hesabın var mı? giriş yap

  • bu terorun iki cesidi var. biri web tarayici uzerinden siparis verme seklinde, ki bence teror sayilmaz.

    esas teror "siparis vermek icin uygulama indirmeniz lazim" teroru. o terorun bir ileriki asamasi da "siparis vermek icin indirmek zorunda oldugunuz uygulamada hesap acmaniz lazim" teroru. yooo dostum bunu yapan mekanlardan isik hiziyla kalkiyorum.

    edit: cok mesaj geldi, londra'daydi bu.

    edit2: bir yazar arkadas iletti, istanbul sirkeci'de de bir mekan yapiyormus bunu, en azindan bir sure oncesine kadar

  • bundan 5-6 sene önce eski kız arkadaşımla taksim gezi parkında oturduk, çekirdek çitliyoruz. malum olaydan sonra atıl bırakıldığının farkında olmamıza rağmen, nedense hoşumuza giden bir etkinlikti bu, neyse konu o değil.

    bir tinerci yaklaştı yanımıza, arkasında 2 tane arkadaşı var. elinde bıçakla yanımıza geldi ve çekirdeği istedi. doğru düzgün konuşamıyor bile, çekirdeği işaret ediyor bıçağıyla. ben de içinden 1 avuç kendime 1 avuç da kız arkadaşıma aldım, pakedi verdim. eleman da sorunsuz uzaklaştı. biz de çekirdek yemeye devam ettik. bitince de konu ile ilgili tek bir yorum yapmadan uzaklaştık.

    peki bir fayda/mahsur değerlendirmesi yapalım.

    şimdi orada gereksiz bir münakaşa yaşasam, "erkeklik" yapıp diretsem, karşımda zaten diyalog kurabileceğim bir canlı yok. şu an sağlıklı bir insanım, bildiğim kadarıyla eski kız arkadaşım da öyle, ancak muhtemelen o tinerciler ya hapiste, ya da hayatta değil. şimdi ben kalkıp bu elemanlara çekirdek için diklensem, bakın çok değil, 1 tanesi bıçağı herhangi bir yerimize saplasa, geleceği olan bizim gibi insanların hayatı sona erebilir veya kalıcı bir sakatlığı kalabilirdi. onlar için ise değişen bir şey olacağını sanmıyorum.

    şimdi sormak istiyorum, değer mi?

  • denememek ve en önemlisi vazgeçmektir.

    yaratma güdülerinde bilişsel yöntemleri savunan wolfgang köhler'in "iç güdüsel öğrenme" * olarak açıkladığı bir kavram vardır. bu kavram istediğiniz şeylerin etrafında devamlı dolanıp ona bir anda ulaşmayı yani aydınlanmayı öngörür. en başta fark edemediğiniz ya da araştırdığınız konu bir anda içinize doğarak önünüzde belirir.

    devamlı bir konu üstünde uğraşırken beynimizde yeni nöron bağlantıları kurulur ve beynin nöroplastik yapısı gereği yeniden yapılanır. siz o işle uğraştıkça aslında hiç bir gelişme olmuyor sansanız da gelişiyorsunuzdur. işte burada "vazgeçme" kavramı devreye giriyor. sizin farkında olarak işe yaramadığını sandığınız konu üstünde kendinize "işe yaramıyor, en iyisi vazgeçmek" komutunu gönderiyorsunuz ve yaratıcılık orada bitiyor. nöroplastisiteyi her alana uygulamak mümkün. negatif bir kavram olarak obsesyonlar da böyle kazanılıyor, pozitif anlamda bilgi de böyle kalıcı hale geliyor. yani davranışınız neyse beyniniz ona göre tekrardan yapılanıyor. kısaca neyi devamlı yaparsanız o olursunuz diyebiliriz.
    (bkz: nöroplastisite/@karanlikruya)

    kohler çalışmayla da bunu ispatlamıştır. maymunu bir odaya kapatır ve tepeye muz asar. çevreye de sandalyeler, eşyalar ve sopa koyar. maymun en başta ne yapacağını bilemez, inatla muza zıplar ama ulaşamaz, ardından sandalyeyi alır üstüne çıkar ve yine zıplar fakat yine başarılı olamaz. denemeye devam eder. çünkü açtır ve güdülenmiştir ve diğer eşyayı sandalye üstüne koyar, yine ulaşamaz. en sonunda 2 eşyayı üst üste koyup sopayı da kullanarak muza ulaşır.

    demek ki işe yaramadığını düşünsek bile o işte bir şey yaratmaya devam etmeye çabalamamız gerekir.

  • imralı'daki böyle dediğine göre milliyetçiler oyunun rengini belli edecektir.
    ulan bahçeli ile öcalan ortakl noktada buluşmuş ya la!

    ittifaklar bu katılımla netleşti;

    bir tarafta
    türk ırkçıları, kürt ırkçıları ve arap ırkçıları.

    diğer tarafta
    insanlıktan ve adaletten yana olanlar (kararlarını partilerine yahut kişilere göre vermeyip hak ve hukuk isteyen türkiye cumhuriyeti vatandaşları)

  • adamın biri bir gün psikolağa gitmiş. başlamış derdini anlatmaya: "geceleri uyuyamiyorum efendim, sürekli yatağın altında biri varmış gibi geliyor. yatağın altına iniyorum bu seferde sanki yatağın üzerinde birileri varmış gibi geliyor."

    doktor "altı aylik bir çalisma sonucu bu sorunu hallederiz." demiş.

    adam: peki vizite ücreti ne kadar ?

    doktor: seans başı 50 dolar haftada üç seans.

    tabi adamin gidis o gidiş. doktor bir kaç ay sonra sokakta hastaya rastlamis gicik bir şekilde gülerek ;
    - ne oldu hastalıktan kurtulabildin mi?

    adam da gülerek;
    - evet hemde bir şişe şaraba hallettim.

    doktor çok sasirmis ;
    - nasıl yani ?
    adam: sizden çıktıktan sonra birahaneye ugradim, birami içerken yanımdaki berduşla dertleştik, ona bir şişe şarap ısmarladım o da bana karyolanın bacaklarını kesmemi tavsiye etti!

  • şu an için öne çıkan yeni teknik direktör adayları şöyle:

    mikel arteta: arsene wenger sonrası hoca arayışının son ana kadar favorisi olan arteta, arsenal yönetiminin cesaretli davranamayıp daha tecrübeli bir isme yönelmesinin kurbanı olmuştu. o günden beri pep'in altındaki stajyerliğine devam etti ve büyük ihtimal arsenal yönetiminin kapısını çalacağı ilk isim olacak. guardiola'nın şampiyonlar ligi'ni kazanması halinde city'i bırakacağı dedikoduları, arteta'nın tercihini de yakından etkileyecek. arsenal görevini şu an kabul etmeyip, yazın guardiola'nın kararını beklemek istemesi olası. her ne kadar başta pep olmak üzere geleceğinin parlak olduğu söylense de, kendisi hala bir kapalı kutu.

    freddie ljungberg: arteta gibi geleceği parlak bir başka kapalı kutu. ljungberg'in şansı, beklentinin tamamen sıfırlandığı bir takım devralmış olması ve önümüzdeki altı ayda kendini kanıtlama fırsatının olması. ljungber, u23 takımının hocalığını yaptığı için genç oyuncuların tamamını çok iyi tanıyor ve elindeki malzemeden iyi verim alma olasığı yüksek. man utd'ın, solskjaer tecrübesinin çok iyi sonuç vermemiş olması, arsenal yönetiminin benzer bir yola girme konusunda tereddüt etmesine yol açacak ve yönetim, daha tecrübeli bir hocayla anlaşılması halinde freddie'yi yardımcı olarak takımda tutmayı tercih edecektir.

    erik ten hag, julian nagelsmann, mauricio pochettino: bu üç ismi aynı kategoriye koyabiliriz çünkü her üçü de arsenal'in isteyeceği ancak elde edemeyeceği isimler olarak göze çarpıyorlar. bayern münih, real madrid, man utd gibi takımların hoca arayışında olacağı bir dönemde, avrupa'nın en gözde hocalarının arsenal'i tercih etmesi biraz zor gözüküyor.

    nuno espírito santo: arsenal'in hoca adaylarının içerisindeki sürpriz isim wolves hocası santo. raul sanllehi ve jorge mendes arasındaki yakın ilişki nedeniyle, arsenal'in bu ismi hemen yarın takımın başına getirebilme opsiyonu var. her ne kadar wolves'un başında çok başarılı bir çizgisi olsa da, taraftarın kendi ilişki ağı içerisinde tercihler yapma ısrarından rahatsız olmaya başlaması nedeniyle, raul sanllehi için çok riskli bir tercih olur. santo, aynı emery gibi "orta sıraların hocası" damgasını yiyecek ve en ufak bir formsuzlukta baskı altına girecektir.

    brendan rodgers: eğer arsenal'in başında hala ivan gazidis olsaydı belki rodgers favori aday olabilirdi. ancak, raul sanllehi kişisel olarak anlaşabileceği hocalara yönelecek gibi duruyor. rodgers'ın iyi bir hoca olup olmadığı hala tartışılıyor ancak sırf ortaya nasıl bir takım çıkacağını merak ettiğim için kendisine şans verilmesini isterdim.

    massimiliano allegri: arsenal yönetimi ile anlaşması imkansız gibi gözüküyor. zaten arsenal'i reddettiği ve daha büyük projelerden birisini istediği yazıldı italyan basınında.

    marcelino garcia toral: valencia'nın eski hocasından ağzı yanan arsenal'in yine aynı yola girmesi biraz zor gözüküyor. aynı santo gibi, marcelino da çok hızlı bir şekilde baskı altına girebilir.

    marco rose: gladbach'ın yetenekli hocası riskli olarak görülecek tercihlerden birisi.

    rafael benitez, carlo ancelotti: eğer arsenal yönetimi illa ki tecrübeli bir isim getirmek isterse şansı yükselecek hocalar. her ikisinin de arsenal'in aradığı isimler olduğunu sanmıyorum.

  • şu an çalışmakta olduğum firmanın bekleme salonunda bir aday 1 saatten fazla süredir bekletiliyor.
    bu bekletmenin arka planı şu şekilde: görüşmeyi yapacak olan prenses tam 1 saattir kafeteryada. bekletilen kadını zaten işe almayacaklar, pozisyon doldu. bir diğer prenses sadece ilanı kapatmaya üşendiği için her gün en az 2 kişi aynı muameleyi görüyor. sonra bu iki prenses terasta birlikte çay sigara ve bomboş muhabbet.
    herkes işini insan gibi yapsa ihya olacağız bence, her zaman en kolayı sisteme sallamak.

  • "imamoğlu'nun tokatladığı genç"ten sonrasını okumadığım troll (bkz: furkan bölükbaşı) uydurması.

    lan siz ne çeşit bi arsızsınız. utanmazlık, ahlaksızlık içinde yüzerken bir de adama iftira atıp insanlıktan bahsediyorsunuz. önce evriminizi tamamlayın sonra konuşun.

    edit imamoğlu: bkz

    edit imamoğlu 2: entrynin bu kadar fav almasına takılanlar olmuş. mesele entrynin bu kadar fav alması değil. mesele iftiracı, kişiliksiz, şeref ve haysiyet yoksunu insanların iftiraları ile sözlüğü bulandırması. o kadar görüntüye rağmen hala çıkıp bir insanı "bilmem kimi tokatladı" diye lanse ederseniz, göz göre göre yalan söylerseniz ve ne çeşit bir mal ve maşa olduğunuz zaten biliniyorsa, şereften uzak şahsınıza giydirilen basit bir entry bu kadar fav alır.