ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ankara'da sel sularının apartmanın içinden geçmesi
-
selin kim diyorum amk ben de, anlamadım önce meğer yağmur suyuymuş.
fazla itibarı olmayıp iyi para kazanan meslekler
-
jokeylik kesinlikle bu kategoriye ait bir meslektir. sahane para kazanirsin ama ortamlarda "ben jokeyim" dedigin zaman gulusmeler duyabilirsin. ayrica tabiri caizse sik kadar boyun vardir. o yuzden de genelde adam yerine koymazlar. itibar yerlerde.
tabi masaya sahip oldugun ferrarinin anahtarini koyup seklin kralini, itibarin en afillisini yapabilirsin belki. *
boyum kisa olsaydi vallahi dusunuyordum. mnskm! yemisim itibari.
erkekleri çekici yapan detaylar
-
sakin ve kendi halinde olmalari, zaman zaman asosyallige varan tek basinaliklari sahsen her zaman cekici gelmistir. erojen bolgeye dogru yapilan cuccuk hareketini bile istiflerini bozmadan, olgunlukla karsilayabilmeleri benim gozumde cekiciliklerini tavana vurduran ogelerden biridir.
30 ağustos 2021 yenikapı'da vals görüntüleri
-
insanı hüzünlendiren görüntülerdir. 20 yıldır ne çektik be, eko başgaaaan.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
umarım bu belam verilmiş halimdir.
neşet ertaş
-
bundan sekiz on yıl kadar önce, yanlış hatırlamıyorsam beyaz şova konuk olmuştu. telefonla bağlananlar, stüdyodakiler inanılmaz bir sevgi ve saygı göstermişti ustaya. sanki onu ne kadar sevdiklerinin farkına varmışlardı bir anda. almanya'dan arayanlar, amerika'dan arayanlar, telefonda ağlayanlar. gecikmiş bir borç ödemesi gibiydi. gece boyunca türküler söyledi bir yandan. telefona her bağlanan, "usta, şöyle bir türkü vardı, o da senindi değil mi?" deyip türküyü istiyordu. her seferinde de daha bir mahçup oluyordu usta. sanki herkesin sevdiği o türküleri yazmış olmak ayıpmış gibi, eziliyor, kısık sesle yanıt veriyordu. arada stüdyodakiler de benzer cümleler kuruyordu. "şu da mı senindi? onu da bi söylesen?" falan. sonra telefona biri daha bağlandı. dedi ki "usta yaa, falanca diye bi türkü vardı, o da mı senindi?" usta'nın cevabı şöyle oldu: "başka sahap çıhan yohsa benim diyelim."
hani "sahap çıkan" olsa ses etmeyecek. böyle de mülkiyetten, dünya malından, egodan, kibirden muaf bir adam. güzel adam.
majör depresyon
-
şöyle bir örnekle açıklayalım:
1-0 yenseniz düşme potasından çıkacağınız ligin son maçında, hiçbir iddiası bulunmayan rakibinizden 5 gol yemişken hakemin 18 dakika uzatma işaret etmesidir majör depresyon.
maç 5-0dır ve önünüzde daha 18 dakika vardır. top çevirseniz zaman geçmez, takımınız 9 kişi kalmıştır ve şeref golü atmanız veya 3 gol daha yemeniz arasında da bir fark yoktur. “bitse de gitsek” diildir yani majör depresyon “lütfen bitsin artık”tır. sahada öylece dolanırsınız ve hakem son düdüğünü çalmak bilmez. çaldığında artık 2. ligde olacaksınızdır. sahadan çekilmenizi engelleyen abuk kuralların içinde öylece son düdüğünü beklersiniz. bazen rakip takım 6.ya 7.ye gider, bazen tenezzül etmezler santraya gitmeye..
taraftarlarınız ise 3. golde çoktan stadınızı yakmış ve çıkıp gitmiştir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
azerbaycan tv de pokemon izledim, ash pikaçuya, "seni seçtim aybalam ceryan şoku atasan" dedi, hayattan soğudum.
ane gibi yar bağdat gibi diyar olmaz
-
toplanın, bütün sırrı çözüyorum.
öncelikle tanım ile başlayayım; çok güzel anlamı olan bir atasözü.
bu atasözünün anlamını öğrenmek için öncelikle tarihe bir bakış atmak gereklidir. bağdat, eskiden bir ilim ve bilim merkezidir. dünyanın en büyük kütüphanelerinden birine sahiptir. şehirde başka yerde görülmeyen bir bilim havası mevcuttur. hatta rivayetlere göre, sora sora bağdat bulunur atasözü de buradan gelmektedir. yani “sorular sorarak bilime ulaşırsın, bilim yaparsın” gibi bir anlam da çıkarılabilir.
şimdi elimizde olan bu bilginin ışığından yola çıkarak, ane uçurumunun çok tehlikeli ve çetin bir uçurum olduğu, ancak sonunda bağdat gibi bir diyara varıldığını, yani bilgiye giden yolun çetin ve amansız zorluklarla dolu olduğunu, ama sonunda da eşsiz bir şeyi, bilgiyi elde ettiğimizi çıkartabiliriz.
sevgili sunay akın da ane uçurumunu, hapse atılmak, dışlanmak, baskı görmek olarak tasavvur etmişti.
işte bu yüzden ane gibi yar(uçurum), ama bağdat gibi de diyar olmaz.
11 ekim 2015 pucca köşe yazısı
-
an itibariyle resmi rakamlarla 95 kişinin ölüp 246 yaralandığı türkiye tarihindeki en kanlı terör saldırısının üzerinden daha 24 saat bile geçmemişken doğal olarak bir gram umrumda olmayan köşe yazısıdır.
yine de okuyanlara hayırlı olsun.eminim çok değerli (!) şeyler yazmıştır pucca.
edit:imla
çileği yaramazca ısıran ıslak ve jartiyerli kız
-
(bkz: edebiyat yapma http ver)
edit: aaa düpedüz başlık başa durumu . çok uzun bir entry girilmişti de ondan şeyetmiştim :)
amca oğlu ile dayı kızının evlenmesi
-
okuduğunu anlamaktan aciz yazarların akraba evliliği sandığı eylem.bu eylemdeki tek sıkıntı düğünde kız tarafı mıyım yoksa erkek tarafı mı sorunsalıdır.