hesabın var mı? giriş yap

  • vuku bulduğu takdirde

    türkiye'nin çalışan nüfusunun %90'ı gibi;
    08:00-18:00 mesaisinde çalışıyor ve
    06:15'de uyanıyor
    06:45'de servise biniyor
    07:40'da işte oluyor,
    18:15'de dönüş servisine biniyor,
    19:00'da evde oluyor
    ertesi gün de işe gidebilmek gereken akşam yemeği, bulaşık, yıkanma vs işlerden sonra sabah 06:15'de uyanabilmek için
    22:30'da yatıyorsanız

    kendinize ve sevdiklerinize günde 1 - 1,5 saat kalmasına yol açan durum, hal, vaziyet.

    ecnebilerin 150 sene önce ölümüne karşı çıktığı * * bu döngüye karşı çıkmak için örgütlenmeyen;
    örgütlenmeyi bırakın, buna karşı çıkmak aklına gelmeyen kişilerin, başka herhangi birşey için kendi başına örgütleneceğine ben inanmıyorum arkadaşım.

    arap baharıymış da, pikeykey'miş de, özgürlük isterlermiş de, ..

    hıı, anlatın anlatın, heyecanlı oluyor.

    ilave: o 1-1,5 saat de, çalışmanın erdeminin, burjuva ahlakının, zenginlik-yoksulluğun kader olduğunun, zenginken mutsuz; fakirken mutlu olunabileceğinin, işveren kısmısının da ne büyük dertleri olduğunun, kapitalizmin bakış açısının, işi olduğuna şükretmek gereğinin, işsizlik tehdidinin, işsizlik tehdidinin, işsizlik tehdidinin vs mütemadiyen beyinlere çakıldığı (taşı delen suyun gücü değil sürekliliğidir) dizileri izlemekle geçiyor.

  • -dünya'nın en çok çalışan ülkesiyiz. kaynak

    -buna rağmen avrupa'nın en az kazanan üçüncü ülkesiyiz. kaynak

    -ve buna rağmen oecd ülkeleri arasında en çok vergi veren altıncı ülkeyiz. kaynak

    - satın alma gücünde, 38 avrupa ülkesi arasında 32. sıradayız. kaynak

    özetle; çok çalış, az kazan, bol vergi öde ve bir şey sahibi olama.

    edit: son madde eklendi.

  • bundan yaklasik dort sene once kadar uc arkadas organizasyon isine girmistik. bir arkadas vasitasiyla da kendisiyle tanisip oglunun bir yas dogum gununu organize etmek uzere bulustuk. kendisi de bunun karsiliginda bizi sayfasinda yayinliyacakti yalniz, hali tavri o kadar itici ve ukalaydi ki bulusma sonrasi arkadaslarla konusup isteklerini yerine getiremeyecegimizi belirten bir mail attik. oglunun dogum gunune iki ay kadar zaman vardi kimseyi magdur etmemis, verdigimiz sozden donmemistik. o aksam sayfasinda rezil ederek bizi yayinladi. altina da gerizekali ihtiyac sahipleri diyerek seviyesizce hakaretlerde bulundu. o kadar ileri gitti ki biz sayfayi da isi de kapatmak durumunda kaldik. o zaman ben hamileydim ve hormonlar sebebiyle bu basit olayi gozumde cok buyutmustum. avukatlarla gorusup hakkinda suc duyurusu acicak kadar ciddiye almistim hatta. sonra hepsinden vazgectim ve bir aksam ellerimi acip yapilan bu haksizligin bir gun yerini bulmasi icin dua ettim... hak yerini bulmus... aradaki fark biz kimseyi ne kandrdik ne de yalan soyledik. simdi o da hamile ve bana yasattiklarini yasiyor. sasirmadim. tanim: sahte psikolog (sayfasinda paylastigim bu yorumu hemen silecegini tahmin ediyorum. o yuzden burda da kalsin istedim) edit: engellemis bile

  • bu adamın her beğendiğim karikatürünü yazmaktan sakınıyorum; ama bazılarını da yazmadan olmuyor. milliyet gazetesinin 23 temmuz günkü ilavesinde yer alan karikatür de pek yarıcı ("yarıcı" diyerek spoiler yaptım):

    - maaşım yetmiyor müdür bey...
    - ne kadar alıyodun sen?...
    - iki buçuk milyar.. ama bahşişlerle bi buçuk oluyo..
    - nasıl bahşişlerle bi buçuk oluyo?
    - bahşiş bırakmayı çok seviyorum.. bol bol bahşiş bırakıyorum her yere...
    - çıkar mısın dışarı...
    - olur..
    - o masaya bıraktığını da alır mısın?...
    - kendine bişeyler alırsın..

  • bir tane var. oldugunde 69 yasindaydi, yasasaydi 79 yasinda olacakti. 10 sene olacak bu kasim. annemlerin evinin duvarinda, gicik bir mavi duvarin uzerinde duruyor resmi. sanirim tas catlasin 4-5 yasinda. sondan bir onceki cocugu ailesinin. dedem oturmus, kucuk amcam bir esbapla kucaginda. buyuk amcam omuzbaslarini tutmus. canakkale'de surgundeyken sacma bir hastaliktan 14 yasinda olen kucuk halam, dedemin ta o zamanlarda bile cekindigi buyuk halam. babasi ile aralarindaki sorun yuzunden once vermedikleri ve hatta baskasiyla evlendirdikleri, kocasinin vefatini duyar duymaz, kendi karisini birakip kosa kosa atinin terkisine atip kacirdigi babaannem. bacaklarinin arasina sikismis, sifir trasli, ayagindaki naylon ayakkabilari acele ile ters giyilmis babam.

    insan ozluyor babasini. o sifir trasli, ters naylon ayakkabilari ile. o surgun sehrinde kendi babasinin bacaklari arasina sikismis cocugun, dunyadan ayrilisinin uzerinden 10 sene bile gecmis. dusununce, uzucu aslinda ama guzel ayni zamanda. babasinin cocukluguna soyle bir goz atabilmis sanslilardanim ayni zamanda.

    annemin hic cocukluk fotografi yok mesela. o yuzden bana hic cocuk olmamis gibi gelir. annesiz buyuyen cocuklar, cocuk kalamiyorlar galiba. annemin de cocuk oldugunu dusluyorum simdi...
    tam zamani...

  • bunların salon markalarına ait olanları ekseriyetle içerisinde bakım ürünü de barındırıyor. çünkü zaten mor şampuan kullanıyorsanız saçınız yıpratıcı bir açma işleminden geçmiş oluyor, dolayısıyla mor şampuan müşterisi aynı zamanda yıpranmış saç müşterisi de oluyor. bazı salon markalarıysa bu sebeple mor şampuanları saç bakımını destekleyici bir şekilde yapabiliyor ve böylece mor şampuan sonrası saçlarınız kazık gibi olmamasının yanısıra bir de daha da yumuşak olabiliyor.

    ben matrix markasına ait so silver şampuanı kullanıyorum, çok memnunum, öncesinde de yine aynı markanın brass off maskesini kullanıyordum, o da saç rengini 10 dakika içinde değiştirebilen harika bir üründü ama benim saç rengime uymadığı için bitince so silver şampuanı aldım. zaten matrix markasının ürünlerini kullanmaya başlamamda da brass off maskesi etkili oldu. ondan önce de l'oreal'in blondifier şampuanını kullanmıştım, ondan da çok memnun kalmıştım ama saçları matrix gibi yumuşacık yapmıyordu.

    bir kişi de sormuş "bunu kullanınca bütün vücudunuz da mor oluyor mu?" diye... evet, oluyor, hatta mavi oluyor ama yıkanırken geçiyor.

    peki neden mor şampuan? (gece gece bilgi veresim geldi)

    daha açık saç renklerine ulaşmak için saç açma işlemi yapılırken saçlardan koyu renk pigmentler çekilir. bu sırada saçın hangi tondan hangi tona açılması hedefleniyorsa, açılan saç tonuna göre kızıl, turuncu ve sarı alt tonlar açma işlemi sırasında saçta kalabilir. bu tonlar saçta kalmasa bile zamanla saçın kendini onarmaya başlaması ve saç boyasının da etkinliğini kaybetmeye başlamasıyla beraber bu tonlar ortaya çıkabilir. örneğin saçlarınız çok koyu siyahsa ve kumral saç hedefindeyseniz saçlarınızı kumral saç tonlarına boyadığınızda kızıl yansımalar ortaya çıkar. ya da diyelim ki şöyle güzel bir koyu sarı istiyorsunuz, saçınızın 8 numaraya kadar açılması gerekir ve bu seviyede turuncu yansımalar ortaya çıkar. saçınızı açık sarı ya da platin sarı yaptırmak istiyorsunuz diyelim, bu sefer de saçınızı 9-10 seviyelerine kadar açtırmanız gerekir, bu seviyelerde de sarı, dore yansımalar ortaya çıkar. görsel

    mor şampuan ihtiyacı da saçın olduğundan daha açık bir renge boyandığında ortaya çıkar. sıcak renklerin zıddı soğuk renklerdir ve zıt renkler vasıtasıyla istenmeyen yansımalar nötralize edilir. bu kızıl tonları nötralize etmek için de mavi tonlarındaki şampuanlar kullanılır. çok koyu siyahtan kumrala geçmişseniz kırmızı yansımaları ortadan kaldırmak için yeşil şampuan, açık kumral ve koyu sarı saçlarınız varsa turuncu yansımalardan kurtulmak için mavi-mor, rahmetli nur yerlitaş'ın tabiriyle “morcivert” şampuan, açık sarı ve platin saçlarınız varsa ve sarı yansımalardan kurtulmak için mor şampuan namı diğer silver şampuan kullanmanız gerekir.görsel

    çünkü saçlarımızdan pigmentler çekilirken en son kızıl tonlar saçlarımızdan ayrılır. saçlarımızı daha koyu renklere boyamak istediğimizde de bu prosedürün tam tersi izlenir ve saçlar önce uygun kızıl tonlara(kırmızı, turuncu veya sarı, istenen koyu renk saç tonuna göre) boyandıktan sonra koyu saç tonuna boyanır.

  • hep diyorum, dünyada tek bir hakiki ayrım varsa o da vicdan sahipleri ve vicdan sahibi olmayanlar şeklinde olanıdır. diğer tüm şunlar bunlar, şu -izmciler bu bilmemneyciler, kadınlar erkekler, fakirler zenginler.. hepsi kocaman illüzyonlar kanımca. zamandan ve mekandan bağımsız, tek ayrım vicdan ile alakalı olan.

    bakın aşağıdaki bağlantıda, artık takım tutar gibi particilik, adamcılık yapmamaya karar vermiş biriyle bir sokak röportajı var. keşke elden ele dolaşıp viral olsa, hayat belki bayram olmaz hemen ama ne bileyim, bir şeylerin tohumları ekilir de filiz verirse diye ümit etmek de mi yasak?

    buyrun:

    https://twitter.com/…tatus/1661316448562585602?s=48