hesabın var mı? giriş yap

  • hem alkollü araç kullanıp hem de polisi görünce çakallık yapmaya kalkan trafik canavarlarına göz açtırmayan trafik polislerine sahip olduğunu öğrendiğim şirin belde.

    polislerin vatandaşa gaz - su sıkıp copla saldırmak yerine asli görevlerini yerine getirdiklerini görmek güzel.

    alkollü sürücüye göz açtırmayan polis iyi polistir arkadaşım. yok eskiden üflemezmiş de, şimdi üflemek zorunda kalıyormuş da... beter olun ulan, alkol alıp trafiğe çıkıp birinin canını yakacağınıza ehliyetinizden olun.

    bana kalsa değil altı ay, ömür boyu sürücü koltuğuna oturtmazdım sizin gibileri. bu kafa yüzünden edebiyle içenlere de diş biliyor alkol almayan adam.

    hem alkollü araç kullanıp hem de saf gibi polisin gözü önünde sürücü değiştireyim derken yakalanıp ehliyeti kaybedince zırlamak ne lan? allah akıl fikir versin. pes bu kadar yüzsüzlüğe.

  • aklıma şu fıkrayı getiren durum

    carlo italya'da bi fabrikada iscidir bi gun charles de gaulle fabrikayi ziyarete gelir. carlo'yu gorunce "carlo bu sen misin inanmiyorum!" der sarilirlar. degaulle beraber guzel anilarini anlatir gider. mudur cok sasirir "vay be" falan. bir kac ay sonra nixon ziyarete gelir carlo'yu gorunce "oo carlo!" der kucaklasirlar. fabrika muduru "yok artik carlo utanmasan papayi da taniyacaksin" der. carlo "taniyorum tabi" der. mudur inanmaz. "bu hafta sonu ayinde halkin arasinda bekleyin ben balkonda papanin yanina cikicam der". mudur gider halkin arasinda bekler. carlo papanin yaninda cikar. kalabaliga bir bakar mudur bayilmis yerde yatiyor. kosarak balkondan iner yanina gider etraftaiklere sorar "beni balkonda gorunce mi bayildi?" diye. ordan biri yanit verir: "yok arkadaki iki japon "bu bizim carlo da yanindaki takkeli kim?" deyince bayildi".

  • zamanla sevmek ya da nefret etmek mümkün. ancak ilk görüşte aşk, imkânsız. ilk görüşte fiziksel olarak karşınızdakinden hoşlanabilirsiniz. bu, fiziksel beğenilerinizin karşınızdaki kişi ile idealleştirilmesidir. gerçekte olan karşınızdakinin fiziksel özellikleri değil, kendinizi bulduğunuz andır. yani onda sizi çeken şeyler zihninizde yaratmış olduğunuz imgelerin bir araya toplanmış hâli, anlık resmidir.

    bilinçaltımız çok basit bir şekilde çalışır. aslında bu basitlik, çağlar boyunca birçok yanlış yargıya, klişeye ve yanlış anlamaya neden olmuştur. bilinçaltımız daha biz farkına varmadan bir fikir oluşturabiliyor ve bunlar daha sonra bilinçli düşüncemize yayılıyor ve de buna göre tepki veriyoruz. örneğin gözlerimiz, herhangi bir duyu gibi, fiziksel zevkler tarafından yönlendirilir. bu, çektiğiniz şeyin mutlaka mantıklı veya sağlıklı olduğu anlamına gelmez.

    yani sadece anlık yanılsamalar yaşıyoruz. çünkü tanımadığınız birini sevemezsiniz, henüz onun hakkında ne gördüğünüzü tam olarak siz de bilmiyorsunuz. nasıl olduğunu bilmiyorsunuz, nasıl düşündüğünü bilmiyorsunuz, nasıl yürüdüğünü bile bilmiyorsunuz. o kişiyle hiçbir şey deneyimlemediniz, ona olan hissinizi destekleyecek hiçbir şeyiniz yok. bunun adı ne olursa olsun, ama aşk değil. aşk bu kadar ucuz değil. aşk, bir yüzden ve bedenden çok daha fazlasıdır.

  • ben bilgisayar mühendisliğine girerken geleceğin mesleği diyorlardı, okulu öyle bir uzattım ki meslek öldü diyorlar artık, ben hâlâ mezun olamadım. bölümü üzerime kapatıp gidecekler o olacak.

  • "ahahaoui diye topçu var lan. venlo'da. doğunca çok mutlu olmuşlar heralde adamın adı gülme efekti amk"

    fm mudavimi bir arkadaş.

  • "sihirli ayakkabilari" ile kalplerimize gelip kuruldu. bir park bankinda oturup anlattiklarini dinledikten sonra, hala dunyaya ayni gozle bakabiliyor muyuz?

  • haberin girişine bak :

    "trabzon'un çaykara ilçesinden 51 yıl önce heyelan nedeniyle van'ın özalp ilçesindeki iki köye göçen karadenizliler, yöre halkıyla yıllardır huzur içerisinde yaşıyor."

    sanki çeçenistan'a göçmüşler adamlar. göçtükleri yer yine bizim toprak. anadolu ajansı nereye varmaya çalışıyorsun?