hesabın var mı? giriş yap

  • adamlar haklı bence çanakkale'de zafer kazanan bu uğurda silah arkadaşlarını kaybeden askerlerini şehit veren mustafa kemal bile diyor ki sizin evlatlarınız artık bize emanettir..
    düşmanını bile bu şekilde sahiplenen bir liderden evinde oturup diriliş izleyen gruptan oy toplamak için bu sözleri söyleyen bir lidere sahip olmak zor bir durum malesef...

  • "cagla buyukakcay captured her first wta title in front of an ecstatic home crowd in ıstanbul; because of this, you've voted her wta breakthrough of the month."

    wta sitesinde nisan ayının en ilerleme kaydeden ismi seçildi halk oylaması sonucu. artık internet anketlerinde gülen cemaati ve polonyalılar kadar söz sahibiyiz (random kahkaha)

    tebrikler çağla!

    bir de ek: evet, siegemund büyük iş yaptı ancak türkiyeli bir kadın tenisçinin kendi evinde tarihte ilk kez bir kupa kazanmasını da alman oyuncunun performansı kadar mühim. elbette oylara abandık ettik lakin çağla'nın hakkı da çağla'ya... etmeyin.

    bi de bi de şu haber de nefis

  • afyon'da "kudret" adlı yerel gazeteyi çıkarmakta olan cüneyt mollaoğlu, 1950 yılının mayıs ayında bir trene binerek eskişehir'e doğru yola çıkar... cumhuriyet'in ilk yıllarından beri çalışan bir trenin kompartımanında, cüneyt bey'in yanına kütahya garı'nda bir kız çocuğu oturur. cüneyt bey cebinden gazetesini çıkarır, okumaya başlar; kız çocuğunun gözü de gazete sayfalarındadır.. akrabası sinirlenerek dirseğiyle dürter, "evladım ayıptır başkasının gazetesi okunmaz, yapma etme.." ama çocuk gazeteyi okumaya devam eder, üstelik bununla da kalmaz, cüneyt bey'e dönüp "siz bitirdikten sonra gazetenizi ben okuyabilir miyim?" diye de sorar..
    çocuğa refakat eden akrabası çok bozulur bu duruma, kızın kulağına eğilip, "sen ne terbiyesiz bir kızsın, tanımadığın bir adamın gazetesi alınır mı?" der. konuşulanları duyan cüneyt bey gülümseyerek gazetesini çocuğa verir ve ardından "okumayı seviyor musun?" diye sorar. tarlalar arasından akıp giden trende bir sohbet başlar, gazeteci ve kız çocuğu arasında..
    cüneyt bey anlar ki yol arkadaşı, okumayı çok seven, kitaplara ilgi duyan bir çocuktur. sohbet esnasında çocuk ona masallar yazdığını söyler, bu daha da hoşuna gider cüneyt bey'in. "peki," der, "yazdığın masallardan birini bana gönderir misin? eğer uygun görürsem gazetede basarım. ama masalını mutlaka daktiloyla yazıp göndermen gerekir."
    bu sözler çok heyecanlandırır kız çocuğunu, masalının bir gazetede basıldığı düşüncesi günlerce süsler hayallerini.. ama daktilo, ulaşılması zor bir araçtır o günlerde; her yerde bulunmaz, ancak devlet dairelerinde, okullarda vardır. kız çocuğu, "nereden, nasıl daktilo bulacağım?" diye düşünürken bir gün kütahya'da, adliye önünde çalışmakta olan arzuhalcileri görür. arzuhalciler, okuma yazma bilmeyen insanların devlet dairelerindeki işlerine dilekçe yazan, daktiloyla geçinen emekçi insanlardır. küçük kız arzuhalcilerin yanına gider ve "benim bir masalım var, el yazısı, onu size getirsem bana daktiloda yazar mısınız?" diye sorar. "tamam," der arzuhalci, "ama 2 lira alırım."
    2 lira o zaman büyük bir para, hele ki bir çocuk için.. ama kararlıdır kız çocuğu; haftalar boyunca harçlıklarını saklar, almak istediği karamelaları, bisküvileri yemez, içmek istediği gazozları içmez ve o parayı biriktirip yazdığı hikâyeyi arzuhalciye daktilo ettirerek gazeteye gönderir. yayımlanan ilk öyküsü budur.. ki yıllar sonra bu ülkenin çocuk edebiyatının en ünlü, en saygın ismi olacaktır. o kız çocuğunun adı, çok sevilen kitaplarının kapağında "gülten dayıoğlu" yazmaktadır..
    gülten dayıoğlu, "kudret" gazetesinde yayımlanan ilk öyküsünü kaybeder. gazeteye başvurup arşivinden öyküsünü bulmak ister ancak gazete binasının yandığını öğrenir. ne gariptir ki dayıoğlu, gazetede yayımlanan ilk öyküsünde bir baca temizleyicisini anlatmıştır.
    gülten dayıoğlu ailesiyle beraber istanbul'a gelir ve ortaokula başlar. türkçe öğretmeni onun edebiyata olan ilgisini kısa sürede keşfeder. bir gün, türkçe dersindeyken müfettiş gelir sınıfa. öğretmen ders anlatırken müfettiş, gülten dayıoğlu'nun yanına oturur. ders bittiğinde, sınıftaki çocuklar teneffüse çıkarken, öğretmen gülten dayıoğlu'nu müfettişle tanıştırmak için durdurur. "biliyor musunuz müfettiş bey, bu çocuk edebiyatla çok ilgili ve inanıyorum ki ileride çok büyük bir yazar olacak."
    müfettiş, çocuğa bakar ve şöyle söyler: "madem edebiyatı bu kadar seviyor, o zaman bu çocuğu kütüphanede görevlendirelim."
    gülten dayıoğlu o müfettiş sayesinde kütüphanede görevlendirilir ve raflardaki kitapları tek tek okumaya başlar. o gün derse giren müfettiş, reşat nuri güntekin'dir...

    sunay akın

  • vertical'la horizontal'dan daha fazla karıştırdığım işaretlerdir.

    "kar=kış modu(ısıtır) - güneş=yaz modu(serinletir)" de
    "kar=soğutma modu(serinletir) - güneş=ısıtma modu(ısıtır)" da olabilir gibi geliyor ve bu farklı iki durumda klimanın yaptığı işin tanımı taban tabana zıt oluyor.

    her iki fonksiyonun sıcaklık aralıklarının da aynı olması (16-30) durumu iyice karıştırıyor. 30 dereceye soğutmak diye bişi olamayacağı için, soğutma fonksiyonu 24'ten yukarısına çıkamasa mesela anlamak daha kolay olurdu.

    ha zaten en nihayetinde seçtiğim dereceye getireceksen o zaman da iki mod koymanın ne anlamı kalıyor?

    (belki bu iki mod arasında sıcaklıktan daha başka fonksiyonel farklılıklar da vardır ama çoğu klimada öyle bi özellik olması yönünde bi umudum yok.)

    vertical limit gibi bi şifre lazım...

    edit: yalnız olmamak iyiymiş. ama özelden "kar tabi ki kış modudur amk mal mısın?" yazanlarla "ahah mal değneği kar tabi ki soğutmaktır" yazanları birbiriyle eşleştirip izlemek istiyorum... sadeleşsinler kendi aralarında. iyi olan kazansın...

    (cevap “kar sembolü soğutur” olarak netleşti)

  • -ya sen google musun?
    -neden?
    -aradığım tüm cevaplar sende de.

    (bkz: ba dum tsss)

    -ilk karıma çok benziyorsun.
    -kaç kere evlendin ki?
    -hiç!

    (bkz: ba dum tsss)

    -ikizin var mı?
    -yoo neden?
    -o halde dünyadaki en güzel kadın olmalısın.

    (bkz: ba dum tsss)

    -neyin 42 tane dişi var ve hulk'u zapt edebilir?
    -neyinmiş?
    -fermuarımın!

    (bkz: ba dum tsss)

    -hayatın nasıl?
    -iyidir, seninki?
    -ona bakıyorum şuan!

    (bkz: ba dum tsss)

    -adın katrina mı?
    -yoo neden?
    -çünkü beni kasırga gibi vurdun bebeğim!

    (bkz: ba dum tsss)

    -pardon da bana bir içki borçlusun.
    -o neden?
    -çünkü seni ilk gördüğümde benimkini üstüme döktüm!

    (bkz: ba dum tsss)

    -bir yol tarifi alabilir miyim?
    -nereye?
    -kalbine!

    (bkz: ba dum tsss)

    -telefonumda bir sorun var ya!
    -nedir?
    -içinde senin numaran yok!

    (bkz: ba dum tsss)

    -merhaba nasılsın?
    -güzel.
    -nasıl göründüğünü sormadım!

    (bkz: ba dum tsss)

    -biraz bozuk para verir misin?
    -neden?
    -annemi arayıp hayatımın kadınını buldum diyeceğim de!

    (bkz: ba dum tsss)

    -pardon benimle mi konuşuyordunuz?
    -yoo.
    -e başlayın o zaman!

    (bkz: ba dum tsss)

    -off dişim ağrıyor!
    -neden?
    -çünkü çok şekersin!

    (bkz: ba dum tsss)