ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
geniş aile
-
ulvi, öpücük için sırnaşmakta, sevim nazlanmaktadır.
vatandaş1: hoop kardeşim! eviniz yok mu sizin?
vatandaş2: ulan ailemizle şuraya geldik. size katlanmak zorunda mıyız!?
ulvi: şşşt! hacı. eğer ailenizle geldiyseniz ev boştur. versene anahtarı bi.
ömer aşık
-
ömer aşık'ı ilk 2004 senesinde sahada görmüştüm. o zaman okuduğu istanbul ticaret üniversitesi takımında oynuyordu, daha doğrusu oynamaya çalışıyordu diyelim. devamlı aynı kategoride bulunduğu için bizim üniversite ile, 2004-2006 arası her sene maçımız oldu istanbul ticaret'e karşı.
burda da yazılmış, "basketbola geç başladı", "hızlı gelişti" şeklinde. ama bu "hızlı gelişim"in ne kadar hızlı olduğunu insanlar tam net bilmiyor. onu anlatmaya çalışacağım.
2004'te ilk gördüğümde, yürümekte ve koşmakta zorlanan, pozisyon alırken nerde duracağını tam bilmeyen, ama rebound sezgisinin iyi olduğu her halinden belli bir adam vardı. uzun eksikliğinden 195 boyumla ömer'i tutmak zorunda kalırdım ama aradaki 15cm farka rağmen beklediğim kadar zorlanmazdım.
2005'te gördüğümde gözle görülür bir fark vardı. adamın yürüyüşü bile değişmişti. reboundlarda artık çok daha etkili, yavaş yavaş post-up oyunlarını geliştirmiş, her fırsatta smaç kovalayan bir ömer vardı. hafiften bünyemi zorlamaya başlamıştı koskoca okulda nasıl uzun olmaz, ben niye 3 numara halimle bu adamı tutuyorum lan diye içten içe isyan etmeye başlamıştım. ama yine de 10 sayı civarında tutabiliyorduk.
hatta maçı kaybettik, bizim hoca da maç sonu "ulan bu iki garibim tuttu 210'luk adamları, siz bi guardı tutamadınız maç gitti." şeklinde azarlamıştı bizim guardları. bizi garip olarak nitelendirdiği için üzülsek mi, ömer'i tuttuk diye sevinsek mi bilememiştik.
2006'da artık üniversite ligi seviyesi için fazla olmaya başladı. zaten hem sayı hem rebound krallığında direk tepeye oynuyordu adam, bunun üstüne iyice özgüven sahibi olmuştu. o yüzden iyice domine etmeye başladı bizi. biz de hafiften ağlamaya başladık, "ya bu eleman 2 sene önce zor yürüyordu nasıl böyle oldu bir anda" diye.
daha sonra ben mezun oldum koptum basketboldan. 2008 gibi baktım ömer, türkiye'yi domine ediyor. şimdi sıra nba'de...
mip ödülüne yakın olduğu söyleniyor. bence adamın most improved player ever ödülünü alması lazım. 8 senede "yürüyemeyen, top tutamayan ömer"'den, "dünyadaki sayılı pivotlardan ömer"'e evrildi adam.
(bkz: respect)
2022 turizm krizi
-
sakız adasında kaldığımız otel dolu idi. yunan, türk ve amerikalı turistler. arap yok, keko yok. türkler de genelde çocuksuz veya 1 çocuklu çok efendilerdi.
sokaklarda afgan yok, mülteci yok, keko yok, insanı rahatsız eden unsur yok.
kafeler ve restoranlar tamamen dolu. taverna cumartesi gecesi tamamen dolu. rezervasyonu olmayanlar geri dönmek zorunda kaldı. garsonlar genç kız, ter kokulu keko garson yok, sürekli masana gelip rahatsız etme yok. fiyatlar euro’nun bu haline rağmen türkiye’ye göre uygun.
sonra kos adasına gittik. en kötü yanı bodrumdan gitmek zorunda kalmamız oldu, limanda kekoluğa, kazıkçılığa maruz kaldık, çok şükür kekolara bir liramız gitmedi.
kos adası oteller dolu, cafeler, restoranlar dolu saatlere göre. sürekli rahatsız eden keko garson yok. fiyatlar sakıza göre biraz daha yüksek .
genelde yunan ve avrupalı turist var. arap yok, afgan yok, keko , barzo yok.
yine de hiç kazıklanma korkusu yaşamıyorsunuz. amerika’da yaşayan bir yunan aile ile arkadaş olduk. türk olduğumuzu öğrenince çok samimi davrandılar. genelde sakızda türkçe bilen çoktu.
her sene yunan adalarına gidiyoruz pandemi hariç. euro’nun durumundan dolayı gidemeyiz sanıyordum, türkiye’den daha ucuz. mülteci, sapık olmaması açısından daha da güzel göründü gözümüze.
gece eşinle çocuğunla sokaklarda güvenle gezebiliyorsun. kimse kimseyi rahatsız etmiyor. sırtlan ve çakal yok. slimfit keko yok. sanırım insanları rahatsız edenler tutuksuz yargılanmıyor.
her kuruşunu helal ettiğim bir başka yunanistan tatili oldu.
ekleme: garsonlara bahşiş vermezsen surat yapmıyorlar. 1-2 euro bahşiş verirsen teşekkür ediyorlar. türkiye’de en son 30 lira bahşiş verdim diye sürat yapıp yüzümüze bakmayan ter kokulu , barzo garsonu hatırlayınca insan ülkesi adına üzülüyor
okunuşu faullü yabancı kelimeler
-
bu kelimelerden biri de bullet'dir . muthis bi sekilde "beni /balıt/ diye oku" baskısı yapsa da /bulıt/ seklinde okunmalıdır.
1 aralık 2015 istanbul'da duyulan patlama
-
sozlukte ne kadar boktan insanlarin oldugunu gosteren patlamadir. istanbul'da tanidigi ailesi olup sehir disinda yasayan bir suru adam var. panikle basliga bakiyosun nerde olmus ne olmus diye, yok efendim surdan duymus, buradan duymamis, bize ne... gelip espri kasiyor bir de yok izmir'den duyulmamis da bilmemne.
butun ulke diken ustunde, daha bir ay olmadi ankara'da 100 kisi oldu, adam gelip burda futursuzca espri yapabiliyor ya, insanliginiza tukureyim.
edit: patlamayla ilgili bilgiler bu entri'de yeterince mevcut (bkz: #56642929)
yiğit özgür
-
sabah sabah yarabilen insan bu.
satici1: hosgeldiniz... kampanyamiz var! simdi alin ekimde odeyin!
satici2: hosgeldin... bizde kampanya yok! simdi alirsaniz ekime, almazsanız sikime kadar ödeyin!
musteri: (satici2ye parmagini uzatarak): siz biraz daha samimi gibisiniz...
satici2: elbette yarraaaam
agop kotoğyan
-
biz de zamanında hanımla hastası olmuştuk. tatlı dili ve güler yüzüyle gönlümüzü fethetmişti. yazısı da efsaneydi, eczacımız zaten direkt agop bey'in yazısı bu demişti. mısır yazısından halliceydi :) eşime öyle güzel ve tatlı şeyler söylemişti ve rahatlatmıştı ki, doktorluktan öte çok güzel bir insandı. hayatımda yarım saate kadar görüp de aklımda bu kadar yer eden az insan vardır. ve tabii ki bu kadar insana şifa bulan agop hocamız umarım bunların karşılığını huzur içinde yatarak alır. toprağı bol, yeri huzur olsun.
fernando muslera
-
dünyanın en iyi kalecilerinden biri olduğunu idrak etmek için galatasaraylıların konuşmasına bile gerek olmayan tip.
gerekli olan şey sadece bir adet beyindir. zira bildiğim kadarıyla opta sports ile çalışan maçkolik'te yer alan sezon istatistikleri şu şekildedir:
ceza sahası içi kurtarma yüzdesi: 63%
ceza sahası dışı kurtarma yüzdesi: 93%
ortalama kurtarma yüzdesi: 76%
ne kadar anlamlı olduğunu idrak etmek için bazı isimlerden örnek vereyim:
manuel neuer
ceza sahası içi: 74%
ceza sahası dışı: 90%
ortalama: 79%
david de gea
ceza sahası içi: 66%
ceza sahası dışı: 86%
ortalama: 72%
salvatore sirigu
ceza sahası içi: 62%
ceza sahası dışı: 88%
ortalama: 72%
joe hart
ceza sahası içi: 65%
ceza sahası dışı: 86%
ortalama: 72%
thibaut courtois
ceza sahası içi: 62%
ceza sahası dışı: 87%
ortalama: 71%
bernd leno
ceza sahası içi: 66%
ceza sahası dışı: 80%
ortalama: 71%
hugo lloris
ceza sahası içi: 64%
ceza sahası dışı: 84%
ortalama: 69%
şimdi "tamam da o liglerin forvetleri bizim ligden daha kaliteli" denilecek olursa, beynin bu takdir ettiğim kullanımının aşağıdaki isimleri hatırlatmakla desteklenmesini tavsiye ederim:
1. boateng, kompany, thiago silva, javi martinez, benatia, david alaba, azpilicueta, filipe luis, cahill, david luiz, mangala
2. sabri sarıoğlu, semih kaya, aurelien chedjou, alex telles, hakan balta, tarık çamdal
ek: kıyaslamada baz olarak dünyanın en pahalı ve bilindik kalecileri ele alınıp aralarındaki fark gösterilmiştir. edirne'nin batısında yıllardır bazı nedenlerle maç yapamamış kişileri de işin içine katacaksak elbette yine işbu kaynağa göre dünyanın en iyisi olarak gimnasia la plata'lı fernando monetti, river plate'li marcelo barovero, lillestrom'lü arnold origi otieno veya uluslararası bilinirliği bunlardan farklı olmayan fenerbahçe'li volkan demirel'i gösterebiliriz. ancak şu anda bunu yazdığımız site antu değil de ekşisözlük olduğu için böyle akıl dışı hareketler yapmıyor, kıyas kabul etmeyen insanları ve istisnai olarak bazı hayvan türlerini* işin içine katmıyoruz.
challenger
-
amerika'da nasa'nın ve eğitim sisteminin azalan prestijini geri kazanmak amaçlı bir öğretmenin uzaya gönderileceğini başkan açıklıyor, 11 bin öğretmen başvuruyor ve bunlarda ilk 500 e girenler arasında mülakatlar vesaire ilk 10 seçiliyor, bu arada nasa başka mekikler de atmaya devam ediyor ama challenger özel olacaktı çünkü içinde ilk defa uzaya gönderilecek bir sivil öğretmen bulunacaktı. ılk 10 içerisinden biri seçiliyor 6 ay eğitime tabi tutuluyor.
bu arada medya da tatbiki olaya özel ilgi gösteriyor sonuçta bu biz gövde gösterisi ve prestij kazancı olacak.
herkes tv başına toplanıyor ve öğretmenin diğer astronotlarla içeri girişini izliyorlar. sonrası malum.
uzaya gönderilecek ilk öğretmen diğer 6 kişiyle birlikte ölüyor.
yazık olmuş.
ışid'in israil diplomatlarını rehin alması
-
şeriatçı olmasına rağmen tahminen kâr-zarar hesabı yapabilen ışid'ın asla kalkışamayacağı eylem. israil'e saldırmak önemli bir güç gösterisidir. ancak israil ordusunun türk ordusundan farkı hakikaten caydırıcı olması. dünyadaki herkes bilir ki israil'e saldırmanın bir bedeli vardır. türkiye'ye saldırınca ise maruz kaldığın tek şey bohçacı karı bedduası gibi açıklamalardır.
luis nani
-
podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.