hesabın var mı? giriş yap

  • yemekte abimle sezar sosunun salatayı ne güzel yaptığından bahsederken ortaokulda okuyan yeğenim muhabbete dalar:

    - jülio sezar mı?
    - jülio değil, jül sezar denir. sen sezar'ın kim olduğunu biliyor musun?
    - biliyorum benfica'nın kalecisi.

  • bu aslında 50'lerde 60'larda çekilen fütüristik filmlerin bir yansıması, o zamanlarda çekilmiş filmleri incelerseniz dönemin fütüristik tahminlerinin 21.yy'da retrofütürist olduğunu görürsünüz. bu eski filmlerin kendine has tasarımları daha sonra estetik bir algıya dönüşmüş ve bir akım haline gelmiş, aslında post apokaliptik filmlerde kullanılan derme çatmalık durum tam olarak retrofütürist yaklaşımdır diyemeyiz. retrofütürizm bir sanat anlayışıdır. 1930'larda geçen stramline akımının izlerini bolca taşır retrofütürizm.

    mesela retrofütürist bir ütü yapmak istersek günümüzün rezistanslı ütü teknolojisini kullanarak eski kömürlü ütülerin estetik anlayışını uygularız. ortaya baloncuk şekercik gibi ürünler çıkar, atalarımız geleceğin tasarımlarının bugün uyguladığımızdan çok daha amorf olacağını düşünmüş, konseptleri inceleyin bu konseptler kendilerine has estetik çizgiler taşır ancak üretim teknolojimiz bunların çok ötesine gitti ve bu konseptlere hiç benzemeyen şeyler tasarladık bunun sebebi artık plastiğe çok daha hakim olmamız, çok daha kompleks formlar yaratabilmemiz ve tabii otomobil güvenlik yönetmeliklerinin çok değişmesi.

    peki bu kendine has estetikle ne yapabilecektik? belli bir grup çoktan bu tasarımları sinemada görmüş ve benimsemişti, eninde sonunda bu neonpunk, cyberpunk, steampunk gibi akımların ortaya çıkmasına sebep oldu.

    peki post apokaliptik filmlerde niye böyle oluyor? dünyada bi boklar dönmüş, milyonlar ölmüş, sanayi yok, yeni şarkılar bestelenmiyor, yeni evler yapılmıyor anlayacağınız bir şey çalışır hale gelecekse kendin yapacaksın. elindeki lazer silahın bozuldu mu? gideceksin müzede bulduğun pompalı tüfekle birleştireceksin, arabayla gezmek çok mu zor? gideceksin her yerini otla bokla kaplayacaksın.

    ha genelde distopya filmlerinde retrofütürizm kullanılır mesela vizyona yeni giren blade runner 2049 bir cyberpunk filmidir. bunun sebebi ise mesela 1966 yılında çekilen fahrenheit 451 filmi gibi filmlerdir, artık öyle bir algı var, distopik filmlerin estetik anlayışı budur.

  • şehirden şehire değişebilen semtlerdir.

    (bkz: ulus)
    (bkz: gaziosmanpaşa)

    istanbul'daki ulus ankara'daki gaziosmanpaşa'ya denk sayılabilecekken, ankara'daki ulus da istanbul'daki gaziosmanpaşa, nam-ı diğer gop'un izdüşümü olarak değerlendirilebilir.

    bu bağlamda en standardı tabii ki bahçelievlerdir.

    debe editi-büdütü: anket entrysinin buralara gelmesine şaşırmakla beraber listenin daha gerilerinde altına imzamı atacağım şu entrynin çok daha yukarılarda olması gerektiği kanaatindeyim.

    (bkz: #46902393)

    edit sebebi tabii ki 10 kasım.

  • "huzur" dur.

    her üniversite sınavı öncesi hayallere dalmıyorum. en basitinden bir güzel sanatlar fakültesi bölümü okur, hayallerimin peşinden giderim demiyorum. artık oturmuş bir hayatının olduğunu kabullenmek, "huzur" dur. iş yaşamımda daha üçüncü yılımda olmama rağmen bir ağırlık çöktü. ilk aylarımdaki gibi görev ili değiştirmiyorum, hatta görev yaptığım servisi bile değiştirmeyi gözüm kesmiyor, dünyayı kurtaracak kişinin ben olmadığımın farkındayım.

    aşk romanları okumayı vakit kaybı olarak tanımlardım, zevkle okuyorum. tavsiye ederim, akşamları yatmadan önce altmış yetmiş sayfa aşk romanı okumalısınız. şöyle akıcı olsun, bir esas kız, bir esas oğlan olsun romanda. ooh mis. akşamüstü metro ile evime dönerken schopenhauer' in kadınlar hakkındaki bilgelik öğretilerini okuyamıyorum artık ben, sıradan olduğumu fark ettim.

    bir yere içmeye gidilecekse, mekânın yüksek volüm müzikli, bol dumanlı bir bar değil de, evde hazırlanmış mezelerle donatılmış bir bekâr evi yahut evli arkadaşlarımda olmasını tercih ediyorum.

    evliliğe hiç mistik anlamlar yüklemiyorum. "evlilik ve özgürlük" "evlilik aşkı bitirir" sorunsallarıyla artık hiç ilgilenmiyorum. insan cinsinin tek eşliliğinin imkansız olması fikrine kafam girsin. sevdiğim adamın çocuğunu doğurup çocuğumuzun yaramazlıkları için komşularla elim belimde kavga etmek istiyorum. akşam yemeğinde "bey" imle oğlanın servis şoförü kimin arayacağı sorunu yüzünden bozuşmak çok normal geliyor. oğlum haftasonu banyoda renkli boyalarla oynamak istedi diye, kapıya dayanan ev sahibine yüzümde boyalarla ayar vermek istiyorum.

    emeklilik ikramiyemle dünyayı falan gezmek istemiyorum artık. hatta tüm hayatım boyunca üç dört ülke gezerim yeter. çocuklar şehirden gelir ara sıra, torunlara rakı sofrası falan kurar, bir iki detone türkü söylerim, bitti gitti.

    insanın kendinin sıradan biri olduğunu fark etmesi, dünyada duyduğum en şahane şey.

  • bu google ve facebook başta olmak üzere akla gelen bütün teknoloji şirketlerinin verilerinin toplamından fazla. üstelik bu veriyi 700 bin yıldan uzun tutabiliyor (dvd’ler 100 yılı bile göremiyor mesela). saklama süresi en az 2 bin yıl olarak hesaplanmış. *

    şimdi bunu yaratan tanrı, aynı zamanda 'muhammed'in evine yemeğe çağrılmadan girmeyin' der mi?

    büdüt: ateist değilim, deistim, tanrı'yı din vs göndermeyecek bir mühendis olarak hayal ediyorum.

    debe: normalde debe editi girmem lakin bugün günlerden beşiktaş, başarılar beşiktaşım.

    edit3: teşekkürler beşiktaş'ım, çok güzel bir gün. .

  • başlık : karıncayı yalancı duruma düşürdüm amk

    1. dün güzel bi hava var neyse yerde bi karınca ufak bi şeker parçasını yüklenmiş gitti fazla değil 6-7 metre ilerde yuvasına girdi tekrar geldi gibimin kurnazı yere küp şeker bıraktım geldi bu lavuk kaldırmaya çalıştı baktı kaldıramıyorum diğer karıncaları çagırmaya gitti yuvaya sonra giderken şekeri aldım ordan kalabalık 15-20 karınca şekerin olduğu yere dogru ilerlerken öndende bizim karınca bi baktı şeker yok lan sevgi kodumun arkaü bizi mi atlatıyon amk sahtekarı la olm harbi burdaydı lan hay amk diye bi tartışma yaşandı aralarında sanırım
    (depeyi ?, 24.02.2012 14:29)