hesabın var mı? giriş yap

  • "al bu 11 ocak 2003 sayısal numaraları1 2 13 17 25 38. sonra abd ye bilet al mark zuckerberg denilen adamı bul ve para sorun değil dostum al köpeğin olsun yarım milyon dolar de"

  • isveççe, kuşların sesini dinlemek için sabahın erken saatlerinde uyanmak demekmiş. eylemin naifliği kelimeye bile yansımış gibi. çok güzel değil mi...
    şair olsaydım, bu isimle bir şiirim olurdu.

  • öğrencilerimle sohbet ederken içlerinden birisi " hocam macbeth'i izledim. ne çirkin karısı varmış yaa... " dedi ve macbeth ile ilgili üç beş dakikalık bir muhabbet döndü aramızda.

    şekspir'in 17. yy.'da yazdığı bu şaheseri ben de çok beğenirim. bu arada kadir mısıroğlu'nun " sheakspeare'in gerçek adı şeyh pir'dir* " şeklindeki iddiasını da kendi üslubumca çocuklara anlattım da gülmekten ölecekti yavrucaklarım.

    evet, macbeth! belki de şekspir'in en popüler tragedyası.
    ilk gösterimi 1606 yılında gerçekleştirilen bu eserin payitaht'a gelişinin ve buradaki gelişiminin öyküsü de bilinesidir.

    bu arada şekspir ve osmanlı isimleri birbirlerine uzak kavramlar değillerdir. william shakespeare'in meşhur eserlerinden othello'yu okuyanlar ya da sahnede izleyenler bunu göreceklerdir.

    macbeth'te ise konu tam bir iktidar trajedisidir. böyle söylememin sebebini biraz sonra daha iyi anlayacaksınız.

    yıl 1839.
    istanbul'da ahşap bir tiyatro salonu kurulur: bosco tiyatrosu. bu dönem, osmanlı'nın avrupalılaşma çabalarının da hızla devam ettiği bir dönemdir. inanmayacaksınız belki ama 19. - 20. asırlar arası o kargaşada istanbul'da sürdürülen sanatsal faaliyetler, şu anda bile yoktur bu şehirde.
    1844'te kapanan bu tiyatro salonunu mihail naum satın alır ve ismini de theatre de pera yapar. bu sahne bir dönem avrupa'nın en meşhur salonu olmuştur. paris'te, londra'da sahnelenmemiş operalar burada verilir ilk olarak. fakat iki yıl sonra bir yangın çıkar ve burası tamamen kül olur. bunun üzerinde dönemin padişahı sultan abdülmecid, saraydan buraya para aktararak yeniden bir tiyatro inşâ ettirir. üstelik buraya padişah için özel olarak " hünkar locası " yapılır. kapısı da ayrıdır ve padişah bazı akşamlar gelip burada opera seyreyler.
    hatta 1851'de padişah abdülmecid ve veliahtlar 5. murat, 2. abdülhamid ile 5. mehmed reşad birlikte operaya gelirler. bu o döneme göre muhteşem bir olaydır hocam. yani nasıl desem pek aynı olmayacak ama erdoğan, kılıçdaroğlu, bahçeli ve akşener'in birlikte haldun taner sahnesi'ne tiyatro izlemeye gittiğini düşünün!
    haber kanallarına bir aylık malzeme çıkardı değil mi?

    neyse geriye gidelim.

    yangından sonra yeniden inşâ edilen naum tiyatrosu'nda 1847'de yeniden açılışını macbeth ile yapar. lâkin bu macbeth, verdi'nin şekspir'in eserinden esinlerek besteleyip kurguladığı macbeth operası'dır. çok beğenilir ama bu operayı ne bir türk vatandaşı izlemiştir ne de padişah.

    aradan yıllar geçer.
    1867 yılına geliriz. artık osmanlı'nın padişahı sultan abdülaziz'dir.
    padişah, uluslararası paris sergisi'ni ziyaret edecektir. bunun üzerine fransa, namık kemal'in fransa topraklarından çıkmasını ister ve namık kemal, londra'ya gider. bilmeyenler için: namık kemal, türkçülük yaptığı için erzurum'a sürülmek istenmiş ama o paris'e kaçmıştır. yani osmanlı hanedanının düşmanıdır bir nevi.

    namık kemal, londra'da üç yıl kalır. hatta burada hürriyet gazetesi'ni dahi çıkarır ve londra'da sergilenen macbeth oyununu izlemeye gider. namık kemal, bu oyunu izlerken kendinden geçer deyim yerindeyse. çünkü anlatılanları osmanlı sarayı'nda yaşananlarla neredeyse aynı olarak görür.
    istanbul'a bir mektup gönderir ve oyundan bahseder.
    bunun üzerine aynı yıl naum tiyatrosu'nda şekspir'in bu ünlü eseri sahnelenir. sahnelenir de yer yerinden oynar.
    basın hiçbir şekilde bu oyunun oynandığına dair bir haber yazmaz. sahne önünde ayaklanmalar çıkar!
    şimdi insan soruyor tabii " bu ayaklanmayı gerçekleştirilenler oyunu nereden biliyordu? " diye. muhtemelen oyuna ve içeriğine dair hiçbir bilgisi olmayan tutulmuş adamlardı rahmetliler.

    1867 senesi istanbul'un macbeth yüzünden karıştığı bir senedir! insanlar neredeyse birbirlerine " sen macbeth'i savundun! " diyecek hâle gelmişlerdir.

    işte bu yüzden 1868'de naum tiyatrosu'nda muhteşem bir yemekli gösteri verilir. hem de neyin şerefine dersiniz?

    italya birleşik krallığı'nın birinci kuruluş yıl dönümü şerefine!

    sultan abdülaziz, avrupa'dan çok önemli misafirleri ağırladığı bu davette sanatçılara bol bol para da dağıtır!

    fakat kader!
    sultan abdülaziz, tahttan indirilip öldürülen son osmanlı padişahı olacaktır!

    " öyle kötü günler yaşıyoruz ki şimdi,
    insan ne yaptığın bilmeden hain oluveriyor! "

    ~ macbeth ~

  • bu haremdeki cariyeler manyak mı la? sanki harçlıkla napıcaklar. nişantaşına mı gidemiyorlar. bi de ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz diyolar. la yemek bedava yatcak yer bedava zaten halvete de girmiyosunuz. e kıyafetleriniz de saraydan. ne ihtiyacınız var lan.

  • yüzbinlerce nur talebesi durmadan risaleleri okuyor, onlar artırmıştır ortalamayı. yoksa bişi okuduğumuzdan değil.

  • kendisi şunları söylemiştir;

    "bugün tayyip erdoğan gidiyor hülya avşar'la görüşüyor. kardeşim sen magazin muhabiri misin? senin hülya avşar'la ne işin var? gel benimle görüş. biraz yüreğin varsa gel benimle görüş. öyle üç bin beş yüz korumayla otobüsün üstünden üfürmeye benzemez. ben on beş gündür sokaktayım. gelsin benimle görüşsün. biraz yüreği varsa... buradan söylüyorum; gelsin benimle görüşsün! gaz kapsülleri cebimde. benim arkadaşım, gaz kapsülüne vole atmış adam, daha yere inmeden. biz böyle çocuklarla direniyoruz. ben tayyip erdoğan'a ne derdim onunla görüşseydim biliyor musun? 'önce delikanlı ol' derdim. neden delikanlı ol derdim biliyor musun? delikanlı adam yalan söylemez. yalan söylüyor. delikanlı adam yalan söyler mi? yakışır mı lan senin kasımpaşalı olmana? gel burada görüşelim. ben onunla konuşurum her zaman. ama görüşemez ki, yüreği yok. yüreği varsa gelsin benimle görüşsün."

  • en azından tepkisini belirtip faturasını göstermiş, ne kadar yakıp yakmadığı bizi ilgilendirmez. kafasını kuma gömse daha mı iyi olacaktı?

    keşke herkes bu şekilde duyarlı olsa..