hesabın var mı? giriş yap

  • ciddi ciddi istanbul trafiğinin nedenini yavaş giden arabalar olarak gören, bu nedenle hız sınırlarının kaldırılmasından tutun da yavaş giden arabaların trafiğe çıkmasını engellemeye kadar muhtelif cin fikirlere sahip olan insanlar var. benim önerim de bu insanların trafikten men edilmesi mesela, trafiğe çözüm olur mu bilmiyorum ama sürücülerin ortalama zeka seviyesini yükselteceği kesin.

  • aynı problem kopya adıyla günlük yaşantımıza sirayet etmiştir;
    zira sınavda önünüzde bir soru var ve doğru cevabı bilmiyorsunuz ama 5 şık var yani doğru cevabı bulma olasılığınız 1/5... ama o da ne öndeki arkadaşınız kıçını sağa kaydırdı ve siz onun cevap kağıdını gördünüz... ta taaa ama ya yanlış yaptıysa.. doğru olma ihtimali de söz konusu. ya yanlıştır ya doğrudur.. yani 1/2 şansınız var 1/2>1/5 direkman kopye çekilir

    not:7.5 senede bitirdim

  • inanılmaz bir tesadüf falan değildir. kazadır. takdir'i ilahidir falan da demeyin. hergün buna benzer yüzlerce olay oluyor. sadece düşenler çoğu zaman kimsenin kafasına denk gelmiyor. benim oturduğum semtin ana caddesinde üç kere apartmanlardan dökülen taşlara şahit oldum. iş işten geçtikten sonra belediye alanı çeviriyor. birisinde bir kızın başına düştü. haber olmuştu.

    buna benzer olaylar hergün yüzlerce kez oluyor. çünkü denetimsizliğin, kuralsızlığın, liyakatsizliğin tavan yaptığı bir ülke olduk. herkes sikinin ucuyla iş yapıyor. yaptığı iş patlayınca yaptırım da görmüyor. oh ne ala. kazadır deriz geçer.

    ulan elin isveç'lisinin kanadalısının başına niye gelmiyor böyle şeyler. neden bir alman böyle saçma sapan bir şekilde ölmüyor. yazık ya cidden. allahın lanetli kulları mıyız biz. o takdir norveçliye işlemiyor mu? o yüzden kader diyip, kaza diyip normalleştirmeyin bu vehameti. üzerim.

  • az once cnn turkte bir muhabir ve bir koylu (ya da olay yerine yasayan bir kisi bilemiyorum) olay yerine dogru yurumekteydi. bu koylu arkadas dediki; "eskiden bu raylari kontrol eden kisiler vardi. metre metre yuruyup bunlari kontrol ederlerdi. simdi bu is taseronlasti. yol yaptik, kopru yaptik demekle..." dedigi anda cnn turk muhabiri adamin sozunu kesti ve " bu raylar yenilenmis" dedi. ustune "devlet butun imkanlarini seferber etti helikopter goruyorum" dedi. muhabirin ismi fulya ozturk'mus. sana lafim yok sayin ozturk, emekcisin sen ama yaptigin is dalkavukluk degil gazetecilik umarim farkina varirsin.

  • bu sarkinin klibi, aldatmanin zararsiz ve iyi bir sey olduguna dair subliminal mesajlarla doludur.

    berke hurcan'la ebru gundes genisligi yaklasik 25 metre olan yolda gececek yer bulamaz ve arabalari burun buruna gelir. berke arabasindan inip artistik el kol hareketleriyle ebru'ya dogru yurur. burda isi baglar ve kizin numarasini alir. arabasina donerken nedeni anlasilamayan bir sekilde podyum yuryusu yapip yolun ortasinda durarak poz verir. bu hareket ebru'yu kendinden gecirir.

    sonrasinda ikisi de sevgililerini evde birakarak gizlice tuyerler ve bulusurlar. esofmanlariyla evden cikan ebru, gun boyu suren bu ruya gibi kacamak esnasinda once deri bir takim daha sonra da kirmizi gece elbisesi giyer. 5 ayda yasanacak kadar cok aktiviteyi 5 saate sigdiran ebru ve berke eve donduklerinde sevgililerini ayni biraktiklari gibi bulur. kiyafetleri bile degismemistir. hemen gonullerini alirlar ve hic birsey olmamis gibi sevgilileriyle yasamaya devam ederler. zamaninin cok ilerisinde surreal bir klipti. ustelik masraftan kacilmamis ve ebru'nun boynuzladigi sevgilisi rolunu marty mcfly'in babasi george'un gencligini oynayan aktor oynamisti.

    ayni isimli diziden de tek hatirladigim kerem alisik'in kullandigi w124 kasa e200 coupe'dur. bir de ebru'nun kardesi oylum oktem o donemin guzel kizlarindandi.

  • u17'deki hakemlerin bile satılmış olduğunu gösteren fauldür. o harekete nasıl sadece sarı kart veriyorsun lan sen haysiyetsiz herif!?

  • - işletme sermayem artık kesinlikle yetmiyor.
    - ithal -mecburen ithal- hammadde/aramamül kullanıyor ve alamıyorum, alsam, vade ödemesini hesaplayamıyorum.
    - çoğu durumda artık param olsa da, ithal menşeili aramamül alamıyorum. tedarikçiler -önlerini göremedikleri için- hammadde satmıyor.
    - enerji, nakliye ve öngörülemeyen -ve zaten bulunamayan- girdi maliyetleri sebebiyle; a) artık yurtiçi piyasaya satış yapmak imkansız... b) ithal girdiye mecbur olduğum "fakat" döviz kurları sebebiyle satın alamadığım için üretim yapmam imkansız. yani, yüce ekonomistimizin düşündüğü gibi "döviz yükselirse ihracatçının rekabet şansı artar" şeklinde olmuyor işler. hammadde alamıyoruz! hammadde bu-la-mı-yo-ruz! üretemiyoruz!
    - önceden verilmiş ithal hammade/aramamül siparişlerinin vade ödemeleri geliyor sürekli. son 10 gündür, borçları vadelerinden önce ödeyip kapatmaya uğraşıyorum. çünkü, her gün borçlar tl bazında akla hayale sığmayacak şekilde artıyor, yetişmek mümkün değil!
    - kendi adıma, üretici enflasyonu %80+ seviyelerinde. saçma sapan hammadde fiyatları var.
    - piyasadan alacakları toplamak zaten rutin bir problemdi. artık problem bile değil. "alacak toplamak" gibi bir durum söz konusu değil artık, kimsede kuruş para yok.
    - bugün sabah aldığım bir telefonla öğrendim ki, epeydir tanıdığım, orta ölçekli bir kobi işleten bir tanıdığım dün gece kalp krizi sebebiyle vefat etmiş. günlerdir -yukarıdaki entry'lerden birinde yazdığı gibi, vadesi gelen döviz borcunu ödeyebilmek için- para aranıyordu.

    tüm bu sebeplerden dolayı, stoktaki hammaddeler tükendikten, eldeki siparişler teslim edildikten sonra tasfiye sürecine girecek, şirketi kapatacağım. bu kadar saçma sapan ekonomi programında üretici olmaya, kâr beklentisi içerisine girmeye, kaliteyi düşürmemeye çalışmaya, sağlıklı bir ruh hali için çırpınmaya gerek yok, zaten imkan yok.

    tanıdığım 6 şirket tası tarağı satıp yurtdışına çıktı, üretimini bulgaristan'a kaydırdı. bu hafta içerisinde 2 şirketin daha gidiyor olduğunu biliyorum.

    an itibariyle yurtdışındayım ve üretim için yer ve kendim için konut bakınıyorum, yani bir nevi şirketi yurtdışına taşıyorum. çünkü borçlar yüzünden kalp krizi geçirmek değil, yaşamak istiyorum.

    hiçbir şekilde, borçlarımdan dolayı batmam veya borç takıp kaçacak durumda değilim. tabii bunu ancak ve ancak, son 4 yılda yaptığım tüm yatırımları elden çıkararak gerçekleştirebilirim. yani 4 yıl, onca emek, onca çaba uçtu gitti...

    ekonominin kitabı... hadi ordan, dürzü!

    edit: gelen mesajlar için teşekkür ederim. sektör soran çok olmuş, haklı olarak. karavan, karavan aksesuarları, kamp malzemeleri üretimi, küçük bir taraf da mobilya üzerine.

  • belki de bir insanin hayatindaki en guzel yillardir.

    -belli bir olgunluga erismissinizdir.

    -is hayatinda belli bir tecrube kazandiginiz icin itilip kakilma ihtimaliniz dusuktur.

    -artik insanlara "hayir" demeyi ogrenmissinizdir, sizden her istenen seyi yapmak zorunda olmadiginizi kavramissinizdir.

    -bazi deneyimler yasadiginiz icin hayattan ne istediginizi az cok kavramissinizdir. onlu ve yirmili yaslarda yasanan arayislar buyuk olcude son bulmustur.

    -yillardir calisiyor oldugunuzdan dolayi gelir duzeyiniz belli bir seviyeye gelmistir ve artik "fakir" degilsinizdir. istisnalar olsa da hayat standardiniz onlu ve yirmili yaslara gore daha iyidir.

    -iliskileriniz daha oturaklidir. hayatinizda tutmak istediklerinizi tutar, hayatinizdan cikartmak istediklerinizi cikartirsiniz. onceki yaslardaki sosyal endiseler azalmistir.

    -hayatin getirdigi belli bir umursamazlik oldugu icin "insanlar ne der" seklinde endiseleriniz minimal duzeye inmistir. hayatinizi nasil yasamak istiyorsaniz oyle yasarsiniz.

    -ask hayatinda da yasadiginiz tecrubelerden dolayi ne istediginizi biliyorsunuzdur ve drama onceki yaslara gore daha eksiktir.

    -deneme yanilmalar surecinden sonra hayatta aldiginiz zevkler daha rafine hale gelmistir.

    -futbol, siyaset gibi konularda fanatikliginiz ortadan kalmistir veya buyuk olcude azalmistir. bunlari eskisi kadar umursamamaya baslarsiniz.

    -sagliginiz henuz dususe gecmemistir ve hala enerjiniz devam etmektedir. zaten yukarida saydigim maddelerin cogu otuzlu yaslarin onlu ve yirmili yaslara gore olan avantajiydi ama bu madde otuzlularin kirkli, ellili ve atmislilara olan avantaji.

    otuzlu yillar hayati toplumun degil de kendinizin istedigi gibi yasamak icin belki de en buyuk ve en son sanstir. sagliginizi, enerjinizi, gencliginizi tam anlamda kaybetmediginiz, ama ayni zamanda ne istediginizi bildiginiz, daha stabil bir hayata sahip oldugunuz, kariyerinizin ve para durumunuzun daha iyi oldugu yillardir. bundan iyisi ne olabilir ki? oregon olabilir ama onun yeri ayri.

    not: tabi ki her sey gibi bunun da istisnalari olabilir. mesela bir insan otuzunda sagligini kaybetmis olabilir veya hayatinda isler tepetakla olmus olabilir. burada bahsettigim ortalamaya vurunca ortaya cikan genel sonuc.

  • günlüğü milyon dolar olan oteller bir süre zarar etse de birşey olmaz zamanında aldıkları fahiş fiyatlardan karşılarlar zararı kaldı ki zarar eden sadece oteller değil bütün dünya zararda