hesabın var mı? giriş yap

  • iş yerinde iş amaçlı kullandığım msn messenger programında müşterimiz olan firmalardan birinin muhasebe sorumlusu kadına vergilerin ödeme tarihlerini yazarken , 31.03.2009 yazmamla monitörde 31 çeken kocaman bir el ve tarrak eşliğinde ekrana attıran 31 harfinin yerine koyulan ifadenin çıkması ve benim monitöre bakmadan yazıp göndermem . bu olay bende anlık tansiyon düşüşü ve soğuk terleme yaratmıştır. uzun bir süre msn kullanmamama vesile olmuştur.

  • anadolu köylerinin çoğu pislik yuvasıdır... şaşırtmıyor artık. en çok ahlak bekçiliği yapıp en ahlaksız olmayı başarırlar.

  • kisaca elektron akisi diyebiliriz. aslinda tam olarak ne oldugunu anlatmak guc ama bunu boyle bilmek yeterli.

    izah etmeye calisalim:

    misal bir ampulu yaktiniz. icinde tungsten bir tel var. elektronlar bu telin icinden gecmeye basliyorlar. yani aslinda tam olarak gecmiyorlar da, periyodik olarak o tungsten tel uzerindeki elektronlarla yer degistiriyorlar. her maddenin elektron akisina karsi bir direnci vardir. tungsten de belli bir direnc gosterir. bu direnc yuzunden, elektron akisi sirasinda madde isinir. bunu "surtunme" gibi degerlendirmek mumkun tabi de, aslinda oyle degil elbette. soyle basitce aciklamaya calisayim; tungsten atomu uzerindeki elektronlar, komsu atomdaki elektronun yerine gecmek icin belli bir enerji duzeyine cikilmasini ister. eger, elektron akisini yonunde atoma dogru gelen elektron belli bir enerji duzeyinin uzerindeyse, atomdaki elektronun yerine gecer. atom da, uzerinde fazla elektron bulunduramayacagi icin, en ustteki fazla kalan elektronunu diger atoma yonlendirir. bu sirada bir onceki elektronun enerjisi de bu giden elektrona yuklenmek zorunda kalir ki, yeni gelen elektron atomdaki en ust yorungede yerinde kalabilsin.

    evet, biraz karmasik oldu ama olay boyle... dedigim gibi, yeni gelen elektron bir digerini kovarken enerjisinin epeyce bolumunu ona aktarir ama bu enerjinin bir kismi da atoma gecer. bu da atomun titresiminde bir artisa sebep olur. eger yeterince dikkatli okuduysaniz, bu enerji alisverisi sirasinda bir enerji kaybi oldugunu farketmissinizdir. iste bu enerji kaybi, "direnc" olarak adlandirilir "kabaca"...

    bu elektron alisverisi sirasinda atoma bir miktar enerji gectigini ve bunun atomun titresimini artirdigini soylemistik. iste bu artan titresimi biz isi olarak biliriz. eger bir madde isinmissa, bu isi enerjisini bir sekilde disari atmak zorundadir. ve bu disari atim, genellikle "foton" yani "isik" seklinde olur... boylelikle o ampulun parladigini goruruz. ozetle en kaba haliyle bir ampul boyle isik yayar.

    simdi sizler, elektrik sobalarinin nasil isittigini da bir sekilde anladiniz degil mi? evet, aslinda elektrik sobalari direnci yuksek, daha kalin telli ampullerden baska bir sey degil. e herhalde neden bu kadar cok elektrik yaktigi halde nicin boyle az isi verdiklerini de anlamissinizdir. cunku elektrik enerjisinin cogu bir sonraki elektrona aktarilir ve biz sadece cok kucuk bir bolumunu isi olarak goruruz...

    bilgisayar ekraniniz da buna benzer calisir. eger monitorunuz tuplu ise, tupun gerisindeki elektron tabancasindan salinan elektronlar ekran yuzeyindeki fosforlu yuzeye carpar. bu fosforlu yuzey enerji yuklu elektrolari sogurur. bu yuzden fazla enerji yuklenirler ve bu fazla enerjiyi foton yani isik olarak disari atarlar. bizler de bu isigi goruruz. tipki floeresan lambalar gibi. aslinda ayni seydirler. lcd ekranlarda da goruntu benzer sekilde olusur fakat teknik farkli oldugu icin anlatmasi uzun surer. kisaca, bu sefer elektrik yukunun sivi kristal hucreleri yon degistirmeye zorladigini, hucrelerin uzerindeki polarlanmis filtrenin bu yon degistirmeye bagli olarak arkadan gelen isigi bizlere gosterip-gizledigini belirtmek yeterli sanirim. evet, isigin da bir "yön"ü vardir. bu filtre isigin yatay veya dikey yayilimindaki gorulebilirligini etkiler. cunku isik dalgalari "yatay" ilerler. karsisina dikey bir polarize filtre koyarsaniz arkadaki isik gorulmez. bir polaroid gozlugun iki camini ust uste koyup camlardan birini cevirirseniz bunun ne demek oldugunu daha iyi anlarsiniz.

    ne diyorduk? elektrik elektron yayilimidir. nasili veya nicini su an icin onemli degil. bununla ilgili teoriler veya farkli bir ton anlatimini bulabilirsiniz.

    fakat net bir sekilde itirafta bulunmak gerekirse, bugunku teknolojimizin dayandigi pekcok sey gibi, elektrik de "teorik"tir... cogu kanitlanamamis fakat isleyisini bildigimiz kurallar uzerine insa edilmistir. elektron'un ne oldugunu tam olarak bilmedigimiz gibi, elektron'un elektrik enerjisini nasil ortaya cikardigini da "tam" olarak bilmiyoruz. sadece teorilerimiz var. fakat bir seyin ne oldugundan emin olmamamiz onu nasil kullanacagimizi bilmememiz anlamina gelmiyor. bizler elektrigi harbi guzel kullaniyoruz. bu, bugun icin bir realite.

    tabi ileride yeni bir dahi veya dahi grubu cikip, simdiye kadar elektrigi "rezil" bir sekilde kullandigimizi, bunu %3580 daha verimli kullanmanin aslinda cok basit bir yolu oldugunu gosterebilir. o zaman saygi duyariz elbette. hatta tesekkur ederiz.

    bunca "belirsizlik" saydiktan sonra, elektrigin aslinda elektronlarin atom cevresinde dolandiklari yorungelerle cok ilintili oldugunu da soylemek zorundayiz sanirim. haaa, az once bilmiyoruz falan dedim de, elektronlarin atom cevresinde dolanmasi ile ilgili cok guzel ve "saglam" teorilerimiz var. bugun hesapliyor ve inaniyoruz ki, elektronlar atom cevresinde oyle don baba donelim "stabil" yorungelerde gezinmiyorlar. enerji duzeylerine gore farkli yorungeleri var ve bu farkli yorungelerde "fantastik" sekilde dolaniyorlar. enerjisi bir sekilde biryerlerden yukseltilen elektron bir usttekinin yerine geciyor. yerine gectigi elektron da enerji kaybederek bir oncekinin yerine geciyor. tabi enerji kaybettigi icin, kaybettigi bu enerjiyi bir foton olarak yayinliyor. biz de bunu isik veya radyo, x isini veya baska bir foton dalgasi olarak hissedebiliyoruz.

    tamam, sacmalamayi kesiyorum. elektrik demistik, karmasik ama bir o kadar da basit bir sey. mesela elektrigi demir cubugun uzerine sarili bir tel sarimindan gecirdiginizde demir cubuk miknatis oluyor. ahaha iste bu da elektromanyetizma denen sey. ya da sadece manyetizma mi desem? eheh tabi degil, bunlar aslinda ayni sey. ya da biz oyle oldugunu dusunuyoruz. ya da gercekten ayni sey ama biz sadece dusundugumuzu dusunuyoruz.

    bu entry'i nasil baglayacagimi bilmiyorum. o yuzden olabildigince mantikli ve duzgun bir laf etme geregi hissediyorum kendi kendime... efenim, elektrik, bugunku medeniyetimizin temel tasidir. enerjinin dogru duzgun kullanmayi bildigimiz tek seklidir.

    ornekleyeyim; hani atom enerjisi falan diyoruz ya. ahah yalan o yahu. yaptigimiz sey cok komik :)) nukleer enerjiyi isi elde etmek icin kullaniyoruz. bu isiyla suyu kaynatip buhar elde ediyoruz, sonra bu buhari jeneratorun ucuna bagladigimiz tribunun dondurmek icin kullaniyoruz. ardindan da jenerator bize elektrik veriyor. nerede kaldi nukleer peki?

  • piyango yine 65 yaşa vurdu. şimdi demez mi bu insanlar "e biz aşıyı niye olduk, covid-19'un askeri biz miyiz ulan" diye :) aşılanan insanlara yasak getirip, aşı olmayanları sokağa salan tek ülke biz miyiz gerçekten merak ediyorum. şimdi covid-19'a karşı kullandığımız en büyük kozumuz 65 yaşlar mıydı? her şeyin sorumlusu onlar mıydı? daha önce aşılama olmadığı halde bu denendi ve hiçbir sonuç alınamadı. zaten 65 yaş son zamanlarda herkesten fazla dikkat ediyor diye biliyorum.

    çok değil iki üç gün sonra vaka sayılarını düşürmeye başlarlar artık şöyle başardık, böyle yendik diye. alınan kararlar "dostlar alışverişte görsün" diye alınmış. hafta sonu ve gece yasaklarını zaten ipleyen yoktu. millet yolunu bulmuş, almış eline bir kağıt parçası at koşturuyordu sokakta. yine aynı şekilde devam.

  • her zaman söyledim yine söylüyorum seçimlerden sonra tüik çalışanlarını çaycısı da dahil olmak üzere yargılatmayan yeni hükümetin allah belasını versin. bu rezilliği, bu sefaleti bu insanlara yaşatmaya kimsenin hakkı yok.

  • bir arena polis baskını:

    polis fuhuş yapıldıgı iddia edilen bir eve baskın yapıyor. ev travesti kardeşlerimizle dolu. ince bir ses duyuluyor:

    -sevcan kalk polis!

    sevcandan ses yok

    -sevcan uyan polis baskını!

    sevcandan yine ses yok

    -ahmet abi kalk uyan polis geldi

    ahmet abi bir kalkıyor ki o ne kalkış rööah noluyo lan diye. işte bunun videosunu bir türlü bulamadık. gören beri gelsin.

  • masamda gönülsüzce doldurulmuş bir form, üstünkörü yanıtlanmış ya da yanıtsız bırakılmış sorular. "bu görüşmede başlıca ele almak istediğiniz sorunlar" kısmı özellikle boş, anne baba ile ilgili soruların olduğu kısımlar detaysız.

    bir kurum görevlisi giriyor odaya, başka birkaç form bırakıyor öncekinin üzerine. yirmi dakikalık bir görüşmenin ardından tanı ve tedavi bilgileri yazılacak üzerine. tanınacak ve iyi edilecek, iyi oldu mu diye kontrol etmek için yeni bir randevu tarihi belirlenip yazılacak.

    bir oğlan çocuğu giriyor sonra içeri, donuk bakışlarını yerleştiriyor masamın üzerine. gözlerini yakalamaya çalışıyorum, gönülsüzce bakıyor. sorular soruyorum, üstünkörü yanıtlıyor ya da yanıtlamıyor. başlıca ele alınması istenen sorunlara yanıt yok, anne baba kısımları detaysız. formda eksik kalan görüşmede tamamlanmıyor.

    buraya getirildiği için mi tedirgin ve öfkeli yoksa buraya getirilmesini gerektiren şeyler nedeniyle mi, hiçbir fikrim yok. bir sonraki sorulacak soruyu kestiremeden bir şeyler soruyorum, her seferinde birkaç kısa birkaç cümle ile etimi koparıyor.

    on dört yaşında. annesi birkaç yıl önce kansere yakalanmış, birkaç yıldan az yaşayabilmiş. babası uyuşturucu kullanırmış, altı ay önce cezaevine girmiş. belki salınırmış birkaç aya, salınmasa ne iyiymiş. dövermiş, sadece dövse yine iyiymiş.

    altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    bir esnaf lokantasında aşçı yamaklığı karşısında karnını doyurmuş. kış zaten henüz bastırmamış, battaniyeler örtünmesine yeterli olmuş. elektriklerin henüz kesilmediği zamanlarda televizyon izlermiş, ses olsun istermiş evde. ama bir de epilepsi hastasıymış. ışık nöbetlerini tetiklermiş, televizyon ışığı mesela. evin elektriği kesilene kadar zaman zaman nöbet geçirirmiş, sonra devrildiği yerden kalkar ve battaniyenin altına girermiş. allah vere nöbetleri pek sık değilmiş o aralar. zaten allah'ın ona verdiği ancak bu kadarmış.

    söylemiş miydim; altı ay bir başına yaşamış evinde, doğum günü gelmiş geçmiş. on dört olmuş.

    sosyal inceleme raporuna göz gezdiriyorum; üç beş akrabası varmış ama ona bakacak durumları yok imiş. hem babası ile de kavgalılarmış, yüzüne bakılacak adam değilmiş. teşekkür edip telefonu kapatmışlar. oğlanın yüzüne kimse bakmamış.

    yirminci dakika olmak üzere, görüşmede başlıca ele alınması istenen sorunlar kısmı hala boş. zihnimde evde bir başına nöbet geçirişinden, düştüğü yerden kalkıp kanepesine geçişinden başka sahne yok. kaç sahne tahayyül edilebilir, kaç sahne bilinebilir ve kaç sahneye katlanılabilir, bilmiyorum.

    bilinç hep sahnede, kapandığı birkaç dakikalık nöbetler dışında. bilinç orada ve odamda. başlıca olarak ele alınması istenen sorunlarda.

    üstelik ortada bir sahne de yok.