hesabın var mı? giriş yap

  • birgün'ün haberine göre çevre ve şehircilik bakanlığı'nın elazığ ve malatya'daki depremin ardından enkaz kaldırma çalışmalarının fotoğraflanması için 60 günlük hizmet karşılığı 415 bin lira ödemesi durumu. iki şirketin davet edildiği ihalede teklifi geçerli olan tek şirketin akp ankara il başkan yardımcısının şirketi olması ise gerçekten büyük bir sürpriz.

    https://twitter.com/…tatus/1266217702823063554?s=19

    her şeyi rant olarak görebileceklerini biliyorduk da bu nedir artık arkadaş. bir kişi gelsin şunu savunsun, çevre bakanlığında fotoğraf makinesi ve fotoğraf çekebilecek memur mu yok? yazık günah ya.

  • bbc'de 1 nisan 1957 tarihli panaroma programında yayınlanan ve bbc'nin telefonlarının kitlenmesine sebep olan 1 nisan şakasına konu ağaçlardır.

    efsanevi haber/şaka, ağaç dallarından spagetti eriştelerini bir sepet içerisinde toplayan ve güneşte kurutan çiftçileri konu alıyordu.

    video

    şakayı inandırıcılık ekleyen şey, haberi sunan kişinin, bbc'nin ilk savaş muhabiri richard dimbleby olmasıydı. dimbleby programda, spagetti ağaçlarının en büyük düşmanı olan "spagetti bitlerinin" neredeyse tamamen yok edilmesi sayesinde isviçre'deki spagetti hasadının beklenenden verimli olacağını belirti.

    ayrıca, hasadın veriminden mutlu olduğu gözüken isviçreli kadınların görüntüleri akarken "spagettilerin boylarının eşit boyda olmasının insanların kafasını karıştırdığını" bunun, "spagetti üretiminde mükemmelliğe ulaşmayı başaran sabırlı çiftçilerin sabırlı çabalarının ürünü" olduğunu ekledi.

    haberde, makarnanın anavatanı italya yerine, isviçre'nin konum olarak kullanılmasına ve programın 1 nisan'da yayınlanmasına rağmen izleyiciler spagetti ağaçlarının gerçek olduğuna inandılar. bbc'nin o dönemdeki en üst düzey yöneticilerinden biri olan genel müdür sir ian jacob'ın bile habere inandığı ve doğrulamak için spagettiyi üç ayrı kitapta araştırmak zorunda kaldığı belirtildi.

    bölümün yayınlanmasının ardından yüzlerce kişi bbc'yi telefonla aradı ve haberden övgüyle bahsettikten sonra evde kendi spagetti ağaçlarını yetiştirmek için neler yapmaları gerektiğini sordular. bbc, bu soruyu soranlara şakaya uygun olarak "bir kutu domates sosuna, tek bir spagetti çubuğunu koyduktan sonra beklemelerini" önerdi.

    şakanın bu kadar inandırıcı olmasının bir diğer sebebi de spagettinin 20 yüzyılın sonlarına kadar birleşik krallıkta popüler olmaması da etkiliydi. ingiltere'de spagetti yiyenlerin çoğu, o dönemde marketlerde konserve içerisinde satılan spagettilerden yiyenlerden oluşuyordu. yapımı ve kökeni hakkında çok fazla bilgiye sahip değillerdi.

    sonunda bbc işi tadında bırakıp videonun şaka amaçlı yayınlandığını duyurdu ve izleyicilerin birçoğu hayal kırıklığına uğramasına sebep oldu.

    panaroma adlı programın o dönemdeki editörü olayı anlatıyor.

    spagetti şakası, bbc'nin izleyicilere yaptığı ilk şakaydı ancak son da olmadı.

    nisan 1964'te, izleyicilere kokuları televizyon aracılığı ile iletmenin yolu olan "smellovision" adlı icadın mucidi ile yaptıkları röportaj sonrasında bazı izleyiciler, televizyondan soğan ve kahve kokusu aldıklarını doğrulamak üzere kanalı aradılar.

    1992 cadılar bayramında ise, kötü bir hayalet tarafından saldırıya uğrayan gazetecileri konu alan "ghostwatch" adlı belgeseli yayınladılar. bu belgeselin bazı izleyicilerde travma sonrası stres bozukluğuna neden olduğu bildirildi.

    bbc'nin spagetti ağacı şakası halen tarihteki en iyi şakalar listelerinde yer alıyor.

    sonuç olarak, "spagetti ağacı" bbc'nin aldatmaca programlarının en ikonik olanı ve hala tarihin en büyüklerinden bazılarının listelerinde referans gösteriliyor.

    museum of hoaxes'a göre, spagetti ağacı şakası , viyanalı kameraman charles de jaeger'ın okuldayken öğretmeninin "spagettinin ağaçta yetiştiğini söylesem inanacak kadar aptalsınız" dediğini belirtmesinden esinlenerek ortaya çıktı. görünüşe göre öğretmen haklıydı...

    kişisel bir yorum yapmam gerekirse; (böyle bir gereklilik yok aslında ama yapmak istiyorum)

    şaka, devlet televizyonlarının neden siyasi partilerden bağımsız ve sadece devleti temsil etmesi gerektiğinin de kanıtı gibidir. insanlar, yayınlanan içerik ne kadar saçma olursa olsun arkasında devlet olan bir kurumun doğru söylediğine inanma eğilimindedir.

    ülkemizde maalesef bu güven ortamında eser kalmamıştır. hatta bırakın güvenmeyi, uzun bir süredir, belli başlı devlet kurumlarından yapılan açıklamaların direkt yalan olduğunu düşünüyoruz.

    kaynak: allthatsinteresting

  • ben içtiği coca cola nın kutusunu kasa bandına koyanı gördüm. hem de hepsini içmeden öyle bırakanı. benim kasamdı. ve ürünlerini kasadan geçirirken kötü bir sürpriz olarak aralarından çıkıvermiş ve en kötüsü de üzerime, ellerime dökülmüştü. yapış yapış bir şekilde ürünlerini kasadan geçiremeyeceğim için ellerimi ve üzerimi temizlemeye çalışmıştım hemen. ve nacizane “hanımefendi keşke ayrıca verseydeniz içtiğiniz kolanın kutusunu. bakın ellerime de bulaştı. ürünlerinize de bulaşabilir” dedikten sonra kadının verdiği cevap şuydu. “sen ne kadar küstah şeysin öyle. ismini söyle bana” duygusal yapıda olduğumdan etkilenmiştim. fişte göreceksiniz dedim. ve şikayet etti. yöneticim gelip durumu izah ettikten sonra ve yöneticim beni bildiğinden ve kadının terbiyesizliğini de gördüğünden “tamam mert” deyip sırtıma dokunmuştu. bunu gören kadın ne dedi biliyor musunuz. müdür yardımcısına “sen de adını söyle. hepinizi şikayet edicem.” ve yöneticinin gözümde iyice yüceleşmesini sağlayan hareket geliyor. kadına ne dedi biliyor musunuz? “arkadaşımı daha fazla rencide etmenize izin veremezdim. sizi dışarı alalım lütfen. şikayetlerinizi iletebilirsiniz”

    10 sene olmuş. öğrenciydim ve migros ta 18:00-22:00 saatleri arasında part time kasiyerlik yapıyordum o zamanlar. ve biliyor musunuz o kadar etkilenmiştim ki. akşam kafamı yastığa koyduğumda hep o kadını gördüm. çok zor uyumuştum. paylaşmak istedim sizinle. lütfen hizmet alırken empati kurmayı unutmayın. ben de bir müşteri olarak her zaman empati kurarım. hele ki o yaşadıklarımdan sonra! daha neler neler var. bir bilseniz:)) 9 ay çalışmıştım.

  • aşk üzerine izlediğim en güzel film. birileri bana, hakkında bu cümleyi sarf edeceğim filmin başrolünde çocukların olacağını ve bu filmin ancak 2008 tarihinde çekilebileceğini söyleseydi gülerdim. şu an da gülüyorum, daha doğrusu gülümsüyorum ancak sebebim başka.

    (bkz: mutluluk)

  • kendisi ile ilgili son insider bilgiler şu şekildedir:

    "1- fildişili boğaz’da ve alkent’te gösterilen evleri beğenmesine karşın tesislere uzak olması nedeniyle kabul etmedi. hatta “apartman dairesi de olur. ama tesislere yakın olsun” dedi.
    2- şu an konaklamakta olduğu four sesons hotel’e ailesinin getirilmesi önerisini “birkaç güne kadar eve çıkacağım o zaman getirin. düzenimi kurayım, öyle gelsinler” yanıtını verdi.
    3- kendi özel basın danışmanına “kendimi türkiye’de g.saray taraftarına ispat edene kadar bana röportaj alma” talimatı verdi.
    4- sarı-kırmızılıların performans uzmanı scott piri’ye “eksiklerim var bana özel programı ver” diyerek profesyonelliğini ortaya koydu.
    5- drogba ayrıca tam 2 bin 500 g.saray forması sipariş etti. yıldız futbolcu bunları ülkesine gönderecek."

    (bkz: copy paste'in ustasıyım gözlerinin hastasıyım)

  • cast seçimi bu kadar doğru film azdır heralde... film izlemiyor da tanık oluyorsunuz duygusu bu kadar başarılı verilemezdi heralde... deli gaco rolündeki romain duris o kadar sade, o kadar saf; sabina rona hartner da o kadar güzel, o kadar yosma ve o kadar buğulu bakabilir. film bittiğinde, film dünyasından öyle kopmuşum ki heralde evlenmişlerdir acaba düğünleri nasıl olmuştur diye düşünüyordum. ayrıca kusturicanın bütün kadınları bir araya gelseler hayatta sabina gibi göbek atamazlar!