hesabın var mı? giriş yap

  • cahilliğin hükmü.

    önceden okumak kıymetliydi. okuyan, bilen insanın görüşleri, alanında uzman kişilerin söyledikleri dinlenirdi. son 19 senedir cahiller toplumda nerelere gelebileceğini görerek pervasızlaştı. okumanın, bilmenin kıymeti kalmadı. köylü kurnazları normalde gelemeyecekleri statülere yalakalıkla, çakallıkla geldi. cahillik bu topraklar üzerinde yeniden hüküm sürmeye başladı.

  • evde yapacaklar için birkaç püf nokta söylüyorum, bunlara uyduğunuz takdirde dışarıdaki burgercilerin %90'ından daha iyi burger yaparsınız evde.

    - döküm tava olmalı. eğer pahalı falan diyorsanız metro markette 85 liraya satılanı var, ondan alın. döküm tava yoksa iyi bir burger köftesi yapamazsınız evde. temizliği biraz zahmetli ama aldığınız tada değiyor.

    - et kesinlikle yağlı olmalı. ideal oran %20'dir. kasaptan alırken orta yağlı dana döş kıyma derseniz olur. kasapta o yağ oranını o kadar sikleyecek adamlar olmuyor çünkü genelde.

    - kasapta kalın ayna varsa muhakkak kalın çektirin. eğer o da yoksa tek çektirin. kıymayı iki kez çektirmeyin kesinlikle.

    - kıymayı yoğurmayın. iyi bir hamburger köftesi yoğurulmaz. kıymayı alıp elinizle şekil verin. burger ekmeğinin içinde küçük kalmasını istemiyorsanız şekil verdikten sonra ekmeği köftenin üzerine koyup bakın. köftenin ekmekten birazcık büyük olması gerekiyor (çünkü köfte pişince küçülecek biraz haliyle).

    - kıymaya şekil verdikten sonra bolca tuz ve karabiber öğütün üzerine.

    - tava ısınmışken önce ekmeklerin iç kısmına herhangi bir yağdan biraz sürüp tavaya koyun, kıtırlaşsın iç kısmı. bu işlem burger sosu sürünce veya etin suyu akınca ekmeğin yumuşayıp parçalanmasını önleyecek.

    - köfteleri en az 150 gr olacak şekilde yaparsanız orta pişmiş için muhtemelen her yüzü 4-5 dk pişirmeniz yetecek. iyi pişmiş isterseniz 6 dakikaya kadar çıkılabilir.

    - eğer burgeri yerken köfte pirinç pilavı gibi dağılıyorsa yağ oranı uygun olmamış demektir, kaburgadan kıyma çektirip deneyin bir dahaki sefere.

  • önemli tavsiyelerdir.

    öncelikle ne istediğinizi bilin arkadaşlar. ne çalmak istiyorsunuz? rock mı? blues mu? metal mi? pop mu? burası gerçekten önemli çünkü müzik tarzınızı belirlemeniz gitar seçiminizi de etkileyebiliyor.

    bunun yanında elektro gitar fiyatlarına bakıp, pahalı bulup “ya ben önce bi klasik gitar öğreneyim, sonra elektroya geçerim” gibi bir düşünceye kapılmayın asla. çünkü klasik gitar bir giriş veya geçiş enstrümanı değildir. tek başına önemli bir enstrümandır, tıpkı diğerleri gibi.

    bunları düşündünüz, müzik tarzınıza karar verdiniz, elektro gitar öğrenmekten vazgeçmediniz, çok güzel.

    sırada gitar seçimi var. gitar seçimiyle alakalı burada çok bir şey söylemek istemiyorum çünkü çok fazla çeşit var, bir müzik markete gidin ve bu konuda uzman birinden mutlaka destek alın. ve ayrıca eklemek istiyorum ki “tipine bakarak” gitar almayın. bu aynı kapağına bakıp beğenip kitap almak gibi bir şey. tipinden ziyade gitar işlevi önemlidir. bazı temel bilgileri vermek gerekirse gitarın sapı çok önemlidir, (ben her şeyi buraya detaylı yazmak istemiyorum, neyi bilmeniz gerekiyor onu söylüyorum ki siz o şeyi gidin araştırın daha iyi öğrenin), hangi ağaçtan yapılmış, hangi ağaçtan yapılan saplar daha iyi mutlaka bunları bilerek gidin mağazaya, ya da online alacaksanız mutlaka bunu araştırın.

    tamam bunu da öğrendiğinizi varsayıyorum, sırada sap ayarını kontrol etmek var, böyle durumlarda yanınızda gitardan anlayan birinin olması daha iyi, mağazaya gittiğinizde sizin için gitarı kontrol edebilir. sap ayarı bozuk bir gitar almak istemezsiniz. bir de klavyesine bi bakın ve elinize uygun büyüklükle kalınlıkta olup olmadığına bakın. size uygun olmayan bir klavye sapı elinizi yorabilir ve sizi elektro gitar çalmaktan soğutabilir.

    gitarın burgularını mutlaka kontrol edin veya ettirin. akort yaptıktan sonra birisi o gitarı çalsın ve çalarken akort kaçırıyor mu bi bakın.

    gelelim elektro gitarın manyetiğine, manyetik her şeydir, candır, önemlidir. manyetik ne diye sorduğunuzu duyar gibiyim, klasik gitarlarda gitarın önünde kocaman bir delik olur, ve siz tele vurduğunuzda telden çıkan ses o deliğin içine girip bir akustik yaratır ve sesin yayılmasına yardımcı olur. heh, elektro gitarda da o delik yerine bikaç santimlik manyetikler olur, siz tellere vurduğunuzda o teller titreşir ve manyetiğe çarpar, manyetikten giren ses jak kablosu yardımıyla sizin amfinize iletilir. burada önemli olan şeylerden birisi manyetikle tel arasındaki boşluk mesafesidir. teller manyetiğe ne kadar yakın bir kontrol ettirin. çok uzak olursa zayıf bir ses gelir yakın olursa böyle değişik değişik sesler gelir. şimdi gözünüz korkmasın “ya zor işmiş” diye, merak etmeyin bu manyetik ayarını daha sonra da yapabilirsiniz ama alırken iyi olmasına dikkat edin derim.

    bunları hallettiniz mi? tamam şimdi de jak kablosuna sıra geldi. bunun üzerinde çok durmak istemiyorum ama iyi bir jak kablosu almanız sizin için iyi olacaktır.

    bir de kendinize “çalacağınız müzik türüne veya çalma tarzınıza göre” birkaç pena almayı unutmayın.

    hayırlı olsun. bir elektro gitar aldınız ve dükkandan çıkıyorsunuz değil mi? geri dönün, çünkü amfi almayı unuttunuz. ihtiyacınıza göre bir amfi alın, şunu alın bunu alın diyemem, o sizin ne çalacağınıza nasıl çalmak istediğinize veya nerede çalmak istediğinize göre değişkenlik gösterir. amfiyi de aldınız. şimdi dükkandan çıkabilirsiniz. (bu arada elektro gitar için ekstra bazı aparatlar veya aksesuarlar var, örneğin pedal. bunları yine siz kendinize göre alacaksınkz ya da almayacaksınız).

    eve geldiniz, yeni gitarınızı açtınız. kendinizi james hetfield'ın gençliği gibi veya slash gibi hissediyorsunuz.

    sırada bu gitarı çalmayı öğrenmek kaldı. bu işin en temel yolu disiplinli olmaktır. düzenli olarak çalışmanız ve bırakmamanız gerekiyor. yapılan en büyük yanlışlardan birisi gitarı alıp hemen şarkı çalmaya çalışmak veya işte jimi hendrix gibi dişiyle çalmak istemek, ya da solo atayım gitarı şöyle bi ağlatayım falan demektir. iyi bir eğitim lazım arkadaşlar, bakın illa kursa gidin demiyorum, bu iş artık online da oluyor, örneğin ben selim ışık'tan çok şey öğrendim. tavsiye ederim. maddelere ayıracak olursak;

    1- gitar öğrenirken acele etmemek

    2- disiplinli çalışmak

    3- tekrar yapmak

    4- izlemek (çalan kişiler nasıl çalıyor bir bakın, tabi herkesin farklk tarzı var ama siz yine de bi bakın gözlemleyin, gözlem iyidir)

    5- tellere vurmayın :) teli kopartmak istemezsiniz, bi de onunla uğraşırsınız, yeni tel al tak vs konserlerde yapılan şovlara veya o gitaristlerin çılgın gibi tele vurduğuna, aslında o kadar şiddetli vurmuyorlar, size sanki tele çok şiddetli vuruyormuş gibi geliyor. zaten çaldıkça göreceksiniz.

    6- parmaklarınızın uçları su toplayabilir. ayıca o parmak uçları nasır tutacak sertleşecek arkadaşlar baştan söyleyim.

    7- egzersiz yapın, her fırsatta.

    8- vazgeçmeyin. en büyük hatalardan birisi de bu. yapamıyorsanız üzerine gidin, emin olun o şeyi yapacaksınız, o an yapamıyorsanız bi ara verin. gidip de gitar ustalarını izleyip “yav adam nasış çalıyor ben asla böyle çalamam, öğrenemem” diyip de vazgeçmeyin. unutmayın bir zamanlar onlar da sizin gibiydi ve sıfırdan öğrendiler.

    benim şimdilik söyleyeceklerim bu kadar arkadaşlar. ha beni usta bir gitarist falan zannetmeyin, kendi çapımda çalıyorum ben. bunlar benim bizzat deneyimleyip öğrendiğim şeylerdi veya yaptığım hatalardan çıkardığım derslerdi.

  • vedat milor taksim gezi parkı'ndaymış. biber gazı atmışlar, “aslında bunu akaretler'de yiyeceksin” demiş.

  • son 7 haftada ibb ile maçı da olmadığına göre artık rahatlıkla şampiyon diyebiliriz onlar için.

  • 47 yaşındayım, emekliyim, kadınım; baharda ehliyet aldım, 2 ay önce de araba. araba kullanırken camları açıyorum, full bass vererek son ses müzik dinliyorum, ciğerlerim titriyor.
    bahçeşehir/gölet - akbatı arasında zangır zangır gidip gelen maganda benim. ayılığın bağrından kopup geldim ve bundan zevk alıyorum.
    çelik jant da taktırmayı düşünüyorum.

  • o önlükler zaten komple sorunsaldı. sadece yaka iliği değil yani. o yaka ilikleri genelde tenefüsteki sınıf maçlarında kopardı. tebeşir izi de kolay çıkmazdı o önlükten. maçlardan önce arkamıza tebeşirle numara yazardık futbolcu hesabı 1 den 11 e kadar, derse girmeden önce de hesapta temizlerdik ama tahtaya kalkanın arkasında inceden yine numaralar gözükürdü. benım arkamda 3 yazıyordu öğretmen görmüştü solbek tahtaya demişti.