hesabın var mı? giriş yap

  • performans geliştirme konusunda oldukça kuntiz yollar izlemiş ve yönetim biliminde ipneliğin sınırlarının gökyüzüne kadar çıkarılabileceğini; yani günümüz iş dünyasındaki seviyesine çok rahat bir şekilde erişebileceğini bundan 80 sene önce kanıtlamış kişidir.

    mayo boş adam değildir, kafası cayır cayır çalışan bir psikologtur. yönetimin tarihçesinde kendisinden önce denenen ve başarılı olan motivasyon ve verimlilik artırım çalışmalarında kullanılan çalışma koşullarının**** iyileştirilmesi ya da ücret artırımı gibi işletmeye direk maliyeti olan araçlara ihtiyaç olmadan da çalışan performansının artırılabileceğini hatta ve hatta bunun neredeyse sıfır maliyet ile gerçekleştirilebileceğini savunur.

    mayo, bunun için çalışanlarla belirli aralıklarla mülakatlar yapmaya başlar. mülakatlarda çalışanlardan dertleri, sıkıntıları ve diğer düşünceleri hakkında görüş belirtmelerini talep eder. malum işçi dertli; paradan, puldan tut, iş güvencesinin olmayışından, evdeki karısıyla geçirdiği tartışmalara kadar içini döker mayoya. bir süre sonra mülakata alınan çalışanlarda belirgin bir verimlilik artışı gözlemlenir. mayo görüşmelerde öyle manupüle eder ki çalışanları, görüşme bitiminde çalışan hem iş ve sosyal hayatındaki dertlerini kusmuş, hem de kendisinin dinlendiği, daha da güzeli önemsendiği* hissine kapılmış, işletme içerisinde bir yeri olduğunu düşünmüş ve bu gazla mutlu ve mesut bir şekilde iş yaparken bulmuştur kendini.

    mayo ise, ne çalışanların sıkıntıları yönetime bildirir, ne de bu sıkıntılara herhangi bir çözüm önerisi getirir. onları sadece dinler ve önemsendikleri hissini uyandırır, gazı verir ve çok daha verimli iş yapmalarını sağlar. bu sayede gerçekten de minimum maliyetle çalışan performansının artırılabileceğini kanıtlamış olur.

  • her sabah metroda şahit olduğum olay.
    metronun kapısı açılıyor. önden bir kaç kişi 100 metre koşucusu gibi fırlıyorlar.
    önceden bunların geç kalan insanlar olduğunu sanmıştım, sonra fark ettim ki asansöre koşuyorlar.
    hani öyle bir koşuyorlar ki o hızla merdiven çıksalar asansörden daha önce çıkarlar yukarı zaten.
    yaşlılar engelliler falan da bunların işinin bitmesini bekliyorlar asansöre binebilmek için.

    engelli asansörüne binebilmek için bile hızlı koşmak gerekiyor bu ülkede.

  • 1. hicbir ulke duzenli, kalabalik, saglam bir ordusu olan baska bir ulkeye kolay kolay saldirmaz. bor gibi bir maden icin asla saldirmaz. (tabii bor cok onemli bir madendir ancak hicbir vadede bu kadar buyuk bir sava$in masraflarini cikaracagini sanmiyorum).

    2. bu sava$ cikmadan cok once buyuk yiginaklar yapilmasi gerekir ki o yiginagin yapildigini turkiye gibi istihbarat te$kilati iyi olan bir ulke cok onceden haber alir.

    3. turkiye nato ve birle$mi$ milletler gibi organizasyonlarin en onemli uyelerinden birisidir.

    4. kitabi okumadim ama bor madeni icin sava$ cikiyorsa feci $ekilde red storm rising'den araklanmi$ bir kurgu gibi geldi bana. red storm rising cok daha mantikli bir nedene dayaniyordu (petrol).

    5. boyle bir sava$ olursa 600bin ki$ilik ordumuz bir anda milyonlara cikar. amerika turkiye'ye cok uzak bir ulke oldugu icin bu kadar kapsamli ve zor bir sava$ icin yeterli lojistik destegi saglayamaz. saglamaya kasarsa ekonomisi bayagi yipranir. peynirin kilosu 50 dolar, cift ka$arli tost 35 dolar olur.

  • yemiyor diyen yiğidi bulup alnından öpmek lazım. öteki zaten öpülmek için daha sert taşa kendini vurur bir gün.

  • harbi efsane olabilir bunlar.

    ben eskiden mc donaldsta hamburger menu yiyebilmek icin 1 hafta para biriktirirdim lan.

    öyle boyle pahali degildi. nusret gibi bir seydi eskiden. yani bendeki algi oyleydi en azindan.

    lc waikikiden alisveris yapmak icin tukedici kredisine basvurulan yillardi o yillar.

    kinder surprizi 2-3 arkadas birlesip alabiliyorduk. 2500 tl idi hic unutmam.

    çok zengindir bu neslin ebeveynleri çooook.