hesabın var mı? giriş yap

  • bugün almanya'dan türkiye'ye seyahat eden bir tanıdığım (alman) elinde 2 tane 70'lik yeni rakı ile (12.99 € notuyla) story paylaşmış.

    yani almanya'dan türkiye'ye türk arkadaşlarını görmeye gelen bir alman, türkiye'ye gelirken hediye olarak türkiye'de üretilen, türkiye'nin yerli ve milli içkisi rakı hediye getiriyor. şaka gibi!

    çünkü türkiye'den asgari ücreti neredeyse 4 kat, kişi başı geliri 5 kat olan ülkede rakı fiyatı türkiye'den daha ucuz. rakı fabrikasının yanında yaşayan adam rakıya 3 bin km ötedeki adamdan %70 daha fazla para veriyor, hem de o adamdan kat be kat daha fakirken.

  • apartmanın bahçesinde;

    - ercaaaan (yırtınarak)
    - ne var
    - benim annem var ya, ishal oldu

    apartmanın üst katlarından bir çığlık duyulur.

  • annenin cep telefonu- sdhkjsdhkahlksdhakl
    lae- anne bisi mi demek istiyorsun?
    annenin cep telefonu- ben baban, nasil annen taklidi yapiyorum ama hahahahah
    lae- ?!?!?!?!

  • - abi hiç evrilmeyecektik.
    - haklısın babuş.

    edit: ya bu entry oylanıp duruyor ama başlığı açan ben değilim ona göre. ben açmış olsam saçma bi espri çünkü (bu haliyle de çok süper değil ama en azından daha mantıklı).

  • uzun sure boyunca paris'in un ihtiyacini karsilayan degirmenlerin oldugu bir kasabaymis. 1860 yilinda paris'e dahil edilmesiyle cazibesi ve ucuzlugu ile bircok ressam ve yazarin buraya yerlesmesine sebep olmus. buradaki tura 2 numarali metro hatti uzerinde bulunan blanche istasyonundan baslayabilirsiniz. istasyondan cikar cikmaz sizi kocaman kirmizi bir degirmen karsiliyor. kendisi efsanevi moulin rouge. moulin rouge'u solunuza alip ilerlerken solda rue lepic'e girin. bu yol uzerinde sagda 54 numarali binanin ucuncu kati theo van gogh'a aitmis ve vincent van gogh 1886 - 1888 yillari arasinda burada yasamis. bu bolgedeki mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir digeri yer basilique du sacre coeur. sokaklarda yuruyerek tepeye tirmanmanin tadina varmak lazim. eger ben tembelim o guzellige ulasmak icin yuruyemem derseniz yine 2 numarali metronun anvers istasyonunda inip funikiler ile buraya cikabilirsiniz. kilisenin merdivenlerinde oturup paris'i seyrederek dinlenebilirsiniz. asagiya inerken place du tertre'ye ugrayabilirsiniz. bol miktarda turist olan bir bolgedir. tepeden inmeye devam ederken rue poulbot uzerinde salvador dali'nin ucyuzden fazla eserinin sergilendigi muzeyi ziyaret edebilirsiniz. ilginc heykeller ve kendi tasarladigi dudak seklinde koltugunda bulundugu mobilyalari gorebilirsiniz.

  • diğer kuşlara nazaran gerçekten çok daha zekidirler. geçen hafta gözlemlediğim bir olay ile destekleyeyim bu kanıyı: birisi yere patates kızartması düşürmüş, baya da bi yayılmış etrafa, 8-10 parça var. güvercinin teki (şimdi karşılaştırdığım kuş da güvercin ha. hayvanın bakışından, siz yürürken size ters ters bakıp sizden hızlı gitmeye çalışmasından süzme salak olduğu belli) bir adet kızartmayla uğraşıyor. gagalıyor, ufacık bir parça koparken kızartma havalanıp ileriye düşüyor, bizimki peşinden gidip bi daha gagalıyor, kızartma bir daha uçuyor..falan. abartmıyorum, 4-5 metre gitti bu tek bir kızartmanın peşinden. o sırada bir karga geldi, teker teker 5-6 kızartmayı ağzına muntazam bir şekilde paralel olarak dizdi ve uçtu gitti. bizim kuş kafalının karganın arkasından bakışını kesinlikle unutamam: "yaw ne güzel yaptı yaw.hey allahım.walla beele beele topladı.nerde benimki, hah orda! uçmayayım da yürüyeyim oraya kadar ben.."

  • yahu şu konu hakkında yazmak istemiyorum ama insanı gerçekten zorluyorsunuz arkadaş.

    yıllardır aynı klişe geyiklerden bıkmadınız. "liseli özentisi", "büyüyünce geçer", "kız düşürmek için ateist olmak"... uzar gider böyle. ateist dediğiniz adamların %99'u zaten bunu ulu orta paylaşmıyor, paylaşamıyor. nedenini merak ediyorsanız bir ara "modaya uyup" ateist taklidi yapın, anlarsınız. kız mı düşüyor yoksa kafanıza taş mı düşüyor.