hesabın var mı? giriş yap

  • önce şunu söyleyeyim; şeker, yani bildiğiniz şeker pancarından veya şeker kamışından yapılan şeker ile glikoz şurubu arasında "sağlık" açısından bir fark bulunmaz.

    şeker, insanın beslenme diyetine "yaygın" olarak gireli şunun şurasında 100 yıl dahi olmadı. daha öncesinde şeker sadece zenginlerin ve şanslı bir azınlığın "lüks"ü idi. dolayısıyla insan vücudu şeker tabanlı bir beslenme için gerekli evrimsel altyapıya sahip değildir.

    daha açık ifade edersek, bilim insanlarının söylediği gibi; "eğer şeker bugün icad edilseydi (evet, şeker bir icattır), tıpkı sigara gibi zehir olduğu gerekçesiyle yasaklanırdı"...

    yani öyle glikoz şurubu içermeyen içecekler içtiğinizde sağlığınızı korumuyorsunuz. yediğiniz her şeker vücudunuzu zehirliyor. buna, bildiğiniz en doğal çiçek özlerinden üretilmiş olan "bal" da dahil... arı balı sağlıklıdır, doğaldır diye, her gün kaşık kaşık yemek dangalaklıktır. bal dahi az ve öz tüketilmelidir.

    gelelim glikoz şurubuna:

    şekerin formülü bellidir. evet, şeker kimyasal bir maddedir, fruktoz ve glukoz'un belli oranda karışımından oluşur. bildiğiniz kristal şeker de, glikoz şurubu da tümüyle aynıdır. sadece üretim şekilleri farklıdır fakat ortaya çıkan madde kimyasal olarak birebir aynı şeydir.

    tekrarlayayım: şeker pancarından elde edilen ve "doğal" sandığınız şeker ile glikoz şurubu arasında kimyasal açıdan hiç ama hiçbir fark yoktur.

    peki itiraz niye?

    glikoz şurubunun üretim prosesi sırasında "daha sağlıksız" bir ortamın kullanıldığını mı düşünüyorsunuz? yahut, glikoz şurubunun içine daha farklı "kanserojen" maddelerin karıştığını mı? hayır, böyle bir şey de yok, bu işin standartları bellidir... kaldı ki, sıradan şeker de aynı üretim proseslerinden geçip "katkı" maddeleriyle üretilir.

    sadede geleyim:

    şeker yemeyin olm. şekerli şey tüketmeyin. doğal şekermiş! doğal şeker diye bir şey yok, hepsi şeker pancarı üreticilerin yalanları. şekeri ha mısırdan yapmışsın, ha pancardan. aynı bok... hepsi kimyasal bunların...

    not:
    meyve yiyin. ihtiyacının olan tüm şeker herhangi bir elmanın veya üzümün içinde mevcut. fazlasına insanın ihtiyacı yok...

  • bu tür konularda %4 kuralı diye bir kuraldan bahsedilir. teorik olarak bir sene boyunca yaşamınız için gerekli olan parayı dikkate alırsınız. her yıl birikimimizin %4'ünü harcıyoruz.

    diyelim her ay yaşamınız için gereken para 1.500 dolar olsun. yılda 18.000 dolar yapar. buradan yola çıkarak yaklaşık 30 sene boyunca çalışmadan yaşamanıza yetecek para 18.000/0.04 formülünden 450.000 dolar olarak hesaplanır.

    5 milyon tl ile çalışmadan yaşanır mı? sorusu bu kuraldan yola çıkarak şöyle hesaplanıyor.

    dolar kuru: 14.59 tl/$
    5 milyon tl: 342.700,48 dolar
    yüzde 4 : 13.708,019 dolar yıllık harcama ~
    aylık 1.142,33 dolar harcarım bana yeter diyorsanız yaşanır.

    tl faizi üzerinden hesaplama yapılamaz. onun işin önümüzdeki 30 yılın faiz ve enflasyon oranlarını bilmek gerekir.

    eurobond'la ilgili tavsiyelerde bulunan arkadaşları da tebrik ederim. %8 gibi kupon ödemeli eurobond yılda 27.416,038 dolar getiri elde edersiniz. o da aylık 2.285 dolara denk geliyor. 30 yıl vadeli eurobond bulursanız o da mantıklı. (bu hesaplar tabii abd enflasyonunun otuz sene boyunca makul seviyelerde kalacağı ve doların alım gücünün stabil olacağı varsayımına dayanıyor)

    bazıları s&p 500'ün getirisinden bahsetmiş o konu kesin değil. 1928-2015 arasında s&p 500 64 yıl artmış, 24 yılda azalmış. 1931 senesinde %43.84 oranında azalmış. öyle bir sene denk gelir ondan sonra avucunu yalarsın. bu tarz yatırımlarda tarihsel ortalama getiri dikkate alınmaz.

  • çok enteresan aslında ünlü birisini dövmek falan. hani bizim buralarda pek yok, ünlü birisini konser vs. olmadan çok göremezsin. demek ki bolluk olunca istanbul gibi büyük şehirlerde ünlü de dövebiliyosun. mesela konya'da pavyonda, az sayıdaki barda olay çıkarsa yine ünlü birisi diye dövmez kimse. ne güzel bişey adamlarda ünlü dövme rahatlığı var, biz en fazla imza ister, selfi yaparız. sövse mesela abi ünlü bulaşmayın deriz, ünlü adamdır yapar deriz geçiştiririz meseleyi. vay amk ünlü dövüyo adamlar.

  • "matkap var mı hüseyin abi sende" diye sordum bundan 5-6 ay önce bizim apatman görevlisine, herif "yoo neden olsun ki" diye cevap verdi. kalakaldım öylece. haklı tabii adam.

  • ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken topu başkasının üstüne atan kadındır. bazen bu "abi" kısmına amca, teyze, abla da gelebilir ama genelde abi diyorlar sanırım.

    ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan kadın, "bak abi kızıyor" diyerek şaşkın bebek suratını, yüzüne çevirdiğinde at hırsızı gibi hissediyor insan kendini. ben de "ehe yok ya kızmıyorum" diyorum böyle durumlarda. sıçsın ağzına, bana ne; ben niye kötü polis olayım. bak abi kızıyor bak abi kızıyor diyerek bebeğin suratını iyice yaklaştırıyor suratıma. şaşkınlıktan gözbebekleri iri iri olmuş bebekle birbirimize bakakalıyoruz. diyecek bir şey de bulamıyorsun; tam bire epic fail.

  • arife akşamı (dün akşam) babam odama elinde iki sayfa, arkalı önlü dolu kağıtla gelir;

    babam: şunu yaz bilgisayarda, sonra da yayınla sayfanda.
    hisli: ne sayfası? ne ki o?
    babam: hani diyordun ya, sözlük müydü neydi?
    hisli: ekşi sözlük. e iyi de yayınlayamam orada başkalarının yazılarını falan. hem ne o yav?
    babam: bayram mesajım.
    hisli: ahuahuahu... baba ciddi misin?
    babam: hee, ne oldu?
    hisli: ahuauhuaa... (burada ölüyorum gülmekten) baba cidden bayram mesajımı yazdın?
    babam: ya hu yazdım evet. nedir yani? ne diye anırıyorsun? (alınır)
    hisli: ahaha... ya baba yayınlayabilecek olsam bile, bu ne allah aşkına? iki sayfa arkalı önlü bayram mesajı mı olur? obama'nın bile böyle tebrik mesajı yok. ne yaptın sen? ahah...
    babam: o yazamıyorsa bana ne? (vaaayyysss) sen yayınla şunu insanlar feyiz alsın.
    hisli: ahuahuahau... peki haşmetlum. ahuahua... padişahım çok yaşaaaaa... ahuhauah...

    feyiz almanız için yazmak isterdim ama çok üşendim vallahi. kısacası, babam diyor ki; "insanlığın bizden sonraki kısmını da düşünmeyi uzunca bir süredir unuttuk maalesef. kurduğumuz sistem çöktü. artık maddi ve manevi tüm insani değerlerimizi kaybettik. ne dini inançlarımız inanç artık ne de siyasi görüşlerimiz sabit ve sağlam. insanlık, onurunu düşünmeye zorunludur artık ve kendisinden başkalarını... ve geleceğini düşünmek zorunda. hiç olmazsa, dini bir vecibeden önce bir gelenek haline gelen bayramlarda insan olduğumuzu hatırlamak dileğiyle. iyi bayramlar..."

  • hafife alınmayıp, çok araştırılarak başlanması gereken uyku düzeni. çeşitleri var. en yaygınları dual core, everyman ve uberman.

    henüz başlamadım ama hatırı sayılır miktarda araştırma yaptım. özellikle adaptasyon kısmına değineceğim, çünkü farkettim ki tr'de genel yöntem direk yeni uyku düzenine geçmek ki bu alışmayı zorlaştırıyor. everyman'de karar kıldığım için yazdıklarım daha çok ona yönelik.
    ingilizce kaynaklarda çekirdek uyku=core sleep, kestirme=nap.

    -----alışma süreci:

    alışma süreci için iki yöntem var, ikincisini hatırlamıyorum. birincisi daha kolay ve yaygın olanı. alışma sürecinde yapılması gereken en önemli şey uyku saatlerine harfiyen uymak. kestirmeleri kaçırmak ya da fazladan uyumak alışmayı uzatıyor.

    -ilk gün 24 saat uyumayarak başlanıyor. böylece uyuma isteği tavan yaptırılıyor.
    -sonraki 2-4 gün boyunca her iki saatte bir 20 dk uyunuyor. bu aşamada beyin uykunun kısa süreceğini anlayıp hemen uykuya dalmaya ayarlanıyor.
    -sonraki 2-6 gün boyunca 20 dklık kestirmeler her 4 saatte bire indiriliyor. eğer uberman uygulayacaksanız bu aşamada kalıyorsunuz.
    -everyman uygulayacaklar bu noktada belirledikleri uyku düzenine geçiyorlar.

    alışma süreci çok uykusuzluk çekilecek bir dönem, mümkünse tatile ya da görece boş zamana sahip olunan bir döneme getirilmeli. ağır spor, çalışma vs yapıyorsanız ara vermek gerekli. uykusuzluk bağışıklık sistemini zayıflatacağı için beslenmeye çok dikkat edilmeli. bu dönemde besin takviyesi almayı da tavsiye ediyorlar.

    kestirmelerden istenilen sürede uyanmak çok önemli. bunun için çeşitli yöntemler var. benim favorim uyumadan önce 1-2 bardak su içmek. ayrıca eğer uyurken kalkıp alarmı kapatıp hiç hatırlamadan uykuya devam eden biriyseniz birkaç alarm kurmak, alarmı uzak bir yere koymak, sizi uyandırması için birini ayarlamak iyi yöntemler. aynı şekilde uyanmayı kolaylaştırmak için ilk hafta ışıklar açık uyumak tavsiye ediliyor. hatta yatakta değil de yer, koltuk gibi rahatsız bir yerde uyumak da bir seçenek.
    bir yancı bulmak da iyi olabilir. böylece sıkılmazsınız, özellikle geceleri uyanık kalırken.

    ayrıca özellikle alışma döneminde kafein kullanmamak gerekli.

    -----uyku düzeni:

    alışma süreci dışında ne zaman uyunacağını ayarlamak da bir mesele. sws ve rem iki ayrı uyku. sws hava karardıktan sonraki ilk saatlerde, rem ise sabaha karşı saatlerde uyunuyor. bunları uzun uzun yazmayacağım, paylaştığım linklerde daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz. kısaca özetlemek gerekirse çekirdek uyku sws uykusu almayı hedeflediği için gecenin erken saatlerinde olmalı. yani 3 saatlik uykuyu gece 10-4 arasına koymak gerekli. (tr'de 10da uyumak mantıklı değil ama avrupadaki gibi insanların gece 10'da yatıp 5-6 da kalktığı bir yerde yaşıyorsanız uygulayabilirsiniz.)
    ayrıca iki uyku arasını min 4, max 8 saat olarak ayarlamak gerekiyor. ilk iki kestirmeyi de daha sabah saatlerine doğru ayarlamak gerekiyor.
    everyman için tr'de yaşayan ortalama bir insan için 00-3 arası çekirdek uyku ile 7, 12, 18'de de 3'er kestirme uygun bir düzen.

    örnek olması açışından, benim deneyeceğim şöyle olacak gibi:

    00:00-03:30 -çekirdek uyku
    07:30-07:50 -kestirme1
    12:00-12:50 -kestirme2
    18:00-18:20 -kestirme3

    -----püf noktalar, öneriler:

    -çeşitli blog ve forumlardan okuduğum, aklımda kalan önemli noktalara değineceğim.

    -tek fazlı uyuyan insanlarda geçerli olan uyumadan en az 3 saat öncesine kadar yemek yememek gerekli kuralı burada 1 saat öncesine kadar şeklinde geçerli. bu durumda kestirme saatlerini özellikle ana öğünlerden önceye ayarlamak mantıklı görünüyor.

    -mavi, beyaz ve yeşil ışık melatonin salgılanmasıyla bağlantılı olduğu için gece saatlerinde maruz kalınmaması öneriliyor. her ne kadar gece uyumasak da vücut gece moduna geçiyor, ona göre davranmak gerekli. bu yüzden karanlık saatlerde ışıkları kısmak ya da sarı-kırmızı ışık kullanmak ve yahut şunun gibi bir 'red safety glasses' edinmek gerekli.http://www.amazon.com/…&keywords=red tinted glasses

    -rem uykusu bittikten sonra derin uykuya geçiliyor. eğer bu evrede uyanılırsa kişi kendini çok yorgun hissederek kalkıyor. fakat hemen rem'den sonra kalkılırsa enerjik uyanılıyor. kestirmeler süresinde başlarda 25 dklık alarm kurup kendi kendine alarmdan önce uyanmaya ya da yorgun hissederek uyanmaya başlanırsa bu süreyi kısaltmak gerekiyor. aynı şey çekirdek uyku için de geçerli. 3 buçık saat ile başlayıp gerekirse 3 saate inilebilir.

    -kestirmeleri kaçırmamak önemli, ama olur da kaçırırsak endişeye mahal yok. bazıları sanki hiç olmamış gibi uyku düzenine devam edin diyor, bazıları da bir sonraki kestirmeyi 1buçuk saat uyuyun diyor. artık kişiye hangisi uygunsa onu tercih edebilir. öncemli olan mümkün olduğunca az kestirme kaçırmak ve bir sonrakilerde uyunan süreyi geçmemek.

    -vücudun uykuya ihtiyaç duyduğu hastalık, aşırı yorgunluk gibi durumlarda fazladan uyunmalı. bunu çekirdek uykuyu 6 saate çekerek yapabileceğiniz gibi kestirmelerin bir iki tanesini 1 buçuk saat uyuyarak da yapabilirsiniz.

    -benim kafama takılan en büyük sorun seyahatteyken ve ya dışarıdayken nerede nasıl uyunacağıydı. hala çözebilmiş değilim gerçi. neyse tavsiye edilen sürekli bir uyku kiti taşımak. (göz bandı, kulak tıkacı, boyunluk ya da diz arasına sokuşturulcak bir şey vs. arabada ve ofiste bir mat bulundurmak.) olası uyuma yerleri olarak ofis, araba, yaz aylarında parklar, boş bir sınıf, sürekli gidilen bir cafe, vs. 20 dk çok da göze batacak bir süre değil.

    -bir süre uyguladıktan sonra vücudu dinleyip uyku düzenini değiştirmek gerekebilir. herkesin uyku ihtiyacı farklı, uyuyacağı saatler de. çeşitli değişiklikler yapıp kendinize uygun hale getirmek gerekiyor.

    -son olarak yeniden belirtiyorum, uyku düzenini değiştirmek ciddi bir iş, hafife alınmamalı. eğer uyuma saatlerine düzgün uyulmayacaksa denenmemesi daha iyi olabilir. uzun dönem etkileri çok araştırılmış değil. her ne kadar uygulayan insanlar sağlık sorunu yaşamasa da düzgün uyunmadığı takdirde sağlık ve psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir (tıpkı normal uykuda olduğu gibi). bu nedenle eğer uygulanacaksa disiplinli bir şekilde uygulanmalı.

    -----benim en yararlı bulduğum kaynaklar:

    -temel bilgi olarak wiki: http://en.wikipedia.org/wiki/polyphasic_sleep
    -diagramatik olarak çeşitli düzenleri özetleyen eğlenceli bir site: http://dustincurtis.com/sleep.html
    -bolca özet halinde bilimsel bilgi ve forum içeren bir site: http://www.polyphasicsociety.com/
    -1 yıl boyunca -yanılmıyorsam- uberman uygulamış birinin blogu: http://www.stevepavlina.com/…5/10/polyphasic-sleep/
    -6 yıldır çok fazlı uyuyan, işin kitabını yazmış (mecazi değil) bir kızın blogu: http://www.puredoxyk.com/…/polyphasic-sleep-portal/

  • ortada durumun gerçekliğini kanıtlayacak herhangi bir belge (an itibari ile) olmadığına göre masabaşı haberciliğin artık senaristler tarafından yapıldığı gösteren haberdir.