hesabın var mı? giriş yap

  • babasını 1992 yılında kaybetmiş biri olarak, az önce facebook'ta rastladığım ve her nedense bana ilginç duygular yaşatmış babadır.
    fotoğrafına yorum yapılan eleman da 26-27 yaşlarında.
    acaba babam yaşasaydı facebook hesabı alır mıydı?
    fotoğrafımın altına da "gururumsun" diye yazar mıydı?
    adam, ne cep telefonu gördü; ne interneti bildi...
    hayat garip, sadece sisli puslu bir iki sahnesi hatırlanan eski bir siyah beyaz film gibi.

  • vishera isimli yazarın başına gelen bu olayı buraya aktarmak istiyorum. çaylak olduğu için başlığı öne çıkmıyor.

    babam samsunda beyaz eşya mağazası olan küçük bir esnaftı. 1 yıl önce çalıştığı büyük bir şirket yaklaşık 8.000 tl lik borca karşılık 34.000.000 tl evet yanlış duymadınız otuz dört milyon tl haciz ihbarnamesi gönderdi. ilamsız takip de olduğu için bunu gönderirken herhangi bir belge de sunmadı karşı taraf. olay da burada başlıyor. ben bu ihbarnameyi görmedim. görsem direkt el atıp cevap vermesini sağlardım babamın. babam da insanlara güvenen birisi. bu şirket babama senin buna cevap vermene gerek yok. biz senin borcunu biliyoruz zaten diyip cevap süresinin kaçırmasını engellediler. bunun sonucunda babamın, küçük bir esnafın 34.000.000 tl borcu olmuş oldu. babamın üstüne kayıtlı 3 araba ve 1 ev var. başka bişey yok. bunların hepsine şuanda haciz konulmuş durumda. ayrıca yine aynı kişiler tarafından bankalara 340.000.000 tl evet yine yanlış duymadınız üç yüz kırk milyontl lik haciz ihbarnamesi gönderilmiş durumda. evimize her hafta bankalardan icra geliyor. 9 yaşında 3.sınıfa giden bir kardeşim var ve bu çocuğun psikolojisini düşünün. ayrıca bu şirket bunu sadece bize değil çalıştığı birçok kişiye de yapmış durumda.

    menfi tespit davası açmayı denedik. önce karşımıza dava tutarı çıktı. 600.000 tl gibi bir para. ödeyemeyeceğimiz için adli yardım talebinde bulunduk ve babamın bu tutarı ödemekte zorlanmayacağı gerekçesi ile mahkeme tarafından kabul edilmedi. bir üst mahkemeye gittik ve adli yardım talebi kesin olarak kabul edildi. bu sefer ilk duruşmada mahkeme bu davanın açılamayacağına kanaat getirerek reddetti. şimdi soruyorum. tek yapılması gereken defter kayıtlarının, muhasebe kayıtlarının incelenmesi ve böyle bir borcun olup olmadığına bakılması. bu kadar basit bir olay neden yapılamıyor, neden reddediliyor? verdiği vergi belli, kazandığı para belli olan bir esnafın nasıl 34.000.000 tl borcu olur hiç mi vicdanınız yok sayın mahkeme heyeti? belgelerle her şey açık. babamın borcu 8000 tl ve ortada 34000000 tl gibi bir borç yok. babamın tarafına cevap vermesine gerek olmadığına gönderilen mailler, borcun miktarı belli. ne yapmamız gerekiyor?

    ben artık ne yapacağımı bilemiyorum. babam 50 yaşını devirdi ve bu stresi kaldıramıyor. kardeşim eve gelen haciz görevlilerine oyuncaklarımı da alacak mısınız gibisinden cümleler kuruyor. biz 4 kişilik küçük bir aileyiz. ancak şuanda samsunun en zenginlerinde bile anca olan bir para ile borçlu durumda gözüküyoruz. diyeceksiniz ki baban neden cevap vermemiş. haklısınız ben de aynı şeyi diyorum ancak bu kadar kolay mı birine borçlu kalabilmek? insanların iyi niyetini kullanarak kandırmak türk hukuk sisteminde bu kadar kolay mı? o zaman ben de herkese haciz ihbarnamesi göndereyim aralarından birisi cevap vermezse alacaklı olayım. bu mudur sistem?

    tek istediğim birinin bize yardım etmesi. bir ailenin, bir esnafın, bir çocuğun hayatını böyle çökertmek bu kadar kolay olmamalı. tek istediğim adaletin sağlanması. çünkü artık babamın ne kadar zamanı kaldığını inanın bilmiyorum. stresten 1 senede saçları beyazladı, almadığı kiloları aldı. pandemide gelir kaybına zaten değinmiyorum. lütfen birileri bu adaletsizliğe dur desin. lütfen paylaşabildiğiniz her yerde paylaşın. belki birileri görür ve bir çözüm yolu sunar.

    teşekkür ederim.

    edit: vishera'dan şöyle bir mesaj aldım: "hocam çok rica etsem 89/1 maddesinden dolayı bu durum oluşmuş diye edit yapabilir misiniz rica etsem. çok teşekkürler."

    edit2: çok yoğun destek mesajları aldım. avukat arkadaşlarının numarasını bırakan yazar dostlara vishera adına teşekkür ederim. kendisine bu attığınız mesajları ilettim. ilerleyen saatlerde bu entryi editleyerek son durumu bildireceğim.

    edit3: magdur caylak yazarin son mesaji; “ 89/1, 89/2, 89/3 gelmiş ve 3.taraf durumunda. cevap veremiyorum yine o kişiye maalesef çaylak olmamdan ötürü. ben yarın avukat ile görüşüp buradan paylaşabileceğim tum detayları öğreneceğim. sonra size iletirim edit yapabilirsineniz insanları daha doğru bilgilendirmis olurum.”

    edit4: vishera’dan yeni bir mesaj var: “ öncelikle avukat desteği alıyoruz. herkese çok teşekkür ederim. 89/1 2 3 hepsi gelmiş. ortada 2 firma var ve babam 3.sahis durumunda. yalnız şöyle bir durum var. bu iki firmanın sahibinin aynı olduğunu düşünüyoruz çünkü ikisinin adresleri aynı. babama gelen 8 bin tl lik borç emaili a firmasından geliyor ancak mail kapanış saygılarımızla b firması diye bitiyor. avukat ile görüşüp belgeleri ve firmayı açıklamada herhangi bir sorun olmayacak ise bütün detayları buradan paylaşacağım. yardımcı olmaya çalışan herkese çok teşekkür ederim.”

    lütfen çözüm önerileriniz, tavsiyeleriniz için olayın mağduru vishera ile iletişime geçin.

  • muhtemelen kurucu kadroda olanlar şehit olmadıkları için kurucu kadrodadırlar.

    biraz karışık değil mi?

    honore de balzac 16 yaşında, arkadaşları ona mal değneği diyor.

  • mis gibi koyları olan küçük kasaba. mavinin canlılığı, güneşin parlaklığıyla birleşince geç keşfettiğine pişman oluyor insan. bu mevsimde suyu epey soğuk olsa da kafa dinlemek, sevgilinizle/eşinizle başbaşa kalmak için ideal sakinlikte bir yer olduğu kesin. insanda, gözünü kapatıp huzuru ararken bir yandan gözünü açıp daha çok bakmalıyım hissi uyandırıyor.

  • 4 kişi adam dövmeyi marifet sanan arapların olayıdır. hayretler olsun ki türk vatandaşı bu olayda mal gibi dikilip izlememiş ve pilotu kurtarıp karşı saldırıya geçmiştir.

  • işyerimdeki bilgisayarımda internet yok. okumak istediğim bazı başlıklardaki entryleri evde notepad'e kaydedip işe getiriyorum. canım sıkıldıkça üçer beşer okuyup gülüyorum. tabi bunu yapmadan önce kontrol merkezinden ayarlara gelip, sayfa başına gösterilecek entry sayısını 100 yapıyorum ki, her seferinde daha çok entry kaydedebileyim.

    kısacası çevrimdışı okuyorum sözlüğü, ama bakınızları ve entry numarası şeklinde verilen linklere tıklayamadığım için bazen çok merak ediyorum.

  • "şu demirtaş suçlu ama..." yorumlarında gına geldi. onu da savunduruyorsunuz adama. arkadaş, suçluysa cezasını çeksin, mahkemelerimiz yargılasın, suçunu kanıtlasın, tck'da ne yazıyorsa o suçla ilgili, o kadar süre yatsın, bunu istemeyen şerefsizdir zaten. keza kavala için de aynı süreç işlesin. evrensel hukukta da böyle. olması gereken bu. gerek yasin börü ve arkadaşlarının başına gelenler, gerek 15 temmuzda yaşananları hepimiz biliyoruz, bunlarla ilgili kim suçluysa gün yüzü görmesinler. bu olması gereken şey.

    ama ya suçlu değilse, soruşturma için içeride tutuluyorsa, yeterince suç bulunamıyorsa...

    bu neden bu kadar önemli biliyor musun sevgili meriç? yarın aynısı sana da, bana da, bir tanıdığına da yapılabilir. ergenekon sürecinde, balyoz sürecinde yapıldı. şu anda hukuksuzca tutuklu binlerce khk'lı var. (neden hukuksuzca diyorum, devletin zamanında izin verdiği şeyleri yaptıkları gerekçesiyle suçlu gösteriliyorlar, legal bir bankaya, kendi hesabına para yatırdı diye işinden atılmış, hapse girmiş insanlar var. ha bu arada bankanın kurucusu bugün spk başkanı vs.)

    iyi oku meriç. yarın şuursuzun biri gelip, seninle ilgili bir iddia ortaya atar, 4-5 yıl hapiste kalırsın daha hüküm almadan. bunu ister miydin? kendine istemeyeceğini başkasına da isteme. özgürlük çok kıymetli, bir saatini bile sana geri verecek kimse yokken, insanların yıllarını yiyorlar zindanlarda.

    tanım: olması gerekeni savunmuş komedyen.

    gelen mesajlar üzerine edit: yazdığım şeyin arkasındayım. anlatmaya çalıştığım bu soruşturmaların hala sürmesinin adalete güveni sarstığının anlaşılması. bu devletin savcısı/hakimi/polisi 4-5 yıl boyunca işlenen suça yönelik delil bulamıyorsa/dava açamıyorsa/davayı sonuçlandıramıyorsa adaletten nasıl bahsedebiliriz? adalet demek af demek değildir, suçluysa cezasını vermek, suçsuzsa haksızlığa uğramasını engellemektir. demirtaş o sözleri söylemiştir, halkı sokağa çağırmıştır ve bunun sonucunda insanlar ölmüştür. tamam, o zaman cezasını verelim, "dur biraz bekle (4-5 yıl) iddianame yazıp, seni yargılayacağız" denebilir mi? başımıza gelse "nerede bu devletin adaleti" demez miyiz?

  • firdevsleşmek adlı metamorfizmayı bir kontrollü deney grubuyla halkımıza öğretmeye yönelik oldukça bilimsel bir dizi.

    kontrol grubu: firdevs

    deney grubu: adnan, matmazel, nihal, bihter, behlül, arsen ve niceleri.

    deney: bir adet firdevs birbirinden salak insanların teletubbyler gibi mutlu yaşadığı kocaman bir eve yerleştirilir, firdevs'in sürekli car car konuşurak ve her işe burnunu sokarak tüm deneklerle fikir teatisi sağlanır.

    deney sonucu: dizinin başlangıcında son derece gerizekalı bir o kadar da saf olan deneklerin bölümler ilerledikçe zekileştiği; entrika, dolap çevirme, kumpas, septisizim vb. konularda starter düzeyinde bile değilken birden upper intermediate seviyesine zıpladıkları gözlemlenmiştir. deneklerden adnan ziyagil'in "yedi uyuyanların önde gideni" olmasına rağmen hilmi önal'a yaptığı dalavere ile; diğer denek mademoiselle deniz decourton'un ise tipik bir firdevsium davranışı olan "şüphelen, kafanda kur, çaktırmadan dikizle" yöntemini başarıyla uygulamasıyla deneyin %99 oranında başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.

    deneyin başarısız yönleri: peyker hala salaktır.

  • tek eliyle yazan bir sosyal medya kullanıcısının yaptığı yorumdan sonra ülke geneline yayılmakta olan akım. ilk kim başlattı bilemiyorum ama örnekleri sürüyor. bu bir yazım hatası değil. dışa vurumdur. bir çok saçmalama anınızda bu sözü kullanıp söz konusu durumdan yırtabilirsiniz.

    hacı moralim çok bozuk.
    curablarini çıkra.

  • merkeze yakın nispeten eski evde yaşayan biri olarak, merkeze uzak lüks evi tercih edeceğim kıyaslamadır. her ne kadar merkezi bir yerde yaşanıyor olsa da, trafikten, gürültüden ve keşmekeşten asla kurtulamazsınız. en kaliteli zamanın evde geçirildiğine inanan biriyim,bu açıdan sakin ve huzurlu bir ev ortamı, hayatınıza olumlu yönde katkı yapacaktır. altınızda araba olduğu sürece mesafeler azalır zaten. dikkat edilmesi gereken tek nokta, evinize gidiş yolunun kilit trafik güzergahında bulunmamasıdır. oturacağınız muhiti buna göre seçerseniz, yolda geçireceğiniz süreyi minimuma indirgeyebilirsiniz.