hesabın var mı? giriş yap

  • doğru demiş. sen kopya cekemeyesin, sınava sen mi yoksa başkasi mi giriyor diye kontrol amaçlı açılıyor.

  • (bkz: brawler)

    arasina bol maydanozu ve limonu da basmissam, lahmacunun hamuru da incecik ve citir citir kenarliysa deme keyfime.

    sanki yalida buyuduk mumuna koyim.

  • onun mutfak hallerine aşık olmak, beraber pide yemek, çay içmek filan gelmesin aklınıza. sikin bırakın onu orda. en azından yıllar sonra doğru adam olarak anılma ihtimaliniz var.

  • amerika'yı kim keşfetti? fenikeliler'in veya çinliler'in ortaçağ'da amerika'yı ziyaret etmiş oldukları iddiasından, norveçli etnograf thor heyerdahl'ın balsa ağacından yapılmış yelkenli gemilerde peru'luların, kolomb'dan çok önce, amerika ve polinezyalar arasında ileri geri gidip geldiklerini iddiasına kadar pek çok keşif iddiası var. aslında burada durum biraz da sanırım bakış açısıyla ilintili. yani, amerika'yı kimin keşfettiği hususu, bakış açısı farklılığından ötürü biraz karmaşık.

    mesela iddialardan bir diğeri, venedikli gezgin ve kaşif john cabot'un*, kolomb'un 1498'e kadar amerika'ya ulaşmadığı iddiasıdır. yani 1492'deki kolomb'un amerika'yı keşfi tarihine itiraz edilmektedir. bir yıl önce, yani 1497'de, kuzey amerika kıtasına cabot'un, kolomb'dan daha önce ulaştığı iddia edilmektedir.

    1966'da bir ingiliz bilim adamı alwyn ruddock, john day adındaki ingiliz bir tüccar tarafından kolomb'a yazılan 1498 tarihli bir mektup olduğunu iddia etmiştir. iddiaya göre kolomb’a yazdığı bu mektupta john day, cabot'un (kolomb’dan bir yıl evvel amerika’yı keşfeden) bristol’lı denizcilerin (ruddock’un doğduğu kasaba) amerika’yı 1470’lere kadar geçmişte ziyaret ettiğini söylediğini yazmaktadır. ne yazık ki 2005’te ölen ruddock, vasiyetinde bu belgelerin imhasını istemiş. tabii bunlar hep havada kalan iddialar oluyor böyle olunca.

    bu iddiaların dışında, vikinglilerin henüz 10. yüzyılda grönland’dan kanada’ya geçtiği, yerlilerle orada savaşmış olabilecekleri ve hatta orada yerleşmiş olduklarından ötürü amerika'yı keşfedenler olarak nitelenmeleri gerektiği iddiaları bulunmaktadır. örneğin bjarni herjólfsson amerika'ya ilk kez geçen avrupalı olarak görülmektedir. daha sonra bjarni'nin gemisini alan leif erikson'un 35 mürettebatıyla kanada'nın newfoundlan bölgesinde ilk kez yerleşik hayata geçen avrupalılar oldukları söylenmektedir.

    peki tam olarak keşfetmek hangisi denebilir? bilinçsiz bir şekilde anakaraya yapılmış ziyaretler mi? yoksa amerigo vespucci'nin kolomb'dan sonra gerçekleşen, ama amerika'yı ziyaretten öte, amerika'nın geniş bir kıta olduğunu fark etmesi midir gerçek keşif?

    bu sorunun bakış açısına yanıt bulmadan evvel 973'te özbekistan'da doğan biruni'nin işleri biraz daha karmaşıklaştırdığı söylenebilir. çok yönlü bir bilim adamı olan biruni, antik yunan eserlerinden, öncülü olan al-farghani'nin dünyanın çevresi hesaplamalarından, coğrafya'dan, mineralojiden ve astronomi, matematik gibi pek çok ilimden haberi olan bir alimdi. sonuç olarak dünyanın en eski kıtasının, dünyanın toplam yüzölçümünün beşte ikisini kapladığını hesaplamıştı. buradan hareketle dünyanın 5'te üçünü kaplayan o büyük okyanusta'da mutlaka yükselmiş kıta veya büyük adalar olması gerektiğini düşünüyordu. minerallaerinsudan daha ağır olduğunu bilen biruni, beşte üçü sudan oluşan bir dünyada dengesizlikler olması gerektiğini biliyordu. bu hipotezi sürdürmek için biruni kendi saha gözlemlerinin ötesine geçti ve aristoteles mantığını kullandığı önermelerden oluşan bir akıl yürütme süreci tasarladı. avrasya kara kütlesinin kabaca dünya'nın kemerinin etrafına gerildiğini belirterek, bunun kesinlikle başka bir yerde elde edilebilecek güçlü süreçlerin sonucu olması gerektiğini varsaydı. peki öyleyse biruni 11. yüzyılda amerika'yı ilk keşfeden miydi?

  • 1. ne olursa olsun paranızın yettiği en iyi gitarı alın, satın almaya giderken yanınızda bir bilen mutlaka olsun, sapı atmış falan olmasın... hiç bir şey kötü bir enstrümandan çıkan ses kadar çalanı rahatsız edici olamaz...

    2. çalışın, parmaklarınızın kanamaya yaklaştığı noktada biraz daha çalın...

    3. dinleyin... oburca dinleyin, tür ayırt etmeyin...

    4. armoni bilgisine inanın...

    5. her gamı en az iki oktav, en az beş telde her perdeden çalacak hale gelin... pozisyon değiştirmeye alışın...

    6. sol elin başparmağının sapın arkasında durması ve görünmez olması gerektiğine inanan klasik gitarcıları dikkate alın... ama herkesin her dediğini de dinlemeyin (bkz: ne dedim ben simdi)

    7. çaldığınız melodilerin temiz çıkmasına dikkat edin... hız çalışmakla ve zamanla gelir ama yokuş aşağı giden kontrolden çıkmış bisiklet misali sesler sadece kulak tırmalar...

    8. her akoru en az üç pozisyonda çalmayı öğrenin...

    9. sol eldeki hareketler daha bir atraksiyonlu olsa da, tel kontrolünün sağ elde olduğunu unutmayın...

    10. vibrato kolunun icat edilmiş olduğunu en az bir sene unutun, kolu sökün... yarım ton ve tam ton tel çektirmeleri sıfır entonasyonla rahatça yapana kadar da takmayın...

    11. başta 0.010 ince mi teliyle başlamayı değerlendirin, hem daha az tel kopartırsınız, hem de parmaklarınız daha çabuk hızlanır... stevie ray vaughan gibi 0.013 telle ve yarım ton düşük akordu duyduğunuzu unutun...

    12. pat metheny dinleyip bunalıma girmeyin...

    13. olabildiğince çok, başka gitarcılarla çalın... ama "abi, do yedi nasıl basılıyordu" diye sormayın... eb dim7/f# gibi akorlarda bu tür sorular caiz olsa da, başkalarıyla çalmaya teşebbüs etmeden önce temel akorları basmayı bilmek gerekir...

    14. nota ve tab okumayı öğrenmenin hiç bir zararı olmaz...

    15. açık pozisyonda zingir zingir çalmak kumsalın dışında yapılmaması gereken bir harekettir, vurduğunuz tüm tellere sol elinizle bastığınızdan emin olun... john mclaughlin olunca açık tele vurursunuz...

    16. ispanyol kadansından (bkz: akdeniz aksamlari) mümkün mertebe uzak durun...

  • bu kızlar sonra öldürülüp bir köşeye atılınca da duyar kasılıyor. piçin ne olduğu zaten aylardır orada burada belli, ona rağmen buna yaklaşan kadınlara diyecek bir şey yok.

    seçimlerini doğru yapmayan kadınlar çok umrumda değil.