ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
airfryer almalısın terör örgütü
-
bu bir tarikat, bu bir örgüt hatta bir stk'dır.
bu tarikatın mensubu olabilmeniz için ön şart evliliktir, ardından beyaz yakalı bir plaza çalışanı olmak zorundasınız.
mensupları arasında hiyerarşik dizilim vardır;
- sadece robot süpürge sahipleri elit üye
- robot süpürge + herhangi bir dyson ürünü gold üye
- robot süpürge + dyson + airfryer ultimate üye
şayet tüm bunlara ek olarak saat 07.30'da şirket servisinde uyukluyorken ayağınızda alexander mcqueen varsa, tarikat nışanınız var demektir.
hoşlanan erkeğin adım atmama sebebi
-
neden erkek atacak ki illa?
yeri gelir atar. atmaz demiyorum ama adamın ağzına sıçıyosunuz sonra.
neden insanlar ilgilerini saklıyor zaten bunu da anlamış değilim?
herkes açık açık konuşsa bunların hiç biri olmayacak.
hoşlanan hoşlandığını söylesin. ilgi duymayanda boşuna oyalamasın.
edit: hoşlanılan erkeğin diye okumuşum ama buna da uydu yazdıklarım.
özet olarak: ağzımıza sıçıyosunuz sonra.
şişko ama güzel kız almanın çok avantajlı olması
-
karı dediğin o şişko kız bu zeka seviyesinde bir adama bakar mı acaba, seni kim ne yapsın?
tanım: beyinsiz sıçışı.
kanuni ve erdoğan arasındaki mucizevi benzerlik
-
recep tayyip erdogan universitesi tarih bolumu ogretim gorevlisi yrd.doc.dr. oktay yavuz'un yaptigi arastirma sonucu ortaya cikan inanilmaz benzerlik. turk milletinin gelmis gecmis en buyuk iki lideri arasindaki bu benzerliklere sasmamak gerekir aslinda:
erdogan'in belediye baskani seçildiği yıl 1994.
kanuni'nin bas sehzade seçildiği yıl 1494
erdogan'in boyu 1.86
kanuni'nin de boyu 1.86
erdogan'in kilosu 84
kanuni'nin de kilosu 84
erdogan'in kan grubu ab rh-
kanuni'nin kan grubu da ab rh-
erdogan'in basbakan olduğu yıl 2003.
kanuni'nin padisah olduğu yıl 1503.
erdogan'in sag kolunun adi suleyman (suleyman soylu)
kanuni'nin sag kolunun adi erdogan idi. (merkepli erdogan pasa)
kanuni'den once padisah olan yavuz'un doğum yılı 1448'di.
erdogan'dan once basbakan olan abdullah gul'un doğum yılı 1948.
kanuni de ata binmekten hoslanmazdi.
kanuni'nin de biyiklari tirtila benziyordu
her iki liderin de basurdan muzdarip oldugu biliniyor.
kanuninin de sesi hastalaninca arap baciya benziyordu.
kanuni'nin de ogullarindan biri super zekaliydi.
ve son olarak...
erdogan'in en sevdigi saray dolmabahce
kanuni'nin en sevdigi yemek dolma!
avrupa'da hızla artan yabancı düşmanlığı
seni seviyorum'a verilebilecek en acı cevap
-
ben de seviyorum beni.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
yazıcısı olduğum inşaat takım odasındaki bilgisayarın mouseunun bozuk olması, değiştirilmesi için bölük komutanına defalarca hatırlatmam, kaynak yok diye sürekli ertelenmesi, sonunda cinnet geçirip kendi cebimden mouse almaya karar vermem ( bilgisayar kullanırken cidden kafa bozuyor o bozuk mouse) takım komutanının " uygun olmaz " diyerek teklifimi reddetmesi.
inşallah bu yazıyı yazarken sorun çıkm
rize halk kütüphanesi'nin 2900 kitabı satması
-
türkiye'nin en geri kalmış illerinden birinde yaşanan tarihi bir olay. hurdacıya kitap satmak?
ayrıca olaya itiraz eden duyarlı vatandaşımız da hurdacının "dilediğiniz kitabı ücretsiz alabilirsiniz" teklifi üzerine bir şey dememiş ve 115 kitabı alarak, köşesine çekilmiştir.
aynı şehirde playstation ve internet kafesi olan abime, arada bir yardım ediyorum. kafede satılan meyve suyu ve kola kutularını, yeri geldiğinde çöp kutusundan topluyoruz. biriken kutular hurdacıya satılıyor ve ilçe ilk ya da orta okulları kütüphaneleri için kitap alınıyor. çok sayıda kitap alınamıyor belki ama, kafede öyle bir geri dönüşüm bilinci oluşmuş ki, eskiden kutuları bize vermeyip, çöpe atan müşteriler, şimdi çöpten kutu çıkarıp, biriktirdiğimiz kutuların arasına koyuyor. çünkü o okulların kitaplara ihtiyacı var.
edit: müşteriye masa açıyordum.* devam edeyim. kafede bir ara kağıtları da ayrıştırmaya çalıştık. trabzon'da bir geri dönüşüm şirketiyle görüştük. tonuna 40 lira mı ne vermişlerdi. hatta iyi niyetimizden dolayı da "madem hayır için yapıyorsunuz, hurdacılar daha çok verir, gidin hurdacılara satın" demişlerdi. hurdacılar da bir ton kağıt için 60 tl vermişlerdi. daha sonra kağıt, ayrıştırması zor olduğu için, bıraktık. gel gör ki, okul kütüphanesine bir tane daha kitap girsin diye uğraşırken, il kütüphanesinden hurdacıya kitap satılıyor.
kitaplar geçerliliğini kaybetmiş, bilmem üstünde sscb yazıyormuş, yok deformasyon olmuş, bilmem basım tarihleri eskiymiş gibi salakça bahaneler üretilemez.
sürekli böyle boktan meselelerle gündeme gelen şehrimizin, sokakları torbacıyla dolu. 15-16 yaşında çocukların uyuşturucu batağına düşmüş. bunları nasıl kurtarabiliriz diye düşünüp, gençleri sanata, spora, kültür etkinliklerine yönlendirmek ya da kütüphaneleri daha da modernleştirip, gençlerin ilgilisini çekmek yerine, şu kitapları satalım, ne de olsa kimse okumuyor mantığıyla hareket etmek ve buna da "zaten kitaplar eskiydi, ben sosyal bilimciyim" diyerek alkış tutmak, maalesef bu şehrin daha da boktanlaşmasına neden olacaktır.