hesabın var mı? giriş yap

  • pazartesi gibi bir günde, istanbul gibi bir şehirde, 18:00 gibi bir saatte taksim'de bir mekanda bulunabilen ve buna rağmen "çok çalıştım ya" diyebilecek kadar yüzsüz olan insanların katılacağı etkinlik.

  • "büyük başkan" sıfatını layıkıyla taşıyan belki son adam. kendisiyle ilgili naçizane bir anımı paylaşmak isterim.

    mecidiyeköy'den kabataş istikametine doğru yoldayım. otobüs gümüşsuyu yokuşundan inerken itü'nün önünde şöför frene asılıyor. meğer süleyman seba yol kenarında karşıdan karşıya geçmek üzere bekliyormuş. şöför tanıyınca durup yol verdi. seba başkan geçerken dönüp başıyla selam verdi, gülümsedi. boyu posu, koltuk altı çantası, pantolonu gömleğiyle tam bir eski istanbul beyefendisi. otobüste bütün yolcularda bir kıpırdanma, neredeyse kalkıp esas duruşa geçeceğiz.

    böyle de güzel bir adamdı, nur içinde yatsın.

  • iş etiketinin temeli iş hayatında güçlü iletişim yöntemleriyle etkili bir imajı oluşturabilmektir. iş etiketi kültürel alanda ülkeden ülkeye çeşitlilikler gösterse bile temel kuralları değişmez.

    iş etiketinin bazı kuralları şunlardır.

    1) randevularınıza zamanında gidin mümkünse her randevunuzdan on dakika önce görüşme yerinde olmaya kendinizi alıştırın. bu size kendinize çeki düzen verecek, soluklanacak ve düşüncelerinizi sakinleştirip odaklanacak süreyi verecektir. ter kan içine batmış ve nefes nefese gittiğiniz her randevu karşı tarafa zamanını planlamayan, disiplinsiz ve saygısız bir imaj yansıtmanıza sebep olur.

    2) giymeniz gereken kıyafetin şekli, rengi ve stili duruma göre değişiklikler gösterir ancak temiz, ütülü ve pırıl pırıl olmanız gereksinimi değişmez. her durumda içinde bulunduğunuz çalışma pozisyonundan birkaç kademe üstünüzdeki insanlar nasıl giyiniyorsa öyle giyinmeye çalışın. örneğin elemansanız müdürünüz gibi giyinin, müdürseniz genel müdüre bakın eğer genel müdürseniz ceo sizin için iyi bir örnektir.

    3) kibar olun. etrafınızdaki insanlardan selamı, sabahı ve teşekkürü esirgemeyin. işyerinde siyasi ve dini tartışmalardan kaçının, bunların size hiçbir faydası olmayacağı gibi bolca zararı olur. espri yeteneğinizi geliştirin böylece insanlar sizinle konuşurken gerilmezler ama fazla da abartmayın.

    4) dedikodu ve insanlara kulak misafiri olma çocukça hareketlerdir. hiçbir dedikodu ortamına bulaşmayın hele duyduğunuz şeyleri başkalarına kesinlikle aktarmayın çünkü genelde dedikoduları kimin çıkardığı bilinmez ama kimin yaydığı çok iyi bilinir. birileri kendi aralarında özel bir konuşma yaparken onların bulunduğu ortama girmişseniz bir an önce orada bulunduğunuzu belli edin, böylece insanları dinliyor algısı üretmekten kendinizi korumuş olursunuz.

    5) insanlarla konuşurken onlara tüm ilginizi verin. birileri size bir şeyler anlatırken elinizdeki telefonla veya önünüzdeki monitörle ilgilenmeyin. eğer acil bir işiniz varsa mutlaka karşınızdaki insandan izin alarak ilginizi ondan ayırın. unutmayın kimse kendisini önemsiz, değersiz hissetmek istemez ve kendilerine yeterince ilgi göstermediğinizi düşünürlerse büyük bir kin ve öfkeyle karşılık verirler.

    6) beden dilinize dikkat edin. insanlarla tokalaşırken veya bir sunum yaparken tüm bedeninizin doğru mesajı gönderdiğine emin olun. bazı durumlarda abartılı bir el sıkışma bile tüm işinizin bozulmasına sebep olabilir.

    7) insanlara kendinizi doğru şekilde tanıtın. bazen karşınızdaki insan sizin kim olduğunuzu hatırlamayabilir, böyle bir şeyi hissederseniz kendinizi kısaca tekrar hatırlatın. eğer bir görüşmeye yanınızda başka insanlarla gitmişseniz onları da doğru şekilde tanıtmaya zaman ayırın.

    8) karşınızdaki insanın sözünü kesmeyin ve mutlaka söyleyeceklerini bitirmesini bekleyin. eğer karşınızdaki insanı dinlemiyor ve sürekli sözünü kesiyorsanız ona verdiğiniz imaj “seni de söylediklerini de hiç önemsemiyorum” mesajını içerir ve böyle bir imaj verirseniz işiniz hiç kolay olmaz.

    9) dilinize hakim olun. özellikle argo dil kullanımınıza çok dikkat edin. kendinizi rahat hissettiğiniz bir ortamda sarf edeceğiniz argo bir sözcük yanlış kulağa gitmesi halinde kariyerinize büyük bir zarar verebilir. iş ortamında kullandığınız dil aynen giydiğiniz kıyafetler gibi belli standartların üstünde olsun.

    10 ) iş saatlerinden sonra ofis olarak yarı resmi bir yemeğe veya eğlenceye katılmanız gerekiyorsa özellikle alkol alımınıza dikkat edin. kendinizi fazla rahat hissedip nasıl olsa bu eğlence yemeği diyerek alkolü fazla kaçırırsanız bunun bedelini ertesi gün işyerinde kesinlikle ödersiniz. yeme içme konularında ayrıntılara dikkat edin. örneğin ofise yemek getiriyorsanız keskin kokulu ve başkalarını rahatsız edecek gıdalardan sakının.

    evet, gördüğünüz gibi aslında hepimizin bildiği ve çoğu ufak ayrıntılar gibi görünen bu tür konular gereği yapıldığı takdirde kariyerinize büyük fayda verecek olumlu bir imaj oluşturmanızı sağlayacaktır. ama bunlar önemli değildir derseniz yapacağınız ufacık bir etiket hatası yıllarca kan ter içinde oluşturduğunuz kariyerinizin tepetaklak olmasına sebep olabilir.

  • yeni kız arkadaşın resmi gösterilir:

    - bak anne, bu hedenin resmi
    - ne kadar bu kızın boyu?
    - 1.55 falan. niye sordun?
    - nerden buluyorsun bu yerden bitmeleri? yedi cüceler'i mi biriktiriyorsun böyle hepsi küçücük?
    - emrin olur, bir dahaki sefere basketbolcu falan bulurum
    - mutfağın üst rafına boyum yetişmiyor zaten
    - ha?...

    aynıyle vakidir.

  • kendi ağzından dile getirdiği tezidir. yazının ana teması rakı balık uyuşmazlığıdır.
    .......................
    rakı yüzde 40 veya üstü olan yüksek alkollü bir içecek. ayrıca aromatik açıdan çok fukara. örneğin iyi bir şarapta aşağı yukarı 200 civarında aromatik not veya nüans var. rakıda ise iki veya üç. yüksek alkollü ve tekdüze bir içki. damağı uyuşturuyor ve mideyi kazındırıyor. bu durum meyhane ve balıkçıların işine geliyor tabii. müşteriler ne yediklerinin pek farkına varmıyor rakı içince. özellikle de soğuk ve sıcak mezelerden sonra sıra balığa geldiğinde, müşterinin damağı hiçbir nüansı anlayamayacak durumda oluyor. ezine peyniriyle rakıya eyvallah. ama yemekle içki içecekseniz şarap, yoksa mineral açısından zengin doğal kaynak suyu derim...

    edit:
    1– biraz aşağıda verilmiş ama kaynak vedat beyin hürriyetteki köşesidir.
    2– "giydirme" kelimesi sırf başlık ilgi çeksin diye değil özellikle rakıseverlerin algısı ve rakıya bağlılığı düşünülerek tercih edildi. biraz fanatik bence rakıseverler.
    3– rakı senede bir kere içerim sağlam olacak şekilde. şarap ise iki yılda bir belki bir kadeh içerim. iki içkinin de fanatiği değilim. naçizane alman ve belçika biralarını severek tüketirim.
    4– babam şarap yapar. posa halindeki, sıkımı bitmiş üzümü komşumuz alır rakı yapar. bu, bilenler için rakıyı ikinci derece içki konumuna düşürebiliyor nedense.
    5– yazar haklı,katılmamak mümkün değil. ama yazısının hiç bir yerinde rakı ve içenlerini lanetlemiyor. bundan maada türk biraları hatta türk pizzaları için yaptığı sert eleştirilerde de son derece haklı bence.

  • (bkz: canım kardeşim) hastalığını öğrenen kahraman ile arkadaşı arasındaki konuşmadır benim için.

    -bana bak, sana bir şey söyliyim mi?
    -söyle
    -kimseye söylemek yok ama!
    -iyi ya söylemem.
    -yemin et bakiyim.
    -valla billa söylemem.
    -ben ölücekmişim.
    -ne var oğlum bunda yemin ettiricek?
    - hiiiiç..ama abimle halit abim “duydun mu?”
    diye bağırdılar akşam bana. ben de korkudan “duymadım” dedim.
    -sen sahiden ölürsen bilyeler nolucak?
    -ne biliyim ben.
    -bana versene?
    - iyi ya, ölünce abimden alırsın.
    -yaşşa ulan.

    edit: son cümle eklendi. @hamsikola ve @gunebakandolmakalem'e uyarıları için teşekkürler.

  • "bayan lan o.ç" diyen bir dallama içerir.
    yalakalık yapacak ya kadına, bayan olunca vurup kaçması normal tabi.

  • yine bir dezenformasyon. hadi neyse doğru diyelim. adam tayyip erdoğan'a gel beraber çıkalım dedi. çıksaydı reis siz de girebilseydiniz o zaman salona