ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
her an 7 üzeri deprem olabilir
-
halen "halkı paniğe bilmem ne" diyenleri görüyoruz.
6 şubattan sonra bile panik olmayan varsa asıl problem zaten...
canlı performansı albümüne eşit olan sanatçılar
-
(bkz: yıldız tilbe)
galatasaray üniversitesi
-
şu dakikalarda kendisine yapılan protesto ve istifa çağrılarının sosyal medyaya yansımaması için üniversitenin internetini kesen bir rektöre sahip üniversite.
bu tip rektörleri komik buluyorum. yahu sen interneti kessen ne olacak , kesmesen ne olacak be adam. 3g denen bir şey var yahu. ilkokul talebesi misin be adam?
türkiye'nin uzay şehri kurması
-
bayburt'a sehir kuramayan adamlarin yeni fantazisi
bilim adamlarının 1927 yılında çektirdiği fotoğraf
-
sadece bakarak zeka seviyemi 20 puan yükseltmiş fotoğraftır. yalnız resmi kapatınca tekrar düşüyor.
muhteşem fotoğraf.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
retweeted ebru ziyagil (@_ebruska):
küçükken kardeşimi tahta kepçeyle döverken sırtında kepçe kırıldı sonra kardeşmle oturup anneme ne diycez diye ağladık, bu orjinal fakirlik.
hdp'lilerin daha ikinci gün destekçilerini satması
-
emanet oy vardır.
hdp seçmeni 30 küsür başlıkta tüm samimiyetleriyle chp seçmenlerine ve kemal kılıçdaroğlu'na teşekkürlerini iletmiştir. ankara milletvekili sırrı süreyya önder ve eşbaşkan selahattin demirtaş konu ile defalarca açıklama yapmıştır.
bu ülkede barışı tesis edecek insanlar sosyal demokrat chpliler ve sosyalist hdplilerdir.
biz zamanında uyanamadık, sizin faşistliğinizle bu halkları bölmenizi engelleyemedik,
bu bize ders olsun,
ama biz de barışa olan umudumuzu kaybetmedik, el ele verip bu halkları tekrar birleştireceğiz,
ve de size bundan sonra hiçbir zaman hiçbir halkı ezdirmeyeceğiz.
bu da size dert olsun!
not : takvim gazetesinden kovulan aktrollere inanmayınız.
çalışılan sektörün bir sırrını bırakmak
-
tv sektörü;
kim milyoner olmak ister yarışmasında reyting getirecek, yapımcının devam etmesini istediği yarışmacılara doğru cevap söyleniyor. bunlar genelde 90 yaşında okumayı geçen hafta öğrendim diyen amcalar, köyden inekleri bıraktım geldim diyen teyzeler, kimsesizler yurdundan kaçtım diyen çocuklar falan oluyor. bakın işte ‘nerden nereye’ diyip reyting almak için. yanlış cevap verirlerse ışıklar kapanıyor, cevap söyleniyor, o soru hiç sorulmamış gibi baştan soruyor spiker. yarışmacıyı elemek istediklerinde saçma sapan bi soru soruyorlar. ellerinde yarışmacının başvuru sırasında belirttikleri hobileri, uzamanlık alanları falan var çünkü. futbol seviyorsa klasik müzikten, tiyatro seviyorsa, güncel siyaseten falan soruluyor hemen eleyip reyting almak için. bunlar da gelen proflar, çok iyi eğitimliler falan oluyor. zaten katılımcıların %80’i cast ajansından oyuncular. yarışmaların tamamı buna benzer. tek önemli şey reyting. her şey ona göre kurgulanıyor. tv de gördüğünüz reklamlar, diziler, haberler, yarışmalar, tartışma programları vs her şeyin çoğu yalan. tv=yalan.
cumartesi sabahı erken kalkmak için bir neden
sözlükçülerin en tuhaf takıntıları
-
marketlerde satılan şu 32'lik falan kocaman paketli tuvalet kağıtları var, onları satın alamıyorum. sanki her gören "oha lan, o nasıl bir sıçmak öyle" diye düşünecekmiş gibime geliyor, utanıyorum. ikililerden alıp çıkıyorum.
yaran fıkralar
-
iki genç arkadaş uyuşturucu bulundurmak suçundan mahkemeye çıkarılırlar. yargıç hapis cezası vermez, onun yerine gidip diğer gençleri uyuşturucuya karşı uyarmalarını ister. bir ay sonra iki arkadaş yeniden yargıç karşısına çıkar ve yargıç durumlarının ne olduğunu sorar. birinci genç:
"harika,100 kişiyi uyuşturucu kullanmaktan vazgeçirdim" der.
"nasıl yaptın?"
"tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki;büyük daire uyuşturucu kullanmadan önceki beyniniz, küçük daire uyuşturucu kullandıktan sonraki beyniniz."
"aferin" der yargıç ve diğer gence döner.
"ben 1000 kişiyi vazgeçirdim" der ikinci genç.
"bravo,sen nasıl yaptın?"
"tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki; küçük daire uyuşturucu yüzünden hapse girmeden önceki kıçınız, büyük daire de hapisten çıktıktan sonraki kıçınız."
ekşi itiraf
-
üniversitenin ilk senesi. eve çıkalı çok olmamasına rağmen annemden cuma günü bir telefon aldım.
"oğlum, babanla önce amcanlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz."
telefonu kapatır kapatmaz tutuşmaya başladım. gözlerimi telefondan ayırınca halının görünmediğini fark ettim. 2 aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, market poşetleri...
evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü olunca tüm bulaşıkları yıkayıp sarı bezi mutfağın ortasına serdim. anahtarı ilk aldığımdan daha temiz bir ev görüyordum, temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula gidemedim haliyle. annem aradı,
"bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım. teşekkür edip kapattım, evi 800 km öteden temizlettiği için.