hesabın var mı? giriş yap

  • insan olarak iyi taraftarlara sahip takım.

    şurada 1 yıldan fazla zaman geçirdim yazar olarak. bu kadar süre zarfında sporla ilgili başlıklara yazmaktan kaçındım. sol tarafta bile görünmüyor spor yazıları. entryler sığ, objektif değil, yazanlar kompleksli. ama bu konuda beşiktaş taraftarı her zaman için ayrı bir yerde benim için. hiçbir zaman ortalama bir futbol seyircisi olarak görmemişimdir onları. 3 büyükler içinde taraftar sayısı bakımından azdırlar belki ama özdürler. şurada girilen fenerbahçe ve galatasaray entrylerine bakarsanız hepsinin ne kadar kin, öfke, cehalet dolu olduklarını görürsünüz. en beğenilenlere giren hiçbir entryleri güzel bir anı, hikaye vs. içermez. ya kendi takımlarıyla övünürler, ya da rakip takıma laf sokarlar övünülecek bir durum olmadığında. sürekli saldırıya hazırdırlar. düşünüp tartmadan, umarsızca savunurlar takımlarını. her zaman için haklıdırlar, hakkı yenilendirler, azınlıktırlar. kazandıkları zaman sesleri çıkmaz, en küçük bir hatada ortalığı yıkarlar. şike yaparlar, teşvik verirler, hakemleri ve federasyonu tehdit ederler.

    yönetenleri de taraftarından farklı değildir. fenerbahçe'nin son başkanlarına bakarsanız mafyadan farkı kalmamıştır. galatasaray özhan canaydın dışında fenerbahçe'den biraz daha düzgün insanlar tarafından yönetiliyormuş algısı yaratsa da çok farkları yoktur. basın üstünde sürekli baskı yaratırlar. fenerbahçeli spor yorumcuları rıdvan dilmen, ömer çavuşoğlu iken galatasaray'ınkiler hıncal uluç, gökmen özdenak gibi adamlardır. düşününce düzgün, objektif yorum yapan adam bulamazsın.

    beşiktaş'a gelince dediğim gibi taraftarı bütün futbol seyircisinden sıyrılan bir taraftar grubudur. öncelikle hayata karşı bir duruşları vardır. eğer uğur mumcu'nun ölüm yıldönümüne giderseniz, her sene bir grup ankaralı çarşı grubu üyesi bayraklarıyla ordadır mesela. ülke meselelerine karşı her zaman duyarlıdır. ne kadar da mağdur olsalar seviyelerini korurlar. verdikleri tepkiler bile seviyelidir, usturupludur. diğer büyüklere göre hakları daha fazla yenilmiş olsa da aziz'in dediği gibi seslerini diğerleri kadar çıkarmamalarının sebebi ezikliğinden değil büyüklüğündendir. takımda bir emre belözoğlu, volkan demirel, hakan şükür gibi adam bulamazsınız. başkanları bütün ülkenin saygı duyduğu süleyman seba'dır. spor yazarları kazım kanat, feridun düzağaç gibi adamlardır.

    neyse diyeceğim şudur ki ; islam çupi'nin klasik sözü var ya. "fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz." ben bir fenerbahçeli olarak, ki yılların fanatik taraftarıyım, bu büyüklüğün artık beşiktaş için geçerli olduğunu düşünüyorum. belki fenerbahçe kadar zengin değil, belki galatasaray kadar kupası yok. ama her zaman taraftarıyla, yönetimiyle, futbolcusuyla totale vurulduğunda diğer iki takımla kıyaslanmayacak bir seviye farkı yaratmışlardır son senelerde. helal olsun.

  • yanımda taşıdığım çanta için insanların acaba bu da mı bomba bakışları, çantalı bir insan gördüğümde 'bunda bombacı tipi var mı?' diye beynimden geçen düşüncelerle saçma sapan olan psikolojim. mantığı yok bunların.

  • sevgilimi telefonuma google diye kaydettim,aradigim hersey onda" diyen insan..."sevgilin dünyanin en büyük motoru farkinda misin?..!

  • "türkiye perakendeciler federasyonu mustafa altunbilek, 1 ocak 2018'den itibaren mağaza ve marketlerde naylon poşet kullanımının yasaklanacağını söyledi."

    çevre ve şehircilik bakanlığı atık yönetmeliği kapsamında yürürlüğe girecek olan değişiklikle, öncelikle metropollerde uygulanmak üzere marketler ve buna ek olarak giyim ve ayakkabı satış mağazalarında poşetlerin ücretli olması sağlanacakmış.

    mustafa altunbilek, naylon poşetlerin doğaya ve insan sağlığına olan zararlarını halka anlatacaklarını ve mağazarlarda insanları bez ve karton torbalara yönlendireceklerini ve geçiş süresi boyunca bu araçların müşterilere hediye edileceğini belirtmiş.

    kaynak

  • günün birinde kaptan bravo’nun gemisi açık denizlerde yol alırken, gözcü direğin tepesinden seslenmiş: ‘uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü!’

    bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. kaptan bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş: “bana kırmızı gömleğimi getirin!”

    yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş… bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...

    daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş...

    kaptan bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş.

    o akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:
    ‘kaptanım, çok merak ettik, niye hep savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz?’

    bravo cevaplamış:
    “eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz.”
    ortalığı bir sessizlik kaplamış... adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm bede güm atıyormuş...

    şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, tam on korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.

    kaptan bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmış, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:
    bana kahverengi pantolonumu getirin!

    mustafa denizli şimdilik kırmızı gömleğini istiyor ama bence kahverengi pantolonu isteme zamanı geldi.