ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgiyi küçümseyen adamın yüreğine aşk sokan kadın
-
'bütün vaktinizi sizi sevmeyen ve asla sevmeyecek adamlara harcıyorsunuz. bu kadar vakti ilime bilime harcasanız evde uygun niteliklerde adam yaratacaksınız zaten'
sadece evli erkeklerin bildiği gerçekler
-
evli arkadaşlarıma ''nasıl evlilik tavsiye eder misin?'' diye sorduğumda hiçbiri kötü demiyor.
hepsi iyi diyor ama derken ki yüz ifadeleri böbreğine bıçak saplanmış bir adam gibi ''abii çok iyi ıh kesin evlen yani insan tatmad.. ıh anlamıyo''.
kötü günlerde kişiye güç veren sözler
-
”fırtına çıktığında ağacın dallarına bakarsan ağacın her an yıkılacağı hissine kapılırsın, gövdesine bakarsan onun dimdik duruyor olduğunu görürsün"
(bkz: the revenant)
hukuken sakıncalı entry'lerin silinmesi
-
(bkz: kaçın lan kaçın sahibi geldi)
-----
neyse işin dalgası bir yana, bu webrazzi'nin avukatı da kanzuk değil mi? adam kendi kendine tebligatta bulunmuş demek ki yarım saat içinde şikayetçinin tebligatı şikayet edilen tarafa ulaşmış.
türkiye'nin 10 yıldır eurovision'a katılmaması
-
ülkeler arası siyaset ağır basıyor denmiş.
bassa ne olacak eurovision’da bu birini kazandırmayı bırak ilk 5’e sokmak için bile yeterli değildi.
bok gibi şarkılarla katılıp “ama falanca bize puan vermedi” demek de yüzsüzlük.
hatta türkiye’nin 2003’ten 2012’ye kadarki derecelerine dönün bakın, hemen hepsinde hak ettiğini aldığını göreceksiniz. 10 yıl içinde neredeyse sürekli 2 ve 4.olmuş türkiye. neredeyse yüzde 70-80 ilk 5’te kalmış. daha ne derecesi alacaksın “shake it up şekerim” falan deyip.
sen gel “düm tek tek” diye bir şarkıyla katıl, sonra bekle ki kazanasın.
sertab’ın şarkısıyla o “düşman” dediğiniz ülkelerin bile türkiye’ye nasıl çatır çatır 10-12 puan verdiğini görmüştük. iyi iş çıkarırsan sonucu da iyi olur.
kaldı ki ingiltere’nin yıllar boyu sıfır çektiğini de cümle alem biliyor. demek ki bu adamların dostu yok, ondan sıfır çekiyor.
türklerin yersiz derecede duygusal olduğunu daha önce yazmıştım. bu saçma sapan duygusallığın içine bürünüp ülke politikasını ona göre belirlemek de neresinden baksan anlamsız.
müge anlı ile tatlı sert
-
şu müge anlı’nın, ailesi tarafından terkedilen çocuklari 20-30 sene sonra bulup, bir de zorla, onları terkedenlerle buluşturmaya kalkması resmen bir zulümdür.
bugün yine aynısı yaşandı. 18 sene önce ailesi, 6 çocuğundan birini, zengin bir aileye vermiş veya satmış. bir de sözümona şart koşmuşlar “ayda 1 bize çocuğu gösterin” diye… ben o ailenin yerinde olsam “az yiyin de bakıcı tutun kendinize” derdim. neyse, aile göstermemiş tabii, aradan da 18 sene geçmiş. kızın adı sanı belli olmasına rağmen, aile “dur bir instagram’da araştırayayım” vs demeden, direkt cümbür cemaat müge anlı’ya çıkmışlar.
kız da dogal olarak, “olmaz olsun böyle aile” diyip, konuşmak istemediğini, üniversite sınavlarına gireceğini, bunlarla uğraşmak istemediğini söylüyor. ama müge bırakır mı? “yok anneni boşver ama kardeş çok değerli, yok sen bir daha düşün…” böyle böyle yarım saat dil döktü.
sevgili müge, insanların hayatlarına bu şekilde burnunu sokmaya ne hakkın var? tamam, kızı buldun, neden “hayır” cevabını kabul etmiyorsun? şimdi birisi tv’ye çıkıp, “müge, senin annen benim, anne dediğin kadın annen değil” dese, o aileyi bağrına basar mısın?
valla izlerken sinirim bozuldu. sevgili tuğba, duruşunu hiç bozma. müge anlı’nın da gazına gelme. seni bulmak isteyen, sen 5 yaşındayken, 10 yaşındayken bulurdu, 18’ini beklemezdi. o kardeş edebiyatlarına da inanma. kardeşin, kan bağın olan değil, birlikte büyüdüğün kişidir. 18 sene sonra ortaya çıkan aile de kardeş de olmaz olsun.
24 mayıs 2021 a haber rezaleti
-
5 kardeş kağıt toplama işini bitirip eğlenerek eve dönüşe geçiyor. "kardeşlerden en büyüğü iterken küçüklerde kağıt toplama aracına binerek doyasıya eğlendi" .bu cümleyi haber metni olarak yazan arkadaş isterse benim kağıt toplama arabama binip üzerinde doyasıya eğlenebilir.
27 mayıs 2020 gelir vergisinin yükseltilmesi
-
halk ağır vergiler altında eziliyordu. kral çarlsın damadı salağın tekiydi. kral, damadın salak olduğunu herşey bittikten sonra anlayacaktı. damat aslında kötü bir adam değildi. sadece cenab-ı allah ona yeteri zekayı vermemişti. o da bu sebepten yeni yeni vergiler türetmenin peşindeydi. çarls ,"para gelsin de nereden gelirse gelsin" düşüncesindeydi. geçilmeyen köprülerden para alınıp, icilmeyen suların vergisi isteniyordu.
kral sarayında gününü gün ederken, damadın bu uygulamaları halkı fazlasıyla bunalttı. damat en son çaya vergi getirince halk isyan etti. isyanı bastıramayan çarls, ingiltere ve fransyaya kaçmak istese de basarılı olamadı. isyancılar natingım düzlüklerinde çarls ve damadını yakalayıp, azına sctılar .
amerikan filmlerinde özenilen şeyler
-
en kıçı kırık kenar kasabasında bile güzel bir bar olmasıdır.
alex de souza vs gheorghe hagi
-
alex: palmeiras, cruzeiro, parma, fenerbahçe
# brezilya kupası (1998)
# copa libertadores (1999)
# uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (2008)
* turkcell süper lig : (2005, 2007, 2011)
hagi: steau bükreş, real madrid, brescia, barcelona, galatasaray
# avrupa süper kupa (1986, 2000)
# uefa kupası (2000)
# uefa şampiyonlar ligi finali (1989)
# uefa şampiyonlar ligi yarı finali (1988)
# uefa şampiyonlar ligi çeyrek finali (1991, 1995, 2001)
# fifa kulüpler dünya kupası finali (1986)
# uefa kupası yarı finali (1992, 1996)
* türkiye süper ligi şampiyonluğu (1997, 1998, 1999, 2000)
valla bence çok şey ifade ediyor.