hesabın var mı? giriş yap

  • pink floyd'un 8. stüdyo albümü ve dünya genelinde elli milyondan fazla satan albümüdür. bir ara satış sayısı michael jackson'ın thriller albümünü geride bırakmıştı fakat şu an son rakamlar hakkında kesin bir bilgi yok.

    david gilmour bu albüm hakkında ''kulaklığımı takıp bu albümü ilk defa dinleyen biri olmak isterdim.'' demiştir.

    pink floyd'un konsept albüm nasıl yapılır sorusuna verdiği en güzel cevaplardan sadece biridir.

  • niye vuruyorsunuz diyen bir manyağı içerir.

    benim de köpeğim var, ömrümün önemli bir kısmında da birden fazla köpek beslemişliğim var. yalnız şu durumda, bu denli güçlü ve hasar verebilecek bir köpek türünün saldırısında da "ponçik lütfen bırakır mısın, rica ediyorum" denilmez.

  • (bkz: malum ırk)

    tek başlarına kavga edecek yüreğe sahip olmadıkları gibi, kalabalık olmalarına rağmen sopayla saldırmaları beni şaşırtmamıştır.

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • 24 şubat 2014 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    fatih portakal başbakanın devlet bahçeli ile ilgili kullandığı "mhp lideri aile nedir çocuk nedir bilmez" zırvasıyla ilgili bir haberde sonra tam karşısındaki kameraya baktı ve;

    “ben çocuksuz bir aileyim. eşimle ben varım, istedik allah bize vermedi. ama başbakan o sözü söylediği gün, cumartesi günü gerçekten çok kızdım, inanın şu anda bile tüylerim diken diken oluyor ve eşim göz yaşı döktü, bu yüzden bu sözlerden dolayı, belki bizi kastetmedi, bahçeliyi kastetti ama insan ister istemez alınıyor ve eşim benim bu sözlerden dolayı göz yaşı döktü, kimsenin eşime göz yaşı döktürmeye hakkı yok, başbakanın dahi yok…

    onun için siyasete lütfen ne aileyi karıştırın ne çocuğu karıştırın. ne yapacaksanız yapın ama bu kutsal öğeleri lütfen karıştırmayın allah aşkına rica ediyorum sizlerden, insanları da üzmeyin”

    dedi.

    ayar değildi, kesinlike ayar değildi, sadece kovulma pahasına da olsa, başka bir televizyonda iş bulamama riski de olsa, başbakana karısının göz yaşlarının hesabını sordu elinden,dilinden geldiğince. haddini bil dedi.

    umarım bu haber bülteni de varank-kurank danışmanlar tarafından dinlenmiştir de, birileri alması gereken dersi alır, ya da utanır.

    tabi hala utanma duygusu kaldıysa.

    not: fatih portakal'ın gazeteciliğini falan bilmem, ama bildiğim bir şey varsa bu gece onu evinde kocasıyla gurur duyan bir kadın karşılayacak.

    not-2: link soran arkadaşlar var, anlamıyorum o işlerden ama ileten olursa paylaşabilirim. 2 fox tv ana haber bülteninde canlı yayında bir dakika bile sürmeyen, ama çok şey anlatan bir derstir.

    bu da link http://www.youtube.com/watch?v=wivl7mpyeqw

    edit: tarih sinirden 2012 yazılmış, uyaran shaaborz'a teşekkürler, link için de vayanasinisayinseyirciler ve embraceown'a teşekkürler

  • yüzüklerin efendisi adlı eser, orta dünya'da 4000 yılda medeniyetin bir adım ileri gidememişliğinin ispatıdır. isildur ve güç yüzüklerinin üretiminden beridir halen ok ve kılıçla uğraşırlar. 4000 yıl olmuş ve ormandasın, dağdasın ya? sokak adamısın yani? isildur zamanıyla aragorn zamanı bire bir aynı. 4000 yıl geçiyor ve teknolojik olarak hiçbir şey değişmemiş. kesinlikle acınası bir uygarlıkları var. atlı araba bile yapamamışlar. bir tek saruman çalışıyor. kristal kürelerle iletişim mühendisliğine katkıda bulunuyor. genetik çalışmaları var. endüstrinin, sanayileşmenin önderi. bir tek saruman uğraşıyor ve gidip herifin kristal küresini kırıp kulesini başına yıkıyorlar. adamcağız sanayi devrimini getirmeye çalışıyor ve hey! karşılığında ne alıyor? koca bir hiç dostum. orta dünya'nın uygar halkları denen şey aslında koca bir medeniyetsiz cahiller yığınıdır. herif kablosuz kürelerle 1000 kilometre ötesiyle haberleşiyor ve gidip o aleti suya atıyorlar. bütün o palanthir taşlarına, bütün teknolojiye gandalf falan hep "ıyyy şeytan! uzak tutun şunu benden!" gözüyle bakıyor. orklar savaş makineleri getiriyorlar. adamlar mancınık falan yapıyor. yanan ok kullanıyorlar. hep orklar uğraşıyor teknoloji için ya. 10 bin yıllık elf kültürü ise hala ellerinde yayla, tahta okla dolaşıyor. 5000 yıldır hayattasın ve elindeki silah bildiğin ok? o cahil cühela elfler, evde cenaze var diye müzik bile çalmıyorlar. evet yobazlık! türkiye gondor olmayacak.