hesabın var mı? giriş yap

  • 8 kelimeden oluşur.

    erdoğan'ın "mısır olaylarının arkasında israil var" açıklaması ap tarafından israil dışişleri bakanlığı basın sözcüsüne soruluyor, verilen cevap şu: "bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek o açıklamalardan biri". off anam off. ortadoğunun liderine bak sen hele..

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/24556467.asp

    edit: genç şakirtler rahatsız! gg diye ispiklemişler lan.

  • fakiriz diye demiyorum ama iki gün önce eve hırsız girdi, hayatımdan yarım saat çaldınız diye not bırakıp gitmiş

  • arada kalmış 90lar neslinin umutsuz bireyleridir. boomerlar gibi dünyayı toz pembe, genclerin is begenmediği bir yer olarak görmezler veya zoomerlar gibi teknolojinin içine de doğmamışlardır direkt olarak, insanlığın yaşadığı en onemli degisimlerden biri olan bilgi çağının tam ortasında kalmış, yolunu kaybetmiş, hayatıyla ne yapacağını bilmeyen kayıp nesildir.
    schopenhauer ve nietzsche bu neslin fikirlerini iyi yansıtır

    hayatta varolmamızın amacını mutlu olmak zannedenler büyük bir iluzyon içindedir, belki de acı çekmek için gelmişizdir

  • okulda oğluna dayatılan namaz eğitimine itiraz eden doktor işten atıldı!
    yalova'da özel bir sağlık kuruluşunda çalışan dr. abuzer meral, ortaokula giden oğluna zorunlu din dersi kapsamında uygulamalı namaz eğitimi dayatmasına itiraz etti. okul yöneticileri dr. meral'i, tetikçi ve yandaş "gazete" akit'e şikayet etti. akit tarafından "bu nasıl doktor" başlıklı bir haberle hedef gösterilen doktoru, çalıştığı özel sağlık kuruluşu işten çıkardı.

    yalova'da özel bir sağlık kuruluşunda çalışan dr. abuzer meral, ortaokula devam eden oğluna, zorunlu din dersi kapsamında sınıfta uygulamalı namaz eğitimi dayatmasına itiraz etti. okuldan bazı öğretmenler, bir süre sonra dr. abuzer meral'i zorunlu din dersine karşı çıkması ve bu konuda sosyal medya hesabında paylaşımlarda bulunması nedeniyle yandaş, gerici ve tetikçi "gazete" akit'e ihbar etti.

    tetikçi akit hedef gösterdi!

    akit adlı "gazete" geçtiğimiz gün "bu nasıl doktor" başlığıyla dr. abuzer meral'i hedef gösteren bir "haber" yayınladı. aynı gün içinde, çalıştığı özel sağlık kuruluşu dr. abuzer meral'in işine son verdi.

    dr. abuzer meral: siyasal islam ile derdim var

    konuyla ilgili kişisel sosyal medya hesabında bir açıklama yapan dr. abuzer meral şunları söyledi:

    tetikçi yeni akit beni hedef göstermiş. nedeni ortaokulda oğlumun din dersinde uygulamalı namaz kıldırılmasına ve çocukların beyinlerinin yıkanmasına karşı çıkmam. okuldan tehdit edildim. yazımı kaldırmam istendi aksi takdirde kötü şeyler olacağını söylediler. tehditlerine pabuç bırakmadım. ve tetikçi akit'te ısmarlama linç yazısı yazdırdılar. çalıştığım hastaneye ankaradan işten atılmam için tehdit gelmiş. sosyal hesaplarıma şu ana kadar yüzlerce hakaret ve tehdit mesajları yağıyor. yazdığım hiç bir şeyde suç unsuru yok. kamuoyunda paylaşılan yazılan şeyler. siyasi yorumlar. temiz inançlı müslümanlar ile hiç bir sorunum yok, olmadı, olmaz da. 18 yıldır yalovada'yım, herkes beni tanır. inançlara saygılı, özgürlükçü, çoğulcu, laik demokratik bir hukuk devleti mücadelesi veren biri olarak sadece siyasal islam ile derdim var. bu saatten sonra bana, aileme gelebilecek herhangi bir şiddet, hak mağduriyetinin sorumlusu okul yönetimi, din bilgisi öğretmeni ve kocası ile birlikte tetikçi yeni akit ve sosyal medyada hedef gösteren herkestir."

    ve işten atıldı!

    dr. abuzer meral, bu açıklamasından kısa bir süre sonra çalıştığı özel sağlık kuruluşunun yönetimi tarafından işten çıkarıldı. işten atıldığı nı yine facebook hesabından duyuran dr. abuzer meral, şunları söyledi:

    bu akşam itibari ile çalıştığım hastane işime son verdi. kesinlikle onları suçlamıyorum. yukarıdan aranmışlar. sonuçta bir ticarethane. yüzlerce insan ekmek yiyor. korku imparatorluğu herkesi teslim almış durumda. ekmeğimle oynayanlar, tehdit edenler hesap verecek. tüm hukuki yollara başvuracağım."

    http://haber.sol.org.tr/…016/12/05/tetikci_akit.jpg

    taze bir islamofaşizm vakası.

    öyle değil mi lan angut liberal?

  • tomas lindahl ve paul modrich ile birlikte 2015 nobel kimya ödülünü paylaşmıştır. saygılar.

  • insanı gerçekten mutlu edebilen ruh hali.
    sene olmuş 2010. tükettiğim 26 yıla bakıyorum da, tükettim kelimesi hüzünlü görünse de mutlu oldum ben. peki nereden çıktı şimdi bunları yazmak? söyleyeyim. bilmiyorum. belki de biliyorum ama itiraf edemiyorum. belki bu satırları benden sonra sen okursun, belki dönüp yüzümde anlamsız bir gülümseme ile ben okurum.

    çocuktum. pek dişimi fırçalamazdım. bir gün dişim ağrıdı. sonra çürük olduğu ortaya çıktı. o diş çekildi. dişçi, o dişin tekrar çıkmayacağını söylese de hayallerimi yıkmadım ben. o dişin hep çıkacağını düşündüm. sonuçta o diş çıkmadı ama çıkacağını düşünürken mutluydum.

    5 liralık loto ile milyonlar kazanmayı hayal ettim hep. 15 milyonda bir ihtimal olduğunu hep biliyordum fakat olmayacak 14,999,999 ihtimali değil olacak 1 ihtimali hayal ettim. 5 liraya bi kaç gün mutluluk ve hayaller satın aldım. ve o 5 lira hiç boşa gitmedi.

    internet siteleri yapmaya başladım. dandik fikirler ve kodlamalarla bir gün facebook kadar büyük ve zengin olacağımı düşündüm. olmadı, olmazdı da zaten. ama hayalini kurmak güzeldi.

    bas gitara başladım, üniversitede konserler verdim. ilk tam şarkımı çaldığım zamanı unutmuyorum. dünyaca ünlü bir gitarist olacağımı düşündüm. arkadaşlarım dışında iyi çaldığımı düşünen çıkmadı. olsun, mutluydum.

    dostoyevski okudum. onun gibi yazabileceğimi düşündüm. oturdum kısa kısa şeyler yazdım. sonra dönüp okuduğumda sıradan bile olamayacak kadar kötü yazdığımı fark ettim. ama mutluydum.

    arabalara hep ilgim vardı. eski bir arabam olmasını ve onu toplamak istedim. bunu başardım. ama başardığım zaman aldığım hazzın onu hayal ederkenki kadar fazla olmadığını fark ettim. arabaların motorları hep bana çok saçma geldi. makine mühendisliği okudum, yeni bir motor tasarlamak istedim. ama okulda sağolsunlar hayalini bile kurdurmadılar. evet belki tasarlayamayacaktım ama hayal edebilirdim.

    zamanda geçmişi gösteren bir makine tasarladım. onunla dünya üzerinde herhangi bir zamana bakabilip gerçekleri görebilecekdim. avukatları oldum olası sevmedim. niye sevmediğimi de anlayamadım da gerçi. makinam sayesinde avukatlara gerek kalmayacaktı. geçmişte ne olduysa oturup izlecektim. acayip mutluydum dünyayı değiştirecektim.

    insan sadece gelecekteki mutluluğunun hayalini kurarken gerçekten mutludur diye bir laf duydum. benim hep boyumdan büyük hayallerim oldu. birçoğunu gerçekleştiremedim. olsun. yine de bir gün bu yazıyı okursan gülümse ve benim mutlu olduğumu düşün. oldum. gerçekten.

  • 99'lu adam sahaya batman gibi atlayıp hakem dövdü lan; ne fransa 98'i. valla o olay yaşanana kadar 99'luların ilkokula bile gitmediğini sanıyordum.

  • yanlış anlaşılan bir popüler sözdür. bu sözün "hayat yeterince sanat eseri tüketmek için çok kısa" gibi bir düşünceyle ilgisi alakası yoktur.

    hiçbir şey bilmeyen bir insan bile en azından azıcık mantık yürütebilir bu mevzuda. bu sözün tarihi milattan önce 400'lere kadar gidiyor. o dönemde milletin evinde netflix, telefonunda 10 playlistli premium spotify, yatak odası komodininde içinde 1000 tane e-pub yüklü kindle mı var? yok. zaten kaç kişi okuma yazma biliyor? kaç kişinin bitmeyecek kadar fazla, binlerce sanat eserine erişimi olabilir? yok öyle bir şey. tam bir "bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." olayı bu.

    bu sözün orijinali antik yunanca olarak hipokrat tarafından yazılmıştır. gelin orijinalinde geçen antik yunanca sözcükleri latincesiyle kıyaslayalım.

    bios (antik yunanca) - vita (latince):

    bio zaten yaşam bilimi biyolojinin de kökü. burada sorun yok.

    brakhys (antik yunanca) - brevis (latince)

    brakhys kısa demek. tıpta brakidaktili dediğimiz, anormal derecede kısa parmak kemiklerini ifade eden durumun etimolojik kökü bu. burada da sorun yok.

    macre (antik yunanca) - longa (latince)

    bildiğimiz makros aslında bu da. uzun anlamında.

    tekhne (antik yunanca) - ars (latince)

    işte karışıklık burada çıkmış. burada ars sözcüğünün karşılığı olan tekhne, güzel sanatlar anlamına gelmiyor. buradaki tekhne, bugünkü teknoloji sözcüğünün etimolojik kökü. teknik anlamında kullanılmış.

    zaten sözcüğün kullanıldığı bağlamdan da anlaşılabilir bu. hipokrat bunu tıbbi bir metin için yazmıştır. anlatmak istediği şey mesleki uzmanlığın edinilmesi için gereken zamanın uzunluğuna karşılık hayatın kısalığıdır.

    gidip dövme falan yaptıracaksanız anlamını bilin bari.*

  • istanbul: mor ve ötesi, madrigal, hey douglas.

    ankara: bengü, buray, koray avcı, sabahat akkiraz, onur akın.

    adana: cem adrian.

    antalya: edis.

    mersin: sertap erener, can bonomo, atiye.

    muğla: melek mosso.

    şöyle biraz baktım da chp'nin tüm büyükşehirleri alması sayesinde milli bayram kutlamalarında kalite baya artmış gözüküyor. diğer sanatçılara saygısızlık olmasın ama eskiden belediye konserleri mustafa ceceli, alişan, demet akalın ve 4-5 aynı ismin etrafında dönüp duruyordu.

    şimdi tam anlamıyla yeni neslin dinlediği sevdiği isimler sahne alacak. bunların yanında bir sürü cumhuriyet tarihini anlatan etkinlikler var.

    özlemişiz böyle coşkulu kutlamaları.

  • "diyelim ki balıkmışım ben, sen de balıkçı. ikimiz de biliriz sineğe bile kıyamazsın, öyle bos oltayı atarsın denize. bilirsin salak olmadığımı, ama aşık olduğumu bilmezsin. ben sana inat yakalanırım. şaşırırsın, nerden çıktı bu diye... istediğin balık degil ki, oturmak iskelede. mecbur çekersin yukarıya. acı çekiyorum nede olsa. dedim ya kıyamazsın... uzanırım avuçlarına. dudaklarıma dokunursun, iğneyi çıkartacaksın ya, yoksa sevdiğinden falan değil... bilirim senin yanında yaşayamayacağımı. sen de bilirsin, öldürmeye kıyamazsın, bakarsın avucundaki aptal balığa, ben de sana... sonra beni kurtarmayı seçersin, ben avuçlarında ölmeyi seçmiştim oysa... bırakırsın denize. yüzünde kahraman gülümseme. hayat kurtardın ya biraz önce. sessizce boğulurken mavilerde, son kez bakarım iskeleye, iskeledeki aptal balıkçıya, sen de kurtardığın balığına..."

  • aidat toplar. vermezsen mahkemeye verir. meslek dışı devamlı siyaset yapar.

    asla meslek hakkını savunmaz, istihdam projesi sunmaz, kadın mühendislerin haklarını savunmaz, işsize derman olmaz, asgari ücret veren işverene ses çıkarmaz, serbest çalışan mühendisin sorunlarına eğilmez, türkiye'de ki mühendislik eğitiminin yetersiz olmasını eleştirmez, mühendislik öğrencilerine destek olmaz, dünyadaki gelişmeleri takip etmez, ülkenin kalkınması için kurumlarla görüşmez.

    sadece yıllık tescil ücreti ve aidat toplar. siyaset yapar.

  • dark academia, öncelikle yüksek öğrenime, sanata, kaligrafiye, müzelere, yazmaya/okumaya, klasik yunan ve gotik mimarisine odaklanan hem estetik hem de bir alt kültürdür. alt kültür, öncelikle klasik edebiyat, antik sanat ve yüksek seviyeli liberal arts yani yedi özgür sanat olan gramer, mantık, retorik, aritmetik, geometri, müzik, gökbilim konularını incelemeye odaklanır.

    dark academia kültürünün ve estetiğinin önemli bir yönü, akademide geçmişte kalmış, nostaljik bir zamanı vurgulamasıdır. belirli bir zamanı anlatmasından çok, geçmişteki zamanları anlattığı konusunda ortak bir kabul vardır. ne zamanı referans aldığını anlamak için bazı ipuçlarımız var.
    en önemli ipucu, üst sınıf toplumunun liberal arts'a önem verdiği bir zamanın yüceltilmesi ve romantikleştirilmesidir. oxford, cambridge veya harvard gibi kurumların eski zamanları gibi.

    dark academia, klasik edebiyatın saygı duyulan bir çalışma olduğu bir belirsiz bir geçmiş döneme odaklanmaktadır. bu akım, öğrencileri gölgede bırakan, ciddi bir ton ve estetik yaratan bir karanlıkla tanımlanır. genellikle fon, aşırı güçlü profesörler ve zorlu öğrenci hayatıdır.

    dark academia'nın bir diğer önemli özelliği estetiğin üzerine sürekli düşen karanlık bir gölgedir. bu gölge gerçek bir gölge, fotoğrafın üzerine yerleştirilmiş sessiz ve koyu bir filtre veya karanlık bir koridor şeklinde olabilir. ancak yazı tarzında da ciddi bir ton şeklini alabilir. hatta hikayenin mekanlarında ya da olay örgüsünde bile kendini gösterebilir. hava her zaman kasvetlidir, öğrenciler günlük yaşamlarında her zaman tuhaf ya da acı verici duruma tanık olurlar. melankoli ve felsefi karamsarlık bu türün diğer öğeleridir.

    dark academia modası aracılığıyla zamana dair ipuçları alıyoruz. moda genellikle 1920'ler, 1940'lar ve 1950'lerin okul üniformaları olarak kendini gösterir. daha eski zamanlara dair gotik ton ise yine zamanı belirsiz hale getiren bir unsurdur. zamanın bu belirsizliği sonsuzluk duygusunu uyandırır.

    dark academia'nın kökeni, en azından bir hikaye anlatma türü olarak genellikle donna tartt'ın 1992 tarihli the secret history romanına atfedilir. estetiğin ve alt kültürün kökenleri tam olarak belli değildir. yaklaşık 2015'ten beri tumblr ve sosyal medya alanında vardır, ancak sosyal kısıtlamaların doruğa çıktığı covid-19 salgını sırasında büyük bir popülerlik kazanmış gibi görünüyor.

    her ne kadar bir alt kültür, tür ve estetik olarak karanlık akademi 2015 civarında ortaya çıkmış gibi görünse de, bu türe rahatlıkla uyum sağlayabilecek daha eski çalışmalar da var. örneğin, dorian gray'in portresi.

    filmler ve diziler arasında ise harry potter serisi, wednesday, dead poets society, penny dreadful, maurice bu akımdan esintiler taşıyan yapımlardır. harry potter serisi ile büyüyen bir neslin doğal olarak bu türden beslenmesi ve onu kutsaması da elbette ki şaşırtıcı değildir.

    esasen, halihazırda gücü elinde tutanların erişemeyeceği şekilde inşa edilmiş her türlü çalışma dark academia'nın alanına girer. bu topluluklar, bir bütün olarak gizli, elitist ve erişilemez olacak şekilde inşa edilmiştir. ortalama bir öğrencinin bu topluluklara girmesi zordur. çünkü bildiğimiz gibi, gizli topluluklar yalnızca bu prestijli kurumlara katılmak için yeterli, seçilmiş birkaç şanslı kişiden oluşur.

    en önemlisi karanlık akademi estetiği her zaman karanlığın içinde gizlenir. dark academia içindeki "karanlık" sözcüğü, kampüs ve çalışma çevresinde gizlenen kuşatıcı bir gölgeyi tanımlar.

    karakterler genellikle insanların züppe bulabileceği bir içecek veya sigara içer. kahvelerini sade içmekten viski içmeye, hatta belki puro içmeye kadar uzanan bir aralık vardır. benzer şekilde, karakterler genellikle karamsar, zeki ve eksantriktir (çünkü dahiler genellikle eksantrik olarak tasvir edilir). doğal olarak karakterlerin parlak olması gerekir, çünkü estetiğin tamamı eski akademik kurumların yüceltilmesi ve romantikleştirilmesinden oluşur. karakterlerin parlaklıkları, bu kurumların yalnızca seçkinlere yönelik olduğunu hatırlamamızı sağlar. onların tuhaflıkları bize bunun için yaratılmadığımızı hatırlatır.

    bazı insanlar dark academia'daki yaygın bir kinayenin otorite figürüne karşı bir tür isyan olduğunu söylüyor. bu bir öğretmen, yetkililer ya da iktidardaki başka biri olabilir. the secret history, klasik öğrenciler arasında yaşanan bir cinayeti ve suça yol açan koşulları konu alıyor. bu nedenle, dark academia'da kuralların dışına çıkmanın yanı sıra sıklıkla cinayet de yaşanır.

    dark academia'dan ilham alan çalma listeleri romantik ve empresyonist bestecilere özellikle vurgu yaparak, on sekizinci, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın başlarındaki klasik batı müziğine ve çağdaş minimalist bestecilere odaklanır.

    avrupamerkezci oluşu ve beyaz karakterlerin yoğunluğu nedeniyle emperyalizm kültürü esintileri taşıması bu türe yönelik eleştirilerin başında gelir. abd'deki üniversiteler eskiden özgürdü ve köleleştirilmiş insanların özgür emeğinin sömürülmesiyle finanse ediliyordu. orada sömürülen emek sayesinde özgür olabildiler.

    bir tür ve estetik olarak dark academia, baskıcı sistemleri ortadan kaldırmaya yönelik yavaş ama ısrarlı çalışmaya katkıda bulunmak için kendi anlatı gücünü kullanma şansına sahip. küresel çoğunluğun akademi ile beyazlardan çok daha farklı şekilde etkileşimde olduğunu ve fırsat eşitliğine sahip olmadığını hatırlamak her zaman önemlidir.

    kaynak:
    https://bookishbrews.com/…the-truth-about-the-genre
    https://collider.com/…ery-of-witches-39-2018---2022