hesabın var mı? giriş yap

  • einstein bir gün bakkala girmiş o zamanlar einstein, kamyoncu sigarası olarak bilinen uzun marlboro içiyormuş. marlboro'nun fiyatı ise beş dolar elli centmiş. einstein, bakkalın 9 yaşındaki çırağına 10 dolar uzatmış. bakkalın çırağı ona;

    - "dayı, elli centin daha var mı?" demiş...

    einstein çocuğa;

    -"ne elli centi yiğenim? ben sana 10 dolar verdim." demiş...

    çocuk;

    -" dayı elli cent daha ver de, sana 5 dolar para üstü vereyim. boşuna bozukluk taşıma sen." demiş...

    einstein'ın gözleri dolmuş ve;

    -"sen bir dahisin ufaklık. paranın üstü kalsın, senin olsun. "demiş ...

    o çocuk kim miymiş? o çocuk yazları oxford'dan, amerika'da bulunan amcasını ziyarete gelen ve amcasının dükkanında çıraklık yapan stephen hawking'in ta kendisi...

  • açmayın! cidden açmayın sinirleriniz hoplamasın.

    zira şöyle bi cümle duydum uğur ışılak için "yaşadığımız yüzyılın en önemli halk ozanlarından biridir."

    işin yalakalığını, yağcılığını, samimiyetsizliğini geçtim. bu ayıptır ayıp! kim lan bu adam halk ozanı oluyor?

    pir sultan'ın, aşık veysel'in, yunus emre'nin, nesimi'nin, mahsuni'nin ve daha nicesinin hakkına gasptır bu.

    sarayda soytarılık yaparak halk ozanı olunmuyor!

  • gerçek bir sanatçı ve müthiş iyi bir insandı rahmetli.
    bir de anım var kendisiyle.
    fi tarihinde iyi markalardan bi araba bayiinde yedek parça sorumlusu olarak çalışıyordum. ferdi özbeğen’ in de aracı servise gelmiş almanya’ dan yedek parça bekliyor. normalde 1 haftada gelmesi gereken parça 3 hafta olmasına rağmen gelmedi.
    tabi bu süre zarfında ferdi bey sürekli bayiyi arayıp aracın durumunu soruyormuş. bir gün öğle arasında benim telefonum çaldı, açtım “ben ferdi özbeğen, aracım 3 hafta olmasına rağmen hala servisten çıkamadı parça bekleniyor dediler 10 dakikadır beni ondan ona aktarıyorlar cevap alamadm” dedi.
    ben de ilk defa ünlü biriyle konuşmanın heyecanıyla sesim titreyerek ben hemen sizinle ilgileneyim efendim diyebildim.
    normalde başka birisi olsa telefonda bağırır dururdu aracını alamadığı için. ama ferdi bey öyle tatlı dille şikayet etti ki bana terapi gibi geldi.
    sistem üzerinden sorgulama yapıp parçanın tam geliş tarihini söyleyip beklettiğimiz için özür diledim. “sorunun bizde mi almanya’ da mı olduğunu şuan çözemedim ama öğrenir öğrenmez onu da ileteceğim şikayet hakkınız var” dedim.
    o da “ gerek yok şikayete canım hatta sana teşekkür ederim o kadar aradım böyle net cevap alamamıştım” dedi kapattık telefonu.
    işte sonra müdür de haftalık toplantıda herkesin içinde beni tebrik etti ve sonra teşekkür etti. ferdi özbeğen gelememiş ama ilgilendiğim için müdürle bana özel teşekkür göndermiş.
    metal müzik dinlememe rağmen o günden sonra kendisinin şarkılarını da açıp dinliyorum.

  • akbabuş'la nazlı arasında geçen

    -yanıma gel.
    -orası tek kişilik.
    -o zaman üstüme gel. ağırlığını hissetmek istiyorum.

    diyaloğunun neresi komik anlamadım. bence acayip ince ve duygusal bir sahne o. genç yaşta tecavüze uğramış, sonra sevdiğinden koparılıp yıllarca başka tecavüzlere uğraması için başka yerlere sürüklenmiş bir kadının sevdiği adama yıllar sonra kavuştuğunda birbirlerine hala dokunamadıklarını ama kadının onca travmasına rağmen sevdiği adamı fiziksel olarak hissetmek istemesi bence çok iç parçalayıcı bir şey. birinin yanında uzanması; onun kokusunu, tenini, ağırlığı hissetmek; bunun neresi komik bre gafiller?