hesabın var mı? giriş yap

  • bir omre yetecek kadar buyuk hayalkirikligi, bir daha asla kimseyi sevemeyecegim korkusu, insani kendinden utandiracak kadar cok "belki bana doner" umudu, donmeyecegini bilmenin agirligi, unutmanin zorlugu, ozlemenin kahri, hatirlamanin yogunlugu, suskunlugun gurultusu, aglamanin hafifligi, gecenin koyulugu, gunduzun anlamsizligi ve yasandikca farkina varilacak bir suru sey..

  • tlc'ye "bir gün extreme cheapskates'i türkiye'ye uyarlarsanız elinizin altında böyle biri var" diye haberini vermek istediğim eski sevgilim, evde demlenen çayın hesabını yapardı. çok uzun bir süre -3 hafta- düşünüp taşındıktan sonra arkadaş grubuyla karaköy namlı gurme'ye kahvaltıya gitmemize karar vermişti, yerken öğürdüğü halde sırf almış olduğu için rokfor peynirini canı çıkarak yutmuştu. hesabı (bozuk 4 tl'si hariç ben ödedim) görünce kısmi felç indiği için arkadaşlarına "hadi bana gidelim otururuz" dedi, birlikte yola çıktık, tramvayda buna "gidince bir çay demleriz şimdi" dedim ama vay babovv demez olsaydım. adam gözümün önünde titredi lan titredi. zangırdaması geçince "çayı az önce kahvaltıda içtik ya" diye azarladı beni. "salçalı makarna yaparken salçayı yağı yağ yarı suyla kavuruyorum daha soft bir tadı oluyor" demişti. ailesi dubai'yle ticaret yapıyordu, kendisi mühendisti. ne sebepten ayrılırsam ayrılayım herkes cimriliği yüzünden ayrıldığımı düşünecek diye jet hızıyla ayrılmaya utanıyordum; neyse ki seviyeli birlikteliğimizin 45. gününde "ortamda senin esprilerine benimkilerden daha çok gülünüyor, bu kabul edilemez" diyerek benden ayrıldı. aro kardeşim, cennette peygamberle komşu olasın.

  • şöyle beyinsizleri prenses gibi büyütüp, prenses gibi davranan dallamalar oldukça; bunlar sorgulamadan istediğini yapmayı kendine reva görecektir.

  • ınstagram'da yüz binlerce takipçisi olan z kuşağı tiplerinin sanki şarkıyı kendi söylüyormuşçasına üzerine videolar çektiği komedi durum.
    altında da yorumlarda kızlar ölüyor bitiyor.

    nasıl leş bir dönemden geçiyor türkiye, ben anlamadım.

    akım diyorlar ya... irin akıyor irin.

  • daha 17 yaşındaydım, lise bitince dershaneye yazıldım ve çalışıyorum. çıkışta çalıştığım pvc dükkanına gidiyorum. pc başına attılar beni, msn kurmayı falan bildiğimden...

    çalışanlardan biri pazar günleri kızlara laf atan, batak dörtlüsünden, özünde çok saf bi tip. sürekli hayatın kıymetini bilmediğimizden, antalyaya tatile gidilmesi gerektiğinden bahsediyordu. fight clubın başlarında "acı mı görmek istiyorsun, salı akşamları methodist kilisesine git" diyen doktoru hatırlayın. fight club izlediğim günün sabahı yine "hayatın kıymeti"nden bahsederken, pcden başımı kaldırıp sertçe "hayatın kıymetini mi bilmek istiyorsun, pazar günleri mezarlığa git" dedim. patronun da mal olmasından dolayı söylediğim ciddiye alındı ve eleman pazarları mezarlıkları gezmeye başladı. cevşen, kumaş pantolonla birlikte de namaza başladı. değişimin sebebi olarak gösterilmemle mahallenin ruhani lideri oluverdim. esnafın sürekli dini muhabbetlere yeltenmesi ve benim ağır başlı davranmak zorunda kalmam...