hesabın var mı? giriş yap

  • 28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.

    lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.

    sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.

    babamı andım.

    oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!

    geldi babam geldi.

    çok özledim.

  • ekonomi bunun ayrımını yapmış aslında. nitelikli yatırımcı diye bir tabir var ki bence zengin demenin hoş karşılanmadığı bilimsel yazı ve konuşmalarda kullanılmak üzere çıkarılmış. peki nitelikli yatırımcı nasıl olunur? nitelikli yatırımcı olunmaz doğulur. espri yapmıyorum. babadan bir şey kalmadan, sıfırdan tırnaklarıyla kazıyarak 1 milyon tl kazanabilen varsa başım gözüm üstüne, en nitelikli sizsiniz önden buyurun.

    yani 1 milyon tl'den fazla parası olan kişiye zengin kişi denir. geriye kalan hepimiz fakiriz.

    edit: 7 ağustos 2022 tarihi itibarıyla spk nitelikli yatırımcı tanımında güncelleme yapmış değil. o yüzden 1 milyon lira'nız varsa eşe dosta ben nitelikli yatırımcıyım diye hava atabilirsiniz.

  • türkçe'ye gürültü azaltma olarak çevrilebilecek bir havacılık terimi. uçakların yarattığı gürültünün, insan sağlığına olan etkisini azaltmak için ortaya atılmış bir düşüncedir. malumunuz, gürültünün insan sağlığı üzerinde uyku bozukluğundan strese, baş ağrısından öğrenme bozukluklarına kadar fiziksel ve psikolojik bir çok olumsuz etkisi vardır.

    uluslararası sivil havacılık kuruluşu, yani kısaca icao, 1970'lerin başlarında bu konuya eğilerek uçaklar için bazı kısıtlamalar getirmeye karar vermiş. bunu da havacılık anayasası diyebileceğimiz "annex"lerinin 16. bölümüne, yani environmental protection kısmına eklemiş. bu kısımda, uçak üreticilerinin (airbus, boeing vs.), uçaklardan çıkan sesin azaltılması için alması gereken önlemleri, desibel seviyelerini vs. belirtmiş; sadece üreticilerle sınırlı kalmayıp, kullanıcılara da kısıtlamalar getirerek, uçuş esnasında uyulacak prosedürler ile uçak üreticileri tarafından azaltılmış ama tabi ki hala rahatsız edici seviyede olan gürültünün çevreyi minimum düzeyde rahatsız etmesi için bazı kullanım teknikleri geliştirmiştir. çalışmalar bununla bitmemiş, yıllar geçtikçe gelişen teknolojiyle birlikte kısıtlamalar daha da artmış, üreticileri daha da sessiz uçaklar üretmeye zorlamış, eski gürültücü uçakların yerini daha çevre dostu ve daha az gürültülü uçaklar almıştır ve almaya devam etmektedir. evet, uçaklar hala çok gürültülü ama savaş uçaklarının eski dizayn motorlarıyla kıyasladığımızda farkı çok rahat görebiliriz (duyabiliriz?). mesela şu an kullanımdaki en büyük motor olan boeing 777'nin ge90-115b motoru, bir f-16'dan daha az gürültücüdür. hatta en çok gürültü çıkaran boeing 747-200'ün jt9d-3a motorları bile (4 tane olmasından dolayı) f-16 ile yarışamaz.

    bunun yanında, hava limanlarının lokasyonu da bir başka etkendir. şehrin içinde bulunan havalimanları (örn. istanbul atatürk, kayseri erkilet, new york jfk ve la guardia, tokyo haneda), gürültü etkisinin en şiddetli hissedilebileceği yerlerdir. yapıldığı vakit şehrin içinde olmasa da, geçen yıllarla birlikte şehrin içinde kalmaları da hayatın bir gerçeğidir. bu yüzden yeni inşa edilen hava limanları mümkün mertebe şehir hayatının etkilenmeyeceği, uzak yerlere inşa edilir. 3. hava limanı buna bir örnektir.

    kullanıcıların (thy, lufthansa, emirates vs.) uyması gereken prosedürlerden bahsedelim biraz da.

    uçakların yarattığı gürültünün çevreyi en çok rahatsız ettiği uçuş safhası, kalkış ve iniş safhalarıdır. çünkü bu safhalar uçağın yere, dolayısıyla insanlara en yakın olduğu zamandır. bundan dolayı, kalkış ve inişler için bazı prosedürler geliştirilmiştir uçakların kullanımı için. kalkış safhası için kullanılmak üzere icao iki tane prosedür geliştirmiştir. nadp1 ve nadp2 (noise abatement departure procedure) bu prosedürler, uçağın en çok güç ürettiği, dolayısıyla en çok gürültü çıkardığı kalkış safhasında, kalkış takatinin (take off power) hangi irtifada kesilmesi ve tırmanış takatine (climb power) ne zaman geçilmesi hakkında kullanıcıların uyması gereken, detaylarından yazıyı fazlaca uzatacağı için burada bahsetmeyeceğim kurallardan bahseder. kısaca açıklayacak olursam, uçağın emniyetli bir irtifayı almasını müteakip, kalkış takati hemen azaltılır, çevreye daha fazla gürültü yaymaması için. bunu yolcu olarak siz de çok kere tecrübe etmişsinizdir. kalkıştan yaklaşık 20-30 saniye sonra motordan gelen seste bir değişim, kalkış takatinin yarattığı ivmenin azaldığını hissedersiniz. işte bu, bahsettiğim gürültü prosedüründen dolayıdır. uçak artık kalkmıştır ve maksimum takate ihtiyaç kalmamıştır, o halde insanları daha fazla rahatsız etmeye gerek yoktur. takat, uçağın tırmanması için yeterli olan bir seviyeye çekilir. nadir bir uygulamaya örnek verecek olursam, almanya'daki bir çok hava limanı hava karardıktan sonra kepenkleri kapatır insanların rahat uyuyabilmeleri için. bu hava limanlarına sadece acil bir durum varsa inebilirsiniz. bazı hava limanları da belli uçak tiplerinin inişine müsaade etmez.

    yerde ise, auxiliary power unit (apu) dediğimiz yedek güç ünitesi, motorlar çalışmadığı zaman uçağa elektrik ve havalandırma sağlar. bu meret neredeyse bir motor kadar gürültücü olduğu ve yerdeki bir çok uçak da bu aleti aynı vakitte kullandığı için, topluca çıkan bu gürültü hava limanında aşırı bir gürültüye sebep olur. bu yüzden, bu aletin çalışma zamanı da kısıtlanmıştır. her uçak park yerinden hareket etmeden belli bir süre öncesinde (örn. 10 dakika) apu çalıştırır. eğer aşırı sıcak ya da soğuk ya da harici güç kaynağının bulunmaması gibi ekstrem bir durum yoksa tabi. inişten sonra da park yerinde motorların durmasını müteakiben bir kaç dakika içinde de kapatılır.

    iniş için alınan önlemler ise, çoğunlukla şehrin ya da şehir çok büyükse, hassas bölgelerin (hastane, okul, hükümet binaları vs.) üzerinden uçmamak, uçulmak zorunda ise de belli bir irtifanın altına inmemek, iniş takımlarını ve flapları mümkün olan en geç vakitte koymak şeklinde olur. amsterdam bu konuda bir örnektir. hava limanı bilgi kartlarında pilotun iniş takımını hangi irtifada koyması gerektiğine kadar detaylı bir şekilde belirtmiş adamlar. bu kurallara uymayan uçaklar, hava limanı çevresine yerleştirilmiş gürültü sensörlerine takılır ve şirketler bundan dolayı yüklü miktarda ceza öderler. zürih hava limanı bu durumu bir gelir kapısı haline getirmiştir :) bu konuda bildiğim en hassas meydan ise nice hava limanıdır. şehirde ikamet eden ultra zengin jet sosyetenin hassas kulakcağızlarının zarar görmemesi için şehrin üzerinden uçmak kesinlikle yasaktır. fransız sivil havacılık otoritesi, bu yasağı delen iki pilota, fransız hava sahasına girmeme cezası vererek ilginç bir uygulamaya imza atmıştır.

    velhasıl, havacılık sektörü insan hayatını kolaylaştırmanın yanında, insan hayatına verdiği zararı minimuma indirmek için de sürekli çalışmaktadır. herkese emniyetli uçuşlar.

  • rüzgar'ın etrafındaki arkadaşları ve peşinde koşan kızlar zaten onunla aynı karakterde olduğu için etkilenmeyecektir. hatta teselli bile edeceklerdir "mağdur" arkadaşlarını. çünkü bura türkiye, ne bekliyon.

  • size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.

  • "... çeşitli mazaretleri nedeniyle oruç tutamayan arkadaşların ve personelin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını ...."

    mutfak olayını çok garipsemedim. daha çok " çeşitli mazaretler ile oruç tutmayan" lafına takıldım. bir mazaret mi bildirilmesi gerekiyor ?

    oruç tutmayı tercih etmeyenlerin, oruç tutanlara hasas davranılması ve mutfak ortamında gıdaların tüketilmesi rica edilir dersin.

    yok mazaretin varsa, git mutfakta ye gibi bir uyarı olmamalı.

  • bir mağara adamından daha kurtulmuşuz.

    bir melek daha melek olmadan ülkenin adaletsiz sisteminden önce kendi adaletini buldurmuştur dedirten haber...

    ekleme : edepsizce mesaj yazan bazı ucubeler var onları kaale almadığımı bildirmek istiyorum. hani 'oo küfrettik haddini bildi ekleme yapıyor' falan gibi düşünülmesin.. mesaj ile medeni şekilde tarafıma ulaşan arkadaşların dediklerine istinaden ekliyorum...

    haklısınız , bu girişte adalet yerine yanlışlıkla şiddeti övüyormuş onu destekliyormuş gibi gösterdim. şiddet yanlısı bir insan hiç olmadım. olmam. ailemden böyle birşey görmedim. çevrem aynı şekilde iletişim becerileri biraz da olsa gelişmiş bir topluluk...

    asıl anlatmak istediğim kadınlara yapılan şiddetin karşılıksız kaldığı bu ülkede , karşılık verebilen kadınların da bulunabildiği ve şiddet yanlısı mağara adamlarının korkmalarına biraz da olsa çekinerek 'ulan kadınlar adamları öldürmeye başladı bizimki de akşam evde bıcakla beklemesin 'dedirterek sindirmeyi anlatmak isteyen bir yaklaşımdır.

    ülkenin adalet sistemi şayet birgün tam sistem oturursa bu girişim beni utandırsın ve ne kadar yanlış yazmışım toplumu şiddete meylettirmişim diye düşünüp sileyim...

  • rte'nin canik mitingindeki son sözleri.
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26751967.asp

    "sizlerle muhabbete doyum olmaz. fakat tekkeköy'de bekliyorlar, aynı zamanda erzurum bekliyor. erzurum kongresi'ne de yetişeceğiz."

    sevr falan var onlara geç kalma, ordan bir moskova yap, hitler - ribbentrop paktı var, ordan da evine dönerken bi camp david'e uğra, cumhurbaşkanlığı garanti.

  • babamı izleyin, sonra ne yapıyorsa tam tersini yapın. çocuk yetiştiriyorum diye acur yetiştirmiş adam yanlışlıkla, halime bak amk.