ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
arjen robben
-
1984 doğumlu, groningende forma giyen hollandalı şahane sol açık. şuraya yazıyorum 5 sene sonra dünyanın en iyi 3-5 oyuncusundan biri olacak.
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
ilk defa bugün duyduğum ve hayran kaldığım bir tane var ki;
'' alt geçitte indiriyorsun''
bu nasıl bir özgüvendir allahım. bunu söyleyen adam indikten sonra, yol boyunca defalarca içimden provasını yaptım. kendimi dışardan bunu söylerken düşlediğimde ise gördüklerimden hiç hoşlanmadım. yakışmadı hiç.
zaten bütün o içimden geçenlerden bir tanesini dışarı yansıtabilsem, ancak şöyle olurdu herhal;
- ışıklarda indiriyorsun...mu?
- ışıklarda indiri.. iniyim mi?
- ışıklarda indiriyorsunmiyim?
yok abi ben ezik ve asosyalim. bu fobiyi aşmak kolay değil.
sakarya'da yaşanan nişanlı vahşeti
-
"mümin çiftçi, küpçüler mahallesi’ne geldiğinde, kırmızı ışıkta duran araç sürücüsü resul ankıt’ın (26) yavaş kalkış yapmasına sinirlendi. aracından inen mümin çiftçi, resul ankıt ve yanındaki davut bilgin’e (29) silahla ateş etti. resul ankıt olay yerinde, davut bilgin ise kaldırıldığı sakarya üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesi’nde yaşamını yitirdi."
oğlum bu şaka mı? gta mı lan bu? adam kırmızı da yavaş kalktı diye 2 kişiyi öldürüyor biz nasıl ruh hastalarıyla yaşıyoruz? biz harbiden iyi hayatta kalıyoruz bu ülkede.
tanım: ruh hastasının harman olduğu memlekette yaşanmış olay.
başlıklarını engelle
-
(bkz: ekşi sözlük ak troll veritabanı)
(bkz: ekşi sözlük troll listesi) başlıklarında organize olup temizliği daha kısa sürede yapabiliriz.
çok şükür trollerden de kurtulduk.
not: eksileyin ulan troll ibneler.
21 mart 2017 diyarbakır'da vurulan genç
-
ulan sen önce "üzerimde bomba var" diye bağır. sonra kaçıp elinde "bıçakla" terör estir. polis vurunca da katil polis olsun.
edit: çok duyarlı yazarlarımızdan onlarca "faşistsin" başlığı altında mesaj aldım. onlara şunu söylüyorum; gidin paris'e "üzerimde bomba var" diye bağırın ve elinizde bıçakla etrafa saldırın. bakalım kaç saniye hayatta kalabileceksiniz? aynı olay amerika, italya, belçika için de geçerli.
ben faşist değilim ama siz adamı faşist yaparsınız...
roman okumanın hiçbir faydasının olmaması
-
bu başlığa cevap geçtiğimiz yüzyıl yaşamış alman bir fizikçiden gelsin o zaman,
'dostoyevski bana tüm bilim adamlarından daha çok şey vermiştir'-albert einstein
wesley sneijder
-
galatasaray formasi ile gol attigi bagzi anadolu takimlari;
-real madrid
-arsenal
-juventus
-fenerbahçe
sonuncusu cidden anadolu takimi. kalesinde de ayi var.
zarf-fiil eklerinden sonra virgül kullanılmaz
-
bütün kalbimle desteklediğim kural.
bu kuralı öğrenmeden önce yaptığım yazım yanlışlarına bir örnek vermek isterim:
"edip, akbayram"
star gazetesiyle verilen ilk pringles
-
o sıralar leman'da işlenmiş bir konuydu hatırladığım kadarı ile. kozalak tipli bir adam gazeteyi yaymış ve üzerinde pringles yiyordu. yerken de "ulan ne iyi akıl etmişler firingısın yanında gazete vermeyi. yerken yere neyin dökülmüyo" diyordu. bir mehmet çağçağ prodüksiyonu idi evet.
kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt
-
-hiç bozma kendini ve kimseyi dinleme. aynen devam et. 33'ünden sesleniyorum sana buralarda hayat süper.
çalışılan sektörün bir sırrını bırakmak
-
pc ya da ozellikle mobilde oyun oynarken gecemediginiz bir bolumu o an birakip birkac saat sonra denediginizde ilk seferde geciyorsunuz. bunu siz oyunu oynamayi birakmayin diye biz yapiyoruz. net olarak beceremiyorsunuz yani aslinda, ortalama alti siniflandirilip belli oranda avantajlandiriliyorsunuz. bu da size "oyunu cozuyorum" hissi yaratiyor, daha cok baglaniyorsunuz.
coklu oyunculu oyunlarin kucuk bir kisminda siz raunda baslamadan oyunun sonucu belirleniyor. ne yapsaniz kazanamiyor ya da dogrudan kaybetmeye oynamazsaniz kaybedemiyorsunuz. zaten eslesme esnasinda kazanacak-kaybedecek diye eslesiyorsunuz. bunun sebebinde detaya giremiyorum maalesef ama tahmin ettiginiz gibi sadece para odakli degil.
konsollar onceleri bu isten daha az etkileniyordu ama artik pc'den farki yok calisan sistemin. yukarida anlattigim her oyunda yok, cunku maliyetli sistemler ancak "cok sardi birakamiyorum" dediginiz oyunlarda bu tip seyler genelde mevcut.
herkesin yaptığı ama yapmadığını sandığı şey
-
entry girerken bazen kelimelerin yazımları hakkında şüpheye düşüp, doğru yazılışını teyit etmek için google veya sözlüğün başlık ara butonunda kelimeyi aratmak.
not: bu itirafta beni mal kılan detay ise aynı zamanda bir türkçe öğretmeni olmam.
kinoa
-
bugün bulgur pilavı niyetine tükettiğim yiyecek.
1 bardak kinoayı 2 dakika kadar sıcak suda beklettikten sonra 2 bardak kaynar suyun içinde haşladım ve aynı bulgur pilavına yaptığım gibi altını kapatıp suyunu çekmesini bekledim. küçük bir tavada bir çay kaşığı biber salçası iki sivribiber ve yarım soğanı kavurdum tabi bir tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ekledim. kavrulan karışım ile demlenen kinoayı karıştırdım.
1 tabak kinoa pilavı bir parça ızgara tavuk bir bardak kendi yaptığım ayran ile en az 5 saat sürecek bir doyuma ulaştım.
teşekkürler kinoa teşekkürler peruda yaşayan çiftçiler.
benim gibi ekmek ve şekeri hayatından çıkarma savaşı verenler için fevkalade bir ürün.
hayata dair iç burkan detaylar
-
evimizde gürcü bir yatılı yardımcımız var. oğlumla iyi anlaşıyorlar. çünkü çok konuşkan, enerjik ve eğlenceli bir kadın. aynı zamanda oğluma normal bir çocuğa nasıl davranılırsa öyle davranıyor. en çok bu yanını seviyorum.
tam dört çocuğu var. en küçükler ikiz ve dokuz yaşındalar. en son bir yaşındalarmış anneleri buraya geldiğinde. babaları başka bir kadınla gidince bizimki mecburen buraya gelmiş. çocuklar hiç tanımamışlar yani ne anneyi ne babayı. diğer ikisi daha büyük ve her akşam annelerini arıyor ama ikizler konuşmak istemiyorlar. bazen konusu geçiyor. o anlarda neşeli kadın gidiyor yerine kırgın ve kızgın bir kadın geliyor. maaşının çoğunu onlara gönderiyor, iyi eğitim alsınlar iyi yesinler diye gurbette çalışıyor ama bunu o küçük çocuğun anlayamamasına da çok içerliyor.
normalde her akşam oğlumu ben uyuturum. günün en güzel anlarını da o zaman yaşarım. az önce önemli bir telefon geldi ve biraz uzun konuşmam gerekti. saate dikkat etmedim. görüşmem bitip odaya gittiğimde oğlumun uyumak için yatağa girdiğini ablamızın da gürcüce bir ninni söylediğini duydum. kapı eşiğinde durup izledim biraz. sözleri anlayamıyordum ama çok dokunaklı söylüyordu. sesi de güzelmiş meğer bilmiyordum.
yıllar önce şimdi adını unuttuğum bir fransız filmi izlemiştim. sabahın kör karanlığında mülteci genç bir kadın beşikteki bebeğini öpüp evden çıkıyor ve çalıştığı eve geliyordu. orada da kendi çocuğu yaşlarında bir bebek vardı. bir beşiğin başında kendi dilinde ninni söyleyerek uyutuyordu baktığı çocuğu.
hayatın -en çok da acıklı olan- filmlere ne kadar benzediğini gördüm bu akşam.
dünyanın neresine gidersen git içindeki özlemin ana dilinde bir şarkıyla giderilmeye çalışıldığını, seni görmek istemeyen kendi çocuklarını düşünürken bir başkasının çocuğunun saçlarını okşayacak kadar güçlü olunabildiğini gördüm. ya da belki mecburi bir kabullenişi.