hesabın var mı? giriş yap

  • kadın: günaydın canım.
    erkek: seni günden kıskanıyorum.
    k: çok tatlısın ama kalk giyin çıkmamız lazım.
    e: seni giydiklerinden kıskanıyorum.
    k: aşkımmm.
    e: seni aşktan kıskanıyorum.
    k: bunu biraz düşünmem gerek ama hadi nolur giyin gitmemiz lazım ajlan'a söz verdik kız 3 aydır hazırlanıyor bu oyuna ve sadece bugün oynayabilecek hem sen de söz verdin.
    e: senin düşüncelerini kıskanıyorum.
    k: uzamadı mı?
    e: senin uzunluklarını kıskanıyorum.
    k: o uzunluklar sende var.
    e: beni kıskanmanı kıskanıyorum.
    k: seni kıskanmıyorum ben.
    e: beni kıskanmamanı kıskanıyorum.
    k: ben giyindim, gidiyorum.
    e: gidebilmeni kıskanıyorum.
    k: yaa yapma ama böylee.
    e: merhametini kıskanıyorum.
    k: hiç istemiyorsun değil mi gelmek?
    e: anlayışını kıskanıyorum.
    k: ama ben söz verdim.
    e: sözlerini kıskanıyorum.
    k: yalnız gitsem olur mu?
    e: gözlerini kıskanıyorum.
    k: ya niye yapıosun böylee.
    e: ayak bileğini kıskanıyorum.
    k: allahım! çıldıracam ben senin yüzünden.
    e: göbek deliğini kıskanıyorum.
    k: tamam tamam gitmeyiz. trafik vardı deriz.
    e: pembe dudaklarını kıskanıyorum.
    k: yeter şımartma beniiii.
    e: içindeki çocuğu kıskanıyorum.
    k: aşkımmm. sarıl bakayım bana.
    e: ........
    k: ........ kapı çalıo kim olabilir ki bu saatte.
    e: bizim çocuklar gelecekti beraber playstation çevireceğiz.

  • şahsımı namüsait kederlere sürükleyen rezalettir.

    nakliyye-i yurtiçi denen şirket-i bihayriyye evime gelib zili çalmadan kapıya "zatı-ı alinizi ziyaret ettik ama namevcuttunuz" belgesi yapıştırmışlar. hemen umumi merkezlerine telgraf çektim, 3 aydır bekliyorum hala cevab vermediler. ziyadesi ile mağdur olmuş durumdayım. bir daha asla nakliye için kendilerini tercih etmeyeceğim.

  • new yorklu fotoğrafçı joel meyerowitz 1962 yılında eline fotoğraf makinesini aldığında renkli fotoğraf çekmek sanat camiasında pek makbul görülen bir şey değilmiş. renkli fotoğraf işi dandik magazin gazeteleri ya da evlilik, doğumgünü gibi aile fotoğrafları için uygun görülüyormuş. meyerowitz, garage dergisine 2017'de verdiği röportajda, o zamanları gözlerini devirerek şöyle anlatıyor: "ciddi fotoğraf camiası dünyaya siyah beyaz bir filtreden bakıyordu. renkli fotoğraf ticari ve amatörce görülüyordu. ama umurumda değildi, bunlar renklerdi!"

    1960'lı yıllarda meyerowitz, manhattan sokaklarında her gün yürürmüş. bronx doğumlu fotoğrafçı, günlük rutininde garry winongrand ile buluşup amsterdam avenue'deki ucuz bir restoranda kahvaltısını ettikten sonra, 93. caddeden central park'a, oradan da 5th avenue'ye yürürmüş.

    "5th avenue'de günü geçirirdik. yemeğe giderdik, takılırdık, ve tüm gün sokaklarda avlanırdık ama herhangi bir şey için değil, sadece izlerdik. biriyle beraber olunca daha eğlenceli oluyordu çünkü sohbet de ediyorduk."

    ve 1960'lardaki new york gerçekten de çok renkliymiş. mesela 1963 yılında porto rikoluların bir geçit töreni varmış ve dört kadının tören öncesi sokakta makyaj yaptıklarını görmüş. o günden şöyle bahsediyor: "geçit töreninde neler olduğu umurumda değildi, beni töreni izleyenler ilgilendiriyordu. işte orada bu dört çıtkırıldım kızın törene hazırlanmak için makyaj yaptıklarını gördüm. onların fotoğrafını çekmek kolaydı, ama doğru zamanlamayı bulmak ve onları ürkütmemek ya da kaçırmamak benim için unutulmayacak bir andı." foto

    sanatçının diğer harikulade fotoğraflarından bazıları:
    doberman pincher'ı ile gülümseyen bir siyahi adama tuhaf şekilde bakan bir iş adamı, new york, 1963 => foto
    provincetown, massachusetts'te dairy land adlı ucuz bir yol restoranı, 1976 => foto foto2
    dusk, new jersey, 1978 => foto
    red interior, provincetown, massachusetts, 1977 => foto
    paris, 1967 => foto

    mükemmel görüntüyü almanın bir formülü yok diyor meyerowitz. "bu sezgisel bir şey. fotoğrafçılık iki kere düşünmeyle ilgili bir şey değildir, herşey bir anda olur ve sonra geçer gider. ya önünüze geleni değerlendirirsiniz ya da onu kaybedersiniz. bu bir savaştır. içgüdüleriniz 'oraya git, o kişiye git, hayır bu değil, o' der. kıvılcımı yakalamalısınız."

    ground zero'da, yani dünya ticaret merkezi ve çevresinde, 11 eylül saldırılarından sonraki günlerde ve aylarda da bir hayli fotoğraf çekmiş. hatta bina enkazına girebilen tek fotoğrafçıymış. saldırı sonrası 2001 yılında new york'ta "no-photography" politikası uygulanıyormuş ve tabi bu, meyerowitz'in fotoğraf çekme hevesini sadece artırmaya yaramış. "'fotoğraf yok' lafını duyar duymaz, nasıl yani, tarihi yok mu sayacağız? diye düşündüm" diyor ve buna çok sinirlendiğini hatırlıyor. "bu fotoğraflardan bir arşiv yapmam gerektiği çok açıktı, bürokrasiyi bir şekilde atlatmam gerekiyordu. ben bir new yorkluyum ve bunu bir şekilde çözmeliyim diye düşündüm."
    ve öyle de yapmış. bir grup dedektif ile yakın ilişkiler kurmuş ve kendisine üzerinde, 'joel meyerowitz: belediye başkanlığı fotoğrafçısı' yazılı bir nypd rozeti verilmesini sağlamış. "o noktadan sonra, artık atanmış bir fotoğrafçıydım. kimse beni dışarı atamazdı."

    o fotoğraflardan ikisi:
    1
    2

    şu an 81 yaşında olan meyerowitz artık new york'ta yaşamıyormuş. bugünün siyasi ortamını 2001'deki kaosa benzetiyormuş. 2013 yılında şehri terketmiş ve hiç de özlemiyormuş.
    "değerler ayaklar altında. 75 yıl orada yaşadım, bu gerçekten uzun bir süre. oraya gittiğimde stres ve baskının enerjisini hissedebiliyorum, hayatımda bu zehre gerçekten de ihtiyacım yok."
    italya'da tuscany'e taşınmış. ama italyanca öğrenmekte zorlanıyormuş: "80 yaşına geldiğinizde yeni bir dil öğrenmek çok zor. zihnim adeta tamamen dolu bir hard disc gibi."

    sanatçının farklı fotoğraflarını ve röportajını bulabileceğiniz adresler:
    http://www.howardgreenberg.com/…wolf?view=slider#12
    https://garage.vice.com/…yerowitz-color-photography
    https://ritournelleblog.com/…y-exhibition-in-paris/

  • ekşi sözlük yazarlarının maç hakkındaki sikimsonik tahminlerini kimsenin sallamadığı maç.

    amk varsa sağda solda okuduğunuz ilginç bir bilgi, bir anektod, bir foto, bir video yazın şuraya.

    atletico alır.

    madrid alır.

    final maçı haliyle 2 takımdan biri kazanacak aynı şeyleri daha ne kadar tekrar edeceksiniz amk.

    gol dakikası veren var, bunun çocukluğuna inmek lazım. bu ne ilgi budalalığı.

  • (bkz: brucella)
    (bkz: tuberkuloz)
    (bkz: campylobacter)
    (bkz: shigella)
    (bkz: e. coli)
    (bkz: listeria)
    (bkz: salmonella)
    ....

    daha gider bu... bunlar işlem görmemiş çiğ sütten bulaşan hastalıklardan bazıları. bir kısmı öldürücü iken bir kısmı sadece gıda zehirlenmesi yapar... bir kısmı kaynatılınca ölürken bir kısmı toksin salgıladığı için kaynatsan da işe yaramaz. arada sporlu bakterilerin yarattıkları var. kaynatıyorsun sonrasında spordan çıkıp kaldığı yerden devam ediyor falan...

    doğru düzgün tarım politikası olmayan, trakya harici hastalıklardan ari bölgesi bulunmayan * türkiyede yıllar öncesinden yapılması gereken düzenlemedir.

    adam sütü şirkete satamıyor neden?

    hayvana ilaç kullamış, süt antibiyotikli, şirket almıyor sokakta satıyor

    inekte mastit var, cmt mor lapa olmuş sütü satamıyor, sokakta satıyor

    süt kesilmiş içine çamaşır sodası, hidrojen peroksit döküyor açıyor sokakta satıyor.

    su katmak çok naif bir şey açık süt sektöründe. katmayan zaten yok default ayarlar.

    sen sevgili dingil de köy sütü diye, organik diye alıyorsun çiğ sütü... al yavrum, minik kuşum, zaten hiç hasta olmadın, zaten senin aldığın adam kendi sütünü satıyor falan... uht sütten zaten yoğurt bile olmuyor*.

    türkiye gibi veteriner saha yapılanmasının düşük olduğu / olmadığı ülkelerde tüketilmemesi gereken ilk hayvansal üründür çiğ süt.

    brucella olursunuz, çükünüz düşer.

    *

    edit: ya 3-5 ineği olan adamların kapı kapı dolanıp sütünü satmaya çalıştığını düşünen naif insanlar var ne güzel... o adamın ineği günlük ortalama 15 lt süt verse, 5 inekten 75lt süt yapar. o adamın aracının arkasındaki depo kaç litre lan bi düşün? bu adam her gün kaç kişiye süt satıyor?

    adam 3-5 ineği olan kişilerin , şirkete/mandıraya satılamayan sütlerini benzer/ çoğu zaman daha düşük fiyatlardan toplayıp size kakalıyor açık süt diye -normalden daha pahalıya- siz hala yok köy kokusu yok bilmem ne...

  • o arabaya binmesi yeterince korkutucudur zaten, umarım bunun farkına varıp daha çok korkmaz.

    edit: ya ne emeği bsg sevgili dingil ekşici.

  • 2 aralık 2016 editi: bu entry'i yazdığımdan beri büyük ödül 19 milyon dolar civarından 16 milyon dolar civarına geriledi. 2 milyon dolardan fazla azaldı.
    ------------
    büyük ödülün 60.000.000 tl olarak açıklandığı çekiliştir. bir de son yıllarda katlanarak artıyor yazmışlar.

    nereye katlanarak artıyormuş?

    2013 yılında 50.000.000 tl vermiş milli piyango. 1 ocak 2013 tarihinde dolar 1.7862 tl'ymiş. yani 27.992.386 dolar vermiş. şu anki parayla bu 89.015.000 tl yapar. bu seneki ödül 60 milyon tl. yani miktar 2013'ten bu yana %33 düşmüş (2 aralık itibariyle %40 oldu gerileme). 9 milyon dolar düşüş ile 19 milyon doların altına gerilemiş.

    yok neden doları baz alıyorsun diyeni ise hemen enflasyon hesaplayıcısına alalım: yıllık enflasyona göre 2013 yılı ocak ayındaki 50 milyon tl, şu andaki oranlara göre 2017 ocak ayında 68 milyon tl'ye denk gelecek. yani enflasyon bazında ödül miktarında %12 düşüş yapılmış.

    son on yılda katlanarak artışın nereye yapıldığını gösterebilen yeşillendirsin.

  • yıl 1976...
    tıraş bıçağı firmasının (gilette) tüm dünyada yayınlanacak reklam teklifini reddeden tarık akan'ın kapısı bu kez otomobil reklamında oynaması için çalındı.
    yanıtı yine "hayır" oldu.
    daha sonra döneminde şampuan, diş macunu, banka ve bir çok önemli firmanın reklam tekliflerine de yanıtı her zamanki gibi "hayır" oldu.
    bu astronomik reklam tekliflerini hiç düşünmeden reddeden tarık akan, bunun sebebini o dönem şöyle açıklamıştı.
    "bu teklifler tarık akan olduğum için yapılıyor. bu adı ben kimden aldım? sinema seyircisinden aldım. onlar beni tarık akan yaptılar. şimdi bu tekliflere "evet" dersem onlardan aldığım bu adı onlara tekrar satmış olurum. dünyada her şey para değildir."
    (ses dergisi röportajı)

    tarık akan, zirvede olduğu 45 yıl boyunca, kendisine gelen reklam filmi tekliflerini geri çevirdi. hiçbir reklam filminde oynamadı. duruşundan ve çizgisinden asla taviz vermedi.

    senin gibi onurlu birisi bir daha gelmedi.. büyük usta.

  • ah sevgili her şeyi bilen sözlük yazarları..sanıyorsunuz ki herkesin dünyası sizinki gibi korunaklı bir yer ve insanların tek derdi sevgilisinin onu terk etmesi ya da patronunun geç kaldığı için onu azarlaması.

    babasının evinde her türlü fiziksel istismara uğramış, duygusal olarak ihmal edilmiş, yediği dayakların sesine dayanamayan alt komşuları tarafından babasının elinden kurtarılmış insanlar var bu dünyada. 15 yaşında evden kaçan, sokaklarda yatan, sevgi nedir bilmeyen, kendine gülümseyen adamları iyi insan zanneden, sonra yataktan yatağa sürüklenen, en sonunda kendini pavyonda konsomasyon yaparken bulan insanlar var.

    düzgün bir işe girseydi, apartman temizliği yapsaydı diyenleri duyar gibiyim. dünyayı ve insanları algılama şeklimiz daha çocukken belirlenir ve maalesef kaderimiz olur. herkesin kaderi sizinki gibi güleryüzlü değil. ve herkesin kaderinin zincirlerini kıracak gücü yok. o yüzden biz güleryüzlü kaderimizin sonucunda konforlu yaşamımızı sürdürüyoruz, bazı insanlarsa kimsenin yapmak istemediği işleri yapıyor.

    o yüzden size tavsiyem, kimsenin keyfinden bedenini satmadığını bilin ve insanları o kör ahlak anlayışınızla yargılamaktan vazgeçin.