hesabın var mı? giriş yap

  • insan-doğa ilişkisini ruhun derinliklerine yerleşerek sorgulatan bir modern zaman başyapıtı. betonlaşan dünyada doğaya ve gökyüzüne ulaşmaya çalışan insanoğlunun çaresizliğini imgeleyen bir şaheser. ayrıca, bu müstesna eser sürrealist dışavurumcu yaklaşımla ruhani inançlara bariz göndermeler yaparken, led zeppelin'in stairway to heaven'ınına da selamı çakmaktadır.

    m.s. 2000'li yıllardan kalma bu eserin sahibi bilinmediğinden, bu esere yakışır bir şekilde "trabzon bilemedin rize'deki sürrealist merdiven' adı verilmiştir.

    http://origin.komedi.com/…alist-merdiven_o_2766.jpg

    edit: link

  • joel olmemis ama sanirim iyice elden ayaktan dusmus yasli huysuz adam olarak cikartacaklar karsimiza zira cekik gozlu arkadasimiz alayci bir sekilde bahsediyordu kendisinden. bu genclerde de hic saygi kalmamis azizim.

    ilk izleyiste gozume batan seyler ise craft sisteminin gelismesi ve ilk oyundaki huzur, sessizlik ve duygu yuklu ortamlarin yerini gerilimi cok yuksek savas ortamlarina birakacagi izlenimi.

    ilk oyunda bu kadar bagirsak desen, balyozlarla saldiran, 'cannibal'vari hareketler sergileyen manyak manyak insanlar yoktu. yani vardi da kendilerini sakliyorlardi en azindan. hastaliklilar girince geriyordu sadece, insanlar daha insan gibi hareket ediyordu. burada hastaliklilardan ziyade insanlar cok daha psikopat sekilde karsimiza cikacak bence.

    dovus sistemi ilk oyun gibi olacak ama oyunun evreninde cok sey degismis gibi duruyor. sahsi kanaatim, umarim bu gerilimli ve gotik atmosfer hakim degildir oyunun geneline. last of us insana oynarken huzur veren bir oyundu her seyden once. bu yapiyi bozmalari cok saglikli olmaz.

    edit: kuvvetle muhtemel goruntuler bu derece muhtesem olmayacak bu arada, god of war'da da ayni seyi yapmislardi ilk gameplay video ile oyun arasinda daglar kadar fark vardi.

  • osmanlı imparatorluğu'nun yıkılış zamanlarına doğru, sınırları içerisinde, özellikle balkanlarda başlayan, ve rusya'nın pan-slavist politikası ve ortodoks kilisesi üzerinde kazandığı yetkiyle güçlenen ve zorlaşan balkan ayaklanmaları (milliyetçi devrimler) sırasında polonya'nın da rusya'ya karşı savaşımı, düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı ile bir polonya-osmanlı yakınlaşması doğurmuş, iki devlet arasında devlet adamlarının ülkelere karşılıklı ziyaretleri gerçekleşmiştir. napolyon savaşları olarak geçen savaşlarda polonya toprakları ruslara verilince,1830'lu yıllarda polonyada ruslara karşı bir ayaklanma başlamış, ve osmanlı imparatorluğu rus müdehalesini kınadığını açıklamıştır.(ki 1868-1874 osmanlı-rus savaşının temel sebeplerindendir) osmanlılar şunun son derece farkındaydılar ki, polonya meselesi hallolduktan sonra, rusya yüzünü osmanlıya dönecek, ve savaşlar yeniden başlayacaktı,polonya'nın ise ülkeler arası tanınmaya ve desteğe ihtiyacı vardı. bu temel pragmatizm iki ülke arasında bir dostluk bağı oluşturmuştur ki zaten osmanlı imparatorluğu polonyayı "devlet" olarak, dünyadaki diğer bütün ülkelerden önce tanımıştır.(recognition) rusya-polonya savaşları sonrasında, savaştan kaçan mülteciler polonezköy' e yerleştirilmiştir, ki sanıyorum polonya prensi adam gartoryski'de uzunca bir süre polonezköyde ikamet etmiştir.

  • bu nedir amk ya?

    daha nasıl alternatif belediye gaspetme yöntemleri icat edebilirler acaba?

    mahmut'un prostatı var, belediyeyi bize verin.

    hasan'ın çükü bamyaymış onu da bize verin.

    mustafa'nın şekeri var..

  • hem daha lezzetli bir tada hem de katkısız, doğal bir zeytine sahip olma istemiyle yapılan eylem.

    modernleşen ve rutinleşen statik yaşamların ve evlerin bu tür aktivitelerle biraz daha sıcak bir ortama dönüşmesi ve yaşanılan ortamın daha bir ev gibi hissedilmesi sebebiyle bu tarz üretimlerden yanayım.

    her daim evlerinde kışlık hazırlayan insanlara imrenmişimdir. tabi bu hissiyat orta yaşı geçince daha da arttı. gençliğimde, bu tür evde imalat işlerini " ne gerek var, canım çekerse çıkar alırım " tadında yaklaştığım için 35 yaşına kadar pek sallamasam da artık bunlarla uğraşmaktan zevk almaya başladım.

    işte bu sebeplerden ötürü de kendi yeşil zeytinimi de kendim yapmaya başladım. şu an ham zeytinin en bol olduğu dönemler. ege ya da akdeniz'e yakın yerlerde yaşayanların ve bununla igilenenlerin çoğu bilir zaten. pazara gidip damak tadınıza en uygun zeytini bulabileceğimiz dönemdeyiz. benim tercihim genelde " tavşan yüreği " denen zeytinden yana.

    bu arada her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler ya, bu zeytin işinde de böyle. herkes farklı yapıyor, değişik lezzetler çıkıyor ortaya. zamanla da herkes damak tadına en uygun reçeteyi buluyor.

    benimkinin yapılışına gelelim. çok basit.

    öncelikle zeytinlerimiz için cam kavanoz gerekli. 10 litrelik bir kavanoz yaklaşık 6 kg kadar zeytini alabiliyor. zeytinimizi aldık, eve geldik. isteğimize göre ya bir bıçakla tamamını tek tek çiziyoruz ya da temiz bir çekiçle hafifçe kırıyoruz. şimdilerde pazarlarda görüyorum, basit bir makine çıkmış, adam 1 kg zeytini 15 saniyede çiziyor. çizdiğimiz ya da kırdığımız zeytinleri güzelce yıkıyoruz. bu zeytinleri çizmenin amacı da içindeki acı suyu zamanla bertaraf etmek. boşluk kalmayacak şekilde cam kavanoza doldurduğumuz zeytinleri ağzına kadar temiz su ile dolduruyoruz. bundan sonra gün aşırı olmak kaydı ile sularını değiştiriyoruz. bunun amacı da zeytinden çıkan acı suyu uzaklaştırmak. yaklaşık 15 gün sonra zeytinlerimiz salamura için hazır hale gelmiş oluyor. ara ara tadarak da zeytinlerin acılığının azaldığını ve iyice tatlandığını kontrol ediyoruz.

    zeytinlerimiz tatlandıktan sonra yapmamız gereken salamura suyu hazırlamak ve zeytinlerimizi yine aynı cam kavanozda bu suya bırakmak. salamura suyunda hesap basit. 1 litre suya 100 gram kaya tuzu ve 10-15 gram limon tuzu. bu suyu güzelce hazırlayıp zeytinlerimizi buna yatırıyoruz. içine de birkaç dilim limon atarsak çok daha güzel oluyor. zaman zaman ( 2-3 günde bir )kavanozu açıp biriken gazı dışarı alıyoruz.

    1 hafta 10 gün içinde zeytinlerimiz hazır.

    afiyet olsun.

  • duygu sömürüsünden nefret ederim ama şunları yazmasam içim rahat etmezdi:

    ben de berra gibi engelliyim. spastik değilim serebral palsi'liyim ama sorunlarımız çok benzer. ben de yürüme zorluğu yaşıyorum. şurada onun halinden en çok ben anlarım herhalde. yıllarca haftanın neredeyse her gününü fizyoterapi pedinde geçirdim. saatlerce fizik tedavi aldım. çektiğim acının, döktüğüm terin, göz yaşının haddi hesabı yok! en iyi doktorların odasında, en iyi fizik tedavi merkezlerinin salonlarında yıllarım geçti. benimki ameliyatla çözülecek bir şey değildi. bir yere kadar iyileşme ya da en azından fazla ilerlemesini durdurmayı başardık. şimdilik...

    velhasıl seni en iyi ben anlarım berra. o para belki şimdi, belki bir sene sonra ama muhakkak toplanacak ve ameliyatın gerçekleşecek. son cümleyi "ve yürüyeceksin"le bitirmek isterdim ama 25 yıldır bu hastalıklarla mücadele eden ve çevresini gözlemleyen biri olarak ihtiyatlı davranıyorum. ama ihtiyatlı olan "beni" size anlatayım:

    dünyanın en realist insanıyımdır. hiç öyle olmayacak hayaller kurmam. daha çocukken de böyleydim, şimdi de. hatta olaylara hep olumsuz bakan biri bile sayılırım. "liseye tek başına gidip gelebilir mi" soruları uçuşurken hoooooop bir baktık ki 4 sene bitmiş! "artık buraya kadar, üniversite falan hayal tabii ki canım" derken uzaktan eğitimle üniversite de bitmiş! "e tamam artık bu kadar evde oturur kitap okur, yazı yazarım" derken hiç beklenmedik şekilde çat kpss'yle memur olarak atanmışım!***

    yani demem o ki potansiyel bağışçı, olmaz olmaz deme hiç; olmaz olur! gönlümden geçen tabii ki berra'nın yürümesi, koşması, bisiklete binmesi... umarım seni "yürütebiliriz" berra. bu sefer umutluyum!

    ---
    kendim ve ailem adına küçük de olsa bir bağışta bulundum kampanyaya. umarım siz de katılır şu çocuğun hayallerini yaşama ihtimaline bir el atarsınız. hayatımda ilk defa duygu sömürüsü yaptım ibneler basın paraları!

    ---
    edit: 15.04.2015 13:11 itibariyle 172 bin lira toplanmış. duygulandırdınız beni ibneler.
    ekleme: farelihamburger mesaj atmış: "duygulandırdın lan ibne. dün iddaadan 200 lira kazanmıştım senin yüzünden gitti paralar mınıskiim"

    kendisini açıktan kutluyorum!

  • yıllardır her gördüğümde selam verir laf atarım*, bir tane bile kabasabasına rastlamadım..

    oturduğum sitede selam verdiğimde alınmadığı çok olur.. üstü-başı temiz, eğitimli, belli bir sosyal görmüş geçirmişlikte olması beklenen insan müsveddeleri.. ama bu civanmertlerin bırakın selamı almamayı, karşılık verirken gülümsemeyenine bile rastlamadım.. hepsi aslan parçası..

    selamınızı, iyi dileğinizi eksik etmeyin onlardan..