hesabın var mı? giriş yap

  • http://youglish.com/search/wi-fi

    yukarıdaki linkten yabancıların nasıl okuduğunu görebilirsiniz. üstelik amerikan, ingiliz ve avustralyalı aksanlarına da bakabilirsiniz. anadili olarak ingilizce kullananlardan daha iyi kaynak olmaz sanırım.

    başka böyle aklınıza takılan kelime varsa da aratın buradan olsun bitsin.

  • ış yerine buradan yemek söylüyoruz. gelen küçük esnaf bizden, yemek sepetinden değil, doğrudan telefondan kendilerine sipariş verelim diye yalvarıyor. işleri zaten kötü, %14 gibi bir ücret de kesilmesin diye iki farklı esnafa denedik. sonuç hüsran. biri, bıraktığı broşürün dört lira üstünde hesap getirdi. öteki ise normalde 20dk getirdiği yemeği 50dk getirdi ve malzeme azdı. yani yaptırım olmadığı sürece küçük esnaf hala ama hala çakal. geberip gidiyorsunuz hala çakallık peşindesiniz. acıyanı siksinler. suyu bile buradan söylüyorum. problem çıkarsa bir puanı yapıştırıyorum. söylemiş miydim bilmiyorum ama acıyanı siksinler.

  • persona filmi hakkında (yukarıda bir kısmı alıntılanmış) şöyle bir itirafta bulunmuştur:

    "persona, yaratıcısını kurtaran bir yaratıdır. iki kez zatürree ve antibiyotik zehirlenmesinden mustarip bir hastaydım. kelimenin tam anlamıyla üç ay boyunca dengemi kaybettim... hastanedeki yatağımda oturup tam önümdeki kara bir lekeye baktığımı hatırlıyorum çünkü kafamı kıpırdatsam bütün oda dönmeye başlıyordu. artık hiçbir şey yaratamayacağımı düşündüm. bomboştum, neredeyse ölüydüm... bir gün birden, iki kadının yan yana oturup ellerini karşılaştırdıklarını düşünmeye başladım. bu tek sahneyi muazzam bir güç sarfederek not edebildim. sonra, birinin konuştuğu ötekinin sustuğu iki kadın hakkında çok küçük bir film yapabilsem -belki 16 mm- benim için o kadar zor olmayacağını düşündüm. her gün biraz biraz yazdım. öyle hastaydım ki uzun metrajlı bir film yapmak henüz aklımdan geçmiyordu. ama kendimi buna alıştırdım. her sabah onda, yataktan kalkıp masaya geçtim, oturdum, bazen yazdım, bazen yazamadım. hastaneden çıktıktan sonra, deniz kıyısına gittim. hâlâ hasta olduğum halde senaryoyu bitirebildim ve planı gerçekleştirmeye karar verdik. yapımcı çok anlayışlıydı. sürdürmemi, pahalı bir proje olmadığı için kötü olsa bile her an bırakabileceğimizi söyleyip durdu. temmuzun ortasında filmi çekmeye başladım. hâlâ hastaydım, ayağa kalktığımda başım dönüyordu (…) bir gerçeklik krizi beni düşüncemi açıklamaya yöneltti. gerçek nedir ve kişi ne zaman gerçeği söylemelidir? cevabı o denli güç geldi ki sonunda gerçekliğin tek biçiminin sessizlik olduğunu düşündüm. sonunda, bir adım daha ileri giderek, bunun da bir rol, bir cins maske olduğunu keşfettim. ihtiyaç duyulan şey bir adım ötesini bulmaktır."

    edit: güncelleme

  • o linke tıklayınca amatör webcam kızlarının kendisiyle sohbete girmeyeceğini artık öğrenmesi gerekendir.

  • tabakhaneye bok yetiştirir gibi tüm avrupa'da ligleri en erken bitirdin ve 30 tane adamı kampa çağırdın. oynayamayacak şekilde sakat olan bir sporcuyu değil ilk haftada bak daha ilk idmanın başındaki ısınma koşusunda anlarsın. ya şenol güneş bariz bir şekilde yalan söylüyor ya da taylan mucizevi yeteneklere sahip ve bir ay boyunca tüm idmanlarda sakatlığını gizleyebildi, seçimi size bırakıyorum. sakat olan adamı da ölçüp biçip lan bu adam sakat arkadaş oynayamayaz diye ayırt edemiyorsan üzgünüm ama sen daha ne iş yaptığını bilmiyorsun.

  • üst edit: * isimli çaylak arkadaşımızın bir duyurusu var.

    bahçelievler medical park hastanesinde tedavi görmekte olan menşure çeçen için covid 19 tedavisi görmüş iyileşmiş kişilerden çok acil b rh(+) kan ihtiyacı vardır. iletişim 05359394343

    ---------------

    yaklaşık 2 haftalık süreç sonunda gerçekleşendir.

    şiddetli öksürük, boğaz ağrısı, üşüme-titreme, şiddetli bel ağrıları, koku ve tat kaybı semptomlarını yaşadım. covid-19 pozitif olduğuma emindim aslında. çünkü daha önce yaşadığım hiç bir hastalığa benzemiyordu. ilk günler bel ağrılarım için ağrı kesici kullandım. bana gerçekten iyi geldiğini söyleyebilirim.

    covid-19 sonucumdan emin olmak ve resmi ilaç tedavisine başlayabilmek için 2 nisan günü devlet hastanesine gittim. tomografi yapıldı ve sonucunda herhangi bir virüs bulgusuna rastlanmadı. aynı gün burun sürüntüsü alındı. 7 nisan'da covid-19 pozitif olarak test sonucum çıktı.

    8 nisan günü sağlık bakanlığı benimle temasa geçerek ilaç tedarik ettiler. aynı zamanda ailemin diğer üyelerini, temas durumunu soruşturdular. gün içinde bütün aileme evde test yapıldı.

    getirilen ilaçlar (bkz: tamiflu) ve (bkz: plaquenil)

    ilaç tedavi süresi 5 gün. ilaçlar bittikten sonra eğer semptomlar devam ediyorsa tekrar test yapılması öneriliyor. hasta kendini iyi hissediyorsa teste ihtiyaç duyulmuyor. doktorumun dediğine göre kişisel izolasyon yeterli oluyor. ben bunu bilmediğim için tekrar hastaneye gidip test yaptırdım. kendimi iyi hissediyordum ama iyileştiğime emin olmak istedim. böylece 14 nisan günü yaptırdığım test sonucu negatif çıktı.

    not: yaşım 26. erkeğim. istanbul'da yaşıyorum. sigara kullanmadım, kullanmıyorum. düzenli spor yaptığım söylenemez. 65 kilo, 176 boyundayım.

    soru oldukça editleyerek bilgi vereceğim.

    edit1: * temaflu olarak yanlış yazdığım ilacın adını tamiflu olarak düzeltti. teşekkür ederim.

    edit2: test sonuçlarının açıklanma algoritmasını bilmiyorum. ilk testim 5 gün sonra açıklanmışken, ikinci testim aynı günün akşamında açıklandı. diğer aile üyelerimde de durum böyle. kardeşimin testi 2 gün sonra çıkarken, babamın testi 7. gününde hala sonuç bekliyoruz.

    edit3: * nick'li arkadaşımız ilaç isimlerini yazmamam gerektiğini, stokçuların suistimal edebileceğini söylüyor. bildiğim kadarıyla bu ilaçlar hükümet yetkilileri tarafından söylendi. konu ile ilgili bilgisi olan arkadaşlar yol gösterirse memnun olurum.

    bir kardeşim pozitif, bir kardeşim negatif çıktı( ki bizimle aynı semptomları yoğun bir şekilde yaşadı. bu sebeple test sonucunun hatalı olduğunu söyleyebilirim. doktorumun belirttiğine göre hata oranı yüksek). annem, babam ve diğer kardeşimin test sonuçları hala çıkmadı.

    yazdığım iki ilaç dışında başka ilaç veriliyor mu bilmiyorum. bize sadece bu ikisi verildi. bende herhangi bir yan etki olmadı. ama kardeşimde mide bulantısı, ishal, mide sancısı yaşandı.

    edit4: (bkz: #105430288) ben aralık ayından beri işsizim. vaktimin çoğunu da evde geçirdim. özellikle türkiye'de vakalar görüldükten sonra sürekli evdeydim. ancak evde çalışanlar olduğu için, onlardan bulaştığını düşünüyorum.

    edit5:(bkz: #105430550) yaşadığım apartmanda 15 yaşından büyük herkese test yapıldı. toplam 23 kişi. 10 kişi pozitif, 4 kişi negatif olarak açıklandı. diğer 9 kişinin sonucu henüz çıkmadı.

    edit6: (bkz: #105431173) henüz testim negatif olarak açıklanmamışken aile hekimime kan bağışı yapabileceğimi söyledim. sadece ben değil, hastalığı atlatan bütün ailemin kan vermesini sağlayacağım.

  • biz 90'ların sonuna yetişmiş üniversiteliler, tek fitilli kadife pantolon, 2 şile bezi gömlek ve 2 el örgüsü hırka ile anadolu'nun her şehrinden akın akın gelmiştik siyasala.
    işaret ve orta parmak arası, ucuz sigaradan sararmış olurdu, esmer erkeklerin bıyık uçları bile tütünden sararırdı.

    para değil dürüme, memleketten gelen tarhanaya katık edecek ekmeğe bile yetmezdi ay sonları.
    tüm şehrin, öğlen yemeği en ucuz üniversitesinde, öğlen yemeği başlar başlamaz bir jeton atar yemek yer, 2 saat sonra yemek bitmeden bir tur daha yer, aha o yemekle günü gün ederdik. yemek 2500 tl idi. 2500tl madeni bir paraydı.

    ama kantinden hep masadaki insan sayısı kadar çay alırdık. para en çok kantin çayına giderdi. kendine kadar bir bardak çay almayı bilmezdik.
    ama bir tur 8-10 bardak çay alıp, akşama kadar başkasının çay tepsisinden ikram edileni içer yine aynı hesaba çıkardık. çay ise 500tl

    sigaraya winston ile başlar, 3 gün sonra 19 mayıs ballıca döner, 2 hafta maltepe içer, son hafta otlakçılıkla geçerdi.

    ben memur çocuğuyum, harçlığım 15'inde yatardı. bir arkadaş vardı engin. onun burs 1'inden birine gelirdi.
    ben ne zaman son maltepemi içsem, eve döndüğümde çantamda bir ballıca bulurdum, ayın 15'ine geldiğimizde de, muhakkak 2 paket alırdım sigarayı, gizliden ben de kaktırıverirdim birini çantasına.

    biz iki gariban, hiç birbirimize yol paramızın kalmadığını söylemedik.
    dipdibe 2 semtte, birbirinden gariban 2 ayrı öğrenci evimiz vardı. yakındık mesafe olarak.

    her gün okuldan o evlere, 12 durağı yağmur çamur demeden yürümek için bahaneler bulurduk.
    *dostum sana danışacağım bir durum var yürüyelim mi?
    *kardeşim bir film izledim, vaktin varsa yürüyelim anlatayım ister misin?
    *aksaray'daki ezgi müziğe bir baksak mı? almayız da bakarız, yürüyelim mi ki bugün?

    biz yürüdük, hiç gariban hissetmeden, para yok diye değil, biz istediğimiz için yürüyorduk neticede.
    midemizin gurultusu mühim değildi, sigaramız vardı hep, birimiz ballıca içeceğine ikimiz de maltepe içerdik.

    sanıyorduk ki üstesinden gelinir hayatta garibanlığın, bilmiyorduk garibanlık sandığımız parasızlıkmış sadece, kardeşlik ve dostluk karın doyuruyormuş meğerse.

    sonra bitti okul, ben fabrikalara o bankaya, olaylar olaylar, arada bir smsler, bazen facebook'tan kısa merhabalar.

    2014 ocak ayının 8'ydi, engin son vermiş hayatına, haberi geldi.
    demek -mış gibi yapamamış artık.
    ben de fark edememişim, hiç birimiz fark edememişiz.
    gariban kalmış cidden, paradan bağımsız, parayla alakasız.
    hepimiz garibanmışız da aslında, birbirimizi görmez olmuş gözümüz.

    insan sevdiklerini yitirmeye başlayınca ayakları yerden kesilmeye başlıyor.
    para olmayıversin de, ruhu garibanlaşmasın yeter ki insanın, kalbi fukara hissetmesin.

    fukaralığa dayanılıyor da garibanlık yükü çekilmiyor galiba.

    ömrümün en güzel 4 yılını geçirdiğim okulun kantininde, heykelinde, meydanında, yanımızda engin olmadan çekilmiş fotoğrafım yok diye, bakamıyorum 1 yıldır hatıralarıma, telefonunu silemiyorum, mesajlar da duruyor.
    kalbimde koca bir yük, içimde bir gariban kalmışlık, taşıyacağız artık bir ömür.