ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sevgilinin daha çok sevildiği an
-
bizim evin salonundan aktarıyorum. bir saat yirmi dakika önce izlemek üzere bir film açtık. sevgili kişisi yeni edindiği strateji oyununa gömmüş burnunu. ayıp olmasın diye filme razı oldu, belli. filmi başlatmadan önce tuvalete gittim niyetini anlamak için. oyunu geri başlatmış aynı benim sabahları beş dakika daha uyumak için her fırsatı ganimet bilmem gibi. hır çıkarmadım tabii. du bakali modundayım başıma geleceği bildiğim halde. sonra düşündüm. strateji oyunları oynamaya bayıldığım dönemlerde anama ettiklerim geldi aklıma. filmine tüküreyim dedim, ona bi şey olmasın. yan yana oturuyoruz, huzursuz olduğumu anlamasın diye bücürük tableti kaptığım gibi kozmetik, entari artık ne kadar karı-kız işi incik mıncık satan site, tanıtan blog varsa açtım önüme. halbuki çok sıkılıyorum sözlük, bildiğin gibi değil. bi de özledim mi ne. ağzını burnunu mıncırasım var ama kıyamıyorum. ellemeyeyim istediği şeyi yapsın dedim. o bilgisayarda galaksiler arası dalgadan bi savaşta dünyayı kurtarırken ben bebeği gözünün önünde dünyadan bi haber oyuncaklarıyla uslu uslu oynayan bir anne gibi oldum. öyle, garip bir his. sevginin aşkla usulca, güvenle yer değiştirdiği anlardan birinin tadını çıkarıyorum.
birden ayaklandı az önce, geldi ayağımı öptü ve sonra ellerimi. dondum kaldım öyle sözlük. teşekkür etti, başımı göğsüne bastırdı. günlük hayatın içinde eriyip gidebilecek ufak bir jesti görmezden gelmeyip mutluluğa dönüştürebildiği andır. şimdi ben bunu sevmeyip ne yapayım!
5 eylül 2011 türkiye ispanya basketbol maçı
-
sine büyüka: ismail'in* bir sorusu var... maçın bitimine 31 saniye kala attığın üçlük anında neler hissettin?
hidayet türkoğlu: o pozisyonda, set benim üzerimdeydi. ben kullanacaktım o pozisyonu... hiç tereddütsüz, çıktım attım. iyi ki de sokmuşum, eeeaah...
>>
gelsin şimdi commercial:
iyi ki de sokmuşum eeeaah
iyi ki de, iyi ki de
iyi ki de sokmuşum eeeaah
otuz bir saniye kala
otuz bir, otuz bir
otuz bir saniye kala
o pozisyonda
iyi ki de sokmuşum eeeaah
tereddütsüz
>>
maçı canlı izleyemedim ama iyi ki de sokmuşsun hedo! teşekkürler 12 dev adam!
tarihteki muazzam ayarlar
-
mahir cayan'in hapishaneden tunel kazip kactiklarinda cikan topragi ne yaptiklarinin sorulmasi uzerine soyledigi
'topraksiz koyluye dagittik'
cumlesi sanirim bu kategoriyi fazlasiyla hak ediyor.
internette tanışılan kişiyle ilk telefon konuşması
-
şu muhabbet mutlaka geçer.
- sesin hiç düşündüğüm gibi değilmiş.
+ (ayıp olmasın diye) seninki de valla.
sesimi neye göre düşündün acaba? times new roman, comic sans?
all good things
-
ryan gosling'in lars and the real girl ve blue valentine'dan sonra, psikopat aşık rollerini ne kadar başarılı bir şekilde oynayabildiğini bir kez daha gözler önüne seren film. izlerken sıkılmıyorsun, aman be demiyorsun ama gene de mükemmelmiş hissi de vermiyor.
kirsten dunst'a gelince... melancholia'yı izledikten, bu filmde kendisine o kadar büyük bir rol biçilmese de güzel oynuyor kadın deniyor. ama zaten o girdiği her filmi güzelleştirenlerden sanki.
(bkz: eternal sunshine of the spotless mind)
demet akalın'ın 300 tl'lik hesaba isyan etmesi
-
tweet altındaki bir yorum; "sikko şarkılarınla yarım saat sahneye çıkıp 100 binlerce lira alan sensin mq öde bi zahmet"
instagram fenomeninin hikayeye 48 bin tl istemesi
-
şimdi tam anlamadık kardeş. sen hem fenomene kızıyorsun, hem onu takip edenlere kızıyorsun, hem de o sayfaya reklam mı vermek istiyorsun?
acun ılıcalı'nın terliklerle yayına dalması
-
dün yayınlanan masterchef türkiye isimli yarışmada acun ılıcalı'nın gerçekleştirdiği eylemdir.
yarışmacı yemeği bitirmiş ve jüriler tadım yapıyorken kapı açıldı ve patron acun ılıcalı şort, tişört ve plaj terlikleriyle yayına girdi. lakayıt tavırlarla konuşmaya başladı ve kendisine "siz" diye hitap eden diğer kişilere "sen" ile başlayan cümlelerle hitap ederek geyiğine devam etti.
tam bir "anadolu şehirlerinde bulunan 20 kişilik kobi patronu" ukalalığı ve şımarıklığı!
ahmet davutoğlu'nun muse'un klibine sızması
horizon zero dawn
-
10 üzerinden 10 verdiğim süper oyundur.
genellikle oyunları "gameplay" dediğimiz oynanışına göre değerlendiriyorum. grafikler, sesler, müzik ve hikaye gibi diğer öğeler ise benim için ikinci öncelikte.
oynanış olarak, son zamanlarda oynadığım oyunlar arasında açık ara en iyisiydi. robotlarla savaşıp, farklı metotlarla öldürmek, veya etkisiz hale getirmek inanılmaz bir tatmin hissi yaratıyor. otlar arasında saklanma mekaniği çok gerçekçi gözükmeyebilir, ancak gizlilik mekaniği ve oyuna müthiş bir katkısı olmuş. robotları vurduğumuzda kırılıp dökülen parçaları, yere yuvarlanıp bağırmaları, gözlerinin kırmızı parlayıp üzerimize koşturmaları atmosferi süper yapmış ve oynayana büyük bir keyif veriyor.
bu oynanış tarafını, örneğin witcher 3 ile karşılaştıracak olursam, rahatlıkla horizon zero dawn çok önde diyebilirim. witcher 3'de savaşlarda 2 farklı büyü atıp, tekrar dolmalarını beklerken etrafta koşup zıplayarak geçirmek zorunda kalıyordum genelde. yakın dövüşte de bir takım standart kombinasyonlar mevcut. bunları otomatik olarak yaptığımız için, kısa bir süre sonra çok sıradan geliyor. bomba, iksir gibi eşyalar ikişer veya en çok üçer adetle sınırlı olduğu için arada bir basılabiliyor, ama pek bir çeşit veya keyif vermiyor.
horizon zero dawn'da ise, her robotu farklı yollarla öldürebildiğimiz gibi, robotlardan düşen parçalarla da oklarımızı, bombalarımızı ve tuzaklarımızı yenileyebiliyoruz. farklı tuzak, bomba ve ok seçeneklerimiz mevcut. istersek yakın dövüşle de girişebiliyoruz, veya bunların kombinasyonlarını istediğimiz gibi uygulayabiliyoruz. en güzel tarafı da, devasa robotları öldürdüğümüzde parçalanıp yıkılmalarının verdiği keyif.
ikincil özelliklere geçecek olursak, grafikler konusunda ps4 pro ve 4k bir televizyonla mükemmel grafiklere sahip bir oyun. düz ps4 ve standart hd televizyonda da benzeri yüksek bir grafik kalitesi var. kulağımızdaki cihazı açtığımızda, veya yayımızı gerdiğimizde controller'dan gelen sesler çok hoşuma gitti.
hikayesi ise gerçekten müthiş. her ne kadar standart bir konuyu işlemiş olsa da, işleyiş ve uygulama şekliyle oldukça kaliteli ve keyifli olmuş. cliffhanger'ıyla da gelecek oyunlara göz kırpması beni çok mutlu etti.
çok nadiren oyunları platinum trophy'e kadar kovalıyorum. genelde bir yere gelip sıkılarak bırakıyorum, çok nadiren de bitirip bırakıyorum. bu oyun ikincisi oldu. ilki demon's souls'du, yıllar önce ilk ps3 aldığımda aşırı beğenip yapmıştım. sonraki dark souls oyunları da çok güzeldi, ama hiçbiri platinum yapacak kadar demon's souls tadı vermemişti.
ekşi itiraf
-
geçen bankada ufak bir işim dolayısıyla bir cümlelik yazı yazdım dekonta. gişedeki memur doktor gibi yazınız var ne güzel deyince bim'de çalışıyom ben yeaa diyemedim tabi gururumdan tıp okuyorum dedim. ses tonunuz da güzelmiş keşke sinema okusaydınız dedi hatun bana mı yürüdü nedir anlamadım hala. ama bankada herkesin bir bakışı var bana o an kendimi çok möhim çok ünlü gibi hissettim ne yalan diyeyim 5 dakika da olsa güzel bir şeydi.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
anneannemin köydeki evinin bahçesinde yıllardır bakmakta olduğu bir kedi vardı. bir gün anneannem, (o dönem 85 yaşında) kediye mama vermek için dışarı çıkarken düşüp ayağını kırdıktan sonra artık kimse bakamayacağı için dayım bu kediyi alıp 80 km uzaklıkta, bakılacağından emin olduğu bir yere bırakmış.
aradan beş yıl geçmişti, anneannemi kaybetmiştik.cenaze namazına çok kısa bir zaman vardı, o kedi tam beş yıl sonra taziyeye gelir gibi kapıdan içeri girdi. anneannemin yatağının üzerine oturdu. dayım şimdi gözü gibi bakıyor ona.
tuncel kurtiz
-
"...
- yılmaz güney, cahit irgat, can yücel, özdemir asaf... muhabbetin başından beri andığınız dostlarınız artık yok. kendinizi yalnız hissediyor musunuz?
- artık beni kimse yalnız bırakamaz çünkü onlarla beraberim. ne kadar onu anlatırsak o kadar kalır. oktay rifat’ın dediği gibi “hatıralar da dal istiyor, kuşlar gibi konacak”. ama evet, diğer yandan “hayata beraber başladığımız, / dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; / gittikçe artıyor yalnızlığımız”.
- siz nasıl hatırlanmak istersiniz?
- hiç umrumda değil, ne derlerse desinler... bakın en çabuk türkiye’de gömerler ölüyü. ben ölüme inanmıyorum. belki bahar ülkesine açılan kapıdır, ölüm. hepimiz bu kapıdan geçeceğiz. nedir ki bu dünya? daha bunu yanıtlayamıyoruz ki, ölümün yok oluş olduğunu nereden bileceğiz? şamanların yaptığı gibi ölünce mezarıma iki şişe şarap, sevdiğim filmlerimi ve bitiremediğim kitaplarımı koysunlar. o yolculukta onları bitireyim. l
..."
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=379390
esra açıkgöz ile röportaj
mackolik.com'un yaran üye yorumları
-
son zamanlarda şu kalıp müthiş modadır bu tip sitelerde: ”üst verdim, kahvemi yudumluyorum.” pezevenk sanki borsadan milyon dolarlık hisse almışta kahve yudumluyor. alt tarafı 2 liralık kupon yapmışın hangi kahve it? kopi luwak mı içiyosunuz amk sakarya-güngören maçını izlerken?