mekan sahibi, garsonlar diycek lan bu dun de burdaydi, gene gelmis diye.

    bu da boyle bi ani olarak not dusulsun.

  • yatıp kalkıp allahu akbar dedikten sonra bakara makara diye kuranla taşşak geçen zihniyette olmayan sporcudur.