hesabın var mı? giriş yap

  • bugün 133. doğum günü olan dünya edebiyatının en önemli kadın yazarlarından biri. ayrıca 20. yüzyıl modern romanının kurucularından ve feminizmin ilk önemli savunucularından.

    - bazı yazarlar vardır; yapıtları sizi kendine bağlar ama hayatları pek ilgi çekici değildir. mesela john steinbeck, ivan turgenyev, samuel beckett gibi.

    - bazı yazarların hayatları olağanüstü ekşın içerir ama yapıtları hayatları ölçüsünde enteresan değildir. mesela sylvia plath, casanova

    - bazı yazarlar ise hem yapıtları hem de yaşantısıyla sizi kendisine tutkuyla bağlar. mesela dostoyevski, tolstoy, edgar allan poe, franz kafka ve elbette virginia woolf. işte en sevdiğim yazar türüdür bu.

    beni, poe ve dostoyevski hariç, hiçbir yazarın hayatı böylesi cezbetmiyor. belki de hiçbir yazarın öyküsü bu derece fantastik, dramatik, komik ve trajik olaylarla iç içe değil. türkçede yayımlanmış beş adet woolf biyografisi mevcut. beşini de kitapçı kitapçı gezerek satın alıp okudum. önemli tüm romanları ve yayımlanmış denemelerini okudum. yapıtlarını kütüphanemin en nadide köşelerinden birine konumlandırdım. ama biliyorum, tüm bunlara karşın hiçbir zaman onu tam olarak kavrayamayacağım. tıpkı onun hayatıyla ilgilenen diğer tüm hayranları gibi...

    öylesi çalkantılar ve sansasyonlarla dolu bir hayatı ve insan bilincinin öyle derin noktalarına dokunan satırları var ki...insan psikolojisinde bu derece derine dostoyevski ve proust dışında hiç kimsenin ulaşabildiğini düşünmüyorum. keşke aynı çağa tanıklık edebilseydim dediğim iki kadın edebiyatçıdan biri, diğeri tüm çirkefliklerine rağmen jane austen.

    doğum günün kutlu olsun kadınım.

  • "özgürlük, karşınızdakinin duymak istemediği şeyin sizin söyleyebilmenizdir." sözünü söylemiş.
    kendisini manevi babam sayarım.

  • belki küçüklükten beri herşeyini herkese göstermek hevesinde değildir, gittiği her yerin ve yaptığı herşeyin de aslında çok kimsenin umrunda olmadığını biliyordur.

  • namaz bir kenara, hayatinda oruc tutmamis arkadasima "yeryuzu iftari"na saygidan oruc tutturmus adamdir. gerisi yobaz akp'lilerin fasa fisosu.

  • ülkede ne kadar it kopuk, sapık, katil, hırsız, pedofili, tecavüzcü, sadist varsa ipini kopardığı gibi eller cepte islık çalarak ininden çıkmış cirit atıyor. yeni türkiye tam olarak böyle irin dolu bir cehennem çukuru. bunu inkar edenler ise çukurun merkezinde yakaladıklarını içeri çekmek için ağız suyu akıtan gören körler, ve duyan sağırlar.

  • 40 yılda bir olabilecek, hoş bir tesadüf. her iki tarafında absürt bir durumu olgunlukla karşılaması da hoş olmuş.

    ben mesela şimdi bir düşündüm de, bundan 50 sene sonra birisi aynı şeyi volkan demirele sorsa muhtemelen bastonu kafaya yerdi.

  • "çünkü, çok dilli, çok kültürlü, çok etnisiteli, dinsel olarak çeşitli ve bölünmüş bir mega devlet, ancak giderek artan, istilacı bir bürokrasiye hükmeden, emperyal bir despotizm ile yönetilebilir.

    ayrıca, bir avuç romalı aristokrat dışında hiç kimse, roma'nın en zengin 1.800 ailesinin, senatoya dönmesini istemiyordu. anakronistik olarak "cumhuriyet" diye tanımladığımız şey, bir mafya devletiydi ve senato onların akıl hocalarından oluşuyordu. bu akıl hocaları, bu mafya düzeninin başındaki kişilerin refahını sağlamak için, halka maliyeti ne olursa olsun, gereken her şeyi gerçekleştirmek için yarış içerisindeydi.

    augustus reformları başladıktan sonra, kimse principatus'u ortadan kaldırmak istemedi. gelenekselciler ve bizim anakronik bir şekilde "cumhuriyetçiler" olarak adlandırdığımız kişiler, principatus'u korumak, ancak, hükümdarın hanedan usulü aile içinde ya da ordu tarafından belirlenmesi yerine senato tarafından seçilmesini istediler.

    son olarak, principatus ve dominatus döneminde, romalıların, roma'yı bir cumhuriyet olarak görmekten vazgeçmediklerini de aklımızda bulundurmamız gerekir. aynı şekilde, anakronik olarak cumhuriyet dediğimiz dönemdeki romalılar da, roma'nın bir imparatorluk olmadığını düşünmediler. lucius tarquinius superbus sonrası tüm tarihinde roma, hem cumhuriyet hem de imparatorluktu."

    kaynak: r. graid dunbar/quora

  • var olmayanı hayal edemezsin. onu tanıtamaz veya üretemezsin. sesler baya baya erkek ve kadın sesleridir.

    edit: cok ileri seviye bilgilerle dolu onlarca ozel mesaj aldigim icin editleme geregi duydum.

    arkadaslarin buyuk bir kismi kamerayi cep telefonunu falan ornek gostererek "onlar yuz yil once yoktu yea, demek ki birileri hayal etmis ve olmus" gibisinden mesajlar atiyorlar.

    bir tanesi de cinsiyeti olmayan bir sesi, selfie cubugu ile bir tutarak "demek ki yapiliyor" yazmis.

    bakin teknolojik bir tasarimdan yada elfler, cuceler gibi hayal urununden bahsetmiyorum. burada yokluktan, hiclikten bahsediyorum. ornekte gosteremiyorum cunku ornegi yok.

  • suç ekonomisi videosundan geliyorum,
    ilgili abla çok donanımlıydı ama para aklamayı ilker'e açıklayamadı.

    sanat eseri falan dedi de tam olmadı.
    ilker, "ben 1 milyon dolara gittim tablo aldım, nasıl aklanmış oluyor, bana sormuyorlar mı o 1 milyon dolar nereden geldi" diye sorunca kıymetli ablamız lafı dolandırdı.

    ilker'ciğim, ozark bilgilerimle sana money launderingi açıklamaya çalışayım.

    diyelim eline illegal yollardan 10 milyon dolar geçti.
    nakit dönüşünün fazla olduğu bir sektör bulup mekan açıyorsun.

    örneğin stripetease club.
    burada kendine sanal ciro ve gelir yaratıyorsun.
    örneğin günlük hasılatın 10.000 dolar, bunu sanal bir şekilde 25.000 dolara çıkartıyorsun.
    ayda 300k dolar yerine 750k dolar gelir gösterip bunun vergisini ödeyerek bu kadar parayı aklamış oluyorsun.

    kabaca %30-40 arası vergi ödemeyi göze alman lazım.

    uzaklara gitmeden örnek verecek olursak,

    ultra delux bir otel açıyorsun,
    odalarını gecelik 50-150 k $ arası gösteriyorsun,
    odalarını fake bir şekilde satmış göstererek milyonlarca dolar cebine yasal yollardan girmiş gibi oluyor.

    edit: efbrg'in uyarısı üzerine, "money washing", "money laundering" olarak düzeltildi.

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...

  • bir devlet bahçeli beyanı. ben ikna oldum.

    bu kapsamda türkiyede demokrasi yok ve türkiye laik değil