ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
açılışını da yapacağım içine de girip oturacağım
-
başbakan recep tayyip erdoğan'ın atatürk orman çiftliği'ne yapılan konut ile ilgili beyanatı.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/25944219.asp
en son böyle lafları çocuklardan duymuştum. o kaydırak benim, üstüne de çıkacağım, oradan da kayacağım.
stv'nin şampiyonlar ligi'ni yayınlaması
-
- messi, allah'ın bir lütfu sayın seyirciler. 4 kardeşi var ve 3'ü kur'an kursuna gidiyor. babası arjantin'de müezzin.
...
bütün bir ömrü iyi beyaz peynir peşinde geçirmek
-
çok severim ben bu amcaları. beyaz peynir konusunda çok hassas olurlar ve her yerden beyaz peynir almazlar. ama buldukları yerleri de sürekli değiştirirler. bir dönem köşedeki bakkal süper olur, sonra bozar. bir dönem köşedeki süpermarket iyidir ama bir süre sonra mandırayı değiştirdiğinden orası da bozar. bir ara arka sokakta bir peynirci açılır, bir-iki ay oraya devam edilir. sonra orası da kesmez. bütün bir ömür kahvaltı sofrasında beyaz peynir kritik ederek geçer ve aslında hoş bir durumdur bu. çünkü beyaz peynir hakikaten önemlidir ve iyisi süper olur.
digiturk
-
ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...
çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...
televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.
şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...
ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...
oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...
trepanasyon
-
saçmasapan yani normlara aykırı davranan insanlara kafayı yemiş deriz. bu elbetteki mecazi bir anlatımdır zira hiç kimse kendi kafasını yiyemez.oysa yüzünde mutlu bir ifadeyle dolaşan insanlara kafayı delmiş demeyiz.elbette her mutlu insan kafayı delmemiştir ama delebilmişlerin mutlu olduğuna şüphe yok.
trepanasyon (kafa tasından parça çıkarmak) milattan önceki dönemlerde bile uygulanan oldukça yaygın bir tedavi yöntemi.ortaçağda delilerin kafasındaki şeytanı dışarı çıkarmak için sıklıkla bu yönteme başvurulmuş.gerçekten şeytanın dışarı çıkmasını sağlıyor mu bilinmez, ama kafatasının matkaba benzer bir aletle delinip bir parçasının çıkarılmasıyla kafa içi basıncının düştüğünden insanın rahatladığı kesin.
1960'lardaki "psychedelic" hareketiyle birlikte kafayı delenler tekrar ortaya çıkmaya başladılar.zihin ve beden arasındaki ayrılığı gidermek için bu yönteme başvuran ve kendi kafasını kendi delen ilk kişi bart huges'tir.huges o tarihte bilimsel açıklamalarıyla oldukça ünlüdür ve bad tripten kurtulmak için, lsd atarken şeker ve c vitamini tüketilmesi gerektiğini de ilk o keşfetmiştir.
tepetaklak durarak ya da soğuk sudan sıcak suya girerek aniden kan basıncını arttırmak, böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlamak gibi geçici yöntemlerin yerine trepanasyonun çok daha etkili olduğunu keşfeden huges, lokal anestezi, elektrikli matkap ve neşter kullanarak kafayı delmişti. joey mellen ise ancak üçüncü girişiminde kafayı delmeyi başardı.yazdığı bore hole adlı kitapta, operasyondan sonraki ilk dört saatte özgürlük ve rahatlama duygusunun nasıl tüm bedenini sardığını ve daha sonrada hep bu duygularla yaşadığını anlattı melen..
operasyon sırasında yanında olan ve ona yardım eden (mesela matkabı fişe takan) amanda fielding ise kendi trepanasyonunu filme çekerek, delik kafayla verdiği konferanslarda izlettirdi.
tüm bu insanlar rahatlamak ve dünyaya gülümseyerek bakmak için delmişlerdi kafalarını. ama trepanasyon delileri ve dahileri işlevsiz bırakmak için yani içlerindeki şeytanı kovmak için kullanılmıştı.
yalnızca beynin içindeki basınçtan değil, vücuttaki herhangi bir mikroptan bile şeytan sorumlu tutulmuştu.1500'lü yıllarda hastalıkların insandan insana, havadan ya da eşyadan insana bulaşabildiği de ortaya çıkana dek milyonlarca insan ateşi yükselip titremeye başladığı için yakılmıştı bile.veba salgınlarında yakılan onbinlerce insanda
cabası.
neyseki matkap kullanmadığı halde kafatasında delik olan bir sürü insan var etrafımızda ve hayat onlar sayesinde hala yaşanmaya değer.
adı haritadaki alanına sığmayan ülke
-
çocukluğumdan beri önüme dünya haritası alıp da ezberlemeye çalışan bir garip mahluk olarak, o günlerden bu yana ne zaman görsem üzüldüğüm ülkelerdir bunlar.. haritanın ölçeği küçüldükçe daha çok ülke bu gruba dahil olurken bazı ülkeler vardır ki 1/12903129037019247019247 ölçekli haritada bile isimleri sapasağlam durur..
özellikle avrupa ve batı afrika'da göze çarpar bu durum.. akla gelen ilk örneği liechtenstein olacaktır, nasıl olmasın? bizim mahalle kadar bir alanda kurduğun ülkeye 13 harfli isim vermeye kalkarsan haritada ismini "liec" diye yazarlar onun da yarısı avusturya'nın üstünde olur.. san marino diye iki kelimelik isim verilir mi lan küçücük ülkeye.. italya'da bir şehir sanar haritaya bakan..
bu ülkenin vatandaşları rusya'ya bakıp, çin'e bakıp nasıl içlenmesin? kossskocaman alanda çin yazıyor.. ç i n.. yay yayabildiğin kadar.. ç i n.. en fazla china yazar.. o alana ergenekon destanı yazılır ki zaten o taraflarda yazılması tesadüf mü sanıyorsunuz bu destanın.. hıh..
süleyman seba
-
21 eylül 1986 ankaragücü beşiktaş maçında top hakeme çarpıp gol olmuş ve beşiktaş mağlup olmuştu ve o sezon beşiktaş 1 puan farkla şampiyonluğu kaçırmıştı. yani o gol olmasa şampiyondu. maçın hakemi ahmet akçay o maçtan sonra yaşadığı bir anıyı anlattı az önce bir programda.
süleyman seba, maçtan sonra ahmet akçay'ı arıyor ve "hocam biz seni biliyoruz. bu senin ve bizim yaşadığımız bir talihsizlik oldu. bu aralar canını sıkarlar, bir kaç gün gazete falan okuma. kendini de üzme" diyor.
hani şu "beşiktaşlı duruşu diyip duruyorsunuz. nedir lan bu duruş?" diye soranlar var ya. onlara bir örnek olsun isterim.
edit: yıllar sonra videosunu buldum. buyrunuz efendim. https://youtu.be/bvyzaieabxm
burger king'in patates özeleştirisi
zeynep bastık'ın nefes kesen yakın çekim pozu
-
yeter ya neye bastık biz boyle yeter
945 yaşındaki zeytin ağacını söküp yeniden dikmek
-
evet doğru bildiniz, akp döneminde gerçekleşmiş bir über fantastik olay daha.
http://m.haberler.com/…gacini-dikti-8079413-haberi/
izmir'in ödemiş ilçesinden sökülerek antalya'ya getirilen "945 yaşındaki" türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacı bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın katılımıyla expo fuar alanına dikildi. törende cb şöyle bir konuşma yaptı;
"bir ağaç. inşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. ya allah bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu."
bakın şu ifade çok enterasan " inşallah burada da tutacağına inanıyoruz.."
ya tutmazsa ha! ya tutmazsa yazık değil mi on asır ömür yaşamış bi ağaca?
şemsiye ile güvercin sevmek başlığında bir yazar arkadaş yaşanan garabeti çok güzel özetlemişti, " bu eylemle, memlekette rahatını bozmadığı bir canlı kalmamıştır" demişti. maalesef yanılmış.
rahatını bozmadığı yaşlı bir zeytin ağacı kalmıştı ve bugün onun da rahatı bozuldu ya cidden yazık, çok yazık.
edit: quincey morris gemlik'te otoyol inşaatı için katledilen zeytin ağaçlarınının caps'ini gönderdi.
http://i66.tinypic.com/34yp7j9.png
dediğine göre bu kıyım yüzünden çok yakında gemlik zeytini de yok olacakmış!
edit2: kuru alti pilav da mesajı attı, izniyle paylaşıyorum;
" sadece gemlik'te değil gebze orhangazi izmir otoyolu sebebiyle orhangazi'de de sadece otoyol inşaatı için 60 bin zeytin ağacı katledildi. sanayi ve yapı imarına açıldıktan sonra bunun birkaç katı fazla ağaç daha katledilecek. gemlik orhangazi mudanya ve iznik türkiye'de en kaliteli sofralık zeytinin yetiştiği yerler. bu otoyol sebebiyle iki ilçede ciddi kıyım yapıldı ve yapılmaya devam ediyor."
edit3: bir mesaj da felisky'dan geldi;
" izmir-karaburun otobanı: istanbul-izmir otoyolunu yapan firmaya eşantiyon olarak acele ile yaptırıldı. maksat erdoğan ailesine ait rüzgar tribünlerini taşıyacak tırların geçebileceği şekilde virajsız bir yol elde etmekti. sadece tırların 1 defalık tribün nakli için gereken mesafeye kadar yapılıp bırakılıverdi. 2 yıllık inşaatta yapılan kontrolsüz kesim ile yüzlerce ağaç ve kullanılan ölçüsüz patlayıcılar ile sayısız hayvan öldü, ayrıca da bölgede patlama sonucu harap olmuş tarihi yapılar var."
limondanhallice'nin uyarısı üzerine not: rüzgar tribünü değil rüzgar türbini imiş.
oğuz atay
-
asagıdakı kıtapları okumus, gondermeler yapmış yada tavsiye etmiştir.
genc torless - robert musil
m.e.b batı klasikleri
cyrano de bergerac - edmond rostand
the picture of dorian gray - oscar wilde
benim universitelerim - maksim gorki
ulysses - james joyce
godot yu beklerken - samuel beckett
buzul çağının virusü - vusat bener
babalar ve oğullar - ivan sergeyevic turgenyev
sisyphe efsanesi - albert camus
karamazov kardesler - dosteyevski
yer altından notlar - dostoyevski
ecinniler - dostoyevski
budala - dostoyevski
niteliksiz adam - robert musil
içimizdeki şeytan - sabahattin ali
tristram shandy - laurence sterne
don kişot - cervantes
pale fire - vladimir nabokov
ficciones - jorge luis borges
tehlikeli ilişkiler - choderlos de laclos
the real life of sebastian knight - vladimir nabokov
hamlet - shakespeare
great expectations - charles dickens
der prozess - kafka
dun bugun yarın - dogan avcioglu
faust - goethe
the portrait of a lady - henry james
voyna i mir - tolstoy
la chartreuse de parme - henri beyle stendhal
anna karenina - tolstoy
das schloss - kafka
alice harikalar ülkesinde - lewis carroll
varolmanin dayanilmaz hafifligi - milan kundera
games people play - eric berne
zen and the art of motorcycle maintenance - pirsig
walden - henry david thoreau
körleşme - elias canetti
der untergang des abendlandes - oswald spengler
mai ve siyah - halit ziya usaklıgıl
kirik hayatlar - halit ziya usaklıgıl
tum eserleri halit ziya usaklıgıl
dünyanın lanetlileri - frantz fanon
yoksulluk kulturu - oscar lewis
palto - gogol
aşagıdakı yazarlarıda begenmiş, etkilenmiş,ya da başkalarına tavsiye etmiştir.
jean jacques rousseau
balzac
panait istrati
gorki
kemal tahir
andre gide
jean paul sartre
georges bernanos
graham greene
oswald spengler
oscar wilde
kafka
niçe
tolstoy
henri beyle stendhal
henry james
william faulkner
ece ayhan
cemal sureyya
virginia woolf
halit ziya uşaklıgil
joseph conrad
çehov
soren kierkegaard
thomas mann
henri rene lenormand
elias canetti
jean rhys
paul bailey
jacob lindt
gyorgy lukacs
ludwig wittgenstein
albert camus
arnold joseph toynbee
arthur schopenhauer
ve tabiki dostoyevski
kaynak: ben buradayım
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
eğitim sırasında şarjörünü kaybeden asker son derece ciddi söylemiştir;
"- fazla şarjörü olan var mı?"
nokia şarj aleti soruyor sanki anten.