hesabın var mı? giriş yap

  • devlet işleyişini bitirecektir.

    şu an kamuda 1 kişilik iş için 10 kişi alınır, 1 kişi çalışırken torpilli olan 9 tanesi yatar. eğer işten memur atılırsa bu torpilsiz olan ve çalışan bir memur olacağı için devlet işleyişi sekteye uğrar.

    debe editi: babam 30 sene memurluk yaparak emekli oldu. dairedeki çalışan 1 memur oydu. bu gözler maaşlar mutemet tarafından verilirken sadece maaş günü işe gelen, bankadan verilirken hiç işe gelmeyen ya da canı sıkıldığı için gelen kişiler gördü

    bazen rapor aldılar

    (bkz: başak demirtaş çok hasta)

    bazen rapor almaya bile gerek duymadılar.

  • antik roma denilince akla ilk gelen etkinliklerden birisi gladyatör savaşlarıdır. filmlerde, kitaplarda ve roma döneminin anlatıldığı çeşitli yerlerde gladyatör savaşlarının çok acımasız ve ölümle sonuçlanarak bittiği söylenmektedir ama yaygın inanılışın aksine gladyatör savaşlarında ölüm olayı pek sık yaşanmazdı.

    bugün yaşadığımız hayat ile roma dönemindeki eğlence anlayışını kıyaslamak çok zordur. gladyatör savaşları günümüzde kanlı ve vahşet dolu bir etkinlik olarak görülmektedir ama roma döneminde durum çok farklıydı. günümüzdeki güreş veya boks maçları gibi sporlar eski dönemin gladyatör savaşlarını anlamamızı biraz zorlaştırmaktadır zira günümüzdeki sporlarda ölüm veya kalıcı sakatlık durumu çok nadir gerçekleşir. gladyatör savaşlarında ise ölüm olayları daha çok görülse de çoğu savaş ölüm olmadan biterdi.

    roma döneminden önce silahlı dövüş etkinlikleri savaşçıları eğitirken ve cenazelerde görünürdü. odysseia ve ilyada destanı gibi eserlerde kahramanların yaşadıkları maceralar, soyluların ölümleri ve cenazelerinden bahsedilir. bu cenazelerde savaş arabası yarışları, atletik rekabetler ve ölmüş kahramanların hayatlarının tiyatro gösterileri düzenlenirdi. varlıklı kişilerin cenazelerine katılanlar tiyatro gösterisi esnasında teke tek mücadeleleri izleme şansı bulurlardı.

    antik roma döneminde ise bu tiyatro zenginlerin cenazelerinin dışına çıkmıştı ve büyük savaşlar da tiyatro oyununa çevrilmeye başlanmıştı ve gladyatör savaşlarının başlangıcı bu dönemde gerçekleşmişti. milattan önce 3. yüzyıl civarında gladyatör dövüşleri oldukça sevilen bir etkinlik haline gelmişti. o dönemlerde roma genişliyordu ve dünyanın farklı bölgelerinden esirleri ve köleleri ülkeye getiriyordu.

    roma döneminde imparatorun cömertliğini halka göstermesi ve halkın içinde olması, halk tarafından sevilmesi için çok önemliydi. yapımına milattan sonra 72 yılında başlanan roma kolezyumu 80 yılında tamamlanmıştı. tamamlanmasının ardından imparator titus kolezyumda düzenlenecek 100 günlük oyunlarla bunu kutlamaya karar vermişti. 100 gün boyunca kolezyumda gladyatör savaşları düzenlenecek ve pazar yerleri kurularak ticaretler yapılacaktı. bunu duyan halk büyük bir ilgiyle kolezyuma doğru akın etmişti. kolezyum yaklaşık 300 yıl boyunca gladyatör savaşlarına ev sahipliği yapmıştı, kayıtlara göre kolezyumda gerçekleşen son gladyatör savaşı 430’lü yılların ortasında gerçekleşmişti.

    gladyatörler çoğunlukla kölelerden ve savaş esirlerinden oluşan ve roma vatandaşı olmayan kişilerdi. günümüzde bu kişilerin savaşa zorlandığı düşünülmektedir ama durum böyle değildi. hemen hemen bütün gladyatörlerin bir anlaşması olurdu. gladyatörler anlaşma yaptığı kişiye bağlı olarak kalır ve onun adına savaşlara katılırdı. savaşlardan önce tıpkı günümüzdeki sporcular gibi idmanlar yapar ve kendini geliştirmeye çalışırdı. yapılan anlaşmalar en az 5 senelik olurdu ve anlaşma bitiminde hayatta olan gladyatör özgürlüğünü satın alırdı. sözleşme süresi bitmeden yeterli parayı kazanabilen gladyatör erkenden de özgür kalabilirdi.

    gladyatör savaşları her geçen gün daha gözde hale gelip daha çok sevilmeye başlamıştı. tıpkı günümüzdeki sporcular gibi, bütün erkekler öyle bir vücuda sahip olmak isterken kadınlar ise bu erkeklerle birlikte olmak istiyordu. savaşı kazanan gladyatör için büyük miktarda para ödülü olurdu ama bu ödülün neredeyse hepsi sözleşme sahibine giderdi. gladyatör savaşları sayesinde şöhret ve zenginlik kazanılabildiğini gören romalı vatandaşların da kendilerini köle olarak sattığı bilinmektedir.

    gladyatör kelime anlamı olarak kılıç ustası demektir ve gladius anlamına gelen kılıçtan türemiştir. gladius ise roma ordusunda kullanılan hafif ve iki köşeli standart kılıçlardı. roma birliklerinin kullandıkları bu silahlar savaşlarda kendilerine büyük başarılar sağlamıştı ve bu sebeple gladyatörlerin de en çok tercih ettiği silah olmuştu. ancak bütün gladyatörler gladius ile savaşmazdı. farklı türde gladyatörler olurdu ve hepsinin kendine özel kostümü, zırhı ve silahı bulunurdu.

    erken dönemlerde gladyatörler fethedilen topraklardaki halklardan oluşurdu. samnite gladyatörleri latin, gallus gladyatörleri galyalı, thrace gladyatörleri trakyalı, hispanicus gladyatörleri ispanyol olurdu ve bu bölgeye özel zırh ve silahları kullanırlardı. zaman ilerledikçe farklı türdeki silahlar ortaya çıkmıştı. retiarius gladyatörlerinin ellerinde bir ağ ve çatallı zıpkın bulunurdu. seyircilerin kendilerince en sevdiği silahlar ve dövüşler olurdu.

    farklı türdeki gladyatörler

    aynı bugünkü boks maçlarında olduğu gibi yarışmacılar eşit şartlarda mücadele ederdi. dövüşlerde gladyatörler kendi yeteneğini ve cesaretini göstermek için çabalardı, bu yüzden rakibini hemen öldürmek işlerine gelmezdi. yine bugünkü dövüş sporlarında olduğu gibi gladyatör maçlarında da hakem olurdu ve kuralları uygulatırdı ancak günümüzde bu hakemlerden pek söz edilmemektedir.

    günümüzde gladyatör savaşlarında binlerce insanın acımasızca katlediliği, suçluların ve kölelerin hayvanlara yem edildiği düşünülmektedir. ancak gladyatör savaşları senede sadece 5 ile 10 kez düzenlenirdi. bu etkinliklerin düzenlenmesi de oldukça masraflıydı. savaşa girecek gladyatörler için okullar olurdu ve burada dersler verilirdi. gladyatörler sözleşmeye bağlı çalıştıkları için savaş harici etkinliklere çıkarken sahiplerinden kiralanırlardı. eğer bu etkinlikte gladyatör ölürse sahibine sözleşmesinin iki katı para ödenmesi gerekirdi. seyirciler genellikle gladyatörlerin ölümünü görmek istemezlerdi çünkü bir gladyatörün ölümü demek artık o kişiyi tekrar izleyememek anlamına gelirdi.

    günümüz gözünden bakıldığında bu etkinlik bizlere çok acımasız gelse de roma tamamen askeri düzenle büyüyen bir devletti ve savaşlar o toplum için çok önemliydi. günümüzde hafta sonları, mesai bitişi, izin günü gibi zamanları hepimiz dört gözle bekliyoruz. o dönemde ise bu kavramlar henüz yoktu ve izin günleri tamamen hükümetin verdiği kararla belirlenirdi. uzun süredir izinsiz çalışılan bir iş hayatına aniden 10 günlük izin girmesi ve herkesin festivallere çağırılması elbette çalışan halk için büyük bir motivasyon kaynağıydı. festivallerde ücretsiz yemekler ve hediyeler olurdu, aynı zamanda en sevilen dövüşçüleri görme fırsatı yakalanabilirdi. bu sebeple gladyatör savaşları roma halkı için büyük bir eğlence kaynağıydı.

  • annem.

    her anlamda başarılı. profesör. anneannemin vasiyeti imiş zamanında. kitaplarını üst üste koyunca benim boyumu geçiyor. altmış beş yaşında hala bilimsel makale yapayım, kitap yazayim derdinde. öğrencileri hayran, tanıyan hayran, imrenilecek bir saygı ve sevgi görüyorum insanların gözlerinde. çocukluğuma ait bir tablo; etime kazınmış, geceleri hep bilgisayar başında. bir o kadar da mütevazi. yeni biriyle tanıştığında eğitimciyim der geçer, ayrıntıya girmez gerekmedikçe. evde hala ya mutfakta ya da bilgisayar başındadır. nasıl temiz titiz bir kadın, nasıl hamarat. nasıl bir hamaratlıksa bu, fırında domates soslu somon yapsam; arkadaşlarım domates suyunu annenden aldın di mi, o yuzden çok güzel olmuş diyor:p yan tabaktaki mezeyi benim yaptığıma inandıramıyorum kimseyi. evime ilk kez gelen biri evin çok şeker, annen ile beraber mi döşediniz diye soruyor, gülümsüyorum ne yapayım: ) nasıl bir imaj, nasıl bir güven bırakıyorsa insanlarda artık. . . benim diyen ev hanımına taş çıkartacak kadar becerikli ve elinden her iş gelen bir kadın. örgü örer, dikiş diker, mutfakta harikalar yaratır, üretir, çoğaltır, çekip çevirir.. hiç boş kalmaz ki. ailecek hep gölgesinde kaldık, gölgesinde huzur ve güç bulduk.

    mükemmel insanlar, mükemmel dostluklar etrafında.. ve mükemmel bir evlilik. babamla muhabbet kuşu gibiler hala; huzur veren bir uyum ve bu uyumun mimarı, koçu annem.

    ona hayranım ve onunla gurur duyuyorum.

    çocukluktan beri en büyük korkum onu kaybetmek. biliyorum o gün geldiğinde darmadağın olacağım.

  • siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.

    bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
    ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.