hesabın var mı? giriş yap

  • evet böyle.

    gece uyandın, miden kazınıyor, dolabı açtın; hiçbir şey yoksa bile yoğurt var.
    dürüm söyledin, evde içecek kalmamış, dolapta yoğurt var; bastın içine suyu oldu sana ayran.
    hava soğuk eve geldin, karnın aç ve canın sıcak bir şeyler istedi; kap dolaptan yoğurdu ne oldu sana ayran aşı... ister sıcak tüket ister soğuk.
    dağ evine gittin, manitayla şömine başında sızdın, şömine tüttü, dumandan zehirlendin; doktor uzakta ama yoğurt yakında...
    canın tatlı bir şeyler istedi ama evde yok; içine pekmez dök, muz doğra al sana tatlı mı tatlı meyveli yoğurt...
    diyettesin, tüm gıdaları tüketmek ayrı sorun; koy içine yulaf ezmesini kuru üzümü, ne oldu sana besleyici bir kahvaltı.
    ya hepsini geçtim; güneşten kızarınca al yanıklarına sür oldu sana merhem.

    siz hem sırta sürülüp hem de iskendere nitelik katabilen başka bir şey gördünüz mü bu hayatta?

  • last of us oynarken aklıma düşen düşünce diyebilirim; hemen bir tanımla konumuza girelim. molotof kokteyli: tipik olarak yanıcı bir sıvıyla doldurulmuş bir şişe ve atılmadan önce ateşlenen bir fitilden oluşan kaba, el yapımı bir bomba ya da fakir bombası da diyebiliriz(olanakların azlığından kaynaklı ortaya çıkmıştır)

    nereden çıktığına bakacak olursak; bombanın mucidi olmamasına rağmen, adını ıı. dünya savaşı sırasında ve sonrasında sovyetler birliği'nin dışişleri bakanı vyacheslav molotov'dan almıştır.

    aslında kimin icat ettiği tam olarak bilinmese de ilk olarak 1939'da kış savaşı sırasında finliler tarafından icat edildi bu isim, sovyet dışişleri bakanı vyacheslav molotov'a aşağılayıcı bir göndermeydi.

    yukarıda söylediğim gibi molotov, 1939'da, ikinci dünya savaşı'nın ilk günlerinde sovyetlerin finlandiya'yı yasadışı işgaline izin verdiği için rus-finlandiya savaşı başlamı oldu. o zamanın sovyet dışişleri bakanı olan molotof tam bir propaganda adamıydı, yaptığı bir konuşmada sovyetlerin finlandiya'ya attığı misket bombalarından bahsederken söyle söyledi; açlıktan ölmek üzere olan finliler için bunlar bir gıda paketleri olarak nitelendirdi.

    sonuç olarak finliler, molotov'un bu kara propagandasına alaycı bir yanıt olarak yaptıkları bu el yapımı bombalara sovyetlerin gıda paketi ile birlikte verdikleri bir içecek olarak molotof kokteyli adını verdiler.

    ve finliler sayesinde bu el yapımı bomba bir çok savaş, ayaklanma ve direnişte kullanılmaya başlandı. bundan kaynaklı da mazlumların ikonik silahı ve devrimin bir simgesi olarak anılmaktadır.

    şimdi de nasıl çalıştığına bir bakalım:
    içinde herhangi bir yanıcı sıvı olan molotofun içinde alkol veya diğer yanıcı sıvılar bulunmaktadır. üst kısmında da alkol veya diğer yanıcı sıvılara emdirilmiş bez parçası bulunmaktadır(gaz lambasının fitili gibi düşünün. şişenin ağzı bir şekilde mühürlenmiştir(alçı, reçine, gres yağı ve bant ile olabilirmiş) ki oksijen içeri girip alev içeriye yürümesin. daha sonra bez ateşlenir ve şişe hedefe atılır şişe kırılınca içindeki yanıcı sıvıyla yanan bez parçası etkileşime geçerek parlama gerçekleşir.
    video

  • tespitlerim:
    - bozkurt ilçesi tamamen dere yatağına inşa edilmiş.
    - baraj kapakları patlamış tüm ilçe sel altında.
    - 60-70-80-90'larda inşa edilen hidro elektrik santrallerin kapakları patlamazken akp döneminde ihale usülü yapılan barajın kapakları neden patlıyor ?
    - sayın cumhurbaşkanımızın birkaç gün sonra gelip selzedelere çay atması ile tüm sorunların çözüleceğini düşünüyorum.

    herkese geçmiş olsun.

  • şu anda onun şehrinden kendi şehrime giden bir otobüsün 21 numaralı koltuğunda yazıyorum bunu. onu başka bir şehirde bırakıp tekrar beni kimsenin beklemediği o eve gidiyorum...virusten dolayı 3 aydır onu göremedim... geçen cuma biraz umut ve koskoca bir korku ile yanına geldim. acaba beni unutmuşmudur diye korktum... çok korktum... bu dünyadan yok olup gitmeye razıyım... yeter ki beni unutmasın... mutfakta yerde oturmuş bebeklerin o mutfak eşyaları ile oynama rituelini gerçekleştiriyordu... kızım dedim... bana baktı bir an... elindeki eşyaları düzenli ve sakin bir şekilde bıraktı elinden. ayağa kalkıp bana yürüdü ellerini uzattı. kucağıma aldım. başını omzuma koyup defalarca baba dedi... sonra bana evdeki insanları tanıtmaya başladı. anne anne, dede , teyze.... diye.. sanki ben onları tanımıyorum gibi... sonra bana odasını gösterdi oyuncaklarını. sonra otur dedi oyuncak oynayalım... bir odada 6 7 kisi otururken ben ayağa kalkınca baba otur diyor. giderim yine diye... otur... maalesef 4 gün sonra otur dese dahi oturmadan yola çıkmak zorunda kaldım... dün gece onu ben uyuttum annesinin 4 aylıkken uyuturken dinlettiği ninniyi açtım... gülümseyerek uyudu... 25. mayıs tarihinde vefat etmişti annesi.. üzerinden 1 25 mayıs daha geçti...

  • tamirat tadilat işleri için whatsapp üzerinden yazıştığım ustalara karşı zorunda hissettiğim eylem. temiz bir istanbul türkçesi kullandığımda hayatın sillesini yememiş, kazıklanmaya açık enayi profili çiziyorum. işimin görülmesi için böyle laftan anlamayan, adam yaralamadan içeri girmiş, denetimli serbestlikle salıverilmiş, kolları façalı bir tip gibi görünmeye çalışıyorum. bağlaçları yanlış yazarak başladım bu işe fakat hiçbir işe yaramadı. süreç içerisinde dozu gitgide artırmak zorunda kaldım. "ağnadım agbey" falan yazıyorum artık. bu yüzden son bir ayda türkçe bilgim de bir hayli geriledi. ana dilimde b2 seviyesine falan düşmüş olabilirim. bu sorunu yaşayan suserler ile bir türkçe şurası toplayıp ustalarla iletişim için özel bir dil geliştirebiliriz diye düşünüyorum. saygılarımla

  • sanılan,

    -güzellik
    -naz niyaz eda işve sahibi olmak

    gerçekte olan,

    kafasına göre bir insan. eninde sonunda herkes kafasına göre bir insan arar. kimisi bunu geç fark eder o kadar.

    not: mesaj atmayın. erkek değilim. kadın da değilim. masa lambasıyım.

  • --- spoiler ---

    arkadaş bunlar duvarda sadece 100 adamız falan diye ağlaşmıyorlar mıydı? e aq savaşta ben zaten 100 tane ölen bekçi saydım, e bi o kadar da hayatta kaldı. bu nasıl matematik anlamadım. devlet bahçeli el atmalı bu olaya.

    --- spoiler ---