hesabın var mı? giriş yap

  • dumura uğratan bir eylemdir. belki de canı sıkkındır, biraz hava almak istemiş olabilir. sevgilisiyle tartışmış da olabilir. bilemedim. böyle bir olayla karşılaşan kişi, olayı fizik ve mantık kuralları çerçevesi içerisinde değerlendirmeden ata seslenip komşuluk ilişkileri adına balkonda gece muhabbeti yapabilir.

    http://i.imgur.com/sxjhm.jpg

  • dunya tarihinde bir astronota karsi belediye secimi kazanmis tek insan onemli tabi ahah.

  • daha önce başkası adına utanmıştım, lakin daha önce hiç bu kadar çok kişi adına aynı anda utanmamıştım.

  • sherlock holmes: şimdi, tıbbi gizeme bakalım. sana itibarını geri kazandırmalıyız, watson. ormangülü özünden rafine edilen bir zehir var. karadeniz kıyılarındaki türkiye bölgesinde, ölümcül bir felce neden olabilmesiyle kötü bir nam salmıştır. senin gibi azimli bir tıp adamını yanıltmaya yetecek kadar hem de. bunun yöresel adı da deli bal hastalığıdır.

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.